Analiz | Fransa 1-0 Peru

2018 Dünya Kupası C Grubunda, Fransa son 16’da… Avustralya’nın ardından Peru’yu da mağlup eden Horozlar altı puanla gruptan çıkmayı garantiledi. 1998 doğumlu Mbappe, attığı golle büyük organizasyonlar tarihinde gol atan en genç oyuncu olurken bu gol Fransa’nın grup liderliğini de perçinledi. Peru ise 36 yıl sonra katıldığı turnuvadan maalesef elendi. Yine de oynadıkları heyecan verici direkt oyunla gönüllerde iz bıraktılar.

Maçı Instat verileriyle teknik olarak değerlendirecek olursak;

ORTALAMA POZİSYONLAR

Fransa – Peru maçının taktiksel açıdan en büyük karşılaşması Fransa’nın sol kanadında yaşanacaktı. Gruptaki ilk maçta Danimarka karşısında oynadığı akıcı oyun ve kaleye direkt inişleriyle akıllarda yer eden Peru, özellikle Advincula ve Carillo’nun hücum ettiği sağ kanatta müthiş bir etkinlik gösteriyordu.

Carillo’nun ilk maç gösterdiği performans oldukça başarılıydı ve onun bu etkinliği Fransa açısından sol koridor savunmasının ne kadar önemli olacağının ispatıydı. Tam da bu sebeple maç öncesi kadrolar açıklandığında Matuidi’nin sol içte oynayacağı gözüküyordu. Öyle de oldu. Ortalama pozisyonlarda da görüldüğü üzere Matuidi savunmada alan kapatarak sol kanat savunmasında Hernandez ve Kante’ye yardımcı oldu.

Bu etkin savunma karşısında Peru da çareyi Carillo ile Flores’in kanat değiştirmesinde aradı, ama yine de Danimarka maçında o etkinliği yakalayamadı. Zira Fransa’da tek fark yaratan savunma performansı Matuidi ve Kante’ye ait değildi.

MÜDAFAA

Fransa, takım boyunu kısa tutarak sahayı diklemesine daralttı. Maçın temposunu her zaman alt seviyede tutmaya çalışan Fransa, maçın bazı anlarında oyunu Peru’ya bıraktı ve kendi sahasında takım olarak Kante’den Giroud’ya kadar aktif bir savunma yaptı.

Matuidi ve Pogba’nın katkıları ama özellikle de Carillo sol kanada geçtiğinde Mbappe’nin kendi ceza sahası çevresine kadar uzanan savunma refleksi, Peru’nun istediği boş alanları da aradığı direkt ve hızlı hücumları da engelledi. Takım olarak maçın ritmini belirleyen ve maç boyu oyunun temposunu yöneten Fransa, yaptığı set hücumları ve seri kontra ataklarla da rakibini zorladı. Karşısında alan vermeyen ve derli toplu ileri çıkıp hep beraber geri dönen bir Fransa bulan Peru; kanatları değiştirmesine, forveti ikilemesine, ikinci yarı risk almasına rağmen aradığını bulamadı.

Kante’nin yine müdafaa anlamında yıldızlaştığı maçta takım arkadaşları da başarılı savunma performanslarının yanında etkili hücumlarıyla da oyunu aldı. Giroud’un ilk 11’de olmasıyla Fransa hem geçiş oyunlarında bağlantı ve istasyon olacak bir pasör hem de set hücumlarında duvar olacak güçlü bir forvetle sahada yer almış oldu. Böylece gerek tempoyu düşürdüğünde takımın ileri çıkması kolaylaştı hem de Dembele, Griezmann, Mbappe gibi üç “akan” forvettense bir sırtı dönük pas istasyonu forvetle daha kontrollü, savunmada boş alana mahal vermeyen bir performans ortaya çıktı.

Peru, Fransa karşısında rakibinden daha çok pas yaptı. Fakat bu, yukarıda bahsettiğim üzere, Fransa’nın oyunu yönlendiriyor oluşundan kaynaklandı. İki takımın hücuma yönelmeyen pasları arasındaki orana baktığımızda, bu hipotezim doğrulanıyor. Peru, Fransa’nın neredeyse iki katı kadar “hücuma yönelik olmayan” pas yapmış. Bildiğimiz ve Avustralya karşısında izlediğimiz Peru performansının aksinde bir durumdan bahsediyoruz. Gareca yönetimindeki Perulular normalde rakibinden bu kadar fazla pas yapmaz, direkt ve hızlı oynayıp doğrudan sonuca yönelir; bu yüzden kendi birinci bölgesinde topla bu denli oynamazdı. Ancak Fransa’nın başarılı total savunması Peru’nun heybesindekilerini çıkarmasına imkan tanımadı.

Fransa’nın kontra ataklarının Peru’nun iki katı olması meramımı anlatıyor sanırım.

Yukarıda Fransa’nın boşluk bırakmayan ve direkt akış hücumlarına alan açmayan total savunmasından bahsederken Mbappe’ye ayrı bir parantez açmıştım. Mbappe’nin olduğu Griezmann da hem maç genelinde alan kapatmasıyla Fransa savunmasına yardım sağladı hem de yaptığı başarılı savunma müdahaleleriyle arkadaşlarının işini kolaylaştırdı. Griezmann’ın faaliyet alanlarını aşağıda görüyorsunuz.

Ancak benzer şeyi Peru kanatları Flores ve Carillo için söylememek haksızlık olur. Onlar da faaliyet haritalarında görüldüğü üzere maç boyunca savunma desteğine hazırdılar.

Burada işaret etmek istediğim nokta çok fazla genç ve bireysel yetenekten mütevellit Fransa kadrosunun, maç planındaa olduğunda disiplinli şekilde nasıl total savunma yapabileceğini göstermek. Bu yüzden bu değerleri önemsiyorum, Fransa’nın turnuvadaki müstakbel maçlarında büyük önemi olduğuna inanıyorum.

İKİNCİ YARI

Maçı izlemiş olanların da gördüğü ve istatistiklerin de söylediği üzere ikinci yarı Fransa’nın hücum yapmak ana planı değildi. Amaçları tempoyu ayarlamak, oyun kurulumunu Peru’ya yıkıp oyunu biraz savunma ağırlıklı kabul etmekti. Gördüğümüz ve sayıların da işaret ettiği bu ikinci yarının en belirgin göstergesi yukarıdaki anahtar pas grafiğidir sanırım. Aynı şekilde Fransa ikinci yarı sadece üç şut çekerken Peru’da bu sayı yedi.

SONUÇ

Fransa, Dünya Kupası’nın favorilerinden biriydi ama yine de ne yapacağı belirsizdi. Şimdilik müthiş bir futbol oynamasalar da ilk maçlarda şaşırtan favorilerin, iki maçta yalnızca bir puan alabilen Arjantin’in durumunu düşündüğümüzde Fransa’nın kuvvetli adımlarla yoluna devam ettiğini söyleyebiliriz.

On yıllar sonra ilk Dünya Kupası macerasında gruptan çıkmayı amaçlayan Peru’ysa biraz da şanssızlığının kurbanı oldu. Belki fikstürleri başka şekilde olsa, örneğin Fransa’yla son maçta karşılaşsalar ya da daha mümkünü Cueva o penaltıyı kaçırmasa ve Danimarka’ya yenilmeseler, onlar için her şey daha farklı olabilirdi… Ama Dünya Kupası böyle bir arena; biraz şans, bolca tecrübe arıyor.