İngiltere Premier Lig’de hafta sonu mesaisi vardı. Yerel ve uluslararası kupalar nedeniyle sezon içerisinde oynanamayan maçlar ile devam edildi. Sezonun şampiyonu haftalar öncesinden belli olmuştu. Alt sıralarda ligde kalma mücadelesi çok daha çekişmeliydi. Adeta final maçı olarak görülen Swansea-Southampton maçını konuk ekip 1-0 kazandı ve ligde kalması neredeyse kesinleşti. Swansea’nin umutları iyice tükenmiş oldu. Bu maç final maçıydı çünkü 4 takımın direkt olarak kaderini etkileyecekti. Herhangi bir takımın kazanması durumunda West Bromwich Albion ligden düşecek, kaybedenin ligde kalma umutları iyice tükenecek, 2 takımın da puan alması durumunda Huddersfield da son haftaya tedirgin bir şekilde girecekti. Bu sonuçla West Bromwich ligden düştü, Swansea Huddersfield’ın ve Southampton’ın hem 3 puan hem de averaj olarak gerisinde son haftaya girdi. Yani işi artık çok zorlaştı.
İlk 11’ler ve Oyuncu Tercihleri
Her iki takım da 3-4-3 düzeniyle sahaya çıktı diyebiliriz. Naughton’un esas mevkisi sağ bek ancak onu da stopere koyup Azpilicueta gibi önündeki koridordan yararlanıp ileriye çıkmasını istedi nitekim o da maç boyu sürekli ileri çıkmayı başardı. Swansea bu düzenle çıktı ama ileride gerçek 9 numarası yoktu. Tammy Abraham bunun için biçilmiş kaftan ancak Carvalhal göreve geldiğinden beri Abraham’a ilk 11’de sadece 1 kez görev verdi. Onun yerine ilerideki 3’lüsü Clucas ve Ayew kardeşler oldu. Clucas sahanın solunda oynamayı seven biri olduğu için ileride Ayew kardeşler oynadı ancak dediğim gibi bu 2 oyuncu her ne kadar hızlı, kolay adam geçebilen oyuncular olsa da topu ileride tutma konusunda çok da becerikli değiller ya da ceza sahasında pozisyon alıp golü koklayan oyuncu değiller.
Konuk ekip Southampton cephesine bakacak olursak gerçek 3’lü stoper, kanatlarda hücuma çıkmayı seven Cedric ve Bertrand gibi bekler ve önlerinde hareketli 2 oyuncu Tadic ve Redmond ile gerçek 9 numara olan Austin ile sahaya çıktı. Kadro ofansif gibi gözükse de 3’lü defansın önünde Hojbjerg ve Oriol Romeu gibi son derece sağlam defansif orta saha oyuncuları olunca arkada boşluk vermediler ve orta sahaya direnç kattılar. Bu düzenin bir başka nedeni de son haftalarda alınan beraberliklerin ve galibiyetlerin artmasıydı.
Ortalama pozisyonlara bakacak olursak her 2 takımın da ofansif oynamaya çalıştığını görüyoruz. Çünkü burada alınan bir galibiyet son haftaya rahat girmelerini sağlayacaktı.
Başlama Vuruşu
Maça konuk ekip hızlı başladı ve rakip sahaya daha fazla giden taraf oldu. Bunun temel nedeni orta sahada Romeu ve Hojbjerg ile sürekli top kazanması, sonuçlanamayan Swansea ataklarında Southampton defansının hızlı bir şekilde topu ileriye aktarması ve bu paslarla başlayan kontra ataklardı. Bu pozisyonların birinde Southampton adına ilk yarının en net pozisyonu yaşandı. Orta sahanın biraz ilerisinde topla buluşan Höjbjerg, Austin’e ara pas attı. Ceza sahasına giren Austin sert bir şut gönderdi ama top kalecinin üzerine gitti. Federico Fernandez ile Mawson arasındaki boşluktan iyi kaçan Austin pozisyonu gol ile sonuçlandıramasa da rakip kalede tehlikeli oldu. Ayrıca sol taraftan kaçan Bertrand tercih edilmiş olsa daha tehlikeli olabilirdi. Çünkü Austin ileride tekti ve daha fazla kaleye gidemezdi. Bertrand topu alıp ilerlese ve Austin ile buluştursa Austin o sürede kaleye daha çok yaklaşacağından gol yapma olasılığı bence daha yüksek olurdu.
Dakikalar ilerledikçe ev sahibi Swansea oyunun kontrolünü eline aldı. Bu dakikalarda Ayew kardeşler ile etkili olmaya çalıştı. Baskıya rağmen pozisyonları iyi sonuçlandıramadılar çünkü Ayew kardeşler işi bireysele döktüler. Eğer gol atma umudunuzu bireysel yeteneklere bırakırsanız takım olarak bir şey yapamazsınız. Çünkü o oyuncu veya oyuncular pozisyonu hep kendileri bitirmek ister. Baskı ile beraber Romeu’nun 38. dakikada gördüğü sarı kart ile Swasea ilk yarının sonlarına doğru baskısını iyice arttırdı. Direnç biraz aşağıya inmişken bunu değerlendirmeleri gerekirdi.
Her 2 Takım da Uçurumun Kenarında
Maçın ikinci yarısı biraz daha dengeli başladı çünkü 2 takım da kaybetmenin ne anlama geldiği biliyordu. İkisinin de son haftaya girerken dezavantajı vardı. Southampton son hafta şampiyon Manchester City’i ağırlayacak ve her ne kadar ligde hedefine ulaşsalar da onları yenmenin ne kadar zor olacağını biliyorlardı. Swansea ise yine kendi sahasında geçen hafta ligden düşmesi kesinleşen Stoke City’i ağırlayacak ancak Southampton ile arasında -7 averaj farkı olduğundan bunu kapatmanın ne kadar zor olacağının bilincindeydi. Keza aynı averaj problemi Huddersfield ile var ve bu da yetmezmiş gibi Huddersfield’ın 1 maç eksiği var.
Kumarı Kazanan: Mark Hughes
Dakika 60’lara gelirken ilk ofansif değişiklik Carvalhal’den geldi. Abraham, Olsson’un yerine oyuna girdi. Girer girmez Swansea ceza sahasında etkili olmaya başladı, Abraham uzun boyunun avantajıyla topları indirdi. Fizik gücü yüksek olduğundan ceza sahasında top tuttu ve birkaç pozisyonda etkili oldu. Baskıyı gören Hughes hemen cevap verdi. 65’te Redmond’ı çıkartıp Long’u oyuna aldı. Bu da yetmezmiş gibi sakatlanan stoper Bednarek’in yerine Gabbiadini’yi aldı. Yani ileride forvet sayısı 1’den 3’e çıktı. Bu değişikliklerle Hughes çok büyük bir kumar oynadı. Golü yerse Swansea’nin son hafta Stoke City’e yenilmesi gibi bir mucize arayacaktı.
Bir takım maçta yenilmemek istiyorsa genelde dakikalar ilerledikçe defans yapmaya yönelir ancak 2 takım da bunun tam tersini yaptı. Hele ki Southampton önce bir forvet alıp ardından stoper sakatlanınca yerine bir forvet daha alması maçı ne kadar çok istediğini bize gösteriyor. Eğer sahadan istediğiniz sonucu almak istiyorsanız rakip takımın hamlelerine göre değil kendi silahlarınızla oyunu şekillendirirseniz sonuca giden taraf olursunuz.
Ligin Kaderini Belirleyen Gol
Dakikalar ilerledikçe Southampton rakip sahaya oyunu yığdı ve oynadığı kumar meyvesini verdi. Sol taraftan kullanılan serbest vuruşta kafalardan seken top Austin’in önünde kaldı. Maç boyunca defalarca deneyen Austin bir kez daha denedi. Kaleciden seken topa Gabbiadini bir kez daha vurdu. Mawson’a da çarpan top ağlara gitti. Pozisyona dahil olan Swansea’li oyuncular kaleci hariç 7 kişi. Kalan 3 kişi dahil olmasa da ceza sahası içinde. Pozisyona dahil olan 4 Southampton’lı oyuncu var. Demek istediğim sayıca fazla olmak gol yememeye çare değil. Nerede durduğun, alanı ne kadar iyi parsellediğin çok daha önemli. Örneğin boyalı bölgeye top düşse 2 tane Southampton’lı 3 ve 4 numaralı oyuncu çok rahat şut çekebilir çünkü onları rahatsız eden oyuncu yok. Arkadaki 2 numaralı oyuncu yani Gabbiadini de aynı şekilde bekliyor. Top sekti, önünde kaldı ve golünü attı.
Golden sonra Swansea’nin oyun olarak cevap vermesi gerekiyordu ancak beklenen olmadı. Şoku atlatamadılar ve rakip kaleye gidemediler. Bunun bence en önemli nedeni golü atan Southampton geriye çekilmedi, ilerideki oyuncularından vazgeçmedi ve istediğini alan taraf oldu. Bu sonuçla beraber West Bromwich Albion ligden düştü, Southampton büyük ihtimalle ligde kaldı, Swansea işini mucizelere bıraktı.
Maçı Neden Swansea Kaybetti Southampton Kazandı?
Madde 1: Bunun nedenini birkaç belirleyici analiz ile gözler önüne sermek istiyorum. Üstteki resim Swansea’nin, onun altındaki resim Southampton’ın çektiği şutları gösteriyor. Swansea’nin ceza sahasından hiç isabetli şutu yok. İlk yarı sadece uzaktan 1 tane isabetli şutu var. Southampton ise toplam 14 şut çekti, bunların 10 tanesi ceza sahasından ve 7’si kaleyi bulmuş. Zaten bunların büyük bir çoğunluğu Austin’den gelmiş. Ceza sahasından 5 isabetli şutu var. Eğer Swansea gibi denemezseniz atamazsınız, Southampton gibi sürekli denerseniz er geç golü bulursunuz.
Madde 2: Alttaki görselde Southamton sırayla ilk ve ikinci yarıda 1. ve 2. bölgede kaybettiği topları görüyoruz. Dikkat ettiyseniz 1. bölgede sadece 2 top kaybı var ve ikinci yarı bu bölgede hiç top kaybı yok. Top kaybı yapmamaları maça ne kadar iyi konsantre olduklarını gösteriyor.
Madde 3: İlk resim Swansea’nin ikinci resim Southampton’ın yaptığı kilit pasları gösteriyor. Swansea 6 kilit pasta hiç isabetli olamamışken Southampton 6 kilit pasın 5’inde isabetli olmuş.
Madde 4: Charlie Austin. Maç boyunca çok istekli oynadı, sürekli bir şeyler yapmaya çalıştı, ileride tek kaldığı zamanlarda bile tehlikeli oldu. Gole kadar hep denedi. Nitekim golde şutu çekti, seken topu Gabbiadini tamamladı. Swansea defansı onu bir türlü tutamadı. Büyük takımlarda 90 dakika oynayabilecek mi oyuncu mudur? Tartışılır ama bu seviyedeki takımlar için en önemli parçalardan biridir.
Kaybolan Wonderkid: Renato Sanches
Maçın dışında bir konu olmasına rağmen Renato Sanches’den bahsetmeden yazımı tamamlamak istemedim. 2015-2016 sezonu onun için muhteşemdi. Geleceğin en önemli orta saha oyuncuları arasında gösterilmeye başlandı. Benfica’nın hem ligde hem de Avrupa’daki başarısının en önemli mimarları arasında yer aldı. Ancak geride kalan 2 sezon onun için tam bir hayal kırıklığıydı. Parlak geçen sezonun ardından Bayern Münih’e 35 Milyon Euro’ya transfer oldu. Bana kalırsa kariyerinin henüz başında iken çok büyük bir hata yaptı. Çünkü onun geldiği sezon Bayern Münih’te Javi Martinez, Xabi Alonso, Vidal, Thiago, Lahm ve Kimmich gibi muhteşem 6 oyuncunun ardından 7. sıradaki oyuncuydu. Bayern bu kadar oyuncusu varken 35 Milyon Euro’ya Sanches’i almasına gerek var mıydı tartışılır ancak burada benim baktığım pencere Renato Sanches’in baktığı yerden. Bu kadar oyuncu varken nasıl forma giymeyi bekliyordu ki? Neredeyse hiç süre alamadan bu sezonun başında Swansea’nin yolunu tuttu Orada ise asla yerini kaybetmeyen Ki varken yetmezmiş gibi devre arası King de transfer edilince yedek kulübesinin daimi isimlerinden oldu. Bomboş geçen koca 2 sezon…
Benzer Hikaye: Salih Uçan
Evet, Salih Uçan Sanches kalitesinde bir oyuncu değil ancak bence aynı kadere sahip. Fenerbahçe ile Avrupa Ligi’nde yarı finale yürüdüğü sezonda harika oynamış ardından Roma’ya transfer olmuştu. Transfer olduğu sezon Roma’da De Rossi, Paredes, Strootman, Pijanic, Nainggolan, Emanuelson, Seydou Keita ve Ljajic varken 9. oyuncu olarak oraya gitti. Orta sahada neredeyse ordu varken gitti, 2 sezon antrenmanlara çıktı, Fenerbahçe’ye döndü, hiç oynamadı ve şimdi Sion’da. Kaybolan bir başka kariyer…
Demek istediğim her ne kadar iyi oyuncu olursanız olur, nereye gittiğinize iyi bakın. Mesele büyük takımlara yükselebilmekte değil, oralarda kalabilmekte.