Öncelikle başlıkta sorduğumuz soruya cevap vererek başlayalım.
Milli Takım nereye gidiyor?
Milli Takımın ne yazık ki bir yere gittiği yok! Yanlış zihniyet ve köhneleşmiş sistemle de uzun süre gitmesi zor gibi görünüyor.
Peki;
Sorun nerede?
Neden turnuva takımı olamıyoruz?
Neden oyuncu pazarlayamıyoruz?
Neden profesyonelleşemiyoruz?
Neden sporcu yetiştiremiyoruz?
Sorun Ne?
Dün gece oynanan maçtan başlayalım. Her Milli maç öncesi aynı mesele.
“Letonya’yı da yenemiyorsak…” diye başlayan müthiş cümle.
Aynısını Çek Cumhuriyeti için de söyledik. Milli Takım da taraftar da aynı kafadayız. Kendimizi büyük görüyoruz ancak 2002 Dünya Kupası’ndaki üçüncülük ve Euro 2008’de çeyrek final oynamak dışında somut başarımız yok. Dünya Kupası’nda üçüncü olduğumuzda kendimizi “Dünyanın en iyi üçüncü Milli Takımıyız!” diye kandırdık. Oysa sadece turnuvada üçüncü olmuştuk. Basının da verdiği gazla iyice şiştikten sonra önceki turnuvanın üçüncüsü sonraki turnuvaya katılamadı!
Neden Turnuva Takımı Olamıyoruz?
Kendimizi büyük görme sıkıntısı dışında teknik-taktik birçok konuda da sıkıntı var. Futbolun en klişe sözlerinden başlayalım. “Atanın ve tutanın sağlam olacak!” her ne kadar futbol klişesi olsa da çok doğru bir cümle. 21. yüzyılda, Türkiye Milli Takımı’nın santraforu ve kalecisi belli değil! En basitinden başladık tabii… Sokakta 100 kişiye sorulsa 99’u farklı cevap verir “Birinci santraforumuz ve kalecimiz kim?” sorusuna. Milli Takım’ı kalıplaştıramıyoruz. Önümüzdeki turnuva takımlarına baktığımızda hatta yanımızdaki turnuva takımı Yunanistan’a baktığımız da bile görebiliyoruz bu basit cümlenin yararını. Yıllarca bize ihtiyar diye yutturulan Nikopolidis korudu Yunanistan kalesini. Atan da tutan da sağlamken Euro 2008 başarısını getirdik zaten. Semih-Nihat ve Rüştü-Volkan ikilileriyle atanımız da tutanımız da sağlamdı.
Neden Oyuncu Pazarlayamıyoruz?
Milli Takım’dan çok ülkedeki spor daha doğrusu futbol yapılanmasıyla alakalı bir durum bu. “Yerli oyuncuları koruyoruz!” argümanının arkasına sığınarak uydurulmuş bir yabancı kontenjanı ile hem yerlilerimizi tembelleştiriyoruz hem de Avrupa’dan gelen teklifleri gözümüz kapalı reddediyoruz. Avrupa’dan gelen teklifleri maaşa bakmadan kabul eden oyuncularımızın da oralarda başarılı olduğu gerçeği gözümüzün önündeyken bu saçmalığa devam ediyoruz.
Neden Profesyonelleşemiyoruz?
Profesyonelleşmek fiilini sadece spor programlarında kullandığımız için profesyonelleşemiyoruz. En yakındaki örneğe bakalım.
Beşiktaş…
Beşiktaş Önder Özen çatısı altında futbolda yapılanmaya gittiğini iddia etmişti. Sonra kendini profesyonel zanneden iş adamları tarafından bu profesyonelleşmenin önüne geçildi ve Beşiktaş yönetimi Önder Özen’i paravan olarak kullanmak istedi. O kadar verimli ve fazlasıyla mantıklı adımdan sonra Önder Özen küstürüldü ve yola devam edemedi.
Futbol ile geçimini sağlayan, işlerini güçlendiren o kadar çok iş adamı var ki kimse bu mecrada profesyonel olarak çalışamıyor. Birilerinin cebinin doyması için ülke futbolu hatta ülke sporu bitiriliyor ve herkes bu konuda suskun.
Neden Sporcu Yetiştiremiyoruz?
Sporcuya değil, spora değer veriyoruz ancak sporun sporcuyla yapıldığını unutuyoruz!
Sahalarımızdaki zeminler ortada. Futbolcuların böyle zeminlerde kariyerleri bitebilir. Ayrıca eğitim sistemimizdeki aşırı ve gereksiz yüklenme de apayrı bir sorun. Kendim dahil kaç kişi tanıyorum okul yoğunluğu yüzünden futbolu bırakan. Sadece sol ayaklı olduğu için sol bek oynatılan çocuklar var altyapılarımızda. Sadece futbol eğitimi veriyoruz, genç oyuncularımızı şişiriyoruz. Sonuç, genç Maradonalar gerçek Maradona olamadan yaşlı Maradona’ya dönüşüyor!