2018 yılının kasım ayıydı. Barcelona’dan ayrılalı 3 yıl olmuştu, artık Katar’da oynuyordu; futbolu bırakmak üzereydi ve bir sezon sonra teknik adam olarak takımın başına geçecekti. O geçiş döneminde SoFoot’a verdiği röportaj çok konuşulmuştu. Xavi o röportajda bizim futbolculardan duymaya çok da alışık olmadığımız bilgece sözler ediyor ve bunları çok akıcı biçimde ifade ediyordu.
O röportajı okuduktan sonra çoğumuz aynı şeyi düşündük; bu adamdan çok iyi bir teknik direktör olacak…
Bugün Xavi artık Barcelona’nın başındaki isim. Herkes onun teknik direktör olarak başarılı olup olamayacağını merak ediyor. Peki Xavi ne diyor?
Geçtiğimiz günlerde henüz Barcelona’ya transferi yeni yeni gündeme gelmişken, The Coaches’ Voice’da yayınlanan röportajında Xavi antrenörlük hakkında şöyle diyordu:
“ Johan Cruyff’un bana söylediği bir şey var. Hiç unutmuyorum. Onunla hayatının son yıllarında çok daha fazla yakınlaşma imkanım oldu. Bir gün bana şöyle demişti; ‘Futbolculuğa en yakın şey antrenörlüktür. Kendini sahada oynuyor gibi hissetmeye en yakın şey, saha kenarında olmaktır.’ Ben de öyle yaptım. Antrenörlük kurslarına yazıldım. Futbolcuyken hem genç takımlarda hem de profesyonel seviyede antrenörlüğümü yapan farklı tarzdaki teknik adamlardan birçok şey öğrenmiştim, artık kendi fikirlerimi derleyip toparlamaya başladım. Şimdi üzerine çalıştığım kendi oyun tarzım var ve oyuncularımı bu plana; bu planla iyi oynayıp başarıya ulaşmanın mümkün olduğuna ikna etmeye çalışıyorum.”
Xavi aslında tüm futbolculuk hayatı boyunca ama özellikle Pep Guardiola döneminde futbol üzerine bir antrenör gibi düşünüyordu. Onu diğerlerinden ayıran buydu, Xavi sahadayken sahanın içinde de bir antrenör vardı. Ama Barcelona’da Luis Enrique yönetimindeki son sezonunun Xavi’deki yeri ayrı. Xavi, yarıştıkları tüm kulvarlarda şampiyon olan takımın kaptanı olarak o sezonu kendi açısından şöyle anlatıyor:
“2014’te Barcelona’dan ayrılmaya karar verdiğimde antrenörlük görevine Luis Enrique gelmişti. Başkan Bartomeu ve o dönemki sportif direktör olan Zubizarreta’yla yaptığımız toplantıda ayrılmaya hazır olduğumu söyledim. Sonra Luis Enrique’yle konuştum. Onu aradığımda Enrique beni kalmam gerektiğine ikna etti. Kalırsam bile ancak aralık ayına kadar kalabileceğimi çünkü zaten New York City’le bir anlaşma yaptığımı söylemeye çalıştım. Aklımda aralığa kadar kalmak vardı, Barça’da birkaç maç daha oynayıp öyle ayrılabilirdim, taraftarlara da son bir veda olurdu ama Luis Enrique’yle kulüpte yaptığımız görüşmede Luis beni ikna etti. Bana ‘Her şeye sıfırdan başlıyoruz,’ dedi; ‘Tüm maçlarda 90 dakika oynamayacaktım’. Zaten o zaman 34 yaşındaydım 35’e girmek üzereydim ama bana söylediklerinden hoşlandım. Eve döndüğümde içimde Pep antrenör olarak geldiğinde hissettiklerime benzer bir his vardı. İşlerin iyi gideceğine inandım. Enrique çok net çok açık konuşuyordu, çok içtendi, dürüsttü. Tıpkı Pep gibi. Lafı dolaştırmadan doğrudan konuşuyordu, Luis’in çok sağlam bir karakteri vardır zaten.”
“O sezon biraz sıkıntılı bir süreçti, sezona iyi başlamadık, sonra 2015 başında Real Sociedad’a yenildik ve ne olduysa ondan sonra oldu. O maçtan sonrası inanılmazdı… Bir kez daha üç kupayı da kazanıp üçlemeyi başardık. Barça’da son sezonum olduğunu söylediğimde tüm oyuncular biraraya geldiler ben de böylece esaslı bir hoşçakal diyebildim; kaptan olarak, yarıştığımız tüm kulvarlarda şampiyon olmuş bir takımın kaptanı olarak, Barça’ya veda ettim.”
“Tabii ki o sezon daha az görev aldım, daha az fark yarattım. Daha az oynadım ama alçak gönüllü davrandım, takımın çıkarlarını kendi ihtiyaçlarımın önüne koydum. Nihayetinde o sezon takımın her bir bireyin üstünde olduğunu öğretti bana. Barcelona’da son sezonumdaki mottom buydu; Takım, herkesin üstündedir.
“Artık sahada eskisi kadar önemli bir aktör değildim ama soyunma odasında, saha dışında hala önemli bir ağırlığım vardı. O yüzden son sezondaki o üçlemeyi kazanan ekibin önemli bir parçası olarak görüyordum kendimi.”
Xavi The Coaches’ Voice’a bunları anlatırken aslında yakın zamanda Barça’nın başına geçeceğini biliyordu. Koeman ayrıldıktan sonra artık başa geçmenin vakti geldiğini düşünüyordu. “Artık” diyorum çünkü Xavi daha önce iki kez Barça’nın teklifini reddetmişti.
Xavi geçen yaz La Vanguardia’ya verdiği röportajda o süreci şöyle anlatmıştı: “Şans ya da şanssızlık diyelim ama Barcelona’ya iki kez hayır dedim. Çeşitli sebepleri vardı; ailesel, profesyonel sebepler. Benimle alakalı şeyler ya da devam eden sözleşmeler. O zamanlar bu kararı verip Barça’ya hayır demek kolay değildi, sonuçta ben bir Barcelona taraftarıyım ama o zaman henüz doğru zaman değildi. Aceleye gerek olmadığını düşünmüştüm.”
2019’da Marca’ya verdiği röportajda da bu düşüncesini Ferrari benzetmesiyle açıklamıştı: “Birden Ferrari’nin sürücü koltuğuna geçemem önce daha küçük bir şeyle başlamam lazım ki kendimi test edebileyim, tecrübe kazanabileyim. Antrenörlüğe Katar’da başlama fikri, baskının çok fazla olmadığı bir yerde kendimi kanıtlamak ve tecrübe kazanabilmek içindi. Hedefim her zaman Avrupa’ya, aslında tabii ki Barça’ya dönebilmekti.”
Messi’nin Barça’dan ayrılma sürecinden önce antrenörlüğe Xavi’nin getirilmesini istediği konuşuluyordu. Belki Xavi o zaman evet dese, Messi açısından da işler farklı olabilirdi. Ama o dönem henüz vaktin gelmediğini düşünen Xavi artık doğru zamanın geldiğine ikna olmuş gibi.
Xavi’nin hazır olup olmadığına ve tecrübesinin Barça için yeterli olup olmayacağına dair şüpheler var. Ama Katar’da antrenörlük yaptığı süre boyunca, Xavi yalnızca Al-Sadd’ı çalıştırmakla kalmamış; Barça’nın tüm maçlarını izlemiş ve maç sonlarında takımın performansına ve aklındaki antrenörlük fikirlerine dair başkanla toplantılar yapmış.
Barcelona başkanı Laporta henüz Xavi’nin trasnferi netleşmeden yaptığı açıklamada Xavi’yle yakın bir ilişkileri olduğunu ve Xavi’nin takımla ilgili fikirlerini kendisiyle paylaştığını söylemişti.
“Onunla çok sık görüşüyoruz, takımla ilgili görüşlerini ve fikirlerini biliyorum ama bunlar gizli görüşmeler tabii ki, arkadaşlar arasında. Maçlar bittikten sonra birbirimizi arayıp maçlar hakkında konuşurduk. Neredeyse maçları birlikte izliyorduk diyebiliriz.”
Xavi, Katar’da çalıştığı için oynattığı futbolu düzenli olarak takip edemedik, ara sıra Barcelonavari golleriyle sosyal medyada önümüze düşse de Xavi’nin orada tam olarak neler yaptığına hakim değiliz. Fakat Xavi’nin ne oynatacağını tahmin etmek için Al-Sadd’ı izlemeye gerek yok gibi. Xavi, birkaç hafta önce The Coaches’ Voice’da yayınlanan “MasterClass” programında antrenörlüğüne dair ipuçları veriyordu.
“Benim takımım topa sahip olmalı ve oyunu kontrol etmeli. Topun rakipte olmasından hiç hazzetmiyorum. Oyuncuyken olduğu gibi saha kenarındayken de topa sahip olarak oyunu yönlendirmek için her şeyi yapıyorum. Top hakimiyetine takıntılıyım. Yalnızca top ayağımızda olsun değil derdim, hücum etmek için rakip kalede pozisyon bulmak için.”
“Futbol topu korkulacak bir bomba değil, hazinedir. Topa sahipken onun kıymetini bilmelisiniz. Nihayetinde topa sahip olmak bir alışkanlık. Futbolda en önemli ve en güzel şey topa sahip olup atağa çıkmak.”
Xavi’nin temel oyun anlayışının Cruyff ekolünden geldiği ve oyununun Guardiola modeline benzeyeceği tartışmasız. O da bunun altını çiziyor: “Sahada yapmamız gereken en önemli şey, çizgiye basıp oyun alanını enlemesine genişletmek ve rakip kaleye mümkün olabildiğince yaklaşıp derinliği artırmak. Antrenmanlarda sürekli sahada pozisyon alma üzerine çalışıyoruz. Rakipten sayıca üstünlüğü sağlayacak şekilde sahaya yerleşmeliyiz. Mümkün olduğunca oyunu rakip yarı sahaya yıkmalıyız.”
Xavi2018 Kasım’ındaki o röportajda “Futbol nedir?” sorusunu “alan-zaman” diye yanıtlamıştı. Sonra “Cruyff’un akordeonu” demişti açıklamak için, ki bu konuyu özetleyen en iyi benzetmelerden biri. “Top bizde değilken rakibi boğmak için basıp alanı daraltmalıyız, topu aldığımızdaysa çizgilere kadar açılmalıyız. Cruyff’un akordeonu…”
Evet Xavi 2,5 yalnızca yıldır teknik direktörlük yapıyor, ama onun kafası zaten yıllardır antrenör gibi çalışıyor. Oyun görüşü henüz futbolculuk döneminde onu diğerlerinden ayırıyordu; 2018 yılındaki röportajının bu kadar ses getirmesinin sebebi de Cruyffyen fikirleri ve esasında bunları bu kadar iyi ifade edebilmesiydi. Xavi’nin Barcelona’daki futbolcuları planına ve bu planla başarılı olabileceklerine ikna edip onlarla kupalar kaldırmasının önünde Xavi’den kaynaklanan bir engel görünmüyor. Pep Guardiola da Xavi’nin bu görev için hazır olduğunu düşünüyor ve şöyle diyor:
“Kulübü iyi tanıyor, oyunu iyi biliyor ve futbola tutkuyla bağlı. Ben göreve geldiğimde sahip olduğum tecrübeden daha fazla tecrübesi var.”
Barcelona’nın son yıllarda içinde bulunduğu finansal darboğaz ve oyunsal çıkmaz Xavi’nin önünü kesmezse, yeni bir Barça çağı açılabilir. Belki de zorluklar Xavi’yi daha da güçlendirebilir. Neler olacağını zaman gösterir ama Xavi’nin vaat ettikleri umutlanmaya yeterli.