“İçerisi çok güzel, Şampiyonlar Ligi gibi.” Ülkemizde fazlası ile sevilen Kolpaçino filminde Aydemir Akbaş tarafından sarf edilen bu replik, İngiltere Premier Ligi 2016-17 Sezonu’nun özeti gibi; ama tek bir farkla! Transfer ücretlerinde liderliği kimseye bırakmayan, her sene beşten fazla takımın zirve için iddialı olduğu Premier Lig, José Mourinho’dan Pep Guardiola’ya, Antonio Conte’den Jürgen Klopp’a, Arséne Wenger’den Claudio Ranieri’ye uzanan bir teknik adam listesini bünyesinde toplayarak Şampiyonlar Ligi’nin bir tık ötesine geçti artık.
Premier Lig’in zirvesindeki yıldız silsilesine başaltı -ve hatta vasat üstü- takımların da “underdog” isimlerle katılım gösterdiği bir sezon bu. Tottenham’da Mauricio Pochettino, West Ham’da Slaven Bilić, Middlesbrough’da Aitor Karanka, Watford’da Walter Mazzarri derken Ronald Koeman’ı Everton’a kaptıran Southampton’da da çözüm, Nice’nin başında harika bir sezonu geride bırakan Claude Puel’i menajerliğe getirmekte bulundu.
Claude Puel’in Soton’a imza attığı 30 Haziran tarihinin ardından St Mary’s semalarında en merak edilen soru ise kariyerinin tümünü ülkesinde geçirmiş Puel’in yurtdışındaki ilk macerasının ne şekilde süreceğiydi: “Lyon ile yaşanılan -görece- başarısızlıklar mı tekrarlanacak yoksa orta direk Nice’yi ilk dörde sokarak ‘oyuncu memba’ hâline dönüştüren istikrar mı sağlanacak?”
İlk üç haftasını geride bıraktığımız Premier Lig’de “Puel’in yolu” temalı bir analiz hazırlamak kolay bir iş değil. Ancak Puel’in iki aylık deneyimine göz atarak hedeflediği yolun neresinde olduğunu, ilk elden neleri değiştirdiğini saptamak ve Soton’da yaşanacaklar hakkında öngörülerde bulunmak pekâlâ mümkün. Yani bu yazı, Puel’in altmış gününü olduğu kadar Southampton’un geleceğini de kapsıyor.
TRANSFER DÖNEMİNDEKİ KAZANÇLAR VE KAYIPLAR
Southampton, dinamo gibi işleyen altyapısı ile Ada futbolunun “ürün tedarikçisi” olan bir kulüp. Yalnızca Britanya pazarına değil, dünya geneline de ihracat yapan camia, kendi öz kaynakları kadar, kadrosuna kattığı oyuncuları da yüksek bonservis bedelleriyle elden çıkarma konusunda hüner sergiliyor.
Bu marifet, Liverpool ile yaşanan alışverişlerde en aleni örneklerini sunuyor. 2014-15 Sezonu’nda Adam Lallana, Dejan Lovren ve Rickie Lambert’i, 2015-16 Sezonu’nda Nathaniel Clyne’yi fahiş fiyatlarla Liverpool’a gönderen Soton, bu yıl da çizgiyi bozmayarak Sadio Mané’yi 41,20 milyon avroya Merseyside kırmızılarına yolladı en basitinden.
Bunun dışında takımın iki yıldır gol yükünü üstlenen Graziano Pellé’yi 15,25 milyon avro bedelle Shandong uçağına bindiren Saints, takıma Pochettino döneminde katılan Victor Wanyama’yı da 14,40 milyon avro ile Tottenham’a gönderdi. Koeman’ın rotasyon tercihlerinde kendine şans bulabilen Juanmi’nin Real Sociedad’a 5 milyon avroluk transferi ise kulübe gelir sağlayan bir diğer gelişme oldu.
Wanyama, Mané ve Pellé, Koeman’ın en gözde oyuncularıydı.
Tabii Claude Puel’in takımı bu transferlerden büyük bir kazanç sağlasa da ilk 11’in değişmez oyuncularının yitimi aynı zamanda bir “kazanırken kaybetme” hissini de ortaya çıkardı. Gelgelelim Puel takıma yeni oyuncuları katma konusunda hiç de çekingen davranmadı ve Azizler, kulüp tarihinin en pahalı on transferi listesine üç yeni ismi bu dönem içerisinde ekledi.
Bayern Münih’ten alınan Pierre-Emile Höjbjerg, 15 milyon avroluk bedeliyle kulüp tarihinin en pahalı beşinci transferi olurken Norwich City’den transfer edilen Nathan Redmond, 13,50 milyon avroluk ücretiyle listenin onuncu sırasında konuşlandı. Kariyerine nokta koyan Kelvin Davis’ten doğan kaleci boşluğunu da Crystal Palace’den Alex McCarthy ile dolduran Soton, Londra ekibine 4,70 milyon avro bonservis bedeli ödedi. Kırmızıların genel alım-satım politikası ile örtüşen bu hamlelerin yanında doğrudan Puel etkisi hissedilen transferler ise Nice’den bonservissiz şekilde alınan Jérémy Pied ile Lille’nin genç yıldızı Sofiane Boufal oldu. Boufal, 18,70 milyon avroluk ücretiyle kulüp tarihinin en pahalı transferi olmasının yanı sıra Premier Lig’e renk katacak oyuncuların da başında geliyor.
Southampton, kadrosundaki önemli ilk 11 oyuncularını kaybetse de, menajer Puel, oyun anlayışına uygun isimleri ekibe katarak yeni bir yapılanmanın kapılarını aralamış durumda. Ayrıca EURO 2016’yı kazanan Portekiz’in iki as oyuncusu Cédric Soares ile José Fonte’nin takımda tutulması da takdire şayan bir durum; 23,95 milyon avroluk kâr ile kapatılan transfer döneminin hemen sonrasında tabii…
TAKTİK DEĞİŞİM, OYUNCU TERCİHLERİ VE İSTATİSTİKÎ GÖRÜNÜM
Kırmızı-beyazlılar, Ronald Koeman idaresinde 4-2-3-1’in yanında farklı dizilimleri de deneyen bir kulüp oldu. Ancak Hollandalı teknik adam, takımın başında geçirdiği iki sezonda 4-2-3-1’in en değerli gereklilikleri olan seri kanat oyuncularına ve dirençli orta saha elemanlarına sahip olma avantajını gayet iyi kullandı ve başarılı bir profil çizdi.
Yeni patron Claude Puel ise takımın başındaki ilk üç resmî maçında Nice’de kurguladığı 4-1-2-1-2 dizilimini tercihledi ve kadro mühendisliği de bu doğrultuda yapıldı. Koeman’ın kanat aksiyonlarını benimseyen yapısına nazaran merkeze yığılmış oyun, Puel’in Soton’unun en belirgin özelliği.
Southampton’un Koeman ve Puel dönemindeki ideal kadroları.
“Baklava” ya da “elmas” şeklinde tabir edebileceğimiz orta saha diziliminde topu ayağında tutan ve pas yapma yetkinliğine sahip oyuncuların kritik önemi biliniyor. Southampton’da da bu görevi üstlenen Oriel Romeu, Steven Davis ve Pierre-Emille Höjbjerg, şu ana değin bu görevin yükümlülüklerini yerine getirmiş durumdalar. Öyle ki, Southampton’un başarılı pas sayısı istatistiklerinde bu üç isim öne çıktı.
Ligin ilk haftasında evinde Watford’u ağırlayan Saints de 82 pas sayısına ulaşan Romeu, toplam 495 pas yapan kırmızıların en aktif oyuncusu görünümündeydi. Ayrıca %64’lük bir topla oynama yüzdesi yakalayan ve rakip kaleye tam 24 şut denemesinde bulunan Puel’in öğrencileri, bu girişimlerin yalnızca altısında kaleye ulaşabilmiş. Son veri, maçın neden 1-1 bittiğinin yanıtı gibi.
Ligin ikinci haftasında Old Trafford’a konuk olan Soton, topla oynama oranında Mourinho’nun ekibine karşı %57’ye %43’lük bir üstünlük kurmuşken toplam pas sayısı da 453 (MANU’dan 113 daha fazla!) olarak saptanmış. Hakeza üçüncü hafta müsabakasında da Sunderland’e karşı %64’lük bir topla oynama yüzdesi ve 391 pas sayısı mevcut. Ancak hem MANU hem de Sunderland karşısında isabetli şut sayısındaki düşük yüzde gözden kaçmıyor; Soton’un MANU karşısındaki isabetli şut sayısı 13/1 iken Sunderland maçında bu rakam 16/7’ye çıkıyor. (Southampton’un geçtiğimiz sezonun beşinci haftasında bugüne oranla daha geride olan MANU’ya karşı %41 topla oynama ve 299 pas sayısına ulaşabildiğini de ekleyelim. Sonuç, 3-2’lik mağlubiyet.)
Koeman’lı Southampton’un geçtiğimiz yılki ilk üç maçında ulaşılan toplam pas sayısı 1008 olarak ölçümleniyor, Puel’in ekibiyse 1339 pasa ulaşarak farkı 331’e çıkarmış durumda. Maç başı başarılı pas sayısı şimdiden 446 olan Puel’in ekibi, %83,9’luk pas başarı yüzdesi ile de Koeman’ın maç başı başarılı pas sayısı 325, pas başarı yüzdesi %77,6 olan takımıyla arasındaki makası açmayı başarıyor.
Puel’in topa sahip olmayı hedefleyen mantalitesi de istatistikler üzerindeki etkisini hissettirmiş; 2015/16 Sezonu’nun genelinde %49’luk bir topla oynama yüzdesi yakalayan Southampton’da bu rakam %61,66 bandına erişmiş durumda. (Ligue 1’i dördüncü tamamlayan Nice’nin sezon boyu topa sahip olma ortalaması da %54 olarak gözüküyor.) Peki, topu ayağında tutan, pas yapan, şut çeken, kısacası futbolun tüm gerekliliklerini yerine getiren Southampton lige neden daha iyi bir giriş yapamadı?
Bunun iki cevabı var. Birincisi “hücum” ile ilgili olanı. Saints, kaleyi çok fazla denemesine rağmen bu girişimlerin çoğunda isabet yakalayamıyor. 53 şut girişiminin yalnızca 13’ünde hedefi tutturan Soton’da, atılan gol sayısı da yalnızca iki olunca Puel’in önünde çözümü bekleyen ilk problem, gol sorunu oluyor.
Yanıtın ikinci kısmı ise “defansif” aksiyonlarla alakalı. Öyle ki, Ronald Koeman döneminde ikili mücadele kazanma oranı %51,2 olan Southampton, Puel döneminde ancak %44,5’lik bir sayı yakalayabilmiş. Bunun yanı sıra en önemli kayıp hava topu kazanma yüzdesinde yaşanmış; Koeman’lı Soton’un hava topu kazanma yüzdesi %53,1 iken Puel’in Soton’unda %33,3’lük bir oran söz konusu. Soton’un ligde yediği dört golün ikisinin penaltıdan, birinin de kafa vuruşuyla (hatta diğerinin de asistinin kafa ile yapıldığını belirtelim) gelmiş olması, bu rakamları onaylayan detaylar.
Sonuç
Claude Puel, henüz altmışıncı gününde ligin en çok şut çeken ikinci, en çok pas yapan dördüncü takımını oluşturmasına rağmen aynı üstünlüğü puan tablosunda da inşa etmek zorunda. Bunun için gol yollarındaki etkinliğin artırılması kadar savunma aksiyonlarının da gözden geçirilmesi gerekiyor. Flaş transfer Sofiane Boufal’ın da forma giyeceği 10 Eylül tarihli Arsenal maçı, eksikliklerin giderilmesi durumunda hem Puel’in hem de Azizlerin duyduğu oksijen ihtiyacını karşılayan maç olabilir.
Yararlanılan kaynaklar: OPTA, Maçkolik, Squawka, Transfermarkt, Premier Lig resmî web sitesi.