Son zamanlarda Merseyside deplasmanlarında sıkıntı yaşayan Manchester City, Goodison Park’ta Cenk Tosun’lu Everton’a konuk oldu. Ligin ilk yarısında Etihad’daki maçta rakibiyle 1-1 berabere kalan City, bu kez elini çabuk tuttu ve maçı ilk dakikalarda kopardı. Milli maç arasında bu maç ve özellikle devamındaki Liverpool serisi için sakince çalışma fırsatı bulan City, Everton özelinde de rakibine çalıştığını ve buna göre diziliş ve oyunlar seçtiğini göstermiş oldu. City rakibinin savunmasını maçın ilk anından itibaren aralamak için Sane ve Walker’ın çizgide olduğu bir üçlü savunma ile sahaya çıktı. Golü bulduğu 4. dakikaya kadar da konsantre bir hücum çeşitliliği sundu. Özellikle ilk dakikalarda istikrarlı olarak ters çizgideki Sane ve Walker’a uzun verev paslarla oynayan City, Everton savunmasını açılmaya zorlayarak rakip savunmayı ilk dakikadan itibaren genişletti. Sane’nin sol çizgiyle sol half-space alanında hızla gidip geldiği oyunda City, kanatta yerden yaptığı ortalarla maça başladı. Böylece üçlü savunma ve çizgiye basan kanatlarla sahayı açan Manchester ekibi, kanatlardan gerçekleştirdiği seri hücumlarla da Everton savunmasını genişlemek zorunda bıraktı.
Yanı sıra, rakibine karşı önlemler aldığını da gösteren City “santra savunması” ve 3 stoperli oyun planıyla hem 2 forvetle sahaya çıkan Everton’dan geride bir adam fazla avantajını yarattı hem de oyunu kurduğu andan başlayarak çizgiye diktiği kanatlarıyla sahayı enlemesine açtı. Maç başındaki, milli araya rağmen, bu konsantre oyun ve rakibe göre çeşitlendirilmiş planla City’nin öne geçmesi de farkı ikiye çıkarması da uzun sürmedi.
Maç boyunca yine topa sahip olan ve dönem dönem %90 topa sahip olma oranını yakalayan City, bunun yanında sezon genelinde olduğu gibi alternatif hücumları ve “sentez oyunlarıyla” Everton karşısında zorlanmadı. Peki Everton’ın performansından bağımsız olarak City, bu maçı nasıl bu kadar kolay kazandı?
İkinci golün başlangıcında Ederson kale vuruşunu kullanmaya hazırlanıyor. Sane solda.
Sane santra çemberinin içinde demarke vaziyette Ederson’un gönderdiği topu alıyor. Devamında bir çalım, KDB’nin pası ve gol.
Guardiola, City’nin başındaki ilk sezonunda özellikle savunma nosyonu açısından sorunlar yaşamıştı. Kalesinde karşı hücumlardan gelen hızlı gollere engel olamayan City, bu sezon hücum yaparken orta saha ve savunmacılarının sahadaki pozisyon alışlarıyla bu tehlikeyi bertaraf etti. Takım hücum ederken o an aktif olarak hücum görevi bulunmayan futbolcuların aldığı “dublaj pozisyonlarıyla” Guardiola’nın ‘mümkün olan en kısa sürede topun geri kazanılması’ kuralı daha etkin biçimde uygulanır oldu. Böylece topu kaybeder kaybetmez alan daraltan City, topun burdan kaçması ihtimaline karşı ikinci bir hat kurmuş oluyordu.
City hücum için pas yapar ve boşluk ararken aslında aldığı pozisyonlarla savunma da yapıyor.
Bu maçtan yola çıkarak bahsedilebilecek bir başka konu, City’nin topa sahip olma ve pas oyunu dışındaki alternatif planlar üzerinde çalışıyor olması. Ve tabii bunları daha pürüzsüz uygulama konusunda kat ettiği yol. Rakiplerinin karşı hızlı hücumlarını “dublajlı alan savunması” ile bertaraf eden City, kendisi de hızlı hücumlarla gol bulmaya başladı. Devamında rakiplerinin City’ye karşı üretmeye çalıştığı antitezleri, kendi sistemine adapte ederek kurduğu sentez ile hücumuna başka varyasyonlar kattı.
Bunlardan bahis açma sebebim; City’nin Everton karşısında rakibe aldığı santra önlemi, rakibe göre diziliş ve hücum elastikiyeti ile kendisine yöneltilen hızlı karşı atak ve duran top silahını rakiplerine doğrultmuş olması. Zira Everton karşısında City, bunların hepsinden örnekler sunarken belki de bu sayede maçı henüz başında, kolayca kopardı.
Manchester City, topa sürekli sahip olsa da 10 saniyeden kısa süren hücumlar geliştirme üzerine de çalışıyor ve bunun semeresini topluyor. Everton karşısında gelen ikinci gol aslında çalışılmış bir duran top organizasyonu gibiydi. Maç istatistikleri de incelendiğinde City’nin 10 saniyeden kısa süren hızlı hücumlarının diğerlerine oranı dikkat çekiyor. Sürelerine göre City hücumları incelendiğinde City’nin 10 saniyden kısa hücumları ilk sırada yer alıyor. Bu da Guardiola’nın oyununun salt “topa sahip olma” üzerine değil eklentileriyle pas oyunu oynama üzerinde inşa olduğunu gösteriyor. Gol pozisyonu yaratmak için topa sahip oldukları kadar, kendi antitezleri olarak, zihnen ve fiziken yordukları rakiplerini hızlı ataklarla nakavt ediyorlar. Bu sezon, bu da plana dahil.
Deliller
City’nin tüm sezonu hakkında doneler sunan Everton maçından bazı görsel ve istatistikler, yukarıdan anlatılanlara delil teşkil edebilir;
Santra anı
Maç Everton santrasıyla başlarken, rakibine çalışmış City’li oyuncular sahanın sağ alanında konumlanıyor. Rakibin muhtemel açılış oyununa karşı yapılan bu hazırlık, sonucunu veriyor; Everton topu bu bölgeye gönderiyor ve City total savunması, ilk pozisyonu savuşturup topu ele geçiriyor.
Bu ilk pozisyon City’nin maç konsantrasyonu ve maça verdiği önem neticesinde yaptığı hazırlığın yansıması olduğundan önemli.
Devamında henüz ilk dakika içerisinde, sahaya kanat bekleri planıyla çıkan City, orta sahadan ters kanat çizgisinde bulunan oyunculara açtığı uzun ve isabetli toplarla Everton savunmasını esnetme çalışmalarına başlıyor. City ilk iki dakikada bu pasları iki kez gerçekleştirirken gole kadar da oyunu çizgiye kadar açmayı sürdürüyor.
Sahaya üçlü savunmayla çıkma fikri, Everton’ın iki forvetli maç kadrosu kadar, son iki senede City’nin başına dert olan sıkı Everton savunmasını açma ve bozma planından kaynaklanıyor. Walker’ın neredeyse maçın tamamında bulunduğu alan ile rakibi her an tehdit ederken diğer çizgide Leroy Sane ise kanat ve ‘sol fark alanı’ arasında yaptığı geçişlerle Everton savunmasını abondane ediyor.
Yazının başındaki Sane ve Walker’ın saha haritası da bunu gösteriyor.
Manchester City’nin hücumdaki en işler planı, “fark alanı” olarak adlandırdığım ceza sahası içindeki half space alanını kullanmaktan geçiyor. Anahtar pasları bu bölgeye gönderen ve asistleri en çok bu alandan çıkaran City, bu maçta da gole giden aksiyonları bu bölgeden gerçekleştirdi.
City’nin önemli hücumlarının kaydadeğer çoğunluğu ceza sahası içinde kalan half-space bölgesine (fark alanları) yöneliyor.
Sane’nin etkili oyunu ve pozisyonu dışı alandan attığı gol de City için işleri kolaylaştırıyor. Sane’nin attığı golde kağıt üzerinde sol stoper Laporte sol koridorda iken Silva fark alanında ve sol çizgide oynayan Sane, kalenin sağ çaprazında. Bu nasıl oluyor ve bu pozisyonsuz oyun nasıl icra ediliyor? Üçlü savunma, kanat bekli oyun tercihi ve City’nin kontra silahları dışında City’de nasıl oluyor da kimin nerede olduğu belli olmadan her oyuncu herhangi bir yerde bulunarak gol atabiliyor?
City kaleden itibaren ördüğü pas ağlarıyla topu ikinci bölgeye taşıdıktan sonra, gerçekleştirebileceği birçok hücum aksiyonu var. Üstelik bu repertuarı rakiplere karşı değiştirip savunma güvenliğini riske etmeyip farklı varyasyonlarla hücumlar inşa edebiliyor. Bunu yapabilmesinin arkasında, Guardiola’nın uzun çalışmalarıyla meziyetli oyuncularının oyun zekaları dışında üçüncü bölgedeki ‘sınırsızlık’ var. Guardiola’nın oyun sisteminde top sahanın üçüncü bölgesine getirildikten sonra katı sınırlar ve kare alanlar ortadan kalkıyor. Oyuncuların alan açarak, boş alana kayarak, dönerek oynadıkları; saha sınırından bağımsız kendi alanlarını yaratan görece serbest bir oyun oynanıyor. Bu soyut üçüncü bölge oyunu sayesinde rakip, alanları kapatmaya çalışırken başka yerden açık veriyor ve mutlaka orayı görüp çoktan oraya gitmiş City’li bir oyuncu oluyor.
Guardiola’nın takımları, üçüncü bölgeyi diklemesine olduğu kadar enlemesine yeni bir saha gibi görüyor. Onlar için rakibin ceza sahası etrafındaki bu bölge, maçın çoğunu burada geçirdikleri ‘başka bir saha’. Bu alana göre planlar geliştirip sanki oyun sadece bu sınırlı alanda oynuyormuşcasına hücum ediyorlar. Sane’nin attığı golde ceza sahası içinde sağda, Sterling’in ise solda olması böyle açıklanabilir.
Aynı şekilde Manchester City’nin attığı 2.golün çalışılmış olduğunu öngördüğümüzde ve açılış savunmasını düşündüğümüzde, City’nin kendi oyununu geliştirmek kadar rakiplerine de çalıştığı ve rakiplerin City panzehirlerini kendi oyun repertuarına eklemeyi başardığını gösteriyor. Muhtemel her şeyi yapan, kendi antitezini de eklemleyip sentezini yaratan bir oyuncu topluluğundan bahsediyoruz. Şampiyonluğu bu anlayış ve mükemmele yakın icrası getirdi.
Örnekse bu pozisyonda sol altın koridorda paslaşan City’li oyuncular, bulunacakları pozisyonları yaratacakları alanlara göre belirliyor. Kendilerine referans olarak ise half space/altın koridorları alıyorlar.
Çalışılmış setler ve sık tekrarlar sonucunda özgürleşmiş oyuncular, alışkanlıkları ve mental rahatlıkları sayesinde içselleştirdikleri set hücumları üzerine doğaçlayarak kendilerine “olmayan alanlar” açıyorlar. Bunun için de half space koridoru ve ceza sahası içindeki uzantısı “fark alanları”nı kullanarak savunulamaz hücum aksiyonları geliştiriyorlar. Burada temel kural, ikinci bölgeden üçe geçerken sahayı enlemesine çizgilere kadar genişletmek ve üçüncü bölgeye geçildiğinde fark alanını hedefleyerek üç koldan kaleye inmek. Silva ve KDB’nin serbest 8 numaralar olarak bulunduğu altın koridorlardan yönlendirdikleri ataklarda, toplu hücumlarla kaleye akıp özellikle fark alanından çıkan gol paslarıyla öne geçiyorlar. Ya da Everton karşısında olduğu gibi repertuara ek olarak kanatlardan hücum etmeyi hedefliyorlar. Guardiola’nın bu Everton uyarlaması sebebiyle üstteki görselde Silva topu kanatta olacağını düşündüğü Sane’ye gönderiyor. Fakat Sane fark alanı koşu gösterdiği için top boşluğa gidiyor.
Everton karşısında tüm bu genel plan, kontra silahlar ve maça özgü varyasyonları uygulayan City, rakibine oyuna ve son karşılaşmalarında olduğu gibi skora ortak olma imkanı vermeden mağlup etti.
Sonuç
Böylece Manchester City, Merseyside’daki şanssızlığını kırarken hafta içi bir kez daha geleceği şehirde, saha dizilimiyle, Liverpool’un kafasını da karıştırmış oldu. City, Everton karşısında iki senedir türlü sıkıntılar yaşarken bu maçta henüz ilk düdükle böyle bir sıkıntının önüne geçmek için maça ne kadar konsantre hazırlandığını gösterdi ve maçı zorlanmadan kazandı.
City şampiyonluğa bu denli yakınken Premier Lig’de şampiyonluğu nasıl garantilediğini Everton maçından örneklerle açıklamaya gayret ettim. City’e bu sezon seviye atlatan ve şampiyonluğu getiren, kendi oyununu geliştirme ve dikte etmenin yanında oyununa kattığı eklentilerdi. Rakiplerine göre çalışmayı ihmal etmeyen, maç başına özel önlem ve planları ana plana eklemlemeyi başaran City, bunu başardığı için bu sezonun şampiyonu olacak.
City, önümüzdeki cumartesi Etihad’da Manchester United’ı ağırlayacak. Maçı kazanması halinde Premier Lig’in bu sezonki şampiyonu, Manchester City.
Nisanın ilk haftasında, hem de Mourinho karşısında.