SAO PAULO SOKAKLARINDAN DÜNYA KUPASI’NA
Henüz dört yıl önce, ülkesinde futbolun en kıymetli turnuvası gerçekleştirilirken, genç Gabriel Jesus, Sao Paulo sokaklarında duvar boyuyordu. Bugün ise dünyanın diğer ucunda, 2018 Dünya Kupası’nda ülkesinin en önemli kozlarından biri.
Birçok Brezilyalı futbolcu gibi Jesus’un hikayesi de çocukluğuna dayanıyor. Ancak aile konusunda Jesus birçoğundan şanslıydı. Bazı aileler çocuklarının futbolda geleceği olmadığını düşünerek yeni Pelelerin, Garrinchaların, Zicoların, Ronaldinhoların, Ronaldoların veya Neymarların önünü keserken, Jesus’un annesi Vera Lucia, her zaman oğlu Jesus’un arkasındaydı.
Jesus, bahsettiğimiz bu Brezilyalı efsanelerin çıktığı okuldan mezun oldu: Brezilya sokaklarından… Ancak Jesus’un bugünkü konumuna gelmesinde de birçok Brezilyalı futbolcudan şanslı olduğu kesindi. Okulunun stadyumu, Brezilya’daki muadillerinden çok daha iyi durumdaydı. Jesus, Pequeninos için oynuyordu ve maçlar için Sao Paulo’nun bir ucuna gidiyordu. Romao Gomes Askeri Hapishanesi’ne! Genç Jesus’un burada hocası Jose Mamede’ye parlama şansı için yalvarması gerekiyordu.
Bu erken dönemde Jesus zor Brezilya sahaları koşullarında tekniğini geliştirdi. Onu öne çıkartan şey ise zor golleri kolaymış gibi göstererek atıyor olmasıydı. Burada “Çantada keklik” diye çevirebileceğimiz “Tetinha” lakabını da kazanmıştı…
Jesus gollerini toz toprak içinde sıralarken, 2013’te -ki bu esnada Jesus 15 yaşındaydı- eski günlerine dönmek isteyen Palmeiras, Jesus’u kadrosuna kattı. Jesus, “buraların çocuğu” unvanıyla taraftarlar tarafından da hoş karşılandı. Jesus ve Palmeiras birlikteliği, oyuncunun ilk tam sezonunda kulübe Copa do Brasil’i kazandırdı. Sezonun en kritik döneminde de beş maçta yedi gol atmayı başarınca, oyuncu, Avrupa’nın devlerinin de ilgisini çekti ve Ağustos 2016’da 27 Milyon Pound karşılığında Manchester’ın mavileriyle anlaştı. Ancak genç oyuncunun yapacakları henüz bitmemişti. Palmeiras, oyuncunun sezon sonuna kadar takımda kalmasında ısrarcıydı. Sezon sonunda, 20 küsur yıldan sonra gelen Brezilya şampiyonluğu bu ısrarın ne kadar haklı olduğunun da göstergesiydi. Zaten sonrasını biliyoruz! Guardiola önderliğinde Premier Lig şampiyonluğu ve oynadığı 29 maçta Jesus’un kaydettiği 13 gol…
Şimdi ise kazanılması gereken bir Dünya Kupası var önünde… Bu sıradan bir Dünya Kupası da değil çünkü silinmesi gereken bir 2014 Dünya Kupası – Almanya maçı hatırası var. Burada şüphesiz ki önemli rollerden biri de Jesus’a düşüyor.
Tüm bunların arkasındaki kişi olarak yine Jesus’un annesi Vera Lucia’yı görüyoruz. Lucia, dört çocuğunu tek başına Sao Paulo’da temizlikçi olarak büyüttü. Ayrıca not düşmekte yarar var; Jesus’tan önceki üç çocuğu da bu işi yapabilecek yaşa gelir gelmez top koşturmaya başladılar.
Jesus farklıydı ve annesi bunu çok erken fark etti. Vera Lucia, oğlunun dünyayı fethedecek bir yıldız olması yolunda daima destek verdi. Jesus’un Manchester City’de attığı gollerden sonra korner direğine gidip yaptığı telefon konuşması sevinci bilin bakalım kimin için? Evet, bildiniz. Tabii ki annesi Vera Lucia için! Ayrıca, Jesus’un omzunda annesi Vera Lucia’nın büyükçe bir dövmesi de bulunuyor.
Jesus, The Players Tribune’e verdiği ropörtajda şunları söyledi:
“Bu zaman zarfında her şeyi anneme borçluyum. Çünkü Brezilya’da birçok çocuk, ailelerine yardım edebilmek için çalışmaya başlamak zorunda. Futbolu, okulu ve işi bir arada götürmeleri mümkün değil. İşte tam o noktada rüyaları sona eriyor. Ama benim annem bana güvendi. Bir nedenden dolayı bana güvendi. Ne yapmam gerekirse gerekirse, bana devam etmemi söyledi.”
Annesinin güvenini boşa çıkartmayan Jesus’u, annesini gururlandırmak için kısa vadede bir Dünya Kupası ve sonrasında, 1997 doğumlu olduğunu düşündüğümüzde uzun bir kariyer bekliyor…