Her iki takımın da oynadığı son maçlara baktığımızda aslında Arena’daki maçın öncesinden pek farklı bir durum olmadığını görüyoruz. Deplasmanda Köln’e 2-1 yenilen BvB, Şampiyonlar Ligi’nde Galatasaray’ı 4-0 yenmiş ve o Galatasaray aynı hafta maç öncesinde ezeli rakibi Fenerbahçe’yi kendi evinde 2-1 yenmişti.
Bu hafta her iki takımın da oynadıkları maçlara baktığımızda bir ayrıntı göze çarpıyor. Borussia Dortmund deplasmanda Bayern Münih’e 2-1 yenildi; Galatasaray ise yine kendi seyircisi önünde, Kasımpaşa gibi zorlu bir rakibi 2-1 yendi. BŞunu belirtmek gerekir ki Borussia Dortmund, Köln ve Bayern Münih’ten aldığı iki yenilgiyi de hak etmedi. Haketmemekten maksadımız süper top oynamasına rağmen değil. Deplasmanda iyi top oynayan, kendi istediğini sahaya yansıtan ve istediği mantaliteyi oyunun ilk 10 dakikası gibi kısa bir sürede yakalayan Dortmund, skor avantajını da eline geçirmesine rağmen gelişen bir takım olaylar sebebiyle şu iki haftada boynundaki mağlubiyet zincirine birer birer halka eklemeye devam etti.
Dünkü maçı göz önüne getirdiğimizde, 61.dakikaya kadar 1-0 üstün gelen bir Dortmund vardı. Belki istatistiksel anlamda değil ama skor anlamında üstün olan taraftı. İkinci yarının başında Hummels’in sakatlanıp oyundan çıkması aslında tehlikenin habercisiydi. Zorunlu değişiklikte Klopp Subotic’i oyuna aldı.
61.dakikada Ribery-Götze değişikliğiyle kanadını güçlendiren Pep’e Jürgen Klopp 1 dakika sonra Kevin Grosskreutz değişikliğiyle cevap verdi. Vermesine verdi ama daha Kevin arkadaşlarına saha içi dizilimini anlatamadan gol geldi. Çünkü Bayern gibi bir takımla oynuyorsanız alan paylaşımını üst düzey yapmanız lazım. Dizilim ayarlanma aşamasındayken hemen oynanan bir duran top ve Subotic’in rastgele uzaklaştırma çabası neticesinde Kral topu önünde buldu, eski takımına golü attı ve beraberlik geldi maça. Sonrası ise BvB için kabus dakikaları…
Neven Subotic’in ağırlığından faydalanan Ribery topla ceza sahasına arkasında Subotic olduğu halde girince, Neven’in beceriksizliği sayesinde penaltı kazandı ev sahibi ve Robben’le galibiyet golünü buldu.
BvB’nin bu mağlubiyetleri hak etmemesinden kastım buydu. Oyuncuların beceriksizliği ve alan paylaşımındaki hata. Yoksa BvB, Bayern gibi top oynadığı için değil. Hele bir de önde olan sizseniz ve kapandıysanız bir kural vardır: ’Atamıyorsan yemeyeceksin’. Alan ve adam paylaşımın üst düzey, bireysel hatalar minimum ve topla oynama süren maksimum olacak. Aksi halde kaçınılmaz son, başına gelir.
Klopp cephesinde durum böyle.
Gelelim Sinyör Prandelli derbide ve bu hafta ne yaptı ?
Derbinin şifresi şüphesiz Bruno Alves’in amaçsız ve fair-play’e aykırı faulüyle çözüldü. Uyuyan aslan uyandı silkelendi kendine geldi. Ama 10 kişi kalan Fenerbahçe sanki 10 kişi kalan kendileri değilmiş gibi hücum etti. İşin komiği alan da buldu. Meireles-Emenike-Kuyt, Alper-Emenike-Meireles, Kuyt-Alper-Meireles ile 3lü hücum varyasyonları yaptılar hem de defalarca. Galatasaray’da ise alan paylaşımından, savunmadan uzak bir görüntü vardı. Aynı savunma bu kez Kasımpaşa maçında sahnedeydi ve yine evlere şenlikti.
Adem Büyük, Totti gibi Tevez gibi Rooney gibi orta sahaya dönük bir forvet oyuncusu. Bu tip oyuncularda boy, fizik olmaz, bunlar genelde takımın beyni, yönetim bürosudur. Ama Adem gibi 1.75 boyundaki bir oyuncu yan toplardan gelen 2 tane ortaya Semih ve Chedjou’nun arasından yükselip kafa vuruyorsa, Prandelli ikisine birden ‘Günaydın! Uyuyordunuz uyandırdım galiba’ demelidir. Aksi halde Aubameyang, Ramos bu ortaları affetmez, bizden söylemesi.
Sadece Adem vurmadı bu arada o kafalardan. 1,80 lik Portekizli Castro da başka bir ortaya vurdu ve bu şutta gol pozisyonuydu. Lakin şans yanlarındaydı ki top az farkla auta gitti.
Galatasaray için önemli gördüğümüz konu şu ki, yan toplarda çok sıkıntı var ve bunlara çalışılmazsa bir Dortmund felaketi daha gelebilir. Adem’in kaçırdığını Aubameyang, Castro’nun kaçırdığını Ramos kaçırmayabilir, çünkü onlar Bundesliga golcüleri, onlar atar. Dikkat etmek lazım.
Sezon başından beri kadro istikrarı yakalayamayan Cesare Hoca için gözlemlediğim aklımdan geçen birkaç tavsiyeyi bu noktada söylemek istiyorum. Schmelzer sakat onun yerine sol bekte geçen hafta Durm oynadı. Durm fiziği zayıf ama çevik bir oyuncu. Sağ bekte ise Piszscek ismi biraz ağır bir oyuncu. Ama ağır oluşu karşısındaki rakibin çevikliğiyle meydana çıkıyor. Yoksa standart bir sol kanat oyuncusu karşısında ağır olduğu fark edilmiyor. Eğer İtalyan çalıştırıcı fark yaratmak, bir level daha atlamak istiyorsa sağda Olcan solda Bruma ile başlamalıdır. Forvet tercihini Umut’dan yana kullanmalıdır. Orta saha ise alışılmış Selçuk-Sneijder-Melo üçlüsü olmalıdır. Savunmanın sağında Kasımpaşa maçında sahanın en çalışkanlarından olan Sabri değerlendirilmeli, tandemde Semih-Chedjou ikilisi kullanılmalıdır. Benim gördüğüm sıkıntı ise sol bekte… Tarık desem Dortmund maçının hayal kırıklığıydı, Telles hücumu sever ama Dortmund’a karşı fazla hücum yapamazsınız, cezayı hemen keserler. Hakan Balta biraz ağır kalır. Aslına bakarsak yine en sağlam tercih Hakan Balta olur. Varsın hücuma çıkmasın.. En azından defansı sağlam tutmuş oluruz. Bu da belki bize bir fayda sağlar.
Sözün özü, kim maça ilk 11 başlarsa başlasın,o formanın ağırlığını hissetmelidir. O formaya gönül veren yüzbinlerin, milyonların olduğunu fark etmelidir. Yüreğiyle oynayan her takım ise kısa vadede kaybedebilir ama zamanı gelince kazanan hep onlar olur. Göreceğiz…