Soğuk yenen yemek: Bir Haaland hikayesi

Futbol dünyasının en heyecan verici forvetlerinden ve belki de kendi yaş grubunun bir numarası olan Erling Haaland; Ada’ya, Guardiola’nın City’sine transfer oldu. Geçen yıl kulübü Borussia Dortmund’un sözleşme yenileme teklifini geri çeviren Norveçli forvet, sağlık kontrolünden geçip City ile resmi sözleşmeyi imzaladı. Açılışı Erling ile yapsak da bugünkü kahramanımız baba Haaland, Alf-Inge Haaland.

Football Fans Tribe 🇳🇬 ⚽ on Twitter: "🇳🇴 Alf - Inge Haaland, father of Erling Haaland and captain of Manchester City in the early 2000s. #FlashbackFriday (📸 Aubrey Washington) https://t.co/lSwnsuayMQ" / Twitter

Norveç’in oldukça küçük bir şehrinde büyüyen Alf, futbola da bu şehrin takımı Bryne FK’da başladı. Ada’ya oğlu gibi genç sayılabilecek bir yaşta, 22 yaşında transfer oldu. Devre arasında katıldığı Nottingham Forrest, uzun bir rüyadan uyanmış, sancılı bir değişimin eşiğindeydi. İngiltere Milli Takımı’nı yönetmemiş en büyük İngiliz teknik direktör, Brain Clough’un 18 yıllık macerası takımın küme düşmesi ile son bulmuştu. Son yıllarda artık iyiden iyiye kontrolden çıkan ve bilinir hale gelen alkol problemleri ve transfer politikasındaki yanlış kararlarına bir de sportif başarısızlık eklenince kulüp efsanesi yönetimle anlaşarak kariyerini noktalandırdı. Yerine gelen eski öğrencisi Frank Clark ile sezon başında Manchester United’a kaptırdıkları Roy Keane’in eksikliğine rağmen ikinci ligdeki ilk sezonlarında fena sayılmazlardı.

Devre arasında takıma katılan Alf, pek forma şansı bulamasa da sezon sonunda ligde ikinci olan Nottingham Forrest, Premier Lig’e dönüş yapıyordu. Gelecek sezonu ligde üçüncü bitiren Clark ve öğrencileri UEFA Kupası ön elemelerine kalırken Heysel Yasakları sonrası ilk kez Avrupa’ya katılma şansı elde etmişlerdi. Baba Haaland yaşadığı ufak sakatlıklar sebebiyle ligde pek katkı sağlayamasa da takımın Avrupa macerasında vasat-üstü performansı ve oynadığında sunduğu istikrarlı katkı ile dikkat çekmeyi başarmıştı. Avrupa macerası son 16’da Bayern Münih’e karşı son bulmuştu. Almanlar o yıl finalde Lokomotif Moskova’yı yenerek tarihlerinin ilk ve tek UEFA Kupası’nı kazanacaklardı.

1996-97 sezonuna Celtic’ten Hooijdonk ve Galatasaray’dan Saunders takviyeleri ile lige iddialı bir giriş yapan Nottingham Forest, sezona Conventry City deplasmanında sonradan yolu Trabzon’a düşecek olan Kevin Campell’ın hat-trick’i ile 3-0’la başladı. Sezonun kalanında beklenenden çok uzakta kalan Notthingham Forest, 20. olarak lige veda etti.

George Graham ile çıkış arayan Leeds United’a katılan Alf, sezon başında girdiği ilk 11’den sezon sonuna kadar kopmayacak ve kariyerinin en iyi sezonlarından birini geçirecekti. Jimmy Floyd Hasselbaink ve Harry Kewell’lı kadro ligi beşinci sırada tamamladı. Ancak Haaland sezonun 9. haftasında oynanan Manchester United maçının kariyerini bitirecek bir husumete dönüşeceğinden tabi ki habersizdi. Ellen Road’da oynanan karşılaşmada Roy Keane, Haaland’ı durdurmaya çalışmış fakat bu başarısız girişim ters bastığı bacağının çapraz bağlarını koparması ile sonuçlanmıştı. Haaland ise rakibinin sinsi ve gaddar bir futbolcu olduğunu bildiğinden, hakeme ‘Numara yapıyor bir şeyi yok. Karttan kurtulmaya çalışıyor.’ diyordu. Yerde acı içinde kıvranan İrlandalı yıldız, box-to-box orta saha türünün ilk örneklerindendir kendileri, numara yapmıyordu. Geçirdiği sakatlık gerçekten oldukça ciddi ve acı vericiydi fakat canını daha çok yakan, yüzüne haykıran Haaland’a hak ettiği (?) cevabı verememek olmuştu. Sezonun önemli bir kısmını sakat geçiren Keane, bu hadiseyi hiç unutmadı.

Sonraki sezona da oldukça iyi başlayan Leeds, bir ara liderliğe bile yükselse de takımın antrenörü Graham’ın Tottenham ile anlaştığı dedikodusu ortalığı karıştırdı. Çok geçmeden Tottenham ile anlaştığını açıklayan Graham’ın yerine gelen O’Leary 99-00 sezonunda altyapıdan çıkardığı futbolculardan kurulu uzun vadeli bir kadro planı yapıyordu ve bu kadroda Haaland’ın pek şansı olmadı. Sezonu yalnızca 13 maçla tamamlayan Haaland’ın bir sonraki durağı Manchester City olacaktı.

Belki dünyanın en yetenekli futbolcusu değildi ama kuzeyli disiplini, lider karakteri ile birleşince bir futbol takımının kapatanı olmak için bütün şartları sağlıyordu. Nitekim henüz sezon başı hazırlık kampında takım kaptanlığı görevi Haaland’a verildi. Sezonun 35. haftasında Old Trafford’da oynanan karşılaşma kariyerinin son maçı olmasa da kariyerini bitiren maç olacaktı. Düşmeme mücadelesi veren City, son 5 haftaya 16 puan önde lider giren Manchester United’ın konuğuydu. Keane’in yıllardır beklediği an gelip çatmıştı. Maçın başında ortalığı karıştırmak istememiş, maç boyunca doğru anı kovalamıştı. Bitime 5 dakika kala, taç çizgisinin kenarında Haaland’a izleyen herkesin canını yakan bir tekme savurdu. Bu sefer ıskalamamıştı. Kafasını kaldırıp hakeme bakmadı bile. İtiraz etmeye yeltenmedi çünkü yaptığı müdahalenin anlamını biliyordu. Yerde acı içinde kıvranan Haaland’ın yüzüne eğilerek ‘Hadi ayağa kalksana a*cık, bir daha da bana numara yapmaktan bahsetme’ diye bağırıp, soyunma odasının yolunu tuttu. Dünya futbol tarihinin gördüğü en gaddar tekmelerden biriydi. Roy Keane, karşılaşmanın hemen ardından 3 maç oynamama ve 5 bin pound para cezasına çarptırıldı. Cezanın az olduğu görüşü, futbol kamuoyunda tepkilere yol açınca cezaya 5 maç + 150 bin pound daha eklendi.

Maçtan sonra pişman olmadığını dile getiren Keane, Haaland’ın o tekmeyi hak ettiğini düşünüyordu. 2002 yılında otobiyografisinde o anları ‘Yeteri kadar beklemiştim ve zamanı geldiğinde onu fena s*ktim. Top da oralarda bir yerlerdeydi, yani sanırım. Al bakalım seni domuz, bir daha da sakın bana sakatlık numarası yapmaktan falan bahsetme.’ şeklinde aktaran Keane, uzun yıllar sonra biraz da olsa pişmanlık kırıntısı gösterecekti. Bir röportajda ‘Yaptığımdan tam olarak pişman olmasam da sakatlanmasını istemezdim. Amacım kariyerini bitirmek değildi.’ diyerek belki de kendi üslubunca günah çıkarıyordu.

Haaland o tekmeden sonra futbola dönmeyi başarsa da bir daha hiçbir maçın 90 dakikasında sahada kalamadı. Diğer dizinden yaşadığı sakatlıksa tabutuna çakılan son çiviydi.

Yazar: Oğuzhan Kuru