Maç Analizi | Galatasaray 5-0 Bursaspor

Galatasaray kendi sahasında Bursaspor’u Gomis(3), Rodrigues ve Serdar Aziz’in golleriyle 5-0 mağlup etti. İç sahada bu sezon oynadığı 12. karşılaşmadan 11. galibiyetini çıkarmayı başardı ve maç fazlasıyla liderlik koltuğuna oturdu. Bursaspor ise tam 9 maçtır galibiyet alamıyor.

İkili mücadele indeksine baktığımız zaman Bursaspor’un sezon başından beri açık ara en kötü indekse sahip olduğunu görüyoruz. Bursaspor rakibe uzak oynuyor, temastan kaçınıyor yani top rakipteyken langırt oynuyormuş gibi tamamen statik bir izlenim yaratıyor. Amiyane tabirle kaçak dövüşüyorlar.

Bu maça kadar son iki haftada bu genel görüntünün aksine biraz daha hareketli bir takım gördük. Yukarıda da göründüğü gibi geçen hafta ligin en önde top kazanan takımıydı. Rakip sahada 13 top kazandılar ve mücadele indekslerini sezon ortalamalarının bir hayli yukarısına taşıdılar. Fakat bu hareketlenmeye rağmen yine de gol yememek adına hücumdan feragat eden bir takımdı.

Bursaspor maça 3-5-2 görünümlü 5-4-1 şeklinde çıktı. Top rakipteyken John veya Batalla’nın öne çıkarak Stancu’nun yanında prese katıldığını gördük. Aslında baktığımız zaman maç 0-0 seyrederken ki Bursaspor ile 1-0 mağlup durumda olan Bursaspor aynı oyun anlayışını sahaya yansıttı. Erken gelen gole rağmen (erken diyorum çünkü Bursaspor’un bu sezon yediği en erken goldü) Bursaspor aynı oyunu devam ettirdi. Daha sonra gelen kırmızının ardından tamamen oyundan koptu. Teoride güzel bir taktik fakat bu oyuncu kadrosuyla yürüme imkanı yok. Öncelikle böyle bir sistemde oynamak için en uçta oynayan hem kendi şutunu yaratabiliyor olması hem de sırtı dönük oyunu biliyor olması gerekiyor.

Bursaspor’u yazı aralarına bırakarak geçelim Galatasaray’a. Bu yazımda, maçın kırmızı karttan önceki dilimi özelinden genele vurarak Galatasaray’ın pres anlayışı, kapalı savunmaları nasıl açtığı ve Rodrigues’in artan performansını değerlendirmek istiyorum.

Fatih Terim ve Hücum Pres

Fatih Terim her rakibe karşı farklı bir ön alan presiyle çıkıyor. Topsuz oyunlarda kimi zaman 4-3-3 şeklinde dizildiğini kimi zaman ise orta saha oyuncularını öne çıkarıp, Feghouli ve Rodrigues’i daha durağan bir role çekerek 4-4-2 oynadığını maç analizlerinde yazıyorum. Bu maçta ise sahada daha önce görmediğimiz şekilde, 3-4-3’e yakın bir sistemle rakibine basan bir takım vardı.

Donk’un stoperlerin önünde pozisyon aldığı ve zaman zaman stoperlerin arasına girerek rakibi karşıladığı, beklerin öne çıkarak rakip kanat bekleri karşıladığı, Selçuk ve Belhanda’nın merkezde pas bağlantılarını kestiği, Feghouli-Gomis-Rodrigues üçlüsünün aktif bir şekilde pres yaptığı bir baskı sistemi gördük. Fatih Terim’in bunu tercih etmesinin en önemli sebebi rakibin üç stoper oynamasından kaynaklı pas istasyonu sayısının artmasıydı. Diğer türlü herhangi bir dizilişte aktif pres yapan oyuncu sayısıyla, rakibin top dolaştıran oyuncularına karşı sayısal bir eksiklik ortaya çıkacaktı.

Yukarıda da gözüktüğü gibi Gomis, top ayağında olan oyuncuya baskı yaparken diğer oyuncular rakibin pas kanallarını kapatıyor. Fatih Terim’in bu ufak dokunuşuyla Galatasaray, rakip sahada 7 kişiyle pres yapma imkanı yakaladı. Sadece pres yapmak yetmiyor aynı zamanda kapılan toplarla rakip yerleşemeden hızlı bir şekilde topu rakip kaleye taşımak gerekiyor. Rakibin eksik kalmasının etkisi büyüktü ama skoru oluşturan en temel sebep Galatasaray’ın bu ikisini birden yapabilmiş olmasıydı.

Galatasaray kazandığı topların haritasına baktığımız zaman bunu daha net bir şekilde görebiliyoruz.

Yine aynı şekilde rakip sahada oynayan 5 oyuncunun hamle sayılarına baktığımız zaman da Galatasaray hücum pres oyunundaki etkisini ve oyuncuların arzusunu görebiliyoruz. Rakamlardan bağımsız Feghouli fiziksel anlamda bu senenin en yüksek seviyesine ulaştı. Sezon başından beri ilk defa ortalama seviyeye yükseldi. Belhanda ve Rodrigues’in rakip sahada 13 serbest top topladı. Bursaspor’un takım olarak rakip sahada sadece 6 sahipsiz top kazandığını düşününce bu verinin ne kadar değerli olduğunu daha net anlıyoruz.

Neden rakip sahadaki sahipsiz toplar bu kadar önemli?

Geçen hafta Nagatomo’nun takımın rakip sahada en fazla sahipsiz top toplayan ismi olduğunu yazmıştım. Bu maç ise bu toplardan birisi gol ile sonuçlandı. Yukarıdaki pozisyonda Harun’un sektirdiği topu Nagatomo erken davranarak aldı. Aşağıdaki görselde göründüğü gibi tek pasla Rodrigues’e attı, gole değerli bir katkıda bulundu.

Hücum Repertuvarı

Galatasaray kapalı rakip savunmayı nasıl aşmaya çalıştı? Bursaspor temel hatası yaptı, daha çok merkeze odaklanarak kanatlarda eksik kaldı. Galatasaray kanatlarda bek ve kanat forvetle oynarken, Bursaspor sadece kanat bek ile karşılık verdi. Bu sayısal eksiklik, Galatasaray’ın topa hükmetmesiyle katlandı. Linnes’in yükselen performansı ve Nagatomo’nun ritmini bulmasıyla bu ikili kanadı domine etti. Linnes ve Nagatomo’nun kanatları domine etmesiyle kanat forvetler daha çok ceza alanına girdi.

Fakat Nagatomo ve Linnes her zaman sayısal üstünlük kuramayacaklar. Dolayısıyla her maç kanatları bu kadar domine eden bir Galatasaray göremeyeceğiz.

Özellikle Belhanda’nın çizgiye yakın oynadığı pozisyonlarda Galatasaray etkili üçgenler kurdu. Bekler çizgiyi, Selçuk-Belhanda ve kanat forvetler ise iç koridoru etkili kullandı. Linnes ve Feghouli’nin uyumunun beni etkilediğini söyleyebilirim.

Dördüncü gole bakacak olursak Belhanda sırtı dönük top alıyor, birden tek hamleyle dönerek Bursaspor orta sahasını set olarak eksiltiyor ve sırtı dönük top isteyen Gomis’e pas atıyor.

Daha son Belhanda iç koridordan rakibin stoperi ile bekinin arasına girerek Gomis’e asisti yapıyor. Belhanda sahada hareketli oynadığı için savunulması gerçekten zor bir oyuncu. Sürekli markajdan kaçıyor, takip edilmesi çok zor. Sadece Belhanda değil bu maç Selçuk da iç koridordan rakibin dengesini bozdu, bir pozisyonda asiste yaklaşsa da topu oyun sahasında tutamadı. Bunları önceki yazılarımda detaylı yazdığım için burada uzatmayacağım.

Feghouli ile Linnes’in uyumundan bahsetmiştim. Bu maç dikkatimi çeken bir pozisyonu paylaşmak istiyorum. Aşağıdaki görselde Linnes rakip beki üzerine çekerek, kaçan Feghuli’nin önüne topu bırakıyor. Bunu zayıf ayağıyla yapması Linnes gibi bu konuda defoları olan bir oyuncu adına önemliydi.

Rodrigues’in Kimlik Değiştirmesi

Rodrigues’in performansının artmasında herkes Fatih Terim’in etkisinden bahsediyor. Fakat Fatih Terim sanki sihirli bir değnekle dokunmuş gibi anlatıyor. Elbette Fatih Terim’in etkisiyle oluyor fakat sihirli bir değnekten ziyade saha içi bir neden-sonuç ilişki dahilinde gerçekleşiyor. Peki Rodrigues’in kimlik değiştirmesinin altında yatan saha içi sebep ne? Rodrigues’i değerlendirirken terimleri doğru kullanmakta fayda var. Bu sıradan bir performans artışından ziyade bir oyun kimliği değişimi. Rodrigues bir çizgi oyuncusunda kanat forvete geçiş aşamasında. Bunun altında yatan iki önemli sebep var.

1- Nagatomo’nun ritmini yakalamış olması

2- Gomis’in sırtı dönük oyunu

Nagatomo bu maç takımının en çok koşan ismi oldu, iki maçtır da 11 km üzeri koşuyor. Fiziksel olarak tam formuna kavuşmadı fakat maç kondisyonu olarak hemen hemen kendini buldu diyebiliriz. Nagatomo’nun kanadı tek başına kullanabilecek seviyede git-gel sayısına ulaşmasıyla, Rodrigues daha çok iç koridoru kullanmaya başladı. Bundan yukarıda bahsetmiştim Nagatomo destek veriyor, sahipsiz topları süpürüyor gerektiğinde bindirme yapıyor. Üstelik bunları defansif görevlerine öncelik vererek yapıyor, oyun bilgisi iyi, pozisyon alma becerisi yüksek, ters kademeye giriyor ve çift ayağını kullandığı için baskı anında top kaybetmiyor.

Fatih Terim’den önce Gomis sırtı dönük oynamıyordu. Gomis’in sırtı dönük oyunu özellikle büyük maçlar için çok değerli. Çünkü topa hakim olamadığınız maçlarda takımı öne çekecek, rahatlatacak bir santrfor oyuncunuz yoksa eksik oynarsınız. Yukarıdaki iki golde Gomis’in etkisi net bir şekilde anlaşıyor. Sırtı dönük aldığı gibi bir de ceza alanında bitiriyor. Yine aynı şekilde ilk golde Feghouli’nin ortasından önce Muslera’nın degajını sırtı dönük aldı, topu sakladı, merkeze sıkışan oyunu kanatlara doğru açtı.

Peki bunun Rodrigues’in oyununa etkisi ne?

Mantığı basit top Rodrigues’in ayağındayken önceden Gomis onun için bir pas istasyonu değildi. Gomis’in bu oyunuyla kafasını kaldırdığı zaman fazladan bir pas alternatifi daha oluyor. Üstelik bu pas alternatifi oyunun merkezinde. Yani Rodrigues’den aldığı topla Rodrigues’i doğrudan ceza alanına sokabilecek bir pas istasyonundan bahsediyoruz. Dolayısıyla top ayağındayken çizgiye gidebiliyordu veya çekip kendisine şu açısı yaratabiliyordu. Gomis’in sırtı dönük oyunu sonrası ise Gomis’i duvar olarak kullanabiliyor ve oyunu doğrudan ceza sahası içerisinde oynuyor.

Peki Galatasaray’ın deplasman performansı neden bu kadar farklı?

İlk neden olarak sürekli vurguladığım topa hakim olamama sorununu görüyorum. Galatasaray deplasmanlarda oyunu rakip sahaya yıkamıyor, daha geride oynuyor. İkinci olarak kadroya yeni isimler eklendi ve bunların çoğu uzun süredir sahaya adımını atmamış isimler. Bu kadronun dengesini bozdu, kadro sürekli değişti. Ritmini bulamamış oyuncular oynadı. Diğer bir sebep ise Belhanda. Belhanda tek başına önemli bir sebep çünkü Galatasaray orta sahasında yaratıcılığı yüksek olan tek isim Belhanda. Bu da Belhanda’yı takımdaki alternatifsiz tek oyuncu yapıyor. Bu başlıkları tek tek açmayı düşünüyordum fakat fazla uzattım dolayısıyla bunların deplasman maçına bırakarak, Serdar Aziz’e ayrı bir parantez açarak yazıyı bitirmek istiyorum.

Yukarıdaki grafik hava topu mücadelelerini gösteriyor. Soldaki sayıları ve sezon ortalamalarını sağdaki ise bunların sahaya dağılışlarını gösteriyor. Gomis’in hattrick’i olmasa Serdar Aziz’in maçın adamı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdim. Serdar, amiyane tabirle rakiplerine sahada dayak attı.

Bursaspor ceza alanında topla buluşamadan maçı tamamladı. Farklı bir bakış açısıyla Galatasaray rakibini ceza alanına katmadı. Bursaspor serbest düşüşle küme potasına yaklaşmaya devam ediyor. Galatasaray ise maç fazlasıyla liderliği aldı ve farklı galibiyetle moral depoladı. Aşağıya yorumlar aracılığıyla düşüncelerinizi yazabilir ve oylamaya katılabilirsiniz.