Fatih: Senenin ilk büyük derbisinde, G.Saray 10 kişi kalan rakibini Sneijder’in 2 inanılmaz golüyle yendi. Derbi hakkındaki görüşlerin neler?
Barış: Öncelikle, son yıllardaki en centilmence geçen derbilerden biri oldu. Alves’in yaptığı sert hareket sonrasında ve maçın son dakikalarında bile tansiyon yükselmedi. Bu yüzden 2 takım oyuncularını da kutlarım, umarım sezon içindeki tüm derbiler bu şekilde geçer.
Fatih: Gerçekten de son yıllardaki en centilmence oynanan derbiydi. Bunun bence en büyük nedeni, alışkın olduğumuz derbi öncesi iki takım yöneticilerinin karşılıklı söz atışmalarını yapmamış olmalarıydı. Ayrıca senin dediğin gibi futbolcuların kırmızı karta rağmen tansiyonu arttıracak davranışlar sergilememeleri de bunda önemli rol oynadı.
Barış: Derbideki oyuna gelecek olursak, maçı 2 kısma ayırabiliriz: Alves’in kırmızı kartı öncesi ve sonrası. F.Bahçe 10 kişi kalana kadar daha etkili oynayan, pozisyona giren, pas yapan ve kazanmak isteyen takım görüntüsündeydi. Burada İsmail Kartal’ın takımını hem taktiksel hem de mental olarak olarak iyi hazırladığını söyleyebiliriz. Fakat ne yazık ki aynı şeyi G.Saray ve Prandelli için söylemek mümkün değil. Maçın 1. kısmında G.Saray kendi sahasında rakibi karşılayan, pres yapmayan ve hücumu düşünmeyen bir takım görüntüsündeydi. Maçın 2. kısmında ise rakibinin 10 kişi kalmasıyla “sonunda” hücumu düşünen bir G.Saray gördük. Tabii burada F.Bahçe’nin ilk yarıdaki presini bırakıp geri yaslanmasının da payı büyük.
G.Saray’ın sezon başından beri eksik olduğu yönlerininin hepsinin bu maçta çözüleceğini tabii ki bekleyemezdik ama yine de ben bu maç için G.Saray’lı oyuncuların ekstra “derbi motivasyonu” ile biraz daha pozitif yönde oynayacaklarını düşünüyordum. G.Saray’da derbiye özel hazırlanmış gibi görünen tek oyuncu Sneijder’di. Özellikle Prandelli, sanki F.Bahçe’nin en etkili özelliklerini (kanatlar) hiç hesaba katmadan bir taktik belirlemiş ve derbi havasına takımını sokmamış gibiydi.
Fatih: Prandelli Fenerbahçe’yi çok yanlış analiz etmiş olmalı ki, bu kadro ve diziliş ile sahaya takımı sürdü. İtalyan teknik adam, kanatları hızlı ve etkili kullanan, ters toplarla etkili ataklar geliştiribilen bir takıma karşı kanatları boş bırakarak, ilk yarı Fenerbahçe’nin rahat oynamasına imkan sağlamış oldu. Orta sahada Melo maç boyunca stoperlerin arasına çekilince, formsuz Dzemaili ve Selçuk 5 kişilik rakip orta sahaya karşı etkisiz kaldı. Top rakipteyken Galatasaray’lı oyuncular rakip oyunculara yakın oynamadılar ve pres uygulamadılar, bu yüzden de ilk yarı Galatasaray neredeyse hiç top kapamadı ve etkili olamadı.
Galatasaray 2. yarıya her ne kadar istekli başlasa da baskı kurmada zorluk çekti, ta ki Alves imdada yetişene kadar… Kırmızı kart sonrası orta sahada Topal’ın stoper pozisyonuna çekilmesi, daha sonra da Emenike’nin kenara gelmesiyle, Galatasaray oyuna ağırlığını koymaya başladı. Fakat yine de Galatasaray 10 kişi kalan rakibine karşı pozisyon bulmakta zorluk çekti. Sonuçta, bu maçta Galatasaray’ı ve Prandelli’yi kurtaran isim Sneijder oldu. Hollandalı insiyatif alıp 2 nefis gol attı ve bu takımın lideri olduğunu bir kez daha gösterdi.
Barış: G.Saray’ın kötü oyunla kazandığı derbiler çok nadirdir, bu yüzden oyuna rağmen kazanılan 3 puan çok önemli. Özellikle “4. Yıldız Savaşı’nın 1. Round”u olan bu maçta rakibini yenmek hem mental hem de puan anlamında çok kritikti.
Fatih: Başkanlık seçimi ile çalkantılı bir dönemden geçen Galatasaray’ın Fenerbahçe derbisi ile moraller biraz yerine gelmiş olmalı. 3 haftadır puan tablosunda yukarıya gidişini sürdürmesi ve Dortmund maçı öncesi taraftarıyla bütünleşmesi önemliydi.
Maç ile ilgili kısaca;
Maçın Oyuncusu: Sanırım bu kısımda maçı izleyen hiç kimse Sneijder dışında bir isim söyleyemez. Attığı 2 golde de topa vuruş tekniği ve kendine güveni inanılmaz. Özellikle ilk golünde, çok gerilmeden topa hem çok sert hem de fasolu vuruşu, bana Hagi’nin uzaktan şutlarını anımsattı.
Maçın Oyuncusu: Tartışmasız Sneijder. Belki bu maç Prandelli’ye bir ders olur da Sneijder’i sol kanat ya da ön libero olarak değil de olması gerektiği yerde forvet arkasında oynatır. Kaleye yakın olduğu zaman hem attığı şutlar, hem de son paslar ile bir kere daha hücumda ne kadar etkili olduğunu gösterdi.
Maçın Hayal Kırıklığı: Bu maçın hayal kırıklığı olarak Prandelli diyebilirim. Bunun 2 sebebi var. 1- F.Bahçe’nin güçlü kanat organizasyonlarına karşılık orta saha kalabalık göbek ile takımını oynatması, 2- Bruma’yı il 18’e almama tercihi. Özellikle 2.yarıda genç oyuncu çok etkili olabilirdi.
Maçın Hayal Kırıklığı: Ben de Prandelli’yi maçın hayal kırıklığı olarak gösterebilirim. Kısaca nedenlerini şöyle sıralayabilirim; 1- Maç öncesi ve maç boyunca oyunu iyi okuyamaması, 2- Ev sahibi olmasına rağmen Galatasaray’ı geride oynatması ve 3- Dzemaili’nin etkisiz oyununa rağmen, bu oyuncuyu oynatmadaki ısrarı.
Maçın Olumsuz Faktörü: G.Saray çok önemli bir 3 puan aldı, ama oyun olarak hala istenilen seviye değil. Ayrıca G.Saray, oyun mentalitesi olarak ofansif baskılı futbol ile bütünleşmiş bir takım (özellikle son senelerde), bu yüzden geride bekleyip, ileride hiç pres yapmayan bir G.Saray’ı, sanırım birçok G.Saray taraftarı yadırgamıştır.
Maçın Olumsuz Faktörü: Maçın genelinde kötü bir maç yönetmeyen hakemlerin, maçın sonundaki fiyasko gol kararı. 3 puanı etkileyecek bir karar olmadığı için üzerinde çok durulmadı ama ya Fener o gol ile puan veya puanlar alsaydı?
Maçın Olumlu Faktörü: Bu maçın G.Saray açısından en olumlu faktörü olarak, derbinin kazanılmış olunmasının futbolcular üzerindeki pozitif mental etkisi diyebiliriz. Daha bunu söylemek için erken, fakat ben bu 3 puanın kendine güven anlamında ileriki maçlarda olumlu etki edeceğini düşünüyorum.
Maçın Olumlu Faktörü: Şampiyonlar ligi maçı öncesi güvenlerin yerine gelmesi maçın en olumlu yanıydı. Bir diğer olumlu yanı ise Galatasaray’ın maç fazlasıyla olsa dahi liderlik koltuğunu devralmasıydı.
Maçın Kırılma Noktası: Maçın kırılma noktası, hiç kuşkusuz ki Alves’in oyundan atılmasıdır. Çıkan kırmızı kart ile maçın tüm dinamikleri G.Saray lehine döndü.
Maçın Kırılma Noktası: Bence maçın bence kırılma anı Emre’nin sakatlanması ve İsmail Kartal’ın Selçuk’u oyuna almasıydı. Kartal, Selçuk yerine Hasan Ali’yi oyuna alıp Caner’i ileri çekseydi, hucümda etkili oynayan Fenerbahçe’nin gol yollarında daha da etkili olmasını sağlayabilirdi.