Ligin 19. haftasında Fatih Terim’in gelmesiyle farklı bir hava yakalayan Galatasaray ile ikinci yarıya daha diri bir şekilde giren Osmanlıspor karşı karşıya geldi. Temposu yüksek bol pozisyonlu karşılaşmayı sarı kırmızılı ekip Feghouli ve Gomis’in golleriyle 2-0 kazanmasını bildi.
Maçtan önce Osmanlıspor’u genel hatlarıyla detaya inmeden değerlendirmek istiyorum. Ligin 6. haftasında gelen teknik direktörlük değişimi öncesinde maç kazanamamış Osmanlıspor, maç öncesinde baktığımızda İrfan Buz yönetiminde deplasmanlarda etkili olmasa da iç sahada oynadığı 7 maçtan 5 galibiyet ve 2 beraberlik çıkarmış yenilgi yüzü görmemiş bir takımdı. İkinci yarıda oynadığı iki maçtan tek puan çıkardı. Fakat ilk yarıya göre biraz daha etkili gördüm.
Yukarıdaki grafik mücadele indeksinde geçen haftanın puanını ve sezon ortalamalarını gösteriyor. Yeni Malatyaspor karşısında Osmanlıspor’un ikinci yarıya çok dinç bir şekilde girdiğini söyleyebiliriz. Geçen hafta 11.9, sezon ortalaması 8 olan ikili mücadele indeksi bu maç 6.4’e düştü. Lawal’ın yokluğu bunda en önemli etkendi. Osmanlıspor, Aminu ve Serdar gibi iki hızlı oyuncuyla daha çok kontrataklar üzerinden oynamayı tercih ediyor. Oyun tercihinin de etkisiyle topa sahip olma konusunda maç başına ortalama 25 dakika 15 saniyeyle ligdeki en düşük takımlardan birisi.
Osmanlıspor, önde baskı ve ardından gelen doğru alan paylaşımı sayesinde geçen hafta serbest topları süpürmeyi başardı ve sezon ortalamasının epey üzerine çıktı. Bu maç ise takım önde baskıyı özellikle ikinci yarının başında olmak üzere zaman zaman çok doğru yaptı fakat topları süpürme konusunda ciddi şekilde sınıfta kaldı. Dolayısıyla daha çok merkezden Galatasaray’ın bıraktığı boşluklar üzerinden topu Aminu ile buluşturarak atak olgunlaştırmaya çalıştılar. Tudor’un Galatasaray’ı ise sene başında bu konuda açık ara lider olsa da zamanla ivme kaybetti ve lig ortalamasına doğru geriledi.
Galatasaray için ilk yarı için kaleden başlayarak en uca doğru bir iskelet çizsek bu iskelet Serdar, Fernando-Ndiaye ve Gomis olurdu. Bu maç bu 4 oyuncu da başlamadı. Özellikle Fernando-Nidaye ikilisinin yokluğu Galatasaray’ın oyuna tam olarak ağırlığını koymasını zorlaştırdı. Maça geçersek iç sahada oynamanın etkisiyle Fatih Terim’in geçen maçın tam tersi olacak şekilde küçük bir dokunuşunu gördük. Geçen maç önceki maçların aksine beklerin geride pozisyon aldığını orta sahanın öne çıktığını ve önceki maçlarda 7 kişiyle hücum eden Galatasaray’ın 6 kişiyle hücum ettiğini yazmıştım. Bu maç ise Selçuk stoperlerin önünde Fernando’yu hatırlatırcasına pozisyon alırken beklerin bir kanat bek gibi önde oynadığını gördük. Dolayısıyla Galatatasaray top ayağındayken 3-4-3’e yakın bir şekilde pozisyon aldı diyebiliriz. Bu dokunuşla birlikle Denayer-Maicon ikilisi ve Selçuk hariç sarı kırmızılı ekip 7 kişiyle hücum etti.
Maçın ilk yarısı Galatasaray oyuna hakim olan takımdı. Topu %64 ayağında tuttu ve Selçuk’un ağırlığını koymasıyla oyunu istediği gibi yönlendirdi. Selçuk İnan’ın fiziksel olarak eksikleri var fakat her geçen gün formunu artırmaya devam ediyor. Selçuk topsuz oyunda fizik gücüyle değil de daha çok oyun bilgisi ve üst düzey oyun zekasıyla defansif görevlerini yapan bir oyuncu. Bunu disiplinli bir şekilde yapıyor fakat sertlik gereken durumlarda fiziksel dezavantajı sebebiyle zorluk yaşıyor. Bu bana Gerrard’ın Liverpool formasıyla oynadığı son yılları hatırlatıyor. Yanında Henderson ile birlikte orta bölgenin son adamı olarak oynadığı dönemlerde takımın zayıf karnı olmuştu. Fernando ve Ndiaye’nin ikisinin birden olmaması Galatasaray sene başından beri en iyi yaptığı şeyleri yapmasına engel oldu.
Modern futbol tarihinde orta sahanın merkezinde oynayan oyuncuları en geniş tabirle ikiye ayıracak olsak birisini fiziksel olarak iyi daha yıpratıcı diğerinin ise top kullanma becerisinin yüksek iki oyuncudan oluşması gerektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Fakat günümüz futbolunda artık merkez oyuncuların tüm orta saha repertuarını bünyesinde barındırması gerekiyor. Kante, Seri ve Keita gibi oyuncular bu yüzden ön plana çıkıyor. Kante gibi skora katkı yapmayan bir oyuncunun Premier League’de yılın oyuncusu seçilmesinin en önemli sebebi de bu. Ndiaye ise yine bu tarz pres gücü yüksek, atlet, dribling yeteneği olan, sırtı dönük ve toplu oyunu yeterli seviyede oynayabilen bir oyuncu. Oyunun iki tarafını birden üst düzey oynayabiliyor. Fernando ile birlikte oynadıkları zaman Galatasaray orta sahasına kocaman bir kaya koyulmuş gibi oluyor.
Bu maç ikisinin birden olmaması Galatasaray’ın şuana en güçlü yanı olan mevkisini birden zayıf nokta haline getirdi. Tolga ve Selçuk bu atletizme sahip değil. Dolayısıyla Osmanlıspor özellikle bu bölgeden Aminu’yu sırtı dönük topla buluşturdu. Serdar ve Aminu hızıyla fark yaratırken Osmanlıspor’un topu ön alana taşımasını ve topu o bölgede tutmasını sağladılar. Fakat takım arkadaşlarından gereken desteği alamaması ve sahada sanki birden fazla takım varmış gibi birbirinden kopuk oynamaları takımın ilerde çoğalmasını engelledi. Regattin verimli oynadı fakat Umar Aminu ve Serdar Gürler gibi iki oyuncunun beklerini öne çıkarmış ve orta sahası zayıf bir takıma karşı kanatlarda başlasaydı daha etkili olabilirdi. Denayer tercihi hızı sebebiyle Serdar Gürler’e karşı bir önlemdi. Selçuk’un anatomik olarak dezavantajlı ve Maicon’un ağır ve tek hamlelik oyuncu olması Galatasaray’ın defolarıydı. Beklerin önde pozisyon aldığını da eklersek hızlı ataklarda Maicon’u açıkta yakalamak mümkündü. Aminu ve Maicon’un eşleştiği pozisyonlarda bunu sıkça gördük. Sol kanatta Aminu veya Serdar tercihi olsaydı Osmanlıspor gole biraz daha yakın olabilirdi. Denayer maç boyunca hızının da etkisiyle Serdar’ı iyi karşıladı. Galatasaray bekleri öne atınca geriden daha rahat top çıkardı ve beklerin kanadı tamamen kullanmasıyla kanat oyuncularını ceza alanına katabildi. Özellikle Rodrigues bu bölgeden önemli pozisyonlar yarattı. Fakat bu Galatasaray’ı kontratağa açık hale getirdi. Önemli bir defoydu, Osmanlıspor boş alan bulduğu zaman hızlı çıksa da arka taraftan destek alamayınca maçı gol atamadan tamamladı.
Osmanlıspor’un atak hızı konusunda yakaladığı indeks Napoli gibi takımların seviyesinde. Fakat atak hızı oyun zekası ve yönlendirmeyle birleşmediği için oyuncular karar verme konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyor. Bu da bitiricilik konusuna doğrudan etki etki ediyor.
Galatasaray maç boyunca topu Eren’le buluşturma konusunda ciddi sıkıntı yaşadı. Eren’in en fazla pas aldığı isim geçen maç olduğu gibi bu maçta da Muslera. Maç boyunca Tolga ve Rodrigues’den hiç pas alamadı. Bu konuda iki tarafında hatası bulunuyor. Fakat en önemli sebep Eren’in tek santrfor olarak oynaması tam olarak beceremiyor olması. Bunu ligin ilk yarısında defalarca yazmıştım Eren, saha içinde ikinci santrfor olarak oynadığı zaman en etkili performansını gösterebilir. Fakat takımın çift santrfor oyununu kaldırması için iki çalışkan kanat ve Fernando-Ndiaye ikilisine sahip olmak gerekiyor.
Osmanlıspor’un dağınık bir görüntü sergilediğini hücumda istediği gibi çoğalamadığına yukarıda bahsetmiştim. Yukarıda gözüken key pas haritasında atakların gelişigüzel gerçekleştiğinin en büyük kanıtı. Osmanlıspor’da ileri üçlüde Regattin biraz daha dengeli bir oyun oynarken Aminu ve Serdar daha çok sprintler üzerinden oynamayı tercih ediyor. Osmanlıspor’un savunma bölgesinde görev yapan oyuncularının yaş ortalaması 32. Dolayısıyla arka taraf ön bölgenin temposuna yetişmekte zorlanıyor. Bu da sahada sanki iki farklı takım oynuyormuş gibi bir izlenim yaratıyor.
Alan paylaşımını iyi yapan Osmanlıspor rakibini kanatlara iterek hataya zorladı. Latovlevici, Feghouli ve Rodrigues önemli top kayıpları yaptı. Bunu yukarıda grafikten daha net görebiliyoruz. Konuk ekip rakip sahada tam 14 top kazandı. Kazandıkları toplarla yakaladıkları boş alanları çok çabuk geçtiler. Aynı zamanda Osmanlıspor sahayı 4 eşit parçaya ayırdığımızı düşünürsek ikili mücadele konusunda ikinci ce üçüncü bölgelerde ligin en iyi takımlarından birisi. Defansın yaş problemi ve tempo sorunu yaşaması üçüncü bölge etkinliğini düşürüyor.
Latovlevici, 3 tanesi kendi sahasında olmak üzere 11 top kaybı yaptı. Hücumda iyi gözükse de kesinlikle beklenen seviyede değil. Fiziksel olarak önceki maçlara göre biraz daha toparlanmış göründü. Toplam 11,4km koştu. Tahminim düzenli 2-3 hafta daha oynaması halinde kendisinden beklenilen performansı gösterecektir.
İkinci yarıya Fatih Terim, Selçuk’u yanına aldı Belhanda’yı oyuna sürdü. Bununla birlikte Tolga Selçuk’un yerine geçerken Feghouli ve Belhanda onun önünde sağlı sollu pozisyon aldı. Kanat oyuncuları biraz daha çizgiden kurtuldu daha özgür oynamaya başladı. 4-3-3 sistemine geçildi. Bu hamle orta saha sertliğini bir kademe yukarı çekmek anlamına gelse de bazı riskler taşıyordu. Selçuk’un oyuna koyduğu ağırlık ortadan kalkınca ikinci yarı orta saha üçlüsü görünmez oldu. Galatasaray top çıkarma konusunda sıkıntılar yaşadı. İlk yarıda bu sıkıntıları Selçuk, Maicon ve Mariano ile aşmıştı. Yasin’in en fazla pas aldığı ismin ters kanatta görev yapan Maicon olması ne kadar iyi oyun kurduğunun bir başka kanıtı. Diğer top çıkarma rolü ise Mariano’ya düştü. Mariano’nun bu konuda bu kadar etkili gözükmesinin sebebi ise önünde iki hareketli kanat oyuncusuyla(Feghouli-Rodrigues) oynuyor olması.
Sarı kırmızılı ekip ceza sahası içerisine çok rahat girerken bu bölgeden tam 16 şut çekme fırsatı yakaladı. Bu konuda Selçuk ve Belhanda başı çekti. Selçuk tehlikeli bölgeye 19 pas atarken bunların 17 tanesinde başarılı oldu. Ayrıca ceza alanına 7 pas attı ve tamamında isabet sağladı. Belhanda’ya ayrı bir paragraf açmakta fayda var.
Belhanda’yı ilk izlediğimde beğenmemiştim fakat ikinci izlediğimde yanıldığımı gördüm. Özellikle istekli oyunu dikkatimi çekti. Osmanlıspor’un etkili olduğu aralıkta defansif görevlerini iyi yaptı. Fakat oyunun geniş alanda oynandığı zaman diliminde en etkili oyununu oynamış olması tüm soru işaretlerini gidermedi. Üçüncü bölgeye 10 pas atarken 10 isabet sağladı. Ceza alanına 5 top gönderdi yine tamamında isabet sağladı. Tek devre oynamasına rağmen takımının en fazla dribling yapan oyuncusu konumunda. 9 dribling denerken bunların 5 tanesinde başaralı oldu. İkili mücadele sayısında Eren’den sonra takımın en fazla ikili mücadele kazanan ismiydi. Ayrıca yukarıdaki grafikte görüldüğü gibi hamle sayısında da lider.
Yukarıdaki harita Galatasaray’ın ikinci yarıda yaptığı hamleleri gösteriyor. Bir oyuncunun hamle sayısı oyunu ne kadar istediğinin aynası gibidir. Bir 10 numaranın yere yatarak top çalmaya çalışması paha biçilemez. Bu istekli oyununu sürdürürse Fatih Terim’le birlikte yükselecektir.
Osmanlıspor 45 saniyenin üzerinde topu hiç tutamadı. Galatasaray’da ekstra koşuları beklenen iki isim Feghouli ve Tolga’ydı. Golün de bu şekilde geldiğini düşünürsek önemli bir ayrıntıydı. Bu gerçekten değerli.
Osmanlıspor bu haftaya kadar oynadığı 9 karşılaşmadan sadece 1 puan çıkardı. Galatasaray ise iç sahada oynadığı 10 karşılaşmadan 9 galibiyet 1 beraberlikle ayrılmayı başardı. Beş haftanın ardından ilk defa gol yemeden bir maç tamamladı. Ayrıca Galatasaray için şunu görmüş olduk Fatih Terim’in gelişiyle bu takımda isim fark etmeksizin kim girerse oynuyor.