Paul Scholes, Manchester United’ın efsane oyuncuları arasına girmeyi başarmış bir oyuncu. Futbolu bıraktıktan sonra bir süre teknik direktörlük yaptı. Daha sonrasında yorumculuk yapmaya başlayan Scholes, bir süredir de İngiliz The Independent gazetesine köşe yazarlığı yapıyor. Son yazısında Ballon D’or ve Manchester United günlerine dair çok samimi açıklamalarda bulundu;
“Ballon D’or’u dert etmiyordum. Sadece United takımında olmayı istiyordum.” Şu sıralar bana cevabını çok kolay verdiğim bir soru soruluyor:”
Ballon D’or’u kazanmak istemez miydin?
“Ben United soyunma odasında bile en iyi oyuncu değilken dünyada en iyi oyuncu olma fikri çok iddialı olurdu. Bu benim “Avrupada Yılın Oyuncusu” ve “Fifa Yılın Oyuncusu” ödüllerine bakış açım.”
“United’da o kadar çok iyi oyuncu vardı ki önce yapmanız gereken takıma girmekti. Sonra da takımı başarıya taşımak. Size bu iki ödül için listeye girip girmediğimi bile söyleyemem çünkü 22 yıllık profesyonel kariyerim boyunca nadiren bir sonraki maçta oynayıp oynamayacağımdan başka şeyler düşündüm.”
“Geriye baktığımda o zamanlar United’da çekişmenin hayli fazla olduğunu hatırlıyorum. 1991 ve 2010 yılları arasında kulüpte 10 farklı isim “(PFA) İngilterede Yılın Takımı Ödülü”nü kazandı. Gary Pallister 1992’de bu ödülü kazandı ama kulüp tarafından yılın oyuncusu seçilememişti. Durum 2009’da Ryan Giggs bu ödülü alırken Nemanja Vidic’in kulüp tarafından yılın oyuncusu seçilmesinde de aynıydı. Bu size United’da ne kadar iyi olmanız gerektiğini gösteriyor. Bana gelince, 1993’te “Jimmy Murphy Yılın Genç Oyuncusu” ödülünü kazanmıştım ve 22 yıl sonra bakıyorum ki tek kazandığım bu.”
“Futbolun değiştiğini de kabul etmek gerekiyor. Yılın oyuncusu ödülünün futbolculara ısınma hareketlerinden hemen sonra saha kenarında verildiği zamanları hatırlıyorum. Kulüp fotoğrafçısı sizi durdururdu, el sıkışıp fotoğraf çekilirdi ve 30 saniyede her şey biterdi. Şimdilerde ise Ronaldo ve Messi’nin arkasında 3. olduğunuzu öğrenmek için bir papyon kravat giymek ve Zürih’e gitmek gerekiyor. Ödül törenlerine gitmek, akşamları dışarı çıkıp yapmak istediğim şeyler listesinin başında gelmiyor. Bu hafta Ballon D’or’u evde televizyondan izledim ve ne kadar uzun sürdüğüne inanamadım. Onlar önce fair play ve diğer ödülleri dağıtırken asıl ödül törenine akşam çayımdan önce geçip geçemeyeciğmizi merak ediyordum.”
“Sonuçla ilgili herhangi bir tartışma söz konusu olamaz. Dünya Kupası dışında Ronaldo için fantastik bir sezondu. Şampiyonlar Ligi’ni kazandı ve inanılmaz bir gol ortalaması yakaladı. Onunla United’da 6 yıl beraber oynamış biri olarak biliyorum ki aldığı her alkışı hak etti. Gelecek yıl içinse kariyerindeki ilk Ballon D’or olacak Gareth Bale’in önü Messi ve Ronaldo tarafından kesilecek diyebilirim. Bence yine ikisinden biri kazanır.”
“United’ın 3-5-2’si topa sahip olma anlamında mükemmel ama goller bulma anlamında çok da iyi değil. Pazar günkü maçta Southampton’ın United karşısında aldığı galibiyet Van Gaal’in 3-5-2’si hakkındaki düşüncelerimi daha da güçlendirdi.”
“Hatırlarsınız ki Liverpool da 90’ların ortalarında buna benzer bir sistem kullanıyordu ve biz 1996 FA Cup finalinde onlara karşı acaba topa hiç dokunabilecek miyiz endişesiyle sahaya çıkmıştık. Topa bizden daha fazla sahip olabilirlerdi ama biz hep iki kanat oyuncusuyla beraber bir santrfor ve bir forvet oyuncusuyla oynamanın bize maçı kazandıracak golleri atmaya yeteceğine inanıyorduk. Öyle de oldu.”
“Ronald Koeman’ın United’a yaklaşımı zekiceydi. Ward Prowse’u Michael Carrick’e yakın oynattı ve böylece Carrick oyunu kontrol edemedi.”
Kaynak: The Independent
Çeviri: Serhat Bora
document.currentScript.parentNode.insertBefore(s, document.currentScript);