Liderliği tekrar almak parolasıyla sahaya çıkan Galatasaray ile küme düşme potasından kurtulma mücadelesi veren Antalyaspor karşı karşıya geldi. Sarı kırmızılı ekip ilk yarıda bulduğu Gomis(2) ve Feghouli’nin golleriyle maçı 3-0 kazanmasını bildi.
Galatasaray’ın geçen seneki kadro yapısıyla bu seneki kadro yapısı arasında çok ciddi farklar var. Bu oyunu kimi oyuncular toplu oynarken kimi oyuncular ise topsuz oynuyor. Bu iki özelliği birden yapanlar ise çok özel oyuncular. Ndiaye gibi. Geçen sene sarı kırmızılı ekibin en çok eleştiri aldığı özelliği statik oyunuydu. Sneijder, Podolski ve Bruma gibi durağan oynayan oyuncuların eksik oynattığı takımı ayakta tutmak için diğer oyuncuların eforu yeterli olmuyordu. Takım bu yükü taşıyamıyordu. Bu sene takımı kuran Tudor ise Sneijder, Podolski ve Bruma gibi topu ayağına isteyen, top rakipteyken kaybolan oyuncuları gönderdi ve onların yerini Belhanda, Ndiaye ve Gomis gibi top rakipteyken kaybolmayan sürekli oyunun içinde olan oyuncularla doldurdu. Böylece ortaya hem topa hükmeden hem de top rakipteyken bunaltıcı bir pres gücüyle oynayan Galatasaray’ın temeli atıldı.
Bir ağacın 100 tane meyveyi olgunlaştırabilecek yeterlilikte kaynağı varsa ve siz bu ağaca 150 meyve koyarsanız ağaçtaki meyvelerin hiçbirine kaynak yetmeyecek ve tamamı olgunlaşmadan ham olarak kalacaktır. Yine aynı şekilde kendi yükünü başka oyuncuların üzerine yükleyen oyuncularla oynarsanız bir süre sonra takım bu yükü taşımamaya başlayacaktır.
Galatasaray sezonu erken lige diğer takımlardan hazır girmenin avantajını tamamı fizik gücü yüksek, mücadeleci ve enerjik oyuncularla ikiye katlayarak lige sansasyonel bir giriş yapmıştı. Takımdaki her oyuncu takımla beraber pres yapıyor, topun arkasına geçiyor ve mücadele ediyordu. Bu sayede Galatasaray özellikle ön alan baskısıyla fark yaratıyordu. Daha sonra takıma geç katılan ve takımla birlikte hazırlık kampına katılmamış Feghouli ve Latovlevici’nin kadroya girmesiyle Galatasaray’ın bu etkin gücü içten törpülenmişti.
Nagatomo transferi, sakatlığının da etkisiyle formdan düşen ve git-gel sayısı azalan Mariano’nun yerine Linnes tercihi iki mevki için sorun çözüldü. Fakat hala fiziksel olarak tamamen hazır olmayan Feghouli’nin bu yetersizliğini de bir şekilde çözmek gerekiyordu. Bu maç ilk defa bu problem çözüldü. Fatih Terim’in maç içinde özellikle ilk yarıda sık sık gördüğümüz setleri bu problemi çözdü. Galatasaray belki de sezonun en disiplinli tek devresini oynadı. Feghouli’nin ritimsizliği sorun yaratmaya başlamıştı fakat Fatih Terim top rakipteyken setlerde küçük bir değişiklik yaparak buna çözüm buldu.
Galatasaray’ın ön alan presini yitirmesine sebebin sonradan takıma dahil olan ritimsiz oyuncular olduğunu söylemiştim. Bundan önceki karşılaşmalarda Galatasaray rakiplerini 4-2-3-1 dizilimiyle karşılıyordu. Burada en büyük yük top ayağında olan oyuncuyu karşılayan kanat oyuncularına kalıyordu. Feghouli de burada oynadığı zaman bu konuda yetersiz kalıyordu. Son maçlarda denendiği orta saha pozisyonunda ise maçı tamamlamaya kondisyonu dahi zor yetiyordu. Fatih Terim bu maç top rakipteyken takımını 4-4-2 ve 4-5-1 şeklinde dizdi. Daha çok yukarıda görüldüğü gibi 4-4-2 kullanıldı. Göbekte Donk’un önünde oynayan Belhanda veya Selçuk ikilisinden biri top ayağında olan oyuncuya baskı için öne çıkarken Donk onun yerini doldurdu. Veya Sadece Gomis önde kalarak 4-5-1 şeklinde rakibi karşıladığını gördük. Burada mantık fazlasıyla basit sahayı enlemesine ne kadar çok oyuncuyla doldurursanız rakibin gireceği boşluklar o kadar azalır. Bu da top ayağında olan oyuncuya basmayan Rodrigues ve Feghouli için daha az efor demek.
Normalde oyun sağ taraftan geliştiğinde Feghouli top ayağında olan stopere baskı uygularken Gomis diğer stoperi tutuyordu. Rakibi böyle karşılarsanız kanat oyuncularınız Feghouli veya Rodrigues’in aktif bir şekilde prese katılması gerekir. Çoğu kanat oyuncusu bu istekleri karşılayamadığı için ataklarla 2-3 kişi topun diğer tarafında kalmış olur.
Fatih Terim ise hamle yapmayı daha iyi bilen Selçuk veya Belhanda’dan topa baskı yapmasını istedi. Böylelikle top ayağında olan oyuncuya orta saha oyuncularından biri baskı yapıyor ve arkalarında oynayan Donk öne çıkarak o boşluğu dolduruyor. Bunun bir diğer artısı ise Feghouli ve Rodrigues rakibi karşılamak yerine bölgesindeki oyuncuya gölge markajı yapıyor. Bu şüphesiz daha az efor gerektirir.
Top rakipteyken Feghouli’nin ortaya çıkardığı bu eksiklik Fenerbahçe’de Valbuena sorunun hemen hemen aynısı. Aykut Kocaman çözümü Valbuena’yı yedek bırakarak bulurken Fatih Terim ise çözümü küçük bir değişimle oyuncuyu kaybetmeden buldu. Fatih Terim’in modern futbola uyumlu milli takım arasının ardından kendi adına getirdiği en önemli çözümdür. Fatih Terim’in taktisyenliğini tartışanların şapkasını önüne koyup tekrar düşünmesi gerekir.
İkinci yarı Galatasaray son maçlarda olduğu gibi bu maçta da düşüş yaşadı. Yukarıda grafikte görüldüğü gibi ikili mücadele kazanma oranının 15. dakikadan sonra düşüşe geçmesi bunun en net göstergesi.
Maç öncesi karamsar bir tablo çizmiştim. Galatasaray’ın hücum yönünden kısır bir maç geçirmesini bekliyordum. Fakat bu kadar kötü bir Antalyaspor beklemiyordum. Bu beklentimin en önemli dayanağı ise oyuncu tercihleriydi. Galatasaray’ın başlangıç kadrosunu en geniş tabirlerle topu getirenler ve bitiriciler olarak ikiye ayırsak ilk kategoriye 8 isim yazarken ikinci kategoriye Gomis ve Feghouli’den başkasını yazamayız. Yani bu demek oluyor ki sarı kırmızılı ekibin ceza alanındaki boşluklara koşu yapacak sadece iki oyuncusu var. Bu sayı Yasin ve Tolga’nın eklenmesiyle Sivasspor karşısında dörde çıkmıştı. Dolayısıyla Galatasaray’ın ceza alanında net şut imkanı bulma yani verimlilik açısından vasat bir karşılaşma geçirmesini bekliyordum. Antalyaspor’un ligin en kötü ekiplerinden biri olması ve Galatasaray’ın seken top ve kontratakla golü bulması maçı erken bitirmesini sağladı.
Gelen farka aldanmamak gerek. Galatasaray belki ilk yarı defansif anlamda sezonun en iyi maçını oynamış olabilir fakat ofansif olarak ortalama bir performans sergiledi. Fakat şut haritasında da görüldüğü gibi özellikle en etkili kısımda Gomis ve Feghouli haricinde ceza alanından şut çeken oyuncu yok. Bu iki oyuncu haricinde ceza alanındaki boşlukları sürekli zorlayan oyuncu olmadığını söylemiştim. Bu da -bu kadro için- akıllara şu soruyu getiriyor daha kaliteli ceza alanında boşluk bırakmayan ve Gomis’i etkili tutan bir takım karşısında Galatasaray nasıl verimli olacak? Dolayısıyla Galatasaray’ın ideal kadrosunun bu olmadığını düşünüyorum. Bu sorunu aşmak için Tolga veya Yasin’den birinin takım içerisinde bir yer bulması gerekiyor.
Geçen maç uzun uzun yazmıştım Galatasaray topa hükmetme sorununu hala çözebilmiş değil. Bu maç 45 saniyenin üzerinde sadece 1 kere top tutabildi.
Carrasso için ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Bu maç harikaydı. Forma adaleti bir sonraki maç Muslera’nın yerine onun oynaması gerektiğini söylüyor. Takım arkadaşlarıyla iletişimi üst düzey, bileklerine hakim oyun kurabiliyor. Pas haritasına baktığımız zaman bunları net bir şekilde görebiliyoruz. Gomis’e 20 isabetli pas attı. Fatih Terim’in uzun oyna gibi bir talimat verdiğini düşünüyorum.
Bu Carrasso için önemli bir gelişme olsa da Galatasaray için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Pas kombinasyonlarına baktığımız zaman aralarında en fazla paslaşan ikilinin Gomis ve Carrasso olduğunu görüyoruz. Carrasso, Gomis’e tam 20 isabetli pas attı. Gomis’in en fazla pas aldığı isim 20 pasla Carrasso daha sonra ise 6 pasla Nagatomo geliyor. Bu bize top çıkaramama sorununu işaret ediyor. Galatasaray bu sorunu aşması için sanırım Fernando ve Selçuk’un yan yana oynaması gerekiyor.
İlk yarıda tehlikeli olarak gördüğüm tek hatadan bahsetmek istiyorum. Carrasso duran toptan oyunu başlatıyor, Galatasaray savunması ise pozisyon almış yerleşik bir şekilde bekliyor.
Carrasso topu ceza alanı çizgisine doğru vuruyor, Antalyaspor savunma oyuncunun karşıladığı topa hızlı bir şekilde atağa kalkıyor.
Maicon ve Serdar arasındaki uyuşmazlık neticesinde Maicon pozisyon almak yerine Nagatomo ve Serdar ile birlikte Serdar’ın bölgesine doğru koşu yapan oyuncuyu takip ediyor. Antalyasporlu oyuncuların birden dikine koşmasıyla iki kişi merkezde boş kalıyor. Pozisyonda Maicon’un çevre kontrolü yok, takım arkadaşlarıyla uyumu yok. Bunlar çok temel problemler ve yerleşik savunmanız olsa bile açık alanda Maicon’un yaşayabileceği, yaşadığı sorunları gösteriyor.
Maçın geneline bakarsak Linnes’in biraz daha garantici bir oyunla Maicon ile oynamak için daha uyumlu olduğunu görüyoruz. Yani Linnes-Maicon ikilisi Mariano-Maicon ikilisinden daha garanti duruyor. Mariano ve Maicon’un yaşadığı problemleri önceki yazılarımda uzun uzun anlattığım için burada değinmeyeceğim, arzu eden geçmiş yazılarımdan okuyabilir.
Nagatomo’ya da ayrı bir paragraf açarak fazla uzatmadan yazıyı bitirmek istiyorum. Oynadıkça tempo kazanıyor, daha etkili oluyor. Bu maç 9 pas arası yaptı, 7 tanesi rakip sahada olmak üzere 12 serbest top topladı. Belhanda’yla beraber Nagatomo’nın rakip sahada topladığı serbest top sayısı takımın geri kalanına eşit. Ayroca Donk belki de Galatasaray’a geldiğinden beri en etkili devresini oynadı. Oyundan hiç kopmadı maçın en iyilerinden biriydi.
Galatasaray ilk yarıda defansif disiplin olarak etkileyiciydi. Bugün Fatih Terim’in yıllar içinde kurmak istediği sistemin giriş kısmını gördük. Baskı halinde ve rakibi karşılarken çizdiği setler ile oyuncuları en aktif şekilde kullandı. Galatasaray çok iyi oynamıyor belki ama Fatih Terim her geçen gün takıma ağırlığını koyuyor. Diğer taraftan ise hafta öncesinde lider ile 4. arasındaki altı puanlık fark dörde düştü. Bu Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın şampiyonluk ipine tutunduğunun göstergesi. Haftanın ardından Antalyaspor ise düşme potasının bir üstünde yer aldı. Aşağıya yorumlar aracılığıyla düşüncelerinizi yazabilir ve oylamaya katılabilirsiniz.