Liverpool gegenpressi nasıl geliştirdi?

Liverpool geçtiğimiz sezon Şampiyonlar Ligi finaline gelmeden çok evvel Pepjin ‘Pep’ Lijnders, Madrid’deki finalin hazırlıklarını yapıyordu. Henüz Barcelona’yla yarı final maçına çıkılmamış, daha maçlar oynanmamıştı. Ama Klopp’un yardımcısı, final maçı için üst düzey bir hazırlık için kafa yormaya başlamıştı bile. Ajax’ın ya da Tottenham’ın oyun stilini taklit edebilecek bir takımı davet etmeyi düşünüyordu. Eğer Barça’yı elerlerse neyle karşılaşacaklarını tüm takım bilsin istiyordu.

Mekan kararlaştırıldı. Marbella’nın havası Madrid’inkine benzerdi ve kimsenin haberi olmadan oraya bir takım getirmek görece daha kolaydı. “Bir maç ayarlamayı gerçekten çok istedim yoksa takım gerçek bir mücadele hissi olmadan üç hafta geçirmiş olacaktı,” diyor Lijnders. “Madrid’de karşılaşabileceğimiz takımlara benzer takımlarla oynayalım istedim. Plan şuydu; bir takımı gizlice davet edip üç dört gün bizim istediğimiz şekilde çalıştırdıktan sonra onlarla bir hazırlık maçı yapacaktık.”

Liverpool’un 3-0’dan geri gelip finale çıkmasıyla Lijnders’in çalışmalarının önemi de anlaşılacaktı. “Benfica’nın B takımı geldi ve her şey saklı tutuldu,” diyor Lijnders. “Antrenörlerine nasıl oynamaları gerektiğine dair bir sunum yaptık. Tottenham gibi oynamalılardı; onların duran top organizasyonları, onların futbol oynama tarzı, onların savunma organizasyonları… O maçı kapalı kapılar ardında oynadık. Hatta kimse bir şey göremesin diye sahanın çevresine daha yüksek panolar yaptırdık. O maç finalden tam bir hafta önce oynandı ve maçtan önce hepimiz sanki final günüymüş gibi davrandık, tüm hazırlıklarımızı finale çıkıyormuş gibi yaptık.”

O maçta Benfica B takımını 3-0 yenen Liverpool finalde Tottenham’ı 2-0 yenerek Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna ulaşıyordu. Her iki maçta gelen erken gollerin gelişimine baktığınızda benzer bir şablon fark ediyorsunuz. Liverpool orta saha çizgisinde topu kazanıyor, Sadio Mane’ye uzun oynuyor. “Her iki pozisyonda da dönen top oyununu domine edebilmek için takım olarak nasıl pozisyon aldığımızı çok net görebiliyorsunuz. Sonra tüm oyuncuların doğrudan savunma hattının arkasındaki boş alana doğru Sadio’yu aradıklarını da.”

Lijnders’la o hazırlık maçının yapıldığı Melwood antrenman tesislerinde konuşuyoruz. Üstünde Liverpool’un Avrupa şampiyonluklarını gösteren 6 yıldızlı kulüp kazağı. Teknik kadronun günlük çalışma rutinlerini anlatıyor; “Jürgen ekibimizin lideri ve takımın yüzü. Herkesi teşvik eden, bizi harekete geçiren; karakterimizi simgeleyen o. Pete (Peter Krawietz) analizden sorumlu, oyunculara gösterdiğimiz videolardaki her şeyi o hazırlıyor. Ben de antrenmanlardan sorumluyum.

“Hep birlikte takımın hangi noktalarda gelişme göstermesini istediğimize karar veriyoruz ve sonra antrenmanları kurguluyoruz. Oldukça basit; topu mümkün olduğunca çabuk ve rakip kaleye en yakın yerde kapmak üzerine kurulu oyun tarzımızın canlılığının devamlılığını sağlamaya çalışıyoruz. Ve bunu her çalışmamızda tekrar ediyoruz. Teknik kadro olarak oyuncuların daha spontane ve daha yaratıcı olmalarını sağlayacak yollar bulmaya çalışıyoruz.”

Ön alanda rakibi baskıyla karşılamak modern Liverpool takımının kimliği haline geldi. Lijnders modellerini daha da iyileştirmeye çalışıyor ve oyuncuların sistemi içselleştirmesini sağlayacak antrenmanlar tasarlıyor. Mesela antrenmanda şöyle bir kural koyuyor: atılan gol ancak tüm takım rakip yarı sahadaysa sayılacak. “Tamamiyle takımı daha hızlı ileri çıkmaya teşvik etmek ve top kaptırılırsa karşı baskıya hazırlamak için. Kontra-pres (gegenpressing) ancak her an birlikte hareket ediyorsanız mümkündür. İnsanlar Liverpool şunu iyi yapıyor ya da bunu iyi yapıyor diyebilir ama ben her zaman şunu söylüyorum; bizim asıl iyi olduğumuz şey her zaman birlikte hareket ediyor olmamızdır.”

Lijnders bundan başks birçok antrenman şekli olduğunu söylüyor. “Beşe iki rondo antrenmanını ele alalım, ki bunun adı aslında pres rondo’sudur. Bizim oyunumuz sürat ve hareket üzerine kurulu ve sadece beş oyuncuyla, o beş oyuncunun durmaksızın koşması gerekir. Ortadaki iki adamı da ilk 6 pasta topu kapmaya teşvik ediyoruz. Eğer biri araya girmeyi başarırsa ikisi de aynı anda ortadan kurtulur, altı pası geçtiğinde sadece topa müdahele eden ortadan çıkabilir. Tüm bunlar bizim kontra-pres güdümüzü keskinleştirmek için. Rakibin ilk paslarında oyun kurmaya çalıştığı sırada onları bozmaya çalışıyoruz.”

Lijnders antrenmanlara çoğunlukla rondoya benzer başka antrenmanlarla devam ettiklerinden bahsediyor. Mesela üç takımdan ikisi diğerine karşı yarışıyor, ikisinden sonuncusu topu kazanana ve topu kaybeden takımla yer değiştirene kadar. Bu antrenman geçiş oyununu hızlandırıp geliştirmek için. Bir de topu kaybettikten sonra pes edip oldukları yerde kalmamaları için.”

Lijnders bu antrenmanların Liverpool’un kimliğinin şekillenmesine katkısından bahsediyor. “Oyuncuların öncelikle bizim takımımız için kontra-presin önemini anlaması gerekiyor. Bunu hissetmeleri, idrak etmeleri lazım; akıllarıyla değil kalpleriyle. Antrenmana topu koruma fikriyle başlıyorlar ama nihayetinde topu kaybettiklerinde hemen oyuna dönüp topu kapmaya konsantre olmaları gerekiyor. Antrenmanda bir takım topu kaptırdığında beni, Jürgen’i ya da Pete’i bağırırken duyarsınız: “Haydi! Geri al şunu! Durma orda!” Öyle bir bağırırız ki Manchester’dan duyarlar. Oyuncuların bunun niye bu kadar önemli olduğunu anlamaları gerekiyor. İşte bu güç ve bu duygu bizim oyunumuzdur. Çünkü bizim kimliğimiz, tutkumuz. Ve her antrenmanda bunu ortaya çıkarmalıyız. Antrenörlüğü bu yüzden seviyorum; belirli bir davranış biçimini özendirip bazı özel takım çalışmalarıyla grupça benimsenen böyle birçok ortak davranış biçimi yaratabilirsiniz. Ben bunun için yaşıyorum.”

Lijnders antrenmanları tasarlarken çoğunlukla oyunculardan ilham aldığını söylüyor. “Mesela şu beşe iki rondo buna güzel bir örnek. Aslına bakarsanız artık buna Milly’nin rondosu diyoruz, James Milner’dan ilham almıştım çünkü o hep ilk birkaç pasta topa müdahale etmiş olur. Gerçekten çok hızlıydı ve rondo antrenmanındaki odaklanmayı başka bir seviyeye taşıdı. Şöyle düşünüyordum; ‘Herkesin bu yoğunlukta performans göstermesi için nasıl bir kural koymam gerekir? İşte buna cevap ararken ortadaki iki oyuncuya ekstra bir teşvik yaratmak vermek ilk altı pasta topu kapma kuralını buldum. Milly’ye de ‘Bu senin fikrin!’ dedim. Diğer oyuncular da bu antrenmana bayıldı.”

Lijnders rol modellerin gücüne ciddi anlamda inanıyor ve bir kulübün antrenörü ve kaptanının kulübün kimliğini yansıttığını söylüyor. “Takımın kalbi, antrenörün kalbidir. Bu yüzden uzun vadede bakıldığında antrenörün karakteri takımın karakterine dönüşecektir. Bu böyle. Çünkü kendinle verebileceğin örnekten daha güçlü bir silahın yok. Eğer ben disiplinli bir antrenörsem oyuncuları disipline etmeye ihtiyacım yok. Kaptanlarımız Hendo (Jordan Henderson) ve Milly, Virgil (Van Dijk) ile birlikte o kadar disiplinli oyuncular ki takımın geri kalanının disipline edilmeye ihtiyacı yok. Theodore Roosevelt’in bir sözü vardır, şöyle der: ‘İnsanlar ne çok şey bildiğinize bakmaz, ta ki onları ne kadar önemsediğinizi fark edene kadar.’

“Jürgen kadroyu ve teknik kadroyu gerçekten önemsiyor. Oyuncular onun kendilerine ne kadar önem verdiğini hissettiklerinde bizim felsefemizi anlayacak ve özümseyecektir.”

Lijnders’in bahsettiği felsefe futbolu olabilecek en hücumcu şekilde oynamak. “Her zaman kendimize odaklanırız, rakibe karşı topla ama özellikle de topsuz oyunda; 95 dakikayı aşkın süre boyunca oyuna asılan bir tavırla sahada olmalıyız. O yüzden bizim oyun stilimiz antrenmanlarımızın merkez öğesi durumunda. Ama rakibin bize avantaj sağlayabilecek zaaflarına da bakıyorum, açık bırakabilecekleri alanlar ya da lehimize çevirebileceğimiz diğer zayıflıkları gibi. Ben her zaman tüm bu bileşenleri oyuncular farkına varmadan antrenmanlara yedirmeye çalışırım.” Ama şunu da ekliyor; Premier Lig’de oynadıkları rakiplerin %75’i maçtan önce formasyonlarında değişikliğe gidiyorlar.

Liverpool’daki ilk sezonunda Rodgers, Lijnders’i kontra-pres ve Lijnders’in 3-4-3 anlayışı hakkında konuşmak için ara sıra Melwood’a davet ederdi. Lijnders taktik içgörüsüyle Rodgers’ı etkilemiş ve Rodgers’ın A takım teknik ekibine katılma teklifini akademiyle bağlantıda kalma şartıyla kabul etmiş. Lijnders Liverpool’un gençlik akademisinde farklı yaş gruplarından en iyi oyuncuları bir araya getirmişti. Trent Alexander-Arnold da bu havuzdan gelen oyunculardan biriydi.

Lijnders’i A takıma terfi ettirdikten kısa bir süre sonra Rodgers takımdan ayrıldı ama Klopp Lijnders’in A takım antrenörü olarak devam etmesini istedi. Onun Ocak 2018’de Hollanda’nın NEC kulübünde antrenörlük yapmak için ayrıldığını görmek Klopp için üzücüydü. Klopp o kadar üzülmüştü ki hemen Lijnders’e yardımcısı olarak dönme teklifinde bulundu.

“Birlikte birçok şey başarabileceğimize ikna olmuştu,” diyor Lijnders. Bu yüzden Klopp’un teklifini kabul etti ve yarım sezondan sonra takımın üst lige çıkmak için oynadığı play-off mücadelesini kaybetmesinin ardından NEC’den ayrıldı. “Jürgen bir insanın doğrudan kalbine dokunabiliyor. Ne istediğini çok iyi biliyor ve o an onunla telefonda konuşurken içimden bir ses, almak üzere olduğum kararın doğru olduğunu söylüyordu.”

O günden sonra Liverpool çok daha iyi bir noktaya geldi, keskinliğini ve taktik anlamda esnekliğini artırdı. Lijnders Klopp’un bir diğer güçlü yönünden daha bahsediyor; “Sadece birkaç dakika içerisinde bir durumu tamamen başka bir açıdan algılama ve öyle gösterme yeteneğine sahip.” Geçen sezon Barcelona maçından örnek veriyor. “3-0 kaybetmiştik, ama soyunma odasında Jürgen şöyle dedi: ‘Barcelona karşısında bu skordan geri gelebilecek tek takım biziz.’ Bu, takımı yüreklendirdi, tabii o gece sahada oynamamız gereken oyun da bunu destekledi. Zaten oyuncular daha antrenöre doğru yürürken farklı hissediyorlardı.”

Lijnders’in Klopp’la bağı iş ilişkisinin ötesinde. Ara sıra birbirlerinin evine de gidiyorlar ama asıl Melwood’da vakit geçiriyorlar. Sırf Klopp ve Lijnders ayak tenisi oynasınlar diye Melwood binasının hemen yanına cam bir kafes inşa edilmiş. “Tennisle squash karışımı bir şey ve cam duvar sayesinde top sekiyor, böylece sürekli oyunda kalıyor ve oyun hiç durmuyor,” diyor Lijnders. “Saha aslında ikiye ikiye oynamak için dizayn edildi, yani aslında sadece birbirinize karşı oynamıyorsunuz, aynı zamanda kendinize karşı oynuyorsunuz.”

Aslında başta Klopp’un ya da Lijnders’in evlerinden birinin yakınına böyle bir kort yaptırmayı düşünmüşler, o zamanlar evleri yakınmış ama kortun tesislerde olması daha mantıklı gelmiş. “Acayip güzel bir şey. Haftada iki üç kez oynuyoruzdur, bazen daha da fazla.”

Bu röportajın yapıldığı gün ayarladıkları bir ayak tenisi maçı varmış. Bu buluşmadan sonra ve birlikte idare edecekleri antrenmandan birkaç saat önce. “Kafayı boşaltmak için müthiş bir yol,” diyor Lijnders. “Kendinizi tamamen vermeden oynayamazsınız. Oynarken başka hiçbir şey düşünememek bizim için mükemmel bir his. Bazen böyle anlarda bir sorun için çözüm bulduğumuz da oluyor.”

Lijnders’in yaptığı her şeyde hazırlık, kilit önemde. En küçük detayların büyük farklar yaratabileceğini öğrenmiş. Barcelona karşısındaki rövanş mücadelesinde kulüp çalışanlarına mesaj atıp top toplayıcı çocuklara topları ellerinden geldiği kadar çabuk oyuna sokmaları için talimat vermiş. Lijnders’in mesajında şöyle yazıyormuş: “Bu gece onlar farklılık yaratabilir, herkesin tetikte olmasına ihtiyacımız var.”

Maçta sonucu belirleyen dördüncü gol Alexander-Arnold’ın köşe vuruşunu kullanmak için top toplayıcı çocuklardan topu hemen almasının ardından geldi. Finale çıktılar ve Lijnders kaldığı yerden Madrid hazırlıklarına devam etti. Liverpool o 21 saniyede Lijnders’in vakti zamanında ektiklerini biçiyordu. Hasat tamamlanmıştı.

 

Bu yazı çeviri metin olup orijinali the Guardian’da yayımlanmıştır. Orijinalini buradan okuyabilirsiniz.