Gel vefasız, gel vicdansız
Çağırmazdım acil olmasa…
Nisan ayında kaybettiğimiz ünlü sanatçı Kayahan’ın kaleminden dökülen bu sözler, “Bizimkisi bir aşk hikâyesi, siyah-beyaz film gibi biraz” sözleri ile başlayan birlikteliğin devam şarkısı gibi.
Bu sefer ise başrolde yüzüncü yılın hikâyesi değil, Ricardo Quaresma’nın hikâyesi var, Quaresma ile geçen günlerin hikâyesi…
S01E01 | Quaresma Gelirken
Quaresma’nın, nam-ı diğer Q7’nin, Beşiktaş ile buluşması 2010 yılında gerçekleşmişti.
Atılım içerisine giren kulüp, önce Bernd Schüster ile anlaşmış, ardından Portekiz futbolunun Cristiano Ronaldo ile beraber en yetenekli futbolcusu olarak lanse edilen Ricardo Quaresma’yı getirmiş, tüm kariyerini Real Madrid forması altında geçirmiş Guti Hernandez ile de büyük sükse yapmıştı.
Rüştü Reçber, Matteo Ferrari, Fabian Ernst, İbrahim Toraman, Nihat Kahveci, Mert Nobre gibi deneyimli futbolcuların yanı sıra Cenk Gönen, Ersan Gülüm, İsmail Köybaşı ve Necip Uysal gibi genç yeteneklerin yer aldığı kadro futbolseverlerde büyük beklentiler yaratıyor, Beşiktaş’ın şampiyonluk ipini göğüslemesi işten bile görünmüyordu.
UEFA Kupası ön elemelerindeki rakiplerini farklı skorlarla alt eden kara-kartallar da çıtayı oldukça yükseltiyorlardı. Üstelik grup aşamalarında da vites düşürmeyen bir takım vardı; siyah-beyazlılar, grubu Porto’nun ardında on üç puanla ikinci sırada tamamlamıştı.
Yine de işler istendiği gibi gitmiyordu. Schüster’in hücumcu futbol anlayışı Süper Lig’de çoğu kez “duvara çarpıyor”, Alman teknik adam da bu durumu, “Rakiplerimiz genellikle defans yapmak ve hatalarımızı değerlendirmek için buraya geliyorlar. Ama biz buna rağmen her zamanki futbolumuzu sürdüreceğiz.” sözleri ile eleştiriyordu.
Quaresma ise takımın en gayret gösteren futbolcularından olmasına rağmen takımı sırtlama konusunda yeterli olamıyordu.
Devre arası transfer döneminde takıma Simao Sabrosa, Manuel Fernandes ve Hugo Almeida’dan oluşan Portekizli oyuncular katılırken, takımın yeni bir çıkış noktası bulacağı düşünülüyor, ancak evdeki hesap bir türlü çarşıya uymuyordu. Nitekim kısa süre sonra Dynamo Kiev’e 4-1 ve 4-0’lık skorlarla mağlup olan Beşiktaş’ta Bernd Schüster, “Başarısız olduğum bir yerde kalmak istemiyorum” sözleri ile istifa ediyordu.
Beşiktaş, yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen 2010-11 sezonunu kupa ile tamamlama başarısını göstermişti. “Belalısı” İstanbul Büyükşehir Belediyespor’u penaltı atışları sonrasında 6-5 yenerek Türkiye Kupası’nı kazanan kara-kartallar, ilgili maç dolayısıyla 3 Temmuz 2011 tarihinde başlayan şike soruşturmasında başına iş açılan kulüplerden birisi olmayı da başarmıştı.
Asbaşkan Serdar Adalı ve Bernd Schüster’in yerine göreve gelen Tayfur Havutçu soruşturma kapsamında önce gözaltına alınıp sonrasında tutuklanırken, oluşan kaos ve buhran ortamında yeni sezon planlamasını yapmak da oldukça güçleşiyordu.
Quaresma, bu yaşananlara rağmen Beşiktaş’ın sahaya çıkmış olduğu elli sekiz resmi maçın otuz dokuzunda sahadaki yerini alırken, on bir gol ve beş asistlik performansı ile takımına katkıda bulunuyordu. Ayrıca Portekizli oyuncu kazanma hırsının bir ürünü olarak on dört sarı ve bir de kırmızı kart ile takımının en çok kart gören oyuncusuydu.
Dipnot düşmek gerekirse, Quaresma’nın Dynamo Kiev maçının son dakikasında görmüş olduğu kırmızı kart kimi Beşiktaş taraftarları tarafından “takıma ihanet” şeklinde değerlendirilmişti. Ancak işlerin yolunda gitmediği ve sezon başındaki hedefler ile gerçeklerin birbirinden koptuğu maç olması hasebiyle Quaresma’nın Dynamo Kiev maçında görmüş olduğu kırmızı kart ancak ve ancak “kadere sitem” sözleri ile açıklanabilir.
Ayrıca, Sir Alex Ferguson’un da altını çizdiği üzere, “İstatistikler mini etek gibidir. Çok şeyi gösterir ama asıl göstermesi gereken şeyi göstermez”. Quaresma’nın, takımına asist anlamındaki katkısının bu denli sınırlı gözükmesi de yıldız oyuncunun “dilinden anlamayan” takım arkadaşlarında aranmalıdır. Hugo Almeida’nın kaçırdığı goller sonrasında Quaresma’nın hislerini tercüme etmeye gerek var mı?
S02E01 | Quaresma Giderken
Şike soruşturması nedeniyle açılışı eylül ortasına bırakılan Süper Lig’e Portekizli teknik adam Carlos Carvalhal idaresinde merhaba diyen Beşiktaş’ta, hem alınan kötü sonuçlar, hem de Havutçu’nun cezaevinden çıkması ile beraber “ahde vefa” gereğince teknik direktörlük makamı yeniden el değiştirdi.
Tabii ki Nisan ayının hemen başında yaşanan bu dönüşümün ileriki sürecin de habercisi olduğunu kimse tahmin etmiyordu. Mart ayında yapılan kongrede genel başkanlığa seçilen Fikret Orman, kulübün Yıldırım Demirören döneminde düştüğü mali darboğazdan kurtulması için acı reçeteyi camianın önüne sunduğunda yaşanacakları kimse kestiremiyordu.
“Feda” sloganı ile başlangıcı verilen 2012-13 sezonunda teknik direktörlüğe kulübü yakından tanıyan bir isim olan Samet Aybaba getirilirken, Aybaba takımın başına geçer geçmez, Quaresma’yı “takım içi dengeler” ile uyumsuz düşeceği gerekçesi ile istenmedik adam ilân ediyor, Başkan Orman ise oyuncuyu sözleşmesinde indirime gitmediği gerekçesi ile takımdan uzaklaştırmaya çalışıyordu.
Bu dönemde Quaresma’ya yapılan mesnetsiz iddialar da söz konusuydu. Beşiktaş muhabirlerinin sıklıkla belirttiği gibi gece hayatından oldukça uzak olan Quaresma, âlemci olmakla suçlanıyor, kulüp içi personele kötü davranmakla itham ediliyordu.
Hâl böyle iken ayrılık kaçınılmaz olmuştu. Beşiktaş’taki ikinci sezonunda otuz dört resmi müsabakaya çıkıp yedi gol beş de asist kaydeden Q7, üçüncü sezonunda sahaya ayak basamadan takımdan ayrılmak zorunda kalıyordu.
S03E01 | Quaresma Dönerken
Ancak Quaresma, sancılı geçen ayrılığın ardından yeniden futbola tutunmayı başardı. Beşiktaş’tan BAE’nin Al-Ahli takımına transfer olan süper-star, kendisini bir marka hâline getiren Porto kulübüne geri döndü ve eski günlerini hatırlatan bir performans sergiledi.
Porto’da oldukça başarılı geçen sezonun ardından Sporting Lizbon’un teknik direktörü Jorge Jesus’u öven açıklamaları Q7 ile kulübünün arasını açtı. Fenerbahçe, Galatasaray ve hatta Antalyaspor’un transfer bombalarını bir bir patlattığı ortamda ismi Bursaspor ile zikredilen futbolcu, “Türkiye’de Beşiktaş’tan başka kulüpte oynamam” sözleri ile yeniden siyah-beyazlı taraftarların radarına girmeyi başardı.
Taraftarın yoğun baskısına Fikret Orman da kayıtsız kalamazken, “Quaresma ile görüştüm, Beşiktaş’ta oynamak istediğini söyledi, biz kendisini isteriz ama son kararı Şenol Güneş verecek” sözleri ile topu Şenol Güneş’e atması umut verici bir gelişmeydi. Nitekim tecrübeli teknik adam da Q7 transferine onay vermekte gecikmedi: “Oyuncu çok yetenekli ve verimli, Avrupa’da ve dünyada gündeme gelebilecek bir isim. Teknik anlamda olumsuz bir şey söyleyemem. Ama diğer konularla ilgili kararı yönetim verecek. Karar mercisi olan yönetimdir.”
Ve nihayetinde Quaresma yeniden Beşiktaş forması altında mücadele vermek için takıma katıldı. Suruç’ta yaşanan terör saldırısı dolayısıyla Çarşı tarafından karşılama organizasyonu yapılmayacağı açıklanmasına rağmen kanı kaynayan Beşiktaş taraftarı Atatürk havaalanında coşkulu bir hoş geldin karşılaması ile oyuncusunu bağrına bastı.
S03E02 | Quaresma Sahaya Çıkarken
Peki, geçmiş dönemdeki şanssızlıkların ve istikrarsız ortamın da etkisi ile kendisini tam anlamı ile gösteremeyen Q7’nin yeni dönem Beşiktaş günleri nasıl geçecek? Bu soruyu temel başlıklar altında incelemeye çalışalım.
İstikrar Vaat Eden Teknik Kadro
2010 yılında takıma katılan Quaresma, teknik direktörler açısından istikrarlı bir ortam bulamadı. Bernd Schüster gibi üst düzey bir ismin dahi tutunamadığı camiada Tayfur Havutçu ve Carlos Carvalhal isimleri futbolculara güven aşılayamadı. Kariyerinde ilk kez İstanbul kulüplerinden birini çalıştıracak olan Şenol Güneş’in kazanma hırsı ise Quaresma’nın kendini Beşiktaş’ta yeniden kabul ettirme hırsı ile örtüşecektir.
Takım Ruhuna Adaptasyon
Quaresma’nın Beşiktaş’ta yer aldığı 2010-13 yılları arasında ideal Beşiktaş on birini saymak oldukça zor bir durum. Takımdaki disiplin ortamının kaybolduğu bu dönem içerisinde takım duygusunun yerine bireyselliğin ön plana çıktığını tespitini de örnekler eşliğinde yapabiliriz: Takım kaptanı İbrahim Üzülmez’in İbrahim Toraman ile kavga ederek takımdan uzaklaştırılması gibi. Ancak Bilic idaresinde yeniden inşa edilen takım ruhu ve birlikte oynamaya alışmış futbolculara adaptasyon konusunda Quaresma sıkıntı çekmeyecektir.
Öne Çıkma Kaygısının Olmaması
Guti, Simao, Fernandes gibi üst düzey isimlerin arasında farkındalık yaratmak isteyen Quaresma, topla oynama oranı ile skora somut katkı anlamında negatif korelasyon yaratıyordu. Yıldız oyuncunun bir önceki maddenin gereğince böyle bir atraksiyona girmesi artık pek mümkün gözükmüyor.
Sol Bekteki Yeni Partnerler
İbrahim Üzülmez, İsmail Köybaşı, Tanju Kayhan… Quaresma’nın Beşiktaş kariyerinde arkasında görev alan ve öne çıkan üç isim. Beşiktaş seviyesinin altında yer alan bu oyuncuların yerinde bugün için Dusko Tosic ismi ön plana çıkıyor. Müdafaa açısından ortalamanın üstünde gözüken Sırp oyuncunun Quaresma’yı defansif açıdan dengeleyeceğini söyleyebiliriz. Alternatif oluşturan Ramon Motta’nın ise sol kanadı aktif kullanan hızlı bir hücum beki olarak Quaresma’nın içe daha fazla kat etmesine ve gol tehlikesi yaratmasına katkıda bulunacağını belirtebiliriz.
Saha Dışı Konularla Gündeme Gelmemek
Evvelce değindiğimiz üzere saha dışındaki konularla pek gündeme gelmese de Quaresma’nın bir çocuğunun dünyaya gelmesi oyuncuyu disiplinli davranma konusunda motive edecektir.
Vodafone Arena Faktörü
İki sezondur göçebe bir şekilde stat stat gezmekte olan Beşiktaş da yapımı devam eden Vodafone Arena’nın yeni sezonda kullanılır hâle gelmesine kesin gözü ile bakılıyor. Bu da hem takım psikolojisine olumlu yansıyacak, hem de kulübün stat doluluk oranında en üst sıralarda temsil edilmesine aracılık edecektir. Böylece daha Porto’da oynarken Beşiktaş taraftarına hayran kalan Q7 aradığı taraftar desteğini arkasında bulacaktır.