Barış: Sivasspor maçı sonrası Prandelli yine herkesi şaşırtarak Arsenal maçına 3-5-2 dizilişi ile çıktı. Prandelli’nin Arsenal maçındaki taktik ve kadro seçimini nasıl değerlendiriyorsun?
Fatih: Öncelikle senin Prandelli’den istediğin 2 maç üst üste aynı taktikle sahaya çıkması dileğin kısmen gerçekleşti sayılır… Arsenal maçına 3-5-2 dizilişi ile çıkmak açıkcası intihardı. Sivas’a karşı çok fazla pozisyon vermiş bu taktik ile Arsenal gibi hızlı ve organize bir takım karşısına çıkmak ve dengeli bir oyun düşünmek hayalden öteye geçemedi. Kanatta oynayan futbolcular Telles ve Veysel hem ileride hem de geride etkisiz elemandılar. İlk 3 gol zaten Veysel’in kanadından birbirinin tıpa tıp aynısı olan gollerdi. Kadro seçimine gelirsek, yine yapboz gibi değişen bir kadro görüyoruz. Sivas maçında ikinci yarı sağda etkili oynayan Tarık yerine Veysel, solda bu sezon ligde yabancı sınırlaması yüzünden çok şans bulamayan Telles, orta sahada Selçuk yerine Yekta, Sivas maçının en iyisi olan Olcan yerine de fizik olarak hazır olmayan Pandev’le başlamak bence tek kelime ile fanteziydi.
Barış: Evet dediğin gibi sonunda 2 maç üst üste aynı taktik ile oynayan bir Galatasaray gördük. Fakat bu taktik 3-5-2 olunca, Arsenal maçını ne yazık ki takımdaki şablonu oturtma bakımından boşa giden bir maç daha olarak görüyorum. Buna ek olarak, Prandelli takımını Sivasspor maçı ile aynı taktikle çıkarmış olsa da, bazı oyuncuları tercihlerinde farklılılar yapması ve Sivasspor maçınını en göze çarpan oyuncuları Olcan ve Tarık’ı bu maçta oynatmamış olmasını gerçekten anlamak çok zor.
Sivasspor maçının yazısında dediğim gibi 3-5-2, Galatasaray için doğru bir taktik olmadığını düşünüyorum. Sezon içerisinde birkaç maçta, rakibe göre bu taktik tercih edilebilir ama sezonun genelinde, Galatasaray 3-5-2’yi bu kadrosu ile oynayabilecek bir takım değil. Bu taktik ile alakalı söyleyebileceğim tek olumlu şey, Galatasaray’ın savunmadan çıkışlarda Sneijder’in çabuk ve basit oyunundan faydalanması ve de savaşçı yönünü ortaya çıkarması.
Umuyorum ki, Prandelli bu maçla birlikte sezonun başından beri denediği taktik ve oyuncu tercihlerinin (3-5-2 ve Veysel tercihleri; Olcan ve Tarık’ı oynatmayışı) çoğunun yanlış olduğunu görmüştür ve bundan sonraki maçlarda bu hataları daha az görürüz.
Barış: İkinci yarıdaki değişen diziliş ve futbolcuların performansları sence nasıldı?
Fatih: Prandelli, geri kalan maçlarda takımın kötü oynadığı ilk yarılar sonrası hiç bir maçta, farklı saha dizilişi veya oyuncu değişikliği ile 2. yarıya başlamadı. Bu yüzden bu hamlelerine çok şaşırdım. Takımın daha alışkın olduğu 4-4-2 ile 2. yarıya başlaması ve bu sezon Sivas maçının son bölümü dışında şans bulmamış Hamit ile başlaması herkesi şaşırttı. Bu değişiklikler Galatasaray için olumlu görünmüş olabilir. Fakat, Galatasaray’ın ilk yarıya göre daha çok topla oynaması kimseyi aldatmamalı, çünkü Arsenal’in maçı koparmış olması ve 10 kişi kalmasının burada net bir etkisi olduğunu düşünüyorum.
Gel gelelim oyuncu tercihlerine… Hamit bu kadar hazır bir görüntüdeyse, Prandelli’nin maça onunla başlamamış olması ilginç. Geçen seneki sakatlığını atlatmış bir görüntü çizen Hamit, hem orta sahada hem de gerektiğinde sağ bek olarak bu sezon kadroda daha çok yer almalı. Bruma kendisinden bekleneni yaptı ve topu ileri taşımaya çalıştı, fakat onun da bu sezon öne çıkan pas vermeme ya da yanlış pas tercihleri, takımın olgun atak geliştirememesine yol açtı. Prandelli’nin bu sezonun bence en hırslı ve hazır oyuncu olan Olcan’ı neden sahaya sürmediğini gerçekten merak ediyorum. Buna ek olarak, ilk yarı fizik olarak da hazır olmayan ve çok yorulan Pandev’in yerine giren Umut’un, oyuna geç dahil olduğunu düşünüyorum.
Barış: Prandelli’nin Galatasaray’a gelişinde beni en çok sevindiren faktör, Prandelli’nin İtalyan futbolunun en iyi taktisyenlerinden biri oluşuydu. Fakat Galatasaray’daki şu ana kadar olan performasına bakınca, iyi bir taktisyenden çok uzak bir görüntü çizdi. Özellikle oyuna müdahalelerde çok geç kalıyor Prandelli. Oyuna müdahale cesaret isteyen bir şeydir, süre ve skordan bağımsız olarak teknik adamlar eğer sahada ters giden bir şeyler görüyorlarsa risk alarak değişiklileri hemen yapmalılar. Benim de “taktisyen” Prandelli’den beklediğim bu.
Senin de dediğin gibi Prandelli bu maçta, geçen maçlara göre maça daha erken müdahele etmiş olsa da, ben bu hamlelerin yine geç olduğunu düşünüyorum. Maçın daha ilk dakikasından itibaren Arsenal, Galatasaray’ın kanatlarını (özellikle sağ kanadını) çok zorladı. Rakip ortadan gelirken de 3’lü savunmaya alışık olmayan Galatasaray savunması, adam paylaşımında çok sıkıntı yaşadı. Prandelli, bu sorunları hemen saptayıp, yenilen 2. gol sonrasında takımını 4’lü savunmaya geçirmeyi deneyebilirdi. Eğer İtalyan teknik adam böyle bir değişiklik yapsaydı, bence bu maçta çok farklı bir skor görebilirdik, en azından Galatasaray iddiasını maçın sonlarına kadar sürdürebilirdi.
Barış: Sence Prandelli, kalan maçlarda takımı nasıl sahaya sürecek ve sürmeli?
Fatih: Öncelikle umarım Prandelli 3-5-2 ısrarından vazgeçer. Galatasaray’ın 3’lü savunmayı kaldırabilecek ne stoperi var, ne de maç boyunca hem ileride hem de geride etkin oynayabilecek kanat oyuncuları var. Prandelli’nin orta sahayı kalabalık tutup topun hakimiyetini elinde tutmak istemesini anlayabiliyorum, fakat Sneijder’in ön libero yerine kendi mevkisinde yani forvet arkası ya da ikinci forvet olarak oynaması gerektiğini düşünüyorum. Zaten bence bu formasyon değişiklikleri, Prandelli’nin Sneijder’i nereye koyacağını bulamamasından kaynaklanıyor. Prandelli, geçen senelerde Terim’in Reira’dan sol bek yaratma çabası gibi, Sneijder’den ön libero, Melo’dan da stoper yaratmak içi çabalıyor. Fakat bazen Amerika’yı tekrardan keşfetmeye gerek yoktur.
Ben Galatasaray’ın yıllardır alışkın olduğu 4-4-2’ye dönmesi gerektiğini düşünyorum. Eğer Prandelli, bu formasyonda Sneijder’i kanat oyuncusu olarak kullanmak istemezse, 4-5-1 ile onu forvet arkasında konumlandırabilir. Böyle bir dizilişte, etkin kanat oyuncularına sahip olan Galatasaray’ın, pozisyona girmede daha az sıkıntı yaşayacağını düşünüyorum.
Maç ile ilgili kısaca;
Maçın Oyuncusu: Bu maçta beğendiğim tek isim var o da Sneijder. Kendi pozisyonunda oynamamasına rağmen, elinden geleni yapan Sneijder, her ne kadar pozisyonu gereği maç içinde 3. bölgeden uzak kalsa da, basit ve seri oyunu ile Galatasaray’ın en iyisi oldu. Ayrıca bu maçta, Sneijder’in zeka dolu oyununa ve yüksek pas yüzdesine ek olarak mücadeleci ve savaşçı oyununu da görmek, Sneijder’e biraz daha saygı duymama sebep oldu.
Maçın Oyuncusu: Alışkın olmadığı pozisyonda oynamasına rağmen hırslı bir oyun sergileyen Sneijder ve sonradan oyuna dahil olan Hamit’i maçın oyuncuları olarak gösterebiliriz. Sneijder her maç kendi performasının üstüne koyarak devam ediyor. Fakat, her fırsatta söylediğim gibi kendi mevkisin de oynadığı taktirde efektifliği de geçen sezon olduğu gibi daha üst seviyede olacağını düşünüyorum. Hamit ise Terim döneminden sağ bek oynamaya alışkın bir oyuncu. Eğer Hamit hücumda düşünülmüyorsa, sağ bek olarak Veysel’den daha iyi bir bek olacağını düşünüyorum.
Maçın Hayal Kırıklığı: Bu sezonun başından itibaren her maçta maçın hayal kırıklığı olarak Veysel’i gösterdim. Bu maçta da yine Veysel diyerek seriyi devam ettirmek istiyorum. Veysel maç kondisyonu yüksek bir oyuncu, bu yüzden her maç sonunda istatistiklere baktığımızda, onu maçın en çok koşanları arasında görüyoruz. Fakat, Veysel çabukluk ve oyun zekası olarak Galatasaray’da bek oynayabilecek kapasiteye sahip olmadığı düşünüyorum.
Maçın Hayal Kırıklığı: Dzemaili takıma uyum sürecini henüz tamamlayabilmiş değil. Geçen sezon beklenenleri karşılamayan Chedjou bu sezonki çıkışını gördükten sonra, takıma yeni katılan oyuncuların performanslarını değerlendirmek için onlara süre tanınması taraftarıyım. Dzemaili’nin alternatifi olmasaydı her maç sahaya çıkışını anlayabilirim. Fakat elinde zengin bir orta saha kadrosu olan Prandelli’nin neden bu oyuncu üzerinde bu kadar ısrar ettiğini anlayamıyorum. Dzemaili’ye ek olarak, son adam oynamaya alışkın olmayan Melo Sivas maçına göre çok daha kötü performans sergileyerek maçın en kötü oyuncusu olmaya adaydı.
Maçın Olumsuz Faktörü: Maçın 2 olumsuz faktörü var. İlki, daha maçın ilk kısımlarında sahaya yabancı madde atan bazı taraftarlar. Takımı desteklemek için İngiltere’ye kadar gitmiş bir taraftarın, takımına hem maddi hem de manevi olarak zarar verecek böyle bir durumda bulunmasını anlamak gerçekten çok zor. Diğer olumsuz faktör ise Galatasaray’ın her maça farklı diziliş ya da oyuncularla çıkmasından dolayı bir türlü oturmayan oyun şablonunu gösterebiliriz.
Maçın Olumsuz Faktörü: Her maça ayrı bir kadro ve formasyonla çıkılması dışında, 3-5-2’ye alışkın olmayan bir kadroya böyle önemli bir maçta, bu taktik ile oynaması konusunda ısrar eden Prandelli, maçın en olumsuz faktörü olabilir.
Maçın Olumlu Faktörü: Maçın olumlu faktörü olarak uzun zaman sonra iyi bir performansla izlediğimiz Hamit olarak gösterebilirim. Hamit, her ne kadar zaman zaman topu ayağında fazla tutup oyunun yavaşlatsa da, oyun zekası ve mücadeleci oyunuyla Galatasaray’a çok şey katabilen bir oyuncu. Bence eğer 90 dakikayı fiziken çıkarabilecek duruma gelirse, ilk 11’de Veysel yerine sağ bek ya da Dzemaili yerine orta sahada çok faydalı olabilir.
Maçın Olumlu Faktörü: Bence maçın tek olumlu olabilecek faktörü Prandelli’nin bu formasyonla başarılı olunamayacağı mesajını almış olması olabilir. Tabii ki bu mesajı alıp almadığını ilerleyen maçlarda göreceğiz.
Maçın Kırılma Noktası: Bu maçın kırılma noktası bence maç başlamadan öncesi gerçekleşti. Prandelli’nin Arsenal’in kanatlardaki etkinliğinin 3-5-2 ile oynayacak olan Galatasaray’ı çok zorlayacağını düşünemeyip, bu taktiği tercih etmesi maçı daha başlamadan bitirdi demek çok da yanlış olmaz.
Maçın Kırılma Noktası: Bence maçın kırılma noktası, Prandelli’nin 2 kez aynı golü yiyen savunma ve orta saha kurgusu ile ilk yarıyı bitirme konusundaki ısrarıydı. Soyunma odasına 2-0 yerine 3-0 ile gidilmesinin ve 3 gol dışında yine pozisyonlar vermesinin, takım üzerinde ikinci yarı öncesi negatif etkisi oluştuğunu düşünüyorum.