Kayserispor – Galatasaray | Pragmatizm’in Yükselişi

Ligin ilk yarısında kendi sahasında oynadığı 9 karşılaşmanın tek yenilgisini son hafta Yeni Malatyaspor’a karşı alan Kayserispor ile oynadığı son 4 deplasman karşılaşmasından yenilgiyle ayrılan Galatasaray karşı karşıya geldi. Maç öncesinde net favorinin olmadığı mücadeleyi konuk ekip Eren Derdiyok(2) ve Garry Rodrigues’in golleriyle 3-1 kazanmasını bildi. Ev sahibi ekibin tek golü ise Umut Bulut’tan geldi.

Bir süredir yoğunluk sebebiyle yazamıyordum dolayısıyla bu yazı Fatih Terim geldiğinden beri yazdığım ilk yazı olacak. O yüzden müsaadenizle bu yazıda Fatih Terim’e geniş bir yer ayırmak istiyorum. Bu da Kayserispor’un alanını biraz daraltacağı için daha çok Galatasaray üzerinden bir yazı olacak.

Fatih Terim son derece pragmatist bir teknik direktördür. Oyuncularından optimum düzeyde verim almaya çalışır. Oyuncuların bireysel performanslarına çok önem verir. Hatta onun için oyuncuların bireysel performansları takım oyununa katacakları performanstan daha önemlidir. Çünkü oyuncuların bireysel performansları yükseldiği zaman takım da kendiliğinden yükselir. Oyuncularla birebir bu kadar ilgilenmesinin sebebi budur. Zaten oyuncular sürekli bunu dile getiriyor. Yakın zamanda söylenen bir iki örnekle somutlaştırayım.

Selçuk İnan: “Fatih Terim futbolcuya nasıl davranacağını çok iyi bilen, futbolcuya gerektiği zaman baba, gerektiği zaman arkadaş gibi davranan bir hoca.”

Yasin Öztekin: “Şu anda takım içindeki iletişim ciddi anlamda değişti. Bunu kendim de hissediyorum. Bir hoca vardır, sen oynasan da oynamasan da seninle konuşmaz, bir kenara atar. Ama Fatih hoca öyle değil. Milli takımda da böyleydi, burada da öyle. Son 2, 3 idmanda hocamızla o kadar çok konuştum ki, Tudor kaldığı sürede benimle o kadar iletişim kurmadı.”

Fatih Terim elit teknik direktörler arasında oyuncuyla iletişim konusunda dünyadaki en iyi hocalardan biri. Başarısının sırrı da buradan geliyor.

Bir mevki için en yüksek fayda verecek ismin oynayacağını söylemiştim. İlk yarının son haftası Göztepe karşılaşmasında beklerin Denayer ve Linnes olduğu açıklandığında hangisinin hangi kanatta oynayacağı tartışmalıydı. Maç öncesi de yazmıştım sağda Linnes solda Denayer oynar, sol mecburiyetten hiç değilse sağdan verim alalım diye düşünür hoca diye. Beklediğim gibi de oldu. Dolayısıyla bu maç yine aynı şekilde sol tarafta Latovlevici’nin oynayacağı neredeyse kesin gibiydi. Belhanda’nın kulübede oturup Feghouli’nin oynaması sürpriz gibi görünse de o bölgede için özellikle Fernando’nun yokluğunda Feghouli tercihi çok mantıklıydı. Yine aynı şekilde Selçuk oynadığı bölge için Fernando’nun boşluğunu en iyi doldurabilecek oyuncuydu. Buna yazının devamında detaylı olarak değineceğim.

Futbolda en geniş tabiriyle savunma ve hücum dinamiklerini Yin ve Yang öğretisine benzettiğimi defalarca yazmıştım. Futbolda savunma ve hücum karşıt dengelerdir. Futbolda her dizilişin bir takım avantajları ve dezavantajları vardır. Hücum ve savunma temel dinamikleri Yin ve Yang gibi karşıt kutupların sirkülasyonu ile birbirini tamamlar. En uyumlu takımlar bu iç sirkülasyonu dengelemeyi başaranlardır. Fakat bu güç dengesi ne kadar birbirine yakın olursa olsun bu oyunda, istisnasız her formasyon rakibe kullanabileceği boşluklar bırakır. En basit tabirle hücumu düşünen her strateji her sistem bir şekilde savunma kurgusundan ödün verir.

Galatasaray bundan önceki karşılaşmalarda 7 kişiyle hücuma katılmaya çalışıyordu. Fernando biraz daha geriye geliyor bekler öne çıkıyor, stoper ikilisi ve Fernando hariç tüm oyuncular atağa destek veriyordu. Bunun belli avantajları olduğu gibi dezavantajları da vardı. Kanatları daha aktif bir şekilde kullanmayı sağlıyordu, kapalı rakipleri açma konusunda belli avantajlar getirirken rakip ceza alanında biraz daha kalabalık olmayı sağlıyordu. Fakat iki bek oyuncusunun da temposu bunu kaldırmaya müsait olmadığı için rakibin hızlı atakları karşısında Maicon gibi ağır bir oyuncunun rakip sahada hızlı kanat oyuncularını karşılaması gerekiyordu. Hatırlayın Bursaspor maçında Delarge’ın golünü, Mariano önde yakalandı Maicon onun açığını çıkmak için kaleden uzaklaştı öne çıktı ve Kembo, Maicon’un belini kırdı. Yine aynı şekilde Elia ile eşleştiği pozisyonlarda bunu görmüştük. Tudor, tempo yapamayan iki bekle bu oyunu oynayınca sistemin kazandırdığı avantajlar tersine döndü ve terazinin dengesini kaybetti.

Bugün ise Fatih Terim’in bu dengeyi yakalamak adına küçük bir dokunuş yaptığını gördük. Bu küçük dokunuş örmeye devam edeceğimiz anlam ağlarını üzerinde işleyen içeriği olduğunu ortaya koyuyor. Beklere önceki maçlar kadar çıkmayın talimatı verdi, Fernando’nun yerine oynayan Selçuk ise daha önde oynadı. Yani iki bek geride kalırken Selçuk öne çıktı. Dolayısıyla Galatasaray 7 kişi değil 6 kişiyle önde oynadı. Şimdi ise gelelim Feghouli tercihine. Takımdaki 10 kişinin dizildiğini ve geriye tek pozisyon için Feghouli ve Belhanda arasında tercih yapılacağını düşünün. Belhanda daha çok topu ayağında isteyen yönlendirici, Feghouli ise daha çok boş koşularıyla santrforu ikileyen ve doğrudan skor yapabilecek bir oyuncu. Zaten 7 kişi değil 6 kişiyle hücum edecekken Belhanda’nın sahada olması demek topu biraz daha ayağında fazla tutmak ve ceza sahasında bir kişi daha eksilmek anlamına geliyordu. Dolayısıyla Selçuk gibi yönlendirici bir oyuncu sahadayken benzer meziyetlere sahip Belhanda yerine dengeleri sağlamak adına Feghouli hamlesi son derece mantıklıydı.

Bekleri geri çeken ve Selçuk’u öne alan bu dokunuş rakip sahadaki presi bir kademe daha yukarıya çekti. Beklerin geride pozisyon alması önde yakalanma şansını minimuma indirdi. Ayrıca Rodrigues, Yasin ve Feghouli gibi birbirinin yerine oynayabilecek oyuncuların aynı anda sahada olması takıma esneklik kazandırdı. Birçok pozisyonda üçlünün aynı kanattan atağa destek verdiğini dahi gördük.

Bugün sahada Denayer, Latovlevici, Selçuk, Yasin ve Eren gibi maç temposu, ritmi tam olarak oturmamış sene başından beri istikrarlı bir şekilde görev alamamış 5 oyuncu vardı. Maça gelirsek sahada, önde baskıyla başlayan, iki kanadı da etkili kullanabilen ve özellikle Selçuk’un maestro gibi yönlendirdiği bir Galatasaray gördük. İlk golde Eren sırtı dönük top istedi, Selçuk tek pasla tüm Kayserispor orta sahasını set olarak oyundan düşürdü. Yasin’in pasında hareketlenen Rodrigues tekrar Eren’i buldu ve basketboldaki çizilmiş atakları hatırlatan bir gol izledik. İkinci golde yine Selçuk bu sefer Feghouli’yi kaçırdı, Feghouli’nin asistinde Eren golü yaptı. Bu iki golün oluşumunun iki ortak noktası var. İlki atağın en kritik paslarını Selçuk’un atması ikincisi ise Yasin, Rodrigues ve Feghouli’nin birbirine yakın olarak mevkileri ayırt edilemeyecek bağımsız bir şekilde aynı kanatta atağa destek vermeleri. Beklerin geride pozisyon aldığı bir pozisyonda mevki olarak birbirinin yerine oynayabilen üç oyuncuyla oynamak beklerin geride oynamasının eksikliğini giderdi. Feghouli’nin başlama sebeplerinin birisi de buydu.

İlk yarıda Deniz Türüç ve Boldrin’in merkeze yakın oyunu kanatta Atila’yı tek bırakmıştı. Atila kariyerinin en kötü maçlarından birini çıkardı. Oyunu iyi okuyan Sumudica’nın hamleleriyle ikinci yarıya Kayserispor etkili başladı. Galatasaray’ın sene başından beri en zayıf bölgesi olan sağ tarafa William ve Giray ikilisini aldı. Rodrigues’in yeterince destek veremediği bölgede tek kalan Mariano’ya karşı Kayserispor William, Giray ve Deniz’in kurduğu üçgenlerle etkili oldu. Gol de bu şekilde geldi. Kayserispor maçı döndürme şansını da yakaladı fakat skoru bulamadı. Sumudica ikinci yarıya oyuncu değişikliklerinden ziyade savunmayı da öne çekerek başladı. Daha çok kanatlar üzerinden oynadı ve savunmanın önde olması sebebiyle seken topları rahat bir şekilde topladı. Bunlar sayesinde ikinci yarıyı domine etti. Özellikle hızının da etkisiyle Kana-Biyik 3 tanesi rakip sahada olmak üzere tam 14 serbest top topladı. Kelimenin tam manasıyla süpürdü. Ayrıca Kayserispor rakip sahada toplam 28 serbest top toplarken bunların 14 tanesi sonradan oyuna giren Güray ve Willam ikilisinden geldi.

İkinci yarıya Kayserispor’un bu kadar etkili başlamasında Galatasaray’ın fiziksel olarak oyundan düşmesinin de payı var. Galatasaray’ın beklerinin tempo yapabilecek kadar üst düzey olmadığını söylemiştim. İlk yarıda zaman zaman Mariano ve Latovlevici’nin kanadı tek başına kullandığını gördük. Bu sayede kanat oyuncuları kendilerini ceza sahasına daha rahat attı. Fakat fiziksel olarak yetersiz oldukları için bunu maçın tamamını yaymaları mümkün değil sadece belli aralıklarla yapabilirler.Kayserispor ayrıca ikinci yarıya çok verimli bir ön baskıyla başladı. Alan daralttı, adam paylaşımını doğru yaptı ve Galatasaray’ı uzun topa mecbur bıraktı. Bunu yukarıdaki grafikten net bir şekilde anlayabiliyoruz. Muslera’nın kullandığı 30 pasın 16 tanesi Eren’e attı. Ayrıca alttaki grafikte Galatasaray’ın pas kombinasyonlarına baktığımız zaman en çok paslaşan ikilinin Muslera-Eren ikilisi olduğunu görebiliyoruz.İkinci yarının ilk 15-20 dakikalık dilimini toparlayacak olursak Sumudica sol kanada iki hamleyle hareketlilik getirdi. Kayserispor kanatlar üzerinden geldi, kaptırdıkları toplara önde bastı, savunmayı öne çekti böylece seken topları süpürdü ve kontrolü tamamen ele geçirdi. Galatasaray ise ritmini tam olarak bulmayan oyuncularının yoğunluğu sebebiyle tepki veremedi. Ön alanda top tutmayı başaramadı, daha çok hızlı ataklar üzerinden oynadı. Mevcut kadroyla buna tepki vermek mümkün değildi. Dolayısıyla Fatih Terim’in elinde iki alternatif vardı. Ya Belhanda’yı oyuna alacak topa biraz daha sahip olup oyunu soğutacak ya da tam tersini yapıp mücadele gücünü artırarak hızlı ataklarla şansını deneyecekti. Selçuk ve Feghouli çıktı yerine Tolga ve Donk girdi. Galatasaray’ın sahadaki topa hakimiyet anlamındaki iki oyuncusu da çıkmış oldu. Bu hamle aynı zamanda topu rakibe vermek demekti. Fakat topu rakibe vererek takımın savunma ve mücadele gücü artırılmış oldu. Tolga ön alanda aktif bir şekilde baskı yaptı aynı zamanda savunma görevlerini de aksatmadı. Donk ise daha çok sağa yakın oynadı, Rodrigues’in açıklarını kapattı Mariano’nun o bölgede tek kalmasını engelledi ve Kayserispor’un en etkili olduğu bölgenin etkisini kırdı.

Sumudica’nın hamlesi etkili olmuştu ona karşılık Fatih Terim’in hamlesi de etkili oldu. Galatasaray’ın savunması ve mücadele gücü arttı topa hakimiyeti azaldı. Bunu yukarıdaki grafikte görebiliyoruz ikinci yarıda Kayserispor’un topla oynama oranı sürekli artıyor. Bu dakikadan sonra Kayserispor’un topa hakim olduğu fakat Galatasaray’ın savunmasının yükselmesiyle üretkenliğinin düştüğü bir maç izledik. Konuk ekip daha çok kaptıkları toplarla hızlı bir şekilde atağa çıkmaya çalıştı. Özellikle Sinan Gümüş önemli pozisyonlar buldu fakat değerlendiremedi. Sumudica’nın Sapunaru’yu oyundan çıkarmasıyla Kayserispor savunması iyice düştü. Gyan hamlesi işe yaramayınca Ndiaye’nin hazırladığı pozisyonda Rodrigues fişi çekti.

Galatasaray adına bu maçın en önemli kazançlarından biri Eren Derdiyok oldu. Gerektiğinde kafa topu indirdi takımını öne çekti, takım bunaldığı zaman gelen uzun topu kontrol etti sakladı takımını rahatlattı, savunmaya destek verdi, ilk goldeki gibi geçiş oyunu harika oynadı aynı zamanda bir santrfordan ilk beklenti olan skoru yaptı. Gomis’in arkasında ikinci forvet olarak görev yapabileceğini gösterdi.

İlk yarıda üstün olan ekip Galatasaray ikinci yarıda ise Kayserispor’du. Seyir zevki yüksek olan karşılaşmada Kayserispor skoru dengeleme şansı yakalamış olsa da bitiricilik konusunda sınıfta kalınca maçtan puan alamadı. Galatasaray ise Fatih Terim önderliğinde deplasman fobisine son vererek şampiyonluk yolunda önemli bir adım attı. Aşağıda yazı hakkında düşüncelerinizi oylayabilir ve yorumlarla interaktif bir şekilde düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.