Dünya Kupası’nın ardından lokal liglerin başlamasını beklerken futbola aç olduğumuz günlerde Kuzey Avrupa’da 16 Temmuz itibarıyla U19 Milli Takımımızın da yer almasına rağmen ülkemizde çok da ilgi görmeyen fakat biz futbolseverler adına bulunmaz nimet olan U-19 Avrupa Şampiyonası başladı. Finlandiya’da gerçekleşen bu turnuvada 2 şehirde oynanan, A ve B grubu olmak üzere 2 grupta toplam 8 takımın mücadele ettiği maçlarda pazar günü itibarıyla kupa sahibini buldu. Uzatmalarda 108. dakikada gelen golle 4-3 öne geçip üstünlüğünü koruyarak şampiyonluğunu ilan eden takım Portekiz oldu.
2016 yılında U17 Avrupa Şampiyonası’nı kazandığı kadronun çekirdeğini koruyup katıldığı turnuvada en fazla saf yeteneği kadrosunda barındıran Portekiz U-19 Milli Takımı, kalitesine göre nispeten daha kolay rakiplerin bulunduğu A grubundan İtalya’nın ardından ikinci çıkarak yarı finalde B grubunu lider bitiren Ukrayna ile karşılaştı. Turnuvanın belki de en kompakt ve takımı oyununu barındıran taktik anlayışına sahip Ukrayna’yı 5-0 gibi şaşırtıcı bir skorla mağlup ederek finalde turnuvanın pozisyonel açıdan en derin kadrosuna sahip İtalya ile oynamaya hak kazandı. Final maçında sürekli içe kat etme eğilimlerine sahip kanat oyuncularını kullanarak İtalya’nın savunma göbeğinin çabukluk eksikliğinden harika yararlanıp 2 gol bulan Portekiz, akabinde ikinci yarıda oyuna giren Mavilerin “haşarı” çocuğu Moise Kean’in gollerine engel olamayınca maç 2-2’lik skor ile uzatmalara gitti. Uzatmalarda sahneye çıkan Jota, bu dakikalarda yaptığı 1 gol – 1 asistlik performans ile maçı İtalya’nın elinden aldı ve kupayı Portekiz’e getirdi. Scamacca’nın golü ise Maviler adına galibiyete engel olamadı ve İtalya sahadan 4-3’lük skorla mağlup ayrıldı.
Kupaya uzanan Portekiz’in turnuva özeti kısaca bu şekildeydi ancak 14 gün süren turnuva içinde pek çok hikaye barındırıyor. Hemen şimdi bu turnuvanın başından sonuna kadar yaşanan enstantaneleri ve maçları sizlere detayları ile aktaracağım.
A GRUBU:
Şampiyonada yer alan iki gruptan ilki olan A grubu, Milli Takımımızın da yer aldığı B grubuna nazaran kâğıt üzerinde daha kuvvetsiz takımların yer aldığı bir gruptu. “Kâğıt üzerinde” ibaresini özellikle vurgulamamın sebebi ise Final maçında bu grubu ilk iki sırada tamamlayan takımın finale yükselmesi ile 3. sıradaki Norveç’in seneye Polonya’da düzenlenecek olan U-20 Dünya Kupası’na katılacak son takımı belirleyen 5. maçında İngiltere’yi mağlup ederek bileti kapması oldu.
Takımları, oyunlarını ve bireysel oyuncu performanslarını değerlendirmeye geçelim şimdi.
Finlandiya:
Değerlendirmeye ev sahibi Finlandiya ile başlayalım. Turnuva başlamadan önce katılan takımlar arasında görece “zayıf halka” olarak kabul edilen Mavi Beyazlılar, oyun olarak ortaya etkili bir performans koyamasa da bireysel oyuncu performansları ile daha fazla öne çıktı. Merkezden gerek stoperleri Vesiaho ile uzun top arayışında olan gerekse merkezden Oksanen’in kanatlara ve half space bölgesine yolladığı paslar ile Mattson, Stavitski ve Vertainen’i topla koşturan, nadiren de Ylatupa’nın 3. Bölgenin başında buluştuğu topla ceza sahasına dribblingi ile çektiği şutlar ile gol arayan bir oyun anlayışına sahipti turnuva boyunca Finler. Savunmadaysa tamamen orta sahadaki Mohamed’in eline bakan Mavi Beyazlılar, sıklıkla half-space bölgelerinden “golden zone” diye adlandırdığımız gol tehlikesi daha yüksek alana atılan toplarda kalesinde pozisyon ve gol gördü. Stoper ikilisinin performansının düşük olması da rakip takımın ekmeğine yağ sürünce inanılmaz kurtarışlar yapan Leislahti’ye rağmen 0 puan ve yenen 7 golle ev sahibi olduğu turnuvadan ayrıldılar.
Norveç:
Kadrosunda pek çok potansiyelli oyuncuyu barındıran Norveç turnuva öncesinde futbolseverler tarafından merak edilen bir takımdı. Haland, Vetlesen, Ostigard gibi lokal liglerinde zaten ismini duyurmuş futbolculardan oluşan takım ilk maç Portekiz karşısında 5-2-3 gibi orta sahada fazlasıyla boşluk bırakan bir taktikle yer almasa ve biraz daha şanslı olsa, İtalya karşısında ise 10 dakika daha dayanabilse belki final yolunu aralayacaktı. Soldan turnuvada beğendiğim oyunculardan olan Kitolano’nun bindirmeleri, Vetlesen’in orta sahadaki “Modricvari” bölge hakimiyeti ve ileride Markovic, Botheim, Haland gibi oyuncuların 3. bölgedeki etkinlikleri Norveç’i son maçta İngiltere’yi geçerek U-20 Dünya Kupası’na gitmesini sağlayan temel oyun için aksiyonları idi. Ancak her ne kadar Portekiz ve İtalya maçında şanssız ve ramak kala kaybettiklerini söylesek de Fin maçını son dakikalarda gelen 2 karambol golü ile kazandıklarını hatırlatmak lazım.
Portekiz:
Yazının başında üstünkörü bahsettiğim turnuvanın şampiyonu Portekiz, belirttiğim üzere turnuvanın en saf yeteneklerini kadrosunda barındırıyordu. Joao Felipe (Jota), Ruben Vinagre, Quina gibi isimler pek çoğumuzun henüz turnuva başlamadan performansını heyecanla beklediğimiz oyunculardı zaten. Üzerine müthiş bir oyun çıkaran Trincao, orta sahada harika bir 6 numara performansı gösteren Florentino ve turnuvanın en iyi sağ bek oyununu oynayan Correia gibi ekstra oyuncular da eklenince Portekiz’in bu gruptan çıkması sürpriz olmadı. Her daim Jota’yı kanat, Trincao ve Quina’yı birer ikinci ve üçüncü forvet olarak etkili kullanan Portekiz, İtalya maçında Queiros’un erken kırmızısı yüzünden oyununu yansıtamasa da beraberliği yakaladığı maçta sonradan finalde yeneceği Mavilere dayanamadı ve mağlup oldu. Norveç maçında Luis’in şans golünü de bir kenara koyarsak Portekiz grup aşamasını oldukça hazır ve rakiplerine gözdağı vererek bitirdi.
İtalya:
Geldik turnuvanın finalistine ve A Grubu’nun lider bitiren “Azurri”ye. İtalyanlar bana göre turnuvanın pozisyon bazında değerlendirme yaptığımızda kadro derinliği en geniş takımdı. Kaleden sağ beke, 8 numaradan forvet bölgesine kadar hem fiziksel ve teknik açıdan gelişmiş hem de Serie A ve B tecrübesine fazlasıyla sahip olan oyunculardan kurulu olan İtalya kadrosu turnuvanın favorilerindendi. Grup performansları da neden bu şekilde düşünülmesi gerektiğinin bir göstergesiydi adeta. Hiçbir zaman rakibini sürklase eden bir oyun ortaya koymadılar ancak giren çıkan oyuncuları ile, Bellanova’nın oynamadığı maçlardaki sağ bek performansı haricinde savunma yerleşiminde rakiplere kolay geçit vermeyen bir oyun izleten Maviler şampiyon olacak Portekiz’i dahi, her ne kadar lehlerine bir kırmızı kart çıkmış olsa da gerektiği kadar oynarak mağlup etmeyi başardılar ve 7 puanla grubu lider tamamladılar. Scamacca, Plizzari, Zaniolo, Zanandrea ve Melegoni gibi oyuncuları öne çıksa da kurtarıcıları mental anlamda Balotelli’ye çok benzeyen Moise Kean oldu. Bu kadar kıymetli oyuncuya sahip olsalar da Kean oynamasaydı eğer İtalya bitiricilik noktasında yalnızca Scamacca’nın performansı ile eksik kalırdı.
Grup Maçları:
Finlandiya 0 – 1 İtalya
Maçlar hakkında kısaca konuşmak gerekirse ilk maçı İtalya ile oynayan Finlandiya, bu maç özelinde ümit verici bir performans gösterdi. Topa daha fazla sahip olan takım özellikle sol kanat oyuncusu Joel Mattson’un kanadından etkili gelmeye çalışsa da kaleci Plizzari’yi bir türlü alt edemediler. Stoperlerinin bir anlık geç kalmasıyla Zaniolo’dan golü yiyen Finler sahadan 1-0 mağlubiyetle ayrıldı. Forvet oyuncuları Vertainen, kaleyi sürekli zorlayan ancak bitirme noktasında etkisiz kalan görüntüdeydi. Ylatupa ise maçta silik bir görüntü sergiledi.
İtalya kanadında ise çok kötü bir performans gösteren Candela’nın yerine Bellanova’nın oyuna girmesi, ceza sahası çevresinde Scamacca’nın rakip stoperlere fiziksel üstünlük sağlaması ve sonunda Zaniolo’ya aktardığı pasta golün gelmesiyle sonuca gitti. Gol sonrası takımın geriye çekilmesi ise Plizzari’nin müthiş kalecilik performansı olmasa İtalya’ya pahalıya patlayabilirdi. Bu tarz bir turnuvada geriye çekildiğinizde orta sahanızın bu kadar geçirgen olması her zaman için kötü bir risktir.
Norveç 1 – 3 Portekiz
A Grubu’ndaki bir diğer maçta Norveç ile Portekiz karşı karşıya geldi. Norveç cephesinde bolca direkten dönen topun olduğu, kanattan yapılan ortada ve ceza sahası dışından seken topta yenilen gollerle birlikte oyun üstünlüğünün de verilerek kaybedildiği bir maç oldu açılış maçı. Sonradan oyun giren Markovic ve sol bek Kitelano haricinde kimsenin elle tutulur bir performans gösteremediği Norveç’te Haland biraz daha şanslı olabilseydi başka şeyler konuşuyor olabilirdik ancak Markovic’in gelen az fırsatı iyi değerlendirdiği noktada kendisinden daha iyi bir performans bekliyorduk. Bu noktada Vetlesen’e ayrı bir parantez açmak lazım. Tercih edilen 5-2-3 diziliminde orta sahada kontrol etmesi gereken oldukça fazla bir alan olduğundan sahadaki verimi düşen oyuncu kendi formunun altında bir oyun gösterdi ancak bu haliyle bile çoğu takım arkadaşının önündeydi.
Portekiz hakkında bu maç hakkında dikkat çekilebilecek iki nokta mevcuttu. İlki sağ kanat oyuncusu Trincao’nun muhteşem performansıydı. Jota’nın etkisiz olduğu maçta dizginleri eline alan oyuncu ceza sahası çevresinde etkinliğini sürekli devam ettirip pozisyona girdi 90 dakika boyunca. Zaten bu oyunu turnuva boyunca kendisinden göreceğimiz formunun bir özeti gibiydi. İkinci nokta ise Quina’nın 2. Ve 3. bölgelerde sürekli alan kat ederek oyunu dikte etmesiydi. Half-space denilen bölgeleri harika parselleyen, sürekli rakip ceza sahasına atak eden oyuncu maç boyunca Vetlesen ile Frederiksen’i oldukça zor duruma düşürdü. Goller biraz şans yardımıyla gelse de Portekiz oyun üstünlüğünü ele geçirerek maçı kazanmayı hak etti.
Finlandiya 2 – 3 Norveç
Finlerin ikinci maçı, ilk maça nazaran daha skora yönelik oynadığı ancak son dakikalarda yediği iki “karambol golüyle” sahadan yenik ayrıldığı bir maç görüntüsündeydi. Maçın büyük çoğunluğunda hücum üstünlüğü ve çektiği şutlarıyla maçı 2-1 önde götüren takım, son 15 dakikada geriye fazla yaslandığından Norveç ataklarını çıkaramadı ve yediği iki golle sahadan yine mağlup ayrıldı. Görülmeyen işleri yapan Oksanen ve Ylatupa’nın katkısı maç özelinde çok değerliydi ancak galibiyete engel olamadı bu ikili.
Norveç’in turnuvadaki ikinci maçı ise onlar adına oldukça heyecan verici ve Portekiz maçında sahip olamadıkları şansa fazlasıyla sarıldıkları bir maç oldu. Vertainen’in savunmayı sürekli zorlaması ve savunma hattını ileri çıkardıkları anda kalelerinde gördükleri konrta atak sonrası yenen iki gol moralleri oldukça bozsa da Finlerin son 15 dakika topla orta sahayı bile geçmemelerini iyi değerlendirerek iyi bir baskı kurdular ve sonunda iki karambol golü ile 3-2 maçı galip bitirmeyi bildiler. Vetlesen’in bu maçta bir önceki maçta sol kanattan akın akın gelen Finlandiya’yı durdurma maksadıyla sağ kanata geçtiğini gördük. Bu da onun aslında ne kadar versatile bir oyuncu olduğunu bize gösteriyor.
İtalya 3 – 2 Portekiz
Aslında turnuva finalinin bir provası hüviyetinde olan maçta İtalya, güçlü rakibi Portekiz’i 3-2 mağlup etmeyi başardı. Savunma hattının hepsinin iyi diyebileceğimiz bir performans gösterdiği İtalya’da rakip stoper Queiros’un kırmızı kart görmesi 60. dakikaya kadar oyun üstünlüğünün kendilerinde kalmasını sağlasa da eksik Portekiz bir şekilde sürekli kaleye gelmeye çalışıyordu. Bu noktada sol bek Tripaldelli ve stoper Bettella’nın müdahaleleri eksik Portekiz karşısında geri düşülmesinin önünde geçse de beraberliğin gelmesini engelleyemediler. Ardından oyuna giren Scamacca ve devreye giren Frattesi sayesinde maçı koparmayı başardılar ve liderlik mücadelesini kazandılar.
Portekiz ise maça kendileri adına oldukça kötü bir durumla baş ederek başlamak durumunda kaldı. Stoper Querios’un gördüğü kart ile bir anda 8. Dakikada 10 kişi kalan Portekiz, 60’lı dakikalara kadar oyun üstünlüğünü tamamen bırakmış olsa da içeri kesilen ortada Luis’in savunmaya da çarpıp içeri giren kafa vuruşuyla beraberliği yakalamayı bildi. Fakat bir devi andıran fiziğiyle oyuna giren Scamacca’nın oyuna girmesiyle stoperlerin işi bir tık daha zorlaştı ki Scamacca anında bu avantajı kullanarak cezayı kesti. Sonrasında Fratessi’nin savunmaya çarpıp içeri giren şutu adeta İtalya adına ilahi adaletin tecelli etmesi gibi oldu ve Portekiz 3-1 geriye düştü. Sonunda ceza sahası çevresindeki etkinliğini çok beğendiğim Quina’nın güzel vuruşu ve ağlara giden top yalnızca bir prestij golü olarak tabelaya yazıldı ve hücum üçlüsünün inanılmaz etkisiz kaldığı bir maçta (Jota kırmızı kart yüzünden erken kenara geldi) Portekiz 3-2’lik mağlubiyeti tattı.
Finlandiya 0 – 3 Portekiz
Grubun üçüncü ve son maçında turnuvayı şampiyon bitirecek Portekiz ile karşılaşan Finlandiya, top hakimiyetini elinde tutsa da oyun hakimiyetini kesinlikle sağlayamadı. Maç boyunca Portekiz’in çektiği 20 şuta yalnızca 6 şutla karşılık verebilen Finler Mattson’u kenara çekmenin cezasını ağır ödedi. Vesiaho’nun da kötü performansıyla ikinci yarıda oyunu tam anlamıyla bırakan Finlandiya aslında hepimize skora yansıtamadığınız takdirde top hakimiyetine sahip olmanın pek bir işe yaramadığını canlı olarak gösterdi. Vertainen’in umursamaz oyununu da unutmadan eklemek gerekir. Aldığı her topu bencilce harcayan ve atakları öldüren oyuncu, Futbol Akademi olarak oyuncu incelerken neden oyuncunun mental ve sosyal özelliklerine de önem verdiğimizin ayrıca da kanıtı oldu.
Portekiz takımı ise bu maça bir önceki mağlubiyetin yaralarını sararak ve hatta ortalığı aleve vererek bir giriş yapmak istedi ve bunu da ilk yarıda bulduğu iki golle ortaya koydu. Bu maç, ilk maçta etkisiz kalan, ikinci maç ise kırmızı kart nedeniyle oyundan erken çıkan Jota’nın patlama maçı haline dönüşerek 1 gol 2 asist ile maçın kaderini tek başına yazdığı maç oldu. Maçın her bölümünde oyun hakimiyeti elinde olan Portekiz, ikinci yarı topu Finlere bırakarak oluşacak açıklardan yararlanıp pozisyona girmeyi bekledi ki son gol de bu şekilde geldi ve maçı 3-0 kazanarak bir üst tura 2. sırada yükselip B Grubu’nu lider bitiren Ukrayna ile eşleştiler.
Norveç 1 – 1 İtalya
Norveç, Finlandiya karşısında aldığı galibiyet sonrasında bir üst tura çıkabilme umutlarını grubun son maçı olan İtalya maçına taşıdı. Maç geneli oldukça dengeli geçen karşılaşmada Norveç’in şanssız çocuğu Haland’ın penaltıdan bulduğu golle 1-0 öne geçen takım, ne yazık ki bu üstünlüğünü 82. dakikaya kadar sürdürebildi ve beraberliğe razı olarak seneye Polonya’da düzenlenecek U20 Dünya Kupası’na Avrupa’dan katılacak son takımı belirleyecek Play-off maçında mücadele hakkı kazandı.
İtalya ise A Grubu özelinde sıkça karşılaştığımız bir durum olan topu rakibe verip uygun boşluğu kovalama oyununu çok iyi uygulayarak maçın sonuna doğru oyuna sonradan giren Kean’in yakın mesafeden attığı golle beraberliği yakalayarak liderliği de garantilemiş oldu. Böylelikle yarı finalde B Grubunu ikinci bitiren Fransa ile eşleşme fırsatını yakaladı. Bu maç ve grup maçları özelinde kaleci Plizzari’nin performansını kutlamak lazım. Takımını her açıdan ayakta tutan yegane isimdi ve İtalya’nın grubu lider bitirmesinde skora daha fazla etki eden oyuncu olmasına rağmen övgüyü hak eden ilk isim oldu.
B GRUBU
Şampiyonadaki ikinci ve son grup olan B Grubu, A Grubu’na göre oldukça çekişmeli ve Milli Takımımız dahil birbirine denk takımların yer aldığı grup olarak dikkat çekiyordu. Ancak bu grup kâğıt üstünde göründüğü kadar güçlü ve başarılı bir turnuva geçirmedi gönül rahatlığıyla bunu dile getirebiliriz diye düşünüyorum. Gruptaki herkese kök söktüren, benim de favorim Ukrayna yarı finalde şampiyon Portekiz karşısında helva gibi dağıldı. Fransa ise turnuvanın overallda “en iyi” takımı görüntüsünden uzak bir performans sergileyerek grubu 2. bitirip yarı finalde İtalya’ya elendi. İngiltere ise yaklaşık 9 yeni oyuncu ile as oyuncularını kadro dışı bırakarak buraya geldi, bu yüzden bir mazeret gibi görülebilse de Norveç’e yenilip U20 Dünya Kupası’na girme hakkını kaybetmek hiç de iç açıcı bir durum değil onlar adına. Türkiye’ye gelirsek de… Yorumumu şuraya bırakıp daha fazla üzerinde durmadan takımlara ve maçların detayına geçiyorum.
Türkiye:
Bu twiti aynen alıp bu bölüme bırakıp İngiltere’ye geçsem çok yeterli bir özet olacaktır ne yazık ki. Milli takımımızın geleceğini oluşturacak belki de pek çok oyuncunun mücadele ettiği U19 Avrupa Şampiyonası’nın ne yazık ki ülkemizden TV yayını yoktu. Gayet tabi maçların UEFA’nın Youtube sayfasından canlı yayın olarak paylaşıldığını söyleyebilirsiniz. Fakat şöyle bir gerçek var ki seneye düzenlenecek U20 Dünya Kupası’na katılım sağlamak amacıyla büyük önem arz eden bu turnuva ne vatandaşların ne de futbolseverlerin çoğunluğunun ilgi göstermediğini görüyoruz. Eğer bu maçların TV yayını yapılsa ve insanlara turnuvanın varlığı haber edilse belki hem teknik kadro hem sahadaki oyuncuların üzerindeki ölü toprağı bu destek sayesinde kalkar ve daha dinamik bir oyunla istediğimiz hedefe ulaşabilirdik. UEFA’nın da ilgisi fazla yokmuş ki demek son Ukrayna – Türkiye maçını yayınlamamaya karar verdiler ki korkunç bir karar oldu bu turnuva adına. Bunun dışında gerçekten oyun karakteri taktik vs. adına anlatılabilinecek hiçbir ayrı durum yok ne yazık ki.
İngiltere:
Federasyon ve ülkenin futbola bakışında EPPP sayesinde bir nebze değişim olması ile gelen sayısız kupa, başarı ve oyuncu ile birlikte bu turnuvaya gelen Aslanlar kendisini buraya taşıyan tam 9 oyuncuya kadrosunda yer vermeyerek aslında önemli bir revizyon ile Finlandiya’ya geldiler. Buna rağmen kadrosunda Chalobah, Hirst, Tavernier ve Brereton gibi yıldız adayı isimler bulunan İngiltere, sona maça kadar yarı finale çıkma şansını taşısa da sonradan açılan Fransa karşısında hezimete uğrayınca üst tura çıkma hayalleri de ellerinden kayıp gitti. Sonrasında mental açıdan dibe vuran İngiltere, Norveç karşısında da sahadan boynu bükük ayrılıp Dünya Kupası’na gitme hakkını kaybetti fakat 8-9 gelecek adına önemli yerlere gelebilecek oyuncunun yanına en az 4-5 tane daha benzer potansiyele sahip futbolcu katarak gelecek adına önemli bir adım atmış oldu.
Fransa:
Açıkçası Fransa beni en çok hayal kırıklığına uğratan takım oldu. Hem Milli Takımımız hem İngiltere’yi beşlik yapan Fransa, aynı performansı Ukrayna karşısında gösteremeyince B Grubu’nu ikinci tamamlayarak İtalya ile eşleşme imkânı buldular. Kadro kalitesiyle turnuvanın en güçlü takımı olan Fransa, buraya adeta “Avengers” diye nitelendirebileceğimiz güçlük ile Ligue 1-2, Bundesliga vs. tecrübesine sahip oyuncularla gelmesine karşın turnuvanın sürprizi Ukrayna karşısında zorlanarak sahadan mağlup ayrılıp liderliği kaptırdı. Adli, Guitane, Soumaré, Gouiri, Cuisance, Sarr, Maolida gibi say say bitmez pek çok genç oyuncuya sahip Horozlar yarı finalde kendi overall’ına en yakın takım olan İtalya’ya 2-0 mağlup olarak turnuvaya veda ettiler.
Ukrayna:
Maçlarını izlemekten, oyuncularını gözlemekten ve buraya yazmaktan en keyif aldığım takım Ukrayna oldu. Bunun sebebi Ukrayna’nın müthiş akıcı pas örgüleriyle set hücumundaki etkili oyunu değil, müthiş bir hareket senkronu ve birlikte pozisyon alarak ilerideki Buletsa, Supriaha ve Tsitaishvlili üçlüsüne topu en hızlı şekilde aktararak geçiş hücumlarından direkt saldırıya geçen bir görünüm taşıması olarak bahsedebilirim. Her bir oyuncusundan hangi verimi ve aksiyonu verebileceğini bilen Ukrayna da lider olarak çıktığı gruptan yarı finale kelimenin tek anlamıyla dağılan bir yapı çizdi. 5-0’lık skor ise belki de orta sahada süreklilik ve kuvvet katacak bir oyuncunun kadroda yer almaması nedeniyle gelen bir yenilgi idi.
Grup Maçları:
Türkiye 2 – 3 İngiltere
Milli Takımımız ilk maçında gruptaki güçlü rakiplerinden İngiltere ile karşılaştı. Kanatlarda forvet kökenli oyuncuları, merkezde Abdülkadir’i oynatarak oyun üstünlüğünü ele almaya çalışsak da bu deneme yalnızca top hakimiyetinin bizde kalmasını sağladı. Ne yazık ki savunmamız, özellikle kendi bölgesinde oynamayan Umut Güneş ve turnuvanın belki de en kötüsü Gökhan Güney’in performansı ile dibe vurdu. Yenen üç golde de savunma hataları mevcut. Milli Takımımız hücumda ise top daha fazla hakim olan takımdı ancak son 15 dakikaya kadar 1. bölgedeki anlamsız paslar haricinde oyun hakimiyetine dönüştüremedi ve pozisyona giremedi. Güven’in ilk atakta bulduğu gol ve Abdülkadir’in çabasıyla gelen ikinci gol, takımımıza galibiyet için ne yazık ki yeterli olamazken İngiliz kaleci Balcombe’yi de çizgi önü performansı nedeniyle ayrıca kutlamak gerekiyor.
İngiltere ise Mert Yılmaz’ın harika performansına aynı kanattan Tavernier ve Lewis’in ataklarıyla cevap verdi. Erken yenen gol sonrası oyun üstünlüğünü ele geçiren İngiltere önce Türkiye’nin savunma yerleşiminden kaynaklanan sorunlar sayesinde 2 gol buldu, ardından yine Umut Güneş’in zamanlama hatası nedeniyle bir golü daha kalemizde gördük. 3. Golü bulana kadar daha fazla İngiliz hücumu izlediğimiz maçta ibre bir anda Milli Takımımıza döndü ve sürekli akın etmeye başladık. Fakat top hakimiyeti bu kadar bizdeyken ve rakibi sürklase etmişken rakibin 7 şutun 6’sını ceza sahası içinden çekmesi, bizimse yalnız 11’de 5 bunu uygulamamız bakıldığında maçı bu noktaya getiren durum oluyor maalesef.
Fransa 1 – 2 Ukrayna
Müthiş kuvvetli kadrosu ile rakiplerine göz dağı veren Fransa, ilk maçında nispeten kapalı kutu görünümündeki Ukrayna ile karşılaştı. Bu tabir Ukrayna’nın oyun yapısına da sirayet etmiş olacak ki turnuva boyunca birbirine çok yakın savunma yerleşimi oluşturan, bu yüzden rakiplerin açmakta çok zorlandığı bir takım gördük. İlk kurbanları da Fransa oldu. Olmayacak yerden topu ağlarda gören Fransa, gol sonrası 3. Bölgedeki etkinliğini arttırıp “golden zone” bölgesine atılan topla turnuva boyunca sürpriz ceza sahasına koşularıyla karşılaştığımız Guitane ile golü buldu. Fakat sonrasında Ukrayna’nın savunmasını açmayı başaramadı ve son yarım saatte üstünlüğünü tamamen kaybetti. Yenen ikinci golü de risk aldıkları dönemde kaptırılan topta kontra atak neticesinde ağlarında gördüler. Çok şey beklenen Malang Sarr’ın da fiziğine rağmen Supriaha’ya kaptırdığı topun ardından gördüğü kırmızı kart ise Fransa adına maçın özeti gibiydi. İlk maç için Fransa takımının performansı çok büyük hayal kırıklığı idi.
Ukrayna ise şaşırtıcı şekilde doğru ve etkili bir oyun anlayışı seçerek turnuvaya iyi bir giriş yaptı. Savunmada Popov-Mykolenko-Bondar üçlüsüyle adeta etten duvar ören takım ileride de gol ayaklarını Buletsa-Supriaha-Tsitaishvili’ye bırakmış konumdaydı. Aradaki bağlantıyı da Buletsa aracılığıyla iyi yürüten Ukrayna ilk golü ceza sahası içinde yoktan var etti Tsita’nın yeteneği ile. Ardından gelen Fransa ataklarında yakın savunma yerleşiminde aynı anda hareket etmenin avantajını kullandığı kadar dezavantajıyla da karşılaşan Ukrayna, sıfıra inen topta hep birlikte geriye düştüklerinden arkada boşalan alandan golü yediler. Sonrasında daha dikkatli kapanıp gol için uygun zamanı bekleyen takım 85. dakikada çıkılan kontra atakta Buletsa ile golü buldu ve maçı önde bitirmeyi bildi.
Ukrayna 1 – 1 İngiltere:
İlk maçın ardından Ukrayna, maça daha istekli ve oyun hakimiyetini ister bir görüntüde başlasa da İngilizlerin alışıla gelmiş duran top organizasyonundan yediği golle 1-0 yenik başladı. Ardından üstünlüğünü İngiltere’ye karşı iyice sahaya yansıtan takım Supriaha’nın denemelerinden nihayet birinden ağları bulunca skora denge geldi. Bu dakikadan sonra “alan memnun satan memnun” diyerek kendi yarı sahasına çekilen Ukraynalılar topu İngiltere’ye bırakarak sıkı kapanıp baskı kuran rakibine savunma üçlüsü ile geçit vermeyerek maçtan puanla ayrılmayı bildi.
İngiltere ise ilk maçı kazanmanın verdiği özgüvene bir de duran toplardaki becerilerini sonuca yansıtabilmelerini ekleyince golü erken buldu. Fakat sonrasında oyun üstünlüğünü ikinci yarıya kadar Ukrayna’ya bıraktı ki turnuva boyunca top hakimiyetine sahip olan takımların oyun hakimiyetini ele geçiremedikleri anda golü yediğine şahit olduk. Tantanga ve Chalobah ikilisiyle her zaman iyi bir savunma performansı gösteren Aslanlar yanlarına üçüncü savunmacıyı ekleyemediklerinden savunmanın bir yerinde hep sorun yaşadılar ve aynen bu şekilde kalede golleri gördüler. Ancak yenen gol İngilizleri kendine getirdi ve 3. bölgedeki aktifliğini arttırmaya başladı. Bu noktada Ukrayna’nın kompakt savunmasını geçemeyen İngilizler bir sonraki maç Fransa’dan en az bir beraberlik alma hayali ile yarı final umudunu son maça taşıdı.
Türkiye 0 – 5 Fransa:
Bu maç Türkiye’nin bambaşka bir savunma kurgusu ve kadrosuyla sahaya ve turnuvaya gelmiş olsaydı neler yapabilirdi sorusuna adeta cevap veren bir karşılaşma idi. Fransa’yı edilen atak ve şut olarak (18) neredeyse ikiye katlayan takım buna karşılık Fransa’nın çektiği sadece 9 şutta 5 gol yemeyi başardı. Hatta öyle ki ilk yarıda kalesine gelen üç şutun hepsi gol oldu. Turnuvanın üstüne basarak söylediğim en kötü performans gösteren oyuncusu Gökhan Güney yine ne bir müdahalede bulunabildi ne de caydırıcılığı ve pozisyon alışıyla Fransa’yı 3. bölgeden uzak tutabildi. Asıl mevkii ön libero olan oyuncu, teknik kadronun ona stoperde görev vermesinin ne kadar kötü bir karar olduğunu bizlere bir kez daha gösterdi. Fransa’nın attığı tüm gollerin “golden zone” adı verilen bölgeden geldiğini görüyoruz ki bu da stoper ikilisi Alpay ve Gökhan’ın orayı savunmakta ne kadar zorlandıklarını gösteriyor.
Fransa ise çok zorlamadan kadro kalitesini ortaya koyarak çektiği 9 şutun 9’unda da isabeti bulmayı başararak gerçekleşmesi güç bir durumu sahaya yansıttı. İlk yarıda geldikleri her atakta savunmayı elini kolunu sallaya sallaya geçen, kalede de herhangi bir “keeper” (koruyucu) ile karşılaşmayan Horozlar yalnızca teknik becerilerini kullanarak sahadan galip ayrılmayı bildi.
İngiltere 0 – 5 Fransa:
Bu maç hakkında İngiltere adına söylenebilecek şeyleri twitter hesabımda bir flood halinde paylaşmıştım. Bana kalırsa olayı ve İngilizleri çok güzel özetliyor. Elenen ve beşincili maçına çıkmaya hak kazanan İngiltere hakkındaki görüşüme buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Fransa ise oyun üstünlüğünü rakibine öyle kabul ettirmiş öyle ağır bastı ki hazırladığım floodun haricinde bir tek şu verileri göstermem maçın özetini size güzel bir şekilde gösterecektir.
Ukrayna 1 – Türkiye 0
Bu maç için UEFA’ya ayrıca teşekkürlerimizi sunmamız gerekiyor. Ne yazık ki bu maçı bir anda yayınlamama kararı alarak maçı izleyip yorum yapmamıza engel oldular. Ancak UEFA’nın resmî sitesinden takip edebildiğim kadarıyla Ukrayna, maç içinde daha üstün olan taraftı. Bu sonuçla Milli Takımımız iyi bir performans gösteremediği turnuvada aldığı bu skorla elenen taraf oldu.
BEŞİNCİLİK MAÇI
Norveç 3 – 0 İngiltere
Bir UEFA klasiği daha yaşandı ve o zaman adı Beşiktaş ile anılan Hugo Vetlesen’i izleme maksadıyla oturduğumuz bilgisayar başında maçın yayınlanmayacağını öğrendiğimizde hayal kırıklığına uğradık. Yine canlı anlatımdan takip edebildiğimiz üzere elenmenin verdiği moral bozukluğuyla iyi bir oyun çıkaramayan İngiltere son 15 dakikada yediği üç golle U20 Dünya Kupası’na da veda etti ve başarısız sayılabilecek bir turnuva geçirmiş oldu.
Norveç ise aldığı bu sonuçla U20 Dünya Kupası’na gitme hakkı elde etti ve bolca sağlam potansiyel barındıran kadrosunu seneye Polonya’da test etme imkanı buldu.
YARI FİNALLER
Ukrayna 5 – 0 Portekiz
Bu maç kelimenin tam anlamıyla turnuva boyunca dirençli ve birlikte müthiş savunma yapan Ukrayna takımının yerin dibine göçtüğü bir maçtı. İlk yarıda inanılması güç bir şekilde tam 5 gol yiyen Ukraynalılarda ne savunma üçlüsü ne bekler ne de kaleci bugün istedikleri araya girme, kurtarış ve savunma yerleşimlerini yapamadılar. Buna Supriaha’nın 11. Dakikada kenara gelmesiyle hücum üçlüsünün de ilk yarıda yalnızca 4 kez kaleyi yoklayabilmesi eklenince sonuç gerçekten ağır oldu ve sevenlerini yarı yolda bıraktı. Ancak hala oyunları ile turnuvanın en sürpriz takımı olmayı başarabildiler ve U20 Dünya Kupası’nda kendilerini gösterme imkanı bulacaklar.
Portekiz ise sonunda zincirlerini kırarak kendinden beklenen asıl performansı sahaya yansıtmayı bildi. Maçın ve sonrasında turnuvanın ortak yıldızları olacak Jota ile Trincao ikilisi, toplam 4 gol ile maçı ve Ukrayna’nın hayallerini resmen söküp kopardılar ve kupa bizim hakkımız dediler. 3’lü savunmanın arkasına Alves’in iyi sarkmasıyla henüz 2. dakikadan gelen golün ardından dağılan rakibin verdiği boşlukları ve hataları inanılmaz iyi değerlendiren Portekiz ilk yarıda tam olarak 15 şut çekti (11’i isabetli) ve bir an olsun oyun hakimiyetini elinden bırakmadı. Maçın ikinci yarısında daha rölanti bir oyun anlayışı benimseyen takım finale çıkmayı sonuna kadar hak etti ve rakibine de oldukça sağlam bir gözdağı verdi.
İtalya 2 – 0 Fransa:
A Grubunu lider tamamlayan İtalya, yarı final mücadelesinde karşısında sonradan açılmış, son iki maçta 10 gol atmış bir Fransa’yı buldu. Fakat maç Fransa’nın bu formunu skor tabelasına dökemediği bir senaryo ile bitti. Maç boyunca top ve oyun hakimiyetini eline geçirdiği tek sekansta art arda iki gol bularak skoru korumasını bilen İtalya, finale çıkışı için kesinlikle kalecisi Plizzari ve şansa dua etmeli. Kalesine gelen 27 şutun yalnızca 6’sı isabetli olduğu bir maçta kalan şutları da Plizzari’nin durdurması, rakip kalede kritik bitirişler yapan İtalya’ya oldukça yardımcı olarak onları finale taşıdı. Bu noktada Moise Kean’in İtalya ne zaman gole ihtiyaç duysa ortaya çıkıp golü bulduğunu da söylemeden geçmek olmaz.
Turnuvanın belki de en büyük hayal kırıklığı Fransa ise normal bir takımın sezon içinde 7-8 maçta kaçıracağı kadar net pozisyonları değerlendiremeyerek büyük bir fırsatı tepti. Direkten dönen toplar, kale dibinden kaçırılan pozisyonlar derken maçı golsüz tamamladı Fransa ve yarı finalde turnuvaya veda etti. Fransa’nın 27 şut çektiği maçta neredeyse hiçbir şutunun turnuvada gollerinin çoğunluğunu bulduğu “golden zone” bölgesinden gelmemesi de belki Fransa adına neden elenildiğinin bir göstergesi idi. Ancak turnuvayı bir kenara bırakırsak Fransa bu kadrodan Milli Takımına kısa süre içinde direk oynayabilecek oyuncuları göndereceğini öngörebiliyoruz.
Final:
Portekiz 4 – 3 İtalya
Geldik turnuvanın final ve gruplardaki karşılaşmanın rövanş maçına. Yazının başında da biraz değindiğim üzere gerçekten turnuvanın en yetenekli kadrosu Portekiz, gruplarda mağlup olduğu İtalya’yı uzatmalara giden maçta 4-3 mağlup etmeyi başardı. İtalya’dan hem oyun hem pozisyon olarak daha üstün bir yapıya sahip olan Portekiz, normal sürede yıldızlar Jota ve Trincao ile 2-0 öne geçseler de ikinci yarıda oyuna giren Kean’in gollerine engel olamayınca maç uzatmalara gitti. Tam burada da devreye giren Jota ceza sahasına sürekli kat etmesinin ödülünü uzatma dakikalarında attığı gol ile buldu ve takımını öne çıkardı. Sonrasında 2 sene önceki U17 Avrupa Şampiyonası’nda kupaya uzanan takım, çekirdeği koruyarak geldiği bu turnuvayı da şampiyonlukla noktaladı.
İtalya ise bu noktaya kadar bir şekilde hep istediğini alarak gelse de son celsede Portekiz İtalya’nın bu alışkanlığına son vererek kupayı ellerinden aldı. Tüm turnuva boyunca müthiş performans gösteren İtalya savunması ve Plizzari’nin en önemli maçta aksadığına şahit olduk. Hamle zamanlaması sıkıntılı olan savunmaya bir de Plizzari’nin formsuzluğu eklenince İtalya’nın turnuvaya tutunma hayalleri minimuma indi. Tam o anda kurtarıcı Moise Kean devreye girerek İtalya’yı iptan aldı attığı iki golle ve maçı uzatmalara taşıdı. Ancak Portekizle başa çıkacak kuvveti ve şansı da kalmayan İtalya bir gol daha bulsa da kalesinde gördüğü iki golle turnuvaya veda etti. Finale kadar gelen İtalya’da zaten Serie A ve B tecrübesine sahip pek çok oyuncu var ancak daha üst seviyelere çıkabilecek pek çok oyncuyu da vitirine çıkardıklarını gördük bu turnuvayla.
Gol Krallığı:
Asist krallığı:
Turnuvanın İlk 11’i:
Underrated 11’i:
MVP: Jota & Francisco Trincao
Portekiz’in şampiyonluğa ulaşmasında en büyük pay sahibi oyuncular olan Jota ve Trincao, Portekiz hücumlarını şekillendiren ve bitiren isimler oldular. Toplam 10 gol – 6 asist ile mücadele eden ikili birbirlerini de 3. bölgede uyumlu bir biçimle tamamladılar. Jota daha fazla topla kanattan ceza sahasına ve half space bölgesine girerken Trincao ise daha sık iç forvet rolünde görev alarak işin bitiricilik kısmında yer aldı. Birbirlerinin silik olduğu maçlarda ekstra sahne alan oyuncular, ülkelerinin kupayı kazanmasında ana oyuncu oldular ve bu ödülü birlikte almayı hak ettiler.