Premier Lig’de 7. Hafta karşılaşmalarında Manchester United Crystal Palace’ı ağırladı. Kırmızı Şeytanlar, bu sezon Old Trafford’da elde ettiği etkileyici galibiyetlere bir yenisini daha ekledi ve lig tarihinde en kötü başlangıçlardan birine imza atarak geçtiğimiz altı hafta boyunca gol bulmayı dahi başaramayan Crystal Palace evine yine eli boş döndü.
7 hafta sonunda Manchester ekibinde ve Mourinho’da işler yolunda giderken, Londra ekibi Crystal Palace sezona çok kötü başlamasının ardından Frank de Boer ile yollarını ayırmış ve Roy Hodgson ile anlaşmıştı. Kötü gidişe henüz o da dur diyebilmiş değil ve maç sonu yaptığı açıklamalarda, United karşısında takımını kendisinden daha ağır sıkletten bir boksöre karşı mücadele eden bir boksöre benzetti. Şimdi gelin global iş ortağımız InStat’ın bize sağladığı verilerden de yararlanarak maçın ayrıntılarına göz atalım:
Saha içi ortalama pozisyonlar
Manchester United
Pogba’nın yokluğunda orta sahada Fellaini ve Matic ikilisini tercih eden Mourinho rakibin durumunu da göz önünde bulundurarak sol bek pozisyonunda hücum menşeili Ashley Young’a görev verdi. Savunmada özellikle Townsend ile bire bir kaldığında problemler yaşamasına rağmen maçın genelinde Ward tarafından Townsend’e gerekli desteğin gelmemesinin de yardımıyla çok fazla zorlanmadı ve hücum anlamında da beklentileri karşıladı denebilir.
Merkezde Fellaini ve Matic gibi fizik kapasitesi yüksek ve ikili mücadelelerde de başarılı oyuncuların tercih edilmesiyle birlikte hücum hattında da pas özellikleri ve yeteneği çok üst düzey Mkhitaryan ve Mata’nın beraber oynaması özellikle ilk yarıda rakibi resmen sahadan sildi ve ilk yarının sonunda 63% topla oynama oranına sahip olan Kırmızı Şeytanlar 87% isabetli pas oranını da yakalamayı başardı ve maç genelinde toplamda 16 şut attı.
Mata – Mkhitaryan ortaklığını ve iki oyun kurma becerisi ve oyun görüşü üst düzey oyuncunun üretkenliğe katkısını bir pozisyonda inceleyelim:
Saha dizilimlerinde ve oyunun genelinde sağ kanada meyilli bir oyun sergilese de Mata da Mkhitaryan’ın bu pası atarkenki pozisyonu gibi sık sık merkeze kaydı. Burada da Mkhitaryan atak yönüne göre sağ kanattaki derin boşluğu sezerek bir an önce topu Mata’ya aktarıyor. Bunları maç içinde sık sık görmek mümkündü.
İkinci yarıda Crystal Palace topa biraz daha fazla sahip olmaya çalışsa da üretkenlik noktasında zaman zaman konsantrasyon eksikliğinin de oluşmasıyla ciddi tehlikeler yaratamadılar. Dikkat çeken performanslardan biri de stoperde Chris Smalling ve Phil Jones ikilisinden geldi. Toplamda girdikleri 13 kafa topu mücadelesinin 12’sini kazanmayı başaran ikili havadan olduğu kadar yerden de çok etkiliydi ve Palace forveti Sako’ya geçit vermedi.
United’ın attığı ikinci golde Matic’in rolüne ve Palace’ın hatalarına bakalım:
Maç boyu Matic’ten bu tarz uzun ve isabetli paslar izledik. Bu pozisyonda tercihi Valencia olsa da zaman zaman Ashley Young ile de oynayarak oyunun yönünü değiştirdi ve zaten konsantrasyon olarak çok problem yaşayan savunmayı bozdu.
Burada Matic merkezdeki boşluktan faydalanarak tekrar topu kullanmak için o bölgeye yöneliyor. Defansif görevlerinin dışında en iyi yaptığı işlerden olan oyun kurma becerisi burada biraz daha farklı bir noktaya geliyor ve Mkhitaryan, Mata gibi isimlerden bekleyebileceğiniz oyun aklını Matic de ortaya koyuyor.
Hiç bekletmeden topu solda hücumda oldukça tatmin edici bir performans sergileyen Ashley Young’a gönderiyor.
Hücuma desteğini 70. Dakikalara kadar neredeyse hiç görmediğimiz Ward, birebirde Ashley Young’ı engelleyemiyor ve iyi bir ortayla Fellaini en iyi yaptığı işlerden birini yaparak bu sezonki dördüncü golünü kaydediyor.
Genel anlamda çok etkili olamayan Lukaku son bölümde golü bulmayı başardı ve özellikle hücum oyuncularının böyle şanssız günlerinde de fileleri bulmaları yakaladıkları momentumun devamı konusunda çok önemli. İkinci yarıda oyuna giren Martial, Herrera, Lingard gibi isimlerin de konsantrasyonunu ve coşkusunu gözden kaçırmamak gerek. Diğer yandan sol tarafta Martial – Rashford performansları bu düzeyde olduğu sürece orada büyük bir forma savaşı görmeye devam edeceğiz.
Crystal Palace
Kabus gibi bir başlangıcın ardından De Boer ile yollar ayrıldı ve son olarak İngiltere Milli Takımı ile Euro 2016’da hayal kırıklığı yaratan Roy Hodgson ile anlaşıldı. Bu hamle de Palace’ın henüz golle tanışamamış olması gerçeğini değiştirmeye yetmedi ve oyun anlamında da Palace hem ofansif hem defansif olarak rakibinin çok altında kaldı. Burada Benteke gibi önemli bir eksikten bahsetmek de doğru olur ancak Londra ekibi United’a karşı adeta perişan oldu.
Hücum olarak sadece Cabaye ve Townsend ikilisine bağlı bir görüntü veren Palace özellikle ilk yarıda hiç organize olamadı. Townsend’in kanadından hücum girişimlerinde bulunsa da futbolda işler ne kadar bireysel yeteneğe kalırsa o kadar zorlaşıyor. Özellikle Ward’un da Townsend’e destek konusunda hiçbir varlık göstermediği maçta Townsend karşısında bek pozisyonunda oynayan bir hücum oyuncusu olmasına rağmen bundan çok da fazla yararlanamadı.
Burada Townsend’in Ashley Young’ı mağlup ettiği nadir anlardan birini izledik. Hücum etkinliğini artırmak için Ward’dan bir destek gelmeyince Cabaye boş alanı değerlendirmek istiyor ancak pozisyonun devamında yaptığı ortadan bir sonuç alınamıyor.
İkinci yarıda beklerin (özellikle Aanholt) biraz daha oyuna katılımıyla daha organize bir görüntü vermeye çalışan Palace, atak olgunlaştırmada sınıfta kaldı ve büyük tehlikeler yaratamadı. Riedewald oyuna girdikten sonra merkezdeki pas opsiyonları biraz daha arttı ve top o bölgedeyken daha etkili paslaşmalar izledik ancak bu da Mourinho’nun Ander Herrera hamlesiyle birlikte pas üstünlüğünü ve tempoyu tekrar kendi lehine döndürmesiyle son buldu.
Sonuç
Günün sonunda Manchester United için yapılabilecek en doğru yorum takımın tekrardan şampiyonluk mücadelesi verme konusunda ne kadar istekli ve arzulu olduğunu söylemek olacaktır. Rashfor – Martial arasındaki tatlı rekabetten, Pogba’nın yokluğunda orta sahada üstünlüğü ve verimliliği yine kaybetmemelerine, Lukaku’nun nispeten daha etkisiz oyununa rağmen bulduğu moral golünden takımın savunmadaki genel konsantrasyonuna kadar pek çok pozitif şey söylemek mümkün. Negatif olarak benim tespitim Ashley Young ile ilgili olacak. Hücumda çok iyi işler yapmasına rağmen savunmada aksadığı çok net görüldü. Hücum anlamında çok daha iyi takımlara karşı sergileyeceği performans soru işareti olabilir. Blind’in tercih edilmesi durumunda da savunma olarak daha iyi verim alsa da hücumda akışkanlığı ve hızı biraz kaybeden United, sol bek pozisyonu için şimdiden çalışmalara başlamalı.
129 yıllık lig tarihinde hiçbir takım ilk yedi haftayı gol bulamadan geçmedi. Crystal Palace bu anlamda bir ilke imza attı ve her maç onlar için demoralizasyonu artırırken umutları azaltıyor. Bireysel performanslara çok bağlılar. Ligin henüz başında olmamıza rağmen teknik direktör değişiminden sonra da saha içinde olumlu anlamda bir şeyler kat edilememesinin yanında Benteke’nin yaklaşık 6 hafta sürecek olan sakatlığı çok düşündürücü. Milli takım arasından sonra Chelsea’yi ağırlayacak olan Palace, fikstür anlamında da zor bir periyottan geçiyor. Bu savaştan galip çıkmaları için bir an önce toparlanmalılar. Bakalım önümüzdeki haftalar Hodgson ve ekibi için neler getirecek.