Manchester United alt yaş kategorilerinde antrenörlük yaptıktan sonra 2007 yılında A takım oyuncularının yetenek gelişiminden sorumlu koç olarak göreve getirilen Rene Meulensteen’in işi gerçekten çok zordu. Zira, Paul Scholes, Cristiano Ronaldo, Ryan Giggs, Rio Ferdinand, Wayne Rooney gibi kendini en üst seviyede kanıtlamış oyuncularla çalışacaktı.
Özgüven problemi yaşayan antrenörler teklifi reddedebilir ve bu şansı kaçırabilirdi ama Hollandalı antrenör, tıpkı United’ın starları gibi adeta meydan okuma olarak adlandırabilieceğimiz bu işi kabul etti.
“En üst seviye oyuncularla çalışmanın püf noktası şudur ki, bu tarz oyuncular bir şeyin onların oyununu geliştirecek kalitede mi yoksa saçmalıktan ibaret mi olduğunu hemen anlarlar. Her zaman ‘senin oyunun tarzına katabileceğimiz bir şeyler var’ şeklinde konuşurdum. Oyununa bir şeyler katmak, eklemek çok pozitif bir yapı. Bu, daha fazla ve daha iyi demek. Bana hiç bir oyuncu gelip yaptığımı şeyin saçma olduğunu söylemedi. Ama inanın bana bunu yapabilirlerdi çünkü onlar gerçekten çok üst düzey oyunculardı.”
CRISTIANO RONALDO
2007/2008 sezonunun başında Hollandalı antrenör özellikle Cristiano Ronaldo ile yakından ilgilenmek ve çalışmak için görevlendirilmişti.
“Portsmouth maçında oyundan atılmasından dolayı ligin ilk haftalarında cezalıydı ve takım gittiğinde ben de onunla kalırdım ve çalışırdık. Onun gol sezileri üzerine çalışırdık. Hep o 25 – 30 metreden topu doksan diye tabir edilen noktaya göndererek atılan o ‘mükemmel’ golü atmak isterdi. Ona her zaman ‘Gol atmak için bundan çok daha fazla pozisyona gireceksin ve United’ın tarihinde yer edinmiş Law, Van Nistelrooy, Cole, Yorke, Solskjaer gibi golcülerden çok şey öğrenebilirsin’ derdim. En önemli konulardan biri hedef belirlemekti. Bir araştırmaya göre kendine net hedefler belirleyen insanlar, bir hedef belirlemeyenlere göre çok daha başarılı olur. Carrington’da yaşadığımız bu diyaloğu hala hatırlarım :
‘Geçen sezon kaç gol attın?’
’23’
‘Peki, o zaman bu sene 40’ı denemelisin.’
‘Ne? Bu neredeyse iki katı!’
‘Ama bitiricilik üzerine doğru düzgün çalışmadın bile.’
Mick Phelan ve Carlos ile onu oynadığı pozisyonu daha iyi tanıması ve farklı pozisyonlarda neler yapması konusunda çalıştırmaya koyulduk. Farklı açılardan gol bulmak üzerine pek çok çalışmalar yaptık. Ceza sahası içini bölgelere böldüğüm ve her birinde ne yapacağınız konusunda düşünmek zorunda olduğunuz bir formatım vardı. Ayak içi, aşırtma, tek vuruş gibi iyi bitiriciliğin gereklilikleri olan elementleri öğrenirdiniz. Böylece pozisyonun, ne tür bir top geldiğinin ve onun kontrolünü nasıl sağlayacağının, nasıl bitireceğinin farkına varırdı.
Çalıştığı bir diğer nokta serbest vuruşlardı. Bu onun fikriydi. Söylediğim tek şey yana doğru bir adım atması ve böylece daha doğal bir pozisyona gelmesi yönündeydi. Geliştirebilmesi ve daha farklı noktalara gelebilmesi için yaptığı çalışmaları kayda alıyorduk. Daha iyi olmak istiyordu ve bunun için çalışıyordu.”
O sezon United ve Ronaldo için mükemmel geçti. Kırmızılar, Premier Lig ve Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna uzanırken Portekizli de tüm turnuvalarda toplamda 42 gol kaydetti.
“Ronaldo ve United ilişkisi adeta cennette yapılmış bir evlilikti.”
“Ronaldo kariyerinde doğru zamanda doğru yere geldi. Her şeyden önce Sir Alex Ferguson vardı. Ona, ‘Sana daha iyi hale getireceğim, bana güven’ derdi. Öte yandan, oldukça sağlam bir soyunma odası vardı – Scholes, Neville, Giggs, Ferdinand, Evra, Vidic. Hepsi onu çok takdir ediyordu ve ondaki potansiyeli görebiliyordu. Ronaldo da kendini çok iyi konumlandırdı. Hiçbir şekilde kibri yoktu, sadece çok çalışan bir çocuktu. Kendine çok güveniyordu, evet, ama bu da herkese ‘En iyi futbolcu olmak istiyorum ve sizlere de yardım edeceğim’ derken yaptığı çalışmalar sayesindeydi.”
Şimdiki durumuna bakarak bir zamanlarki Ronaldo’yu unutmak kolay.
“18 yaşında United’a geldiğinde topla bir çok şey yapabiliyordu. Ama yaptığı şeyler o kadar da faydalı ve işe yarar şeyler değildi. Ancak bunun üzerine çok çalıştık ve o da bu çalışmalara destek verdi, sahiplendi. Çünkü bunun onu çok daha tehlikeli ve komple bir oyuncu haline getirdiğini gördü. Bir çok şey öğrendi ve full paket bir oyuncu oldu.”
Coerver antrenörlük sistemi mezunu olan Meulensteen, United’da geçen 12 yılının sadece 53 yaşında olmasına rağmen kariyerinin en tepe noktası olduğunun farkında.
SIR ALEX : MUAZZAM
A takım koçu Phelan ve asistan menajer Queiroz ile birlikte Meulensteen Old Trafford’da hem Avrupa’ya hem Premier Lig’e yetecek farklı bir oyun stili gelişmesine katkıda bulundu.
“Bir ritme ve topa sahip olmak çok önemli. Ancak Sir Alex ile birlikte bu topa sahip olmanın bir amacı vardı. Hücumda tahmin edilemez olma elementi üzerinde durdu. Oyunda daha kalabalık bölgelere geçtiğinizde oyun ritminiz tek paslara evrilmek zorunda oluyor. Bunun üzerine her gün ama her gün çalıştık. Her topa sahip olma oyunu o dokunuşlardan ibaretti çünkü onları savunamazdınız.”
“Takımların aslında ihtiyacı olmayan pasları yaptığını çok görürsünüz. Bu, oyunun temposu düştüğünde olur. Eğer beş oyuncu topa iki defa dokunursa top çevirmek 10 saniyenizi alır. Birer dokunuşla bu süre 5 saniyeye iner, oyunun hızı artar ve oyuncular pozisyonlarından çıkar. Onları zorlayın, zorlayın ve ardından bam!”
2008’de Portekiz’in başına geçmek için ayrılan Queiroz’dan sonra A takım asistan koçlarından biri pozisyonuna getirilen Meulensteen, 2013 yılında David Moyes Alex Ferguson’ın yerine takıma geldiğinde görevi bıraktı. Bunun hala onun içinde bir yara olduğunu söyleyebilirsiniz ve United’ın hücumlardaki o tahmin edilemezliği ve enerjisi o dönem Ferguson’dan sonra adeta yok oldu.
“Geriye dönüp baktığınızda, Sir Alex Ferguson’dan sonra United’da ortadan kaybolmaya başlayan ilk şeylerin onlar olduğunu görüyorum. Oyuncular bunları kullanmadığında, bunları kaybeder. Önceden gol atmak için pek çok metodumuz vardı. Bizi bir şekilde durdursanız başka bir şekilde gol bulurduk. Bir yerden sonra bazı şeyleri uygulamak oyuncu kalitesine bağlı oluyor ve bizde bu kalite oldukça mevcuttu.”
Çeviri: Serhat Bora
Kaynak : trainingground.guru