Bayern Münih menajeri Pep Guardiola’nın danışmanı Juanma Lillo’ya göre 4-2-3-1 sistemi, oyuncuların sahaya en ideal şekilde yayıldığı ve pres yapma,paslaşma anlamında en kullanışlı sistem.
Peki bu diziliş ve tercih edilen oyun sistemi izleyiciye neler sunuyor?
Premier Lig’de 2015/2016 sezonu goller açısından en kısır sezon olma yolunda ilerliyor. Diğer bir deyişle, eğer gol sayılarını oyuna keyif, heyecan katan en önemli unsurlar olarak değerlendirirsek, özellikle altı hafta sonunda oluşan tablo gösteriyor ki bu sezonki lig bugüne kadarki en sıkıcı Premier Lig sıralamasında üçüncü sırada.
Bunun sebepleri konusunda medyada, kamuoyunda dolaşan çeşitli fikirlere rağmen benim de çok katıldığım “4-2-3-1 dizilişi” ve oyuna genel olarak etkileri bu duruma kaynak oluşturan en görünen sebep gibi.
Adeta bir İngiliz klasiği olan 4-4-2’den 2000’lerin ortalarında yavaş yavaş vazgeçildi ve takımlar daha çok üçlü orta sahadan oluşan 4-3-3’ü ve 4-5-1’i tercih etmeye başladı. Daha sonra ise takımlar daha güvenli, topa sahip olma anlamında daha etkili oyunları benimsedi ve günümüz trendi 4-2-3-1 ortaya çıktı. Zamanla da en tercih edilen diziliş, sistem oldu.
İngiliz Premier Ligi’nde 6. hafta maçlarında gözlendi ki oynanan maçlarda 20 takımdan 11 tanesi 4-2-3-1 sistemini tercih etmiş ve 6 takım da benzeri 4-1-4-1’i kullanmış. Aslında problem iki takım da aynı sistemi, 4-2-3-1’i kullandığında göze çarpıyor. Dörtlü savunmanın önündeki ikili arkadaki dörtlüyü o kadar iyi koruyor ki bu da aslında hücum anlamında işleri biraz daha karmaşık hale getiriyor diyebiliriz.
Rakipleri kontralarla vurmak da hayli güçleşiyor zira bu sistem düzgün uygulandığında oyuncuların sahaya çok düzgün yayıldığı ve boşlukların mininmuma indirilebildiği bir oyun düzenini vaat ediyor. Bununla birlikte kanatlarda tercih edilen oyuncular genel olarak içe kat etme eğiliminde olduklarından bu sayede oyun daha da daralmış, sıkışmış oluyor. Savunma halindeki takım da kendi yarı sahasına sıkışıyor ve bu durumda hücum eden ekip de yavaş ve sabırlı bir şekilde pas oyunuyla rakip savunmayı aşmayı hedefliyor ki bu da izleyiciye akışkan ve hızlı hücumlar izleme şansı vermiyor.
Olaya istatistiksel anlamda biraz daha detaylı baktığımızda görüyoruz ki 6. haftada oynanan maçların 4’ünde iki takımda 4-2-3-1 sistemini benimsemiş ve maç başı gol ortalaması 2.25 olarak dikkat çekiyor. Bir önceki haftaya baktığımızda yine dört karşılaşmada iki takım da aynı dizilişle sahaya çıkmış ve maç başı gol ortalaması bu kez 1.5 olmuş. Bu sistemin karşılıklı olarak kullanılmadığı kalan altı maçta iste gol ortalaması tam iki katına çıkmış – maç başı 3.muazzam uygulandığında Mourinho’nun geçen sezonki Chelsea’si gibi fantastik neticeler verebilen bu sistem de artık pek çokları gibi, hatta çok daha fazla hüküm sürenleri gibi günden güne popülaritesini kaybedecek gibi.
Sizce de dünya futbolu taktiksel anlamda bu kadar evrilirken ve değişirken bu sistemi de “bir zamanlar…” diye başladığımız cümlelerin arasına serpiştirecek miyiz?