Premier Lig transfer dönemi incelemesi

Premier_League_Rebrands_DesignStudio_01-1200x675

Başladığı günden son güne kadar futbol gündemini hayli meşgul eden bir transfer dönemi daha sona erdi. Bu sezonki transfer sürecinde Fransa’da düzenlenen Avrupa Şampiyonası da şüphesiz kilit rol oynadı. Avrupa’da İngiltere, İtalya, Almanya ve Fransa’da majör liglerde takımlar transfere toplamda yaklaşık olarak 2 Milyar 785 Milyon Pound gibi bir harcama yaparken tek başına İngiltere Premier Lig ekiplerinin 1 Milyar Pound’u geçerek bir rekora imza atmaları sezona damgasını vurdu diyebiliriz. Bu yazıda İngilizlerin transfer sezonunu değerlendireceğim.

REKORLAR SEZONU

Çok önemli gelirlere sahip İngiliz kulüplerinin bu transfer sezonunda kulüp rekorlarını kıracak transferlere imza atacak olmaları zaten pek şaşırtıcı bir durum değildi. Yatırım yapılacak oyuncuların belirlenmesi ve rakamlar kritikti. İşte transfer oldukları kulüpler adına rekor transferler:
1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

TRANSFER ÇILGINLIĞI

pl1

Grafikte de görüldüğü üzere 2010 yılından sonra sürekli artış gösteren transfer harcamaları yeni yayın anlaşmaları ve sponsorların da katkılarıyla 2016’da inanılmaz bir noktaya ulaştı. Tabii bu sürecin Ada futboluna artı ve eksile yönde getirileri üzerine çok konuşulması, tartışılması gereken bir husus. Şöyle ki, Ada kulüplerinin piyasadaki bu durumlarını ve çılgınca harcamalarını gören diğer kulüpler sıradan bir oyuncu için bile İngiliz ekiplerinden fazla bonservis ücreti talep etmeye başladılar. Buna en net örnek geçtiğimiz sezon Lokomotiv Moskova’dan Everton’a transfer olan Oumar Niasse olur diye düşünüyorum. Rusya’da geçirdiği sezonun ardından Everton’a 17 Milyon Euro karşılığında transfer olan Senegalli, geçtiğimiz sezon boyunca ligde sadece 152 dakika forma şansı bulurken skora hiç katkı yapamadı. Bu sezon takımın başına getirilen Hollandalı teknik adam Ronald Koeman’ın onun için söylediği “Niasse futbol oynamayı seviyorsa ayrılmak zorunda.” sözleri bu transferin ne kadar olumsuz bir sonuç doğurduğunu kanıtlar nitelikte. Öte yandan Cuadrado örneğini de verebiliriz. Chelsea’ye büyük umutlarla transfer edilen Kolombiyalı üç sezondur Juventus’a kiralanıyor. İhtiyaç fazlası olarak görülen bu oyuncular için bile çok yüksek rakamlar gözden çıkarılınca doğal olarak orada inanılmaz bir pazar oluşuyor. Ligde her kulüp mali açından belli bir konuma geldiği için transferde domestik bir yarıştan da bahsedebiliriz. Özellikle büyük kulüpler oyuncular için adeta birbiriyle yarışır durumda ve bu da ister istemez bonservislerde artışa neden oluyor.

pl3

Bu durumun doğurduğu diğer olumsuz bir nokta da yerli oyunculara verilen şansın azalması. Tecrübesiz İngiliz oyunculara A takımlarda şans vermektense daha tecrübeli oyuncular kiralayan veya bonservisiyle kadrosuna katan ekipler kendi alt yapılarından yetişen oyunculara A takımda çok daha az forma şansı verebiliyor ya da hiç vermeyip doğrudan o oyuncuları kiralama yöntemini seçiyorlar. Bu durum oyuncu için de kulüp için de doğru bir strateji değil. Genç statüde herhangi bir oyuncu yeterli seviyede A takımla idmanlara ve maçlara çıkmadığı sürece alt liglerde oynamak zorunda kalıyor ve gelişme kaydetmesi daha zor hale geliyor. Birden fazla sezon kiralandığında zaten kendi kulübüyle bağı neredeyse yok denecek kadar azalıyor.

SÜRPRİZLER

1

Rekor transferlerin yanı sıra dikkat çeken diğer önemli noktalardan biri de Newcastle United’ın küme düşmüş bir takım olarak sattığı oyunculardan elde ettiği müthiş kazanç. Örneğin Moussa Sissoko gibi Euro 2016’da iyi bir performans gösteren ancak geçen sezon takımı ligde tutmak için neredeyse hiç bir şey yapmayan bir oyuncuyu transferin son gününde Tottenham’a 30 Milyon Pound karşılığında satmayı başardılar. Wijnaldum’un da Liverpool’a 25 Milyon Pound karşılığında gittiğini düşündüğümüzde sadece bu iki oyuncudan bile muazzam bir kar elde etmiş durumdalar. Transferin son gününde Everton ile Tottenham arasında yaşanan Sissoko savaşı da az önce bahsettiğim pazarın ve domestik yarışın bir sonucu. Adeta yılan hikayesine dönen transferde oyuncu Everton’ı son anda reddederek Tottenham’ı seçti.

2

Kalitesinden hiç kimsenin şüphe etmediği fakat sakatlıklarla başı beladan kurtulmayan 24 yaşındaki Wilshere de Milan’ı reddederek Eddie Howe’un takımı Bournemouth’a gitmeyi tercih etti. Oyuncu için en önemli kriter tabii ki on birde kolay şans bulabileceği bir takım olacaktı ve Crystal Palace gibi Londra takımları da onunla ilgilenmesine rağmen o Güney ekibi Bournemouth’u seçti. Oyuncunun kiralama bedelinin 2 Milyon Pound civarı olduğu belirtilmişti.

Özetle, yine çalkantılı ve yoğun bir transfer sezonunu geride bıraktık ama şunu net olarak gördük ki İngiliz takımlarının piyasada makası iyice açması ve deyim yerindeyse transferde para savurmaları kısa vadede Premier Lige cazibe, marka değeri, pazarlama gibi noktalarda olumlu yansamış gibi görünse de aynı zamanda çok enteresan bir hal aldı ve uzun vadede bu durumun götürüleri getirilerini aşabilir.

Kaynak : Daily Mail, Sky Sports
Grafik : Bilal Yıldırım