Ocak transfer dönemini epey hareketli geçiren Arsenal, Everton’ı ağırladı. 5-1 Arsenal galibiyeti ile biten bol gollü maçı InStat verileriyle analiz etmeye çalışacağız.
Arsenal
Ara transfer döneminde Alexis Sanchez’i ManU’ya, Giroud’yu da Chelsea’ye gönderen Arsenal bu oyuncuların yerini Mkhitaryan ve Aubameyang transferleriyle doldurmayı tercih etti. Haftalar ilerledikçe bu tercihlerin meyvelerini daha net görebileceğimiz gerçeğini bir kenara bırakırsak, işin öngörü kısmında Wenger’i takdir eden taraftayım. Öngörüm; özellikle Mkhitaryan-Alexis takasının verimlilik açısından geçmişteki Eto’o- İbrahimovic takasına benzetmem. Tek fark; bu kez kazançlı çıkacak olan Mourinho olmayacak.
Maça dönecek olursak; ev sahibinin yeni transferlerini ilk 11’de görevlendirdiği, takımın sahaya 4-2-3-1 diziliminde ve bloklarının kompaktlığının oldukça yüksek olduğu biçimde yayıldığını görüyoruz.
Arsenal beklerinin hücumda bu kompakt yapıya uyarak yakın oynaması sahayı enine kullanma ve topa sahiplik yüzdesi açısından olumlu katkı yaptı.
Arsenal’in sezonun genelinde gol yollarında rakibi cepheden delmeyi amaçlayan oyununun ana unsurunu; rakibin orta saha ve savunma blokları arasına Mesut’u kaçırıp onun bitirici oyuncuya servis yapması şeklinde özetleyebiliriz. Bu maçta da genel olarak bunu gördük fakat tek farkı Mesut artık yalnız değil! Mkhitaryan’ın transferi ile birlikte bu sayı artık ikiye yükseldi.
Arsenal’in 4. Golü öncesinde Iwobi’nin blok arkasına sarkan Mkhitaryan’a servisi yukarıda bahsettiğim ana unsuru ve Mkhitaryan’ın katkısını çok iyi gösteren nitelikte.
Pozisyonun devamında bitirici oyuncuya servisi… Dortmund’dan aşinayız elbette ama bu forma ve bu ligde izlemekte büyük keyif:)
Aubameyang-Mkhitaryan ortaklığı konusu üzerindeyken ilk gole değinmeden geçmek olmaz elbette.
Mesut’un servisi sonrası Aubameyang topu sağ kanada Mikhitaryan’a yolluyor, o sırada içeri hareketlenen Ramsey işi bitiriyor. Ben burada Aubameyang’ın topu ezbere Mkhitaryan’a yolladığını düşünüyorum çünkü pozisyon çok hızlı seyrediyor.
Maçın koptuğu ilk 45 dakika hakkındaki genel görüntü; Emirates seyircisinin oldukça keyif aldığı, yüksek top hakimiyetinin yanında tempoyu da yükselterek sık sık pozisyon arayan ve yaptığı baskı sonucunda rakibini sık sık uzun oynamaya iten bir Arsenal izlediğimiz şeklindeydi.
Peki, bu etkili oyunda Everton cephesinin hatalarının ne kadar rolü vardı?
Everton
Deplasman ekibi maç öncesi kadrolar açıklandığında ekrana 2 kere bakmama sebep olan 3-4-3 dizilişiyle sahadaydı. Şaşırtıcı kısım ise BigSam’in Everton’ın başında ilk defa bu dizilimi tecrübe etmesiydi. 3’lü savunma kurgusunu daha önce West Bromwich deplasmanında denedi (3-5-2) ama onun dışındaki hiçbir maçta geride 4’lüden vazgeçmemişti.
İşin acı yanı Allardyce ve ekibinin bu taktik seçimiyle takımlarından ne gibi beklentiler içerisinde olduğunu saha içinde ufak kıvılcımlar dahilinde bile olsa göremememiz oldu.
Dünya üzerinde 3’lü savunma örneklerine baktığımızda göreceğimiz en bariz ortak nokta kompakt orta saha bloku olur. Özellikle göbekte; gerek savunma anlamında, gerekse topa sahipken pas bağlantılarınız babında geçirmez bir yapı sağladığınızda sistemi başarılı şekilde yürütürsünüz. 3’lü savunmanın getirdiği hücumda ve savunmada +1 kişi avantajını bu şekilde sağlamış olursunuz.
Dün izlediğimiz Everton’da ise bu prensiplerin uygulandığını söyleyemiyorum. Birbirinden kopuk orta saha oyuncularının durumunu ortalama pozisyonlarda çok net görebiliyoruz.
Martina ve Kenny’nin bu yapıda oynayabilecek kalitede olmadıkları Koeman döneminin 3’lü oyunlarında da göze çarpıyordu. Savunmadayken göbekteki arkadaşlarına yardımdan ziyade rakip bekleri kovalamaları çizgide kalmalarına sebep oldu. Bunun sonucu ise rakibin merkezden gelme çabasına karşın Schneiderlin ve Gueye’nin bu bölgede nitelikten ziyade sayısal olarak eksik kalmalarına sebep oldu.
Bu ikili, sayısal eksiklikleri sonucu harcadıkları efor nedeniyle sık sık pozisyon hatası da yaptılar.
- bölgeye girerken baskı görmesi gereken Mesut’a en yakın rakibi 3 metre uzaklıkta. Görüldüğü üzere etkili noktalara servis yapabileceği iki opsiyonu mevcut.
Everton savunmasında bir başka göze çarpan nokta ise akan oyunda çok sık kendi ceza sahalarına gömülme durumu yaşadılar. Akan oyunda diye özellikle belirtmemin nedeni topa baskı yapmak yerine alanı koruma güdüsü ile hareket ettiklerini düşünmeleri.
Ceza sahası içinde Niasse hariç bütün Everton’lılar mevcut fakat korumadıkları ve Ramsey tarafından tehdit edilen kocaman bir alan boş bırakılmış.
Ramsey’in 2, Arsenal’in 3. Golü gelirken yine kaleyi cepheden gören tehlikeli bir alan boş bırakılmış vaziyette. Ben bu anı seçili Everton oyuncuları olan Schineiderlin ve Gueye’nin sayısal eksikliğinin en bariz örneği olarak görüyorum. İlk yarı boyunca ne adam ne de alan kapatma işine yetişemediler.
İkinci yarıya stoper Keane’i çıkartıp Davies’i oyuna alarak başlayan Big(!) Sam geride alışıldık 4’lüsüne dönerken takım da skora olmasa bile oyuna ortak oldu. Kuşkusuz skorunda etkisi vardı elbette ama maçın genel istatistiklerinde ilk yarı ile ikinci yarı arasında bariz farklar mevcut.
Orta sahaya +1’in gelmesi ile pas opsiyonları artan deplasman ekibi ikinci yarı topa sahiplik konusunda rakibine üstünlük sağlayabildi. Şüphesiz bunda kazandığı topların artmasının da etkisi vardı.
İlk yarının neredeyse iki katı rakip sahada top kazanan deplasman ekibi kazandığı bu topları yine ilk yarıya nazaran daha çok pozisyona dönüştürdü.
Diğer değişikliklerden bağımsız sadece Davies-Keane değişikliğiyle bu verilerin ortaya çıktığını düşünürsek maç başlangıcında nasıl bir taktiksel facia ile karşı karşıya olduğumuzu anlayabiliriz. Başta da söylediğim gibi ilk yarıda alınan skorunda bu tabloda tartışılmaz bir etkisi var fakat Everton teknik heyetinin başlangıç tercihleri kesinlikle maçın bütün hikayesini oluşturdu.