NEWCASTLE UNITED
Ada’da 2015/16 Premier Lig sezonu tamamlanırken İngiltere’nin Kuzeydoğusunda siyah beyazlı formaya, Newcastle United’a gönül verenler Barnebeu’dan St. James’ Park’a gelip kümede kalma mücadelesi veren Benitez’in başarısız oluşunu izlerken ezeli rakipleri Sunderland’ın son hafta Premier Lig’geçde kaldığını da görünce derin bir üzüntüyle gelecek sezon bir alt küme olan Championship’te verilecek mücadelenin hesaplarını yapmaya başlamışlardı. Premier Lig şüphesiz çok farklı standartlara ve kendine özgü dinamiklere sahip olan bir lig ama o sezon için sezon başında küme düşecek takımları tahmin etseniz Newcastle kesinlikle kadro itibariyle bu listede üst sıralarda olmazdı. Yeni yayın gelirleri ile Premier Lig dünyada kulüplerin en fazla gelir elde ettikleri lig ve buraya veda etmek hem taraftarları hem de kulübün sahibi Mike Ashley’i fazlasıyla üzdü.
Durum böyle olunca taraftarların da nefretini gizlemediği Mike Ashley başta olmak üzere tüm yönetimi verilmesi gereken çok zor bir takım kararlar bekliyordu. Bunlardan belki de en önemlisi takımı zor bir dönemde devralan ve ilk etapta takımı Premier Lig’de tutma görevini tamamlayamayan Benitez’le yola devam edip etmeme kararıydı. Toplantıdan Benitez ile yola devam etme ve yeni bir yapılanmaya ihtiyaç olduğu kararı çıktı ve sonuç olarak kariyeri açısından bir anda çok sert bir düşüş yaşayan İspanyol da Newcastle’da kalmayı seçti ve yeni sezon için çalışmalar başladı.
Küme düşen takımların mevcut antrenörle yola devam etmesi özellikle Premier Lig’de çok alışılagelmiş bir şey değildir ancak Newcastle United muhteşem bir Championship geçirdiği bu 2016/2017 sezonuna böyle başladı. Kariyerinde önemli başarılara imza atmış Rafael Benitez’in takımda kalışı da küme düşme üzüntüsü yaşayan kulübü tekrar ait olduğu yere, Premier Lig’e döndürmek adına önemli bir dönüm noktası oldu ve sezon öncesi kombine satışları hızlı bir şekilde 37 bin rakamını buldu.
Tyneside’da yeniden yapılanma dönemi tam 10 düzenli olarak forma giyen oyuncuyla yolların ayrılması ve bu oyunculardan yaklaşık 74 Milyon Pound transfer geliri elde etmeyle başladı. Özellikle Moussa Sissoko’nun Tottenham’a, Wijnaldum’un Liverpool’a, Janmaat’ın Watford’a ve Andros Townsend’in Crystal Palace’a transferinin ardından kulüp önemli gelirler elde etti ve bu yeniden yapılanma döneminde Benitez liderliğinde toplamda yaklaşık 50 Milyon Pound’u bulan transfer harcamasıyla 12 yeni oyuncu takıma kazandırıldı.
Sezon içerisinde önemli iniş çıkışlar yaşasa da evinde oynadığı maçlarda 51 bin seyirci ortalamasını yakalayan ve 23 deplasman maçının 20 tanesinde de taraftarların rakip seyirciler için ayrılan bölümü tamamen doldurmasından sonra bu muazzam desteği hisseden Newcastle United 94 puanla Championship’te şampiyonluğu kazandı ve İngiltere’de en üst seviyede futbola 1 yıllık aranın ardından önümüzdeki sezon kaldığı yerden devam edecek. Özellikle 1992/93 sezonundan yani İngiltere’de en üst seviye futbolun Premier Lig olarak tescillenmesinden sonra Newcastle United önemli başarılara imza attığı sezonlar yaşadı ve neticede 2009/10 sezonuna kadar da küme düşme üzüntüsü yaşamamıştı. Geçtiğimiz sezon yine böyle bir durumla karşı karşıya kaldılar ancak bunun altından kalkmayı çok iyi bildiler.
Bu muazzam geri dönüş hikayesini yakından incelediğimizde takıma yeni kazandırılan isimlerin performansları dikkat çekiyor. Yaklaşık 10 Milyon Pound bonservis bedeliyle Crystal Palace’tan transfer edilen Dwight Gayle, önemli sakatlık dönemleri yaşasa da 23 gol 2 asistlik bir katkı vererek takımın bu yolda en önemli oyuncularından biri oldu. Kendi kariyeri açısından da en çok forma giydiği ve takımına en çok katkı sağladığı dönemi geride bırakan İngiliz forvet yeni sezon da muhtemelen Benitez’in planları arasında.
Premier Lig’e dönüş yolunda takımın vazgeçilmezlerinden biri de Bournemouth’tan yaklaşık 12 Milyon Pound bonservis bedeliyle transfer edilen Matt Richie oldu. 12 gol 7 asist üretmeyi başaran Richie tam 40 maçta forma giyerek bu sezonun en istikrarlı isimlerinden biri oldu. Aston Villa’dan transfer edildiğinde ilk anda herkesin çok da tatmin olmadığı Ciaran Clark da yeni takımında mükemmel bir sezonu geride bırakarak en çok süre alan oyunculardan biri oldu. Arsenal akademisinden yetişen ve sadece 2.5 Milyon Pound’a takıma kazandırılan Isaac Hayden özellikle orta sahada Jonjo Shelvey ile birlikte çok iyi performans sergiledi. Zaman zaman defans hattında da görevlendirilen genç oyuncu 33 maçta forma giyerek menajer Benitez’in güvendiği oyunculardan biri oldu.
Yeni transferler arasında ilk sezonlarında beklentiyi karşılayamayan isimler de var. Gent’ten transfer edilen Matz Sels, Palermo’dan gelen Achraf Lazaar, Atletico’dan gelen Jesus Gamez, Blackburn’den takıma kazandırılan Grant Hanley gibi isimler Championship’te pek fazla forma şansı bulamadılar.
Küme düşüşün ardından tamamen yeni bir takıma dönüşen 125 yıllık Newcastle United önümüzdeki sezon yeniden Premier Lig’de ve şüphesiz burası bambaşka bir arena. Kulüp, tecrübelerine de dayanarak bu sezon yine adanın en üst seviye futbolu için kadro iyileştirmesine gidecektir. Bu anlamda yine Benitez için öngörülen yeni transfer bütçesi ve bu bütçenin nasıl kullanılacağı çok önemli.
BRIGHTON & HOVE ALBION
Şampiyon Newcastle United’ın ardından 93 puanla ikinciliği alarak Premier Lig’e otomatik olarak yükselme başarısı gösteren diğer takım Brighton & Hove Albion oldu. 1983’ten beri ilk defa en üst seviye futbola geri dönebilen Brighton, oldukça meşakkatli bir yoldan geliyor desek yanlış olmaz. 116 yıllık kulüp, tarihinde ikinci kez adada elit seviyede boy gösterecek ancak ve şüphesiz bu 1983’te küme düştükleri sezon oynadıkları FA Cup finalinden sonra en büyük başarı.
1997’de neredeyse profesyonel futbol liglerinden tamamen kopma noktasına gelen Brighton, kendisine 1902 yılından beri ev sahipliği yapan Goldstone Ground’u borçlarının bir kısmını ödemek için sattı. Bunun üzerine iki sezonu yaklaşık 70 mil uzaklıkta bulunan Prestfield Stadyumu’nda geçirdi. Bu dönemlerde oldukça zor zamanlar geçiren kulüp daha sonra 1999’da Brighton şehrinde bulunan ve futboldan çok atletizm müsabakalarına ev sahipliği yapan Withdean Stadyumu’na taşındı. Buradan da 2011’de Ligue One’ı (üçüncü lig) kazandıkları ve hemen ardından bugün de halen iç saha maçlarını oynadıkları ve yeniden evleri olarak tabir edilebilecek Amex Stadyumu’na geçtiler.
2009’da Brighton ile olan taraftarlık bağını üst seviyelere taşıyarak kulübü satın almayı seçen Tony Bloom, toplamda 250 Milyon Pound gibi bir yatırımla kulübe Amex Stadyumu’nu, Lancing’te yeni bir antrenman tesisini ve belki de en önemlisi onları tarihlerinde ikinci kez en üst seviye futbola taşıyabilecek kadroyu inşa etti. Son 4 yılda tam 3 kez play – off’larda mücadele eden Brighton & Hove Albion geçtiğimiz sezon Championship’i 89 puanla tamamladı ancak averaj farkından dolayı otomatik olarak Premier Lig’e yükselemedi ve play-off’larda mücadele etti. Yarı finalde Sheffield Wednesday ile karşılaştılar ve iki maç sonunda 3-1’lik yenilgiyle muhteşem geçen bir sezonun ardından Premier Lig’e yükselme hayalleri suya düştü. Bu sezon yine takdiri hak eden bir sezonu geride bıraktılar ve son ana kadar şampiyonluğu da kovaladıkları Championship’te ikinciliği elde ederek Premier Lig’e yükseldiler.
74 gol attıkları ve kalelerinde 40 gol gördükleri sezonda takıma 15 gol 8 asistlik bir katkı veren Fransız Anthony Knockaert oldukça önemli bir performans sergilemiş oldu. Bournemouth’tan 3.5 Milyon Euro karşılığında transfer edilen 33 yaşındaki Glenn Murray, 23 gol ve 5 asist üreterek adeta yaşına meydan okumuş oldu. Takımda sezon boyunca 43 maça çıkan, istikrarlı bir performans sergileyen ve dikkat çeken bir diğer isim stoper bölgesinde görev yapan 25 yaşındaki İngiliz Lewis Dunk’tı.
Bu önemli sıçramadan sonra elde edecekleri gelirler ile birlikte önümüzdeki sezon için çok iyi hazırlanmak zorunda olan Brighton’da menajer Chris Hughton Premier Lig’de de takımla birlikte olacak ve patron Tony Bloom’un da belirttiği gibi kulüp en üst seviyede kalıcı olabilmek ve yeni başarılar elde edebilmek için kademeli olarak ilerlemek zorunda. Bunun için de en önemli unsurlardan biri mevcut kadrodaki önemli isimleri tabiri caizse başka takımlara kaptırmamak ve yeni iyileştirmelerle yola devam etmek. Yeni isimler konusunda da çok net bir vizyona sahip olan Tony Bloom, Premier Lig’in finansal açıdan alt liglerden çok farklı olduğunu ancak Bournemouth ve Burnley gibi örneklerde olduğu gibi maaş bütçesini çok dengeli bir şekilde oturtmak istediklerini söylemişti.
HUDDERSFIELD TOWN
Son Premier Lig biletini de play-off maçlarında gösterdikleri performansla tam 45 yıldır en üst seviye futboldan uzak kalan ve sezon başında yapılan tahminlere göre de küme düşme mücadelesi vermesi beklenen Huddersfield Town aldı.
Aslında yapılan tahminler çok da haksız sayılmazdı çünkü Huddersfield Town geçtiğimiz son 4 sezonda ligi sırasıyla on dokuzuncu, on yedinci, on altıncı ve on dokuzuncu sıralarda tamamladı. 2015’in Kasım ayında takımın başına getirilen David Wagner takımın son dönemdeki kaderini değiştirmeyi başardı ve Huddersfield sezonu 81 puanla 5. Sırada tamamlayarak play-off oynamaya hak kazandı. Play-offlarda Sheffield Wednesday’i penaltılarda eleyen ve finale yükselen Town, finalde Jaap Stam’ın takımı Reading’i yine penaltılarda mağlup ederek en az yaklaşık 170 Milyon Pound’luk bir gelir de elde etmek üzere Premier Lig’in kapılarını ardına kadar araladılar.
Oldukça kısıtlı bir bütçeyle, yaklaşık 12 Milyon Pound, yaz transfer dönemine giriş yapan Town toplamda 13 oyuncu transfer etti ve genel anlamda bu oyunculardan lig boyunca iyi performans aldı. 1.8 Milyon Pound’luk bonservis bedeliyle en pahalı transfer konumunda bulunan Christopher Schindler başta olmak üzere Manchester City’den kiralanan Avustralya’lı Aaron Mooy, Liverpool’dan kiralanan Danny Ward gibi isimler sezon boyunca istikrarlı performanslarıyla takımlarına önemli katkılar sağladılar. Sezona ilk 11 maçın 8’ini kazanarak giriş yapan ve açıkçası herkesi etkilemeyi başaran Huddersfield Town, Ekim ve Kasım aylarında bir duraklama dönemi yaşasa da tekrar toparlanmayı bildi ve yapılan tüm bahislerin ve tahminlerin aksine play-offlar için hak kazandı.
Bu sezon Huddersfield Town adına en dikkat çeken olaylardan biri daha önce Dortmund II’de görev yapmış olan teknik direktör David Wagner’in sezon başında takımı İsveç’te, kimsenin yaşamadığı bir bölgede kampa götürmüş olmasıydı. David Wagner’e göre orada, oyuncuların kamp çadırlarını kendileri inşa etmeleri, yiyecek içecek ihtiyaçlarını kendileri karşılamaları gibi takım olgusunu oluşturabilecek ve geliştirebilecek yollar izlendi.
Wembley’deki final maçında penaltılarda Premier Lig biletini kapan Huddersfield Town gelecek sezon için kombine fiyatlarını sadece 199 Pound olarak belirledi ve ayrıca geçtiğimiz 9 sezon boyunca kombine sahibi olan taraftarlarına ekstra bir indirim daha yaptı ve onlar için kombine biletleri sadece 100 Pound olarak belirledi. Premier Lig’e yükselen takımlar arasında en kısıtlı bütçeye sahip olan ve elit ligde kalıcı olabilmek için önemli yatırımlarla kadrosunu güçlendirmek zorunda olan Huddersfield’ın yolculuğu enteresan olacak.
Kaynak: Transfermarkt , Squawka, Whoscored,
BBC UK, Mirror UK, Guardian UK