Bordeaux teknik direktörü Willy Sagnol geçen hafta yaptığı açıklamalardan sonra Fransız futbolunda ırkçılık tartışmalarını alevlendirdi. Sagnol, Bordeaux’nun yerel gazetesi Sud Ouest’e verdiği röportajda; “Tipik Afrikalı futbolcuların en önemli özellikleri güçlü olmaları. Ancak zekadan ve disiplinden yoksunlar. Bununla birlikte ucuz ve savaşmaya hazır olmaları kulüpler için bir avantaj.” diyerek eleştiri oklarına üzerine çekerken, milli takımdan eski takım arkadaşı Thuram başta olmak üzere futbol dünyasından da tepkiler topladı. Hatta Marsilya eski başkanı Pape Diouf Ligue 1’deki Afrikalı futbolcuları boykota davet etti. Olaydan birkaç gün sonra basın toplantısı düzenleyerek; “Afrikalı futbolcuların daha ucuz ve mücadeleci olduğunu aktarırken Avrupa’ya yeni gelen başarılı olmaya istekli genç Afrikalılardan bahsetmek istedim. Zekadan ve disiplinden yoksun oldukları yönünde yorumlanan açıklamam ise tamamen oyun zekalarıyla ilgili bir söylemdi. Kesinlikle kişisel bir şey değil” diyerek, yanlış anlaşılma için de özür diledi.
Geçen hafta konuşulanlardan sonra Afrikalı futbolcu göçünün nasıl başladığını ve nereye doğru evrildiğini görmekte fayda var diye düşünüyorum.
Göç Nasıl Başladı?
Afrikalı futbolcuların Avrupa’ya çıkışlarında Belçika ile birlikte ilk durak olma özelliğini taşıyan Fransa’ya futbolcu göçü 1930’larda Larbi Benbarek ile başladı. 20 yaşında Marsilya’ya transfer olan ‘’Kara İnci’’ lakaplı oyunca daha sonra Atletico Madrid macerası da yaşadı ve Fransa Milli Takımı formasını da giydi. 1953’te Nice forması giymeye başlayan Fas asıllı Just Fontaine ise 1958 Dünya Kupası’nda 13 gol atarak Fransızların Afrika futboluna olan ilgisini iyice arttırdı. Afrikalı oyuncuların da ülkelerinin özgürlüklerini kazanmaya başlamasının ardından futbolcu göçünde gözle görülür bir artış meydana geldi. 1967’de Saint-Etienne’e transfer olan Malili forvet Salif Keita arka arkaya kazanılan 3 şampiyonlukta 71 gol atarak büyük sükse yaptı. 1980’lerden itibaren iyice artan Afrikalı oyuncu sayısı 2005 yılında zirveye ulaştı ve Ligue 1’deki yabancıların %52’sinin Afrikalılar oluşturuyordu. Konuşulan dilin aynı olmasının da etkisiyle Batı Afrika ve Maghrep ülkelerinden gelen oyuncular Ligue 1’e kolayca uyum sağladı.
Duygusal Sebepler
Endüstriyelleşen futbolla beraber Afrikalı futbolcular Avrupalı takımların ağzını sulandırmaya başladı. Afrika’da kurulan ‘’Akademi’’lerden birçok futbolcu ihraç edildi. Bu akademilerden en güzel örnek ise Yaya Toure, Kolo Toure ve Gervinho gibi yetenekleri çıkaran Jean-Marc Guillou’nun akademisidir. Buralardan ucuza alınan oyuncular kısa bir süre sonra astronomik fiyatlara Avrupa devlerine satılmaya başlandı. Buna en güzel örnek ise Michael Essien…
2000 yılında FC Accra takımından Bastia’ya 50.000 dolar karşılığında transfer oldu. 2003’de ise Lyon 11.75 milyon Euro’ya Essien’i alıp 2005’te Chelsea’ye 38 milyon Euro’ya sattı.
Premier Lig’den Önceki Durak
Afrikalı futbolcuların son yıllardaki transfer hareketlerini gördüğümüzde Ligue 1’in Avrupa’nın dev kulüpleri için bir deneme havuzu olduğunu görüyoruz. Özellikle de Premier Lig kulüpleri Ligue 1’i yakından takip ediyor. 2005-2006 sezonunda Ligue 1’deki Afrikalı oyuncuların yaş ortalaması 23,2 iken bu rakam Premier Lig’de 26,2. Bu rakamlardan da anlayabileceğimiz gibi Ligue 1’de 2-3 sezonluk vitrin süresinde göze batan oyuncular bir sonraki basamak olan Premier Lig’e sıçrama yapıyor.
Sagnol haklı ama…
Aslında Sagnol’un Afrikalı futbolcular hakkında söyledikleri şu an için hem artıların hem de eksilerin birer özeti. Fiziksel açıdan güçleriyle öne çıkarken, mental özellikleriyle (oyun bilgisi, süreklilik) geriye düşüyorlar. Aslında bu konu hakkında genelleme yapmayı da gereksiz buluyorum. Son yıllarda Yaya Toure, Drogba ve Pogba gibi oyuncular Afrika kökenli oyuncuların da mental açıdan güçlü olabildiklerini gösterdiler. Burada asıl irdelememiz gereken konu alt yapılardaki oyuncu seçimleri. Alt yapılarda oyuncuların hangi kıstaslara göre seçildiği ve ne yönde eğitim aldıkları oyuncu karakterlerini belirleyen en büyük etken.
Bir fabrikayı düşünürsek; fabrikaya getirdiğiniz hammade üretim sonunda elde edeceğiniz ürünün niteliği ve kalitesi açısından çok önemlidir. Eğer hammadeniz belirli bir kalitede değilse en iyi işlemlerden geçirseniz dahi elde edeceğiniz ürün birinci kalitede olmaz. Fransız alt yapılarında da oyuncu seçimlerinde en büyük etken fizik güç ve mücadele olunca Afrikalı oyuncular sadece bu yönlerini yeterli görüp teknik, mental açıdan kendilerini geliştirmiyorlar. Arada Pogba gibi istisnalar ise kaideyi bozmuyor. Griezmann örneğinde gördüğümüz teknik yönü ağır basan oyuncular ise Fransız alt yapılarında şans bulamayıp İspanya gibi teknik ve oyun bilgisini öne çıkaran ülkelerde başarıya ulaşıyorlar.
Sonuç olarak globalleşen dünyayla beraber birçok ülkede oynamaya başlayan Afrika kökenli oyuncular eskisi gibi sadece fizik gücüyle fark yaratan oyuncular olmayacaklar. Farklı ülkelerde, farklı altyapılarda eğitim aldıkça mental açıdan Afrikalı oyuncuların da fark yaratabileceklerini düşünüyorum.
Yeni jenerasyondan Pogba ve Tielemans gibi örnekler bunun en güzel göstergesi…