Kadınlar Şampiyonlar Ligi: Yapbozun tüm parçaları

Bazen yapbozun tüm parçalarının tamamlanması için zaman gerekir. Hele ki o parçalar uzun süre kapalı ve tozlu kutularda tutulmuşsa. Kadın futbolu da bu yolda, seneler boyunca kapatıldığı o tozlu kutuları birer birer parçalamaya devam ediyor ve şu an hiç olmadığı kadar güçlü. Gelişen yayın gelirleri, dolup taşan statlar, çocukların hayallerini süsleyen yeni tarzda kahramanlar… Kadınların ve farklı kimliklerin oyunu ilk efsanelerini ve kendi dönemlerine damga vurmuş ilk ekiplerini çoktan ortaya çıkardı. Ancak arasına yenileri almakta ve yapbozun farklı parçalarını çıkarmakta hâlâ oldukça cömert.

Devler Ligi’nde de kalite kendini iyice göstermeye başladı. Büyük dramalarla dolup taşan geçtiğimiz Şampiyonlar Ligi sezonu, Barcelona’nın Wolfsburg karşısında inanılmaz bir geri dönüşe imza attığı finalle sonuçlanmış ve kupayı Katalan ekibi tarihinde ikinci kez evine götürmüştü.

Uzun yılların ardından ilk kez Fransa temsilcilerinin yarı finalde yer bulamadığı sezonda, şampiyonluğa her sene daha da yaklaşan Chelsea finale birkaç adım uzaktayken Barcelona’yı yarı finalde geçememişti. Wolfsburg ve Arsenal ise unutulmayacak bir tam kapasite Emirates Stadyumu atmosferinde finale çıkacak galibini 119. dakikada belirlemişti.

Gel gör ki bu sezon yine bir şeyler değişti. Oynadığı her dakikaya değer katan iki ekip Wolfsburg ve Arsenal, Avrupa’nın en büyük liginin yeni sezonunda yer almıyor, çünkü elemeleri geçemediler. Aynı şekilde yıldızlarıyla nam salmış iki büyük kulüp Manchester United ve Juventus da grup aşamasına katılmak için oynadıkları maçları kazanamadı.

Avrupa’nın dört bir yanından gelen potansiyelli ekiplerin, yıldızlarla dolu devleri henüz eleme aşamasında devirmesi kadın futbolunun izlediği yol hakkında birçok şey anlatıyor. Wolfsburg ve Arsenal gibi eski şampiyonları tüm sezon en büyük seviyede izleyemeyecek olmak birçok açıdan olumsuz bir durum. Onları eleme oynamaya iten sistem de eleştirilebilir. Ancak oyunun geliştiği ve birçok takımın buna ayak uydurabildiği gerçeği de ortada. Büyük ekipleri bu kadar erken devirebilecek seviyedeki başaltı takımlarının varlığı, daha fazla yatırımın daha çok görünürlük ve başarıyı getirdiğini de kanıtlıyor. Yapbozda pay sahibi olmak isteyen potansiyel parçalarınsa hâlâ şansları olduğunu gösteriyor.

Gruplar

Şampiyonlar Ligi’nin dörder takımlı dört gruptan oluşan ilk aşaması 14 Kasım’daki karşılaşmalarla başlayacak. 16 takımlı turnuvada gruplarını ilk iki sırada bitiren sekiz takım çeyrek finali garantileyecek.

Son şampiyon Barcelona’nın bulunduğu A Grubu ve sekiz kez kupayı kaldıran ekip Lyon’un yer aldığı B Grubu, içinde başka bir büyük favori barındırmaması sebebiyle sürpriz beklenmeyen gruplar olarak öne çıkıyor. Ancak kalan iki grup için aynı durum söz konusu değil.

Bayern Münih ve PSG gibi iki devin yer aldığı C Grubu’nda son zamanların formda ekibi Roma ve Şampiyonlar Ligi’nde yerini kalıcı kılmaya çabalayan Ajax yer alıyor. D Grubu’ysa kupanın doğal adayı Chelsea ve Liga F’te Barcelona’ya bir türlü kafa tutamasa da devler liginde prestijiyle varlık gösteren Real Madrid bulunuyor. Ancak gruptaki en büyük tehlike, elemelerde arka arkaya iki büyük dev Arsenal ve Wolfsburg’u yenen Paris FC olacak. Art arda aldığı şaşalı galibiyetlerle başarısının bir tesadüf olmadığını kanıtlayan ekip bu sefer Chelsea ve Real Madrid’e karşı mücadele edecek.

Son şampiyon Barcelona şimdi daha mı güçlü?

Geride bıraktığımız sezon oynadığı tüm kulvarlarda biri hükmen olmak üzere sadece üç mağlubiyet alan Barcelona, bunu iki kez Ballon d’Or kazanan kaptanları Alexia Putellas’ın yokluğunda başardı. Sezonu Putellas’ın ön çapraz bağ sakatlığıyla açan Katalan ekibi, orta alanda yıldız oyuncunun yokluğunu Manchester City’den rekor bedelle transfer ettiği Keira Walsh’la doldurmuştu.

Devler ligini kazanırken orta üçlüsünü Bonmati, Walsh ve Patri’den oluşturan teknik direktör Jonatan Giraldez, bu sezon Putellas’ın geri dönüşüyle beraber yeni planlar yapmak durumunda kaldı. Yıldız golcüleri Geyse’nin Manchester United’a gitmesiyle o pozisyonda derinliği azalan ekip çareyi 29 yaşındaki Putellas’ı orta sahadan öne çekmekte buldu. Oynadığı pozisyonla iki kez dünyanın en iyisi seçilen bir futbolcunun alışmış olduğu oyunu elinden almak her ne kadar eleştirilen bir durum olsa da, yıldız isim şimdiye kadar yerini çok da yadırgamış gibi gözükmedi. Halihazırda Oshoala gibi deneyimli bir golcüyü de kadrosunda bulunduran Barcelona, bu yeni planla birlikte eskisinden de tehlikeli gözüküyor.

Katalan ekibi sezon eklemesini Manchester United’ın İspanyol beki Ona Batlle ve Hollandalı forvet Esmee Brugts’la yaptı. Gelişen kadroda en büyük eksikse savunmanın solunda yer alan İsveçli oyuncu Frido Rolfö’nün sakatlığıyla geldi. Golcü kanat bekin yokluğunu şimdilik iki tarafta da oynayabilen yetenekli oyuncu Battle dolduruyor.

Chelsea için o sene bu sene mi?

Yakın tarihte Şampiyonlar Ligi zaferinden defalarca kez kıl payı dönen teknik direktör deyince akla belirli bir isim geliyor. Pep Guardiola Manchester’ın mavi yakasıyla senelerdir aradığı Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu sonunda haziranda İstanbul’da tatmıştı. Kadın futbolunda da aynı şekilde akla gelen ilk isim Emma Hayes. İkilinin hikâyeleri çok benzer. Oyuna kattığı her şeyin yanında kendi ligini tıpkı Pep gibi uzun yıllardır sürklase eden Hayes, aynı başarıyı devler liginde bir türlü gösteremedi. Bu sene Manchester City talihini döndürdüğüne göre artık Chelsea’nin de zamanı gelmiş olabilir mi? Hiç imkânsız değil.

İngiliz kulüpleri uzun yıllardır ligin kalitesi ve kadrosuna kattığı uluslararası yıldızlarla hep ön planda olmuştur. İş Avrupa’da kupa kazanmaya geldiğindeyse problem başlar. Tek Avrupa başarısını 2007’de Arsenal’la alan İngilizler, bu sene Arsenal ve Manchester United’ın elemeleri geçememesi nedeniyle devler ligine tek temsilciyle katılıyor. Yani Emma Hayes yönetimindeki Chelsea, ülkenin Avrupa karnesini iyileştirmek için bu seneki tek şansı olacak. 2007’de Londra’nın kırmızı yakası kupayı kaldırırken asistan koçluk yapan Hayes ise deneyimini bu sefer mavi tarafa aktarma peşinde.

Sezona kadrosunda iki büyük eksikle giren Chelsea, yeni alternatifleriyle bu sene de büyük hedef için çabalayacak. Kaptan Magda Eriksson ve Pernille Harder’ın Bayern Münih’e gitmesiyle savunmada ve ön alanda eksilen ekip yıldız oyuncuların yerini genç isimlerle doldurdu.

Kadro derinliği rakiplerine göre yoğun olan takım özellikle savunmada İngiltere milli takımının ilk tercihleri Millie Bright ve Jess Carter’la oldukça emniyette. Buchanan ve Mjelde gibi alternatiflerle de bazı maçlarda kurguyu değiştirmekte oldukça başarılılar. Ön taraftaki genç transferler Nusken, Beever-Jones ve Fishel’sa takıma eskisinden de fazla hareketlilik getirmiş gibi duruyor.

Geçtiğimiz sezonu sahalardan uzak geçiren İngiliz forvet Fran Kirby’nin geri dönüşüyle birlikte takımın genç yıldızı Lauren James’in rotasyonda devamlılığı sağlaması da bu sene Londra ekibini hiç olmadığı kadar güçlü kılıyor. Gol ayağında takımın en güvenilir ismi Sam Kerr ise aynı Hayes gibi artık kupayı kaldırmanın zamanı geldiğini düşünüyor olabilir.

Fransa üç temsilciyle katılıyor

Kadınlar Şampiyonlar Ligi’nin tartışmasız en başarılı ülkesi Fransa, geçtiğimiz sezon uzun yılların ardından ilk kez yarı finalde temsilci bulunduramamıştı. Lyon ve PSG’nin Arsenal ve Chelsea’ye karşı aldığı mağlubiyetler, terazinin İngiliz kulüplerine doğru kaydığı düşüncelerine sebep olmuştu. Ancak bu sezon elemelerden üç takımla çıkan Fransa, “biz buradayız” mesajını rakiplerine verdi.

Şampiyonlar Ligi’nin rekor kazananı Lyon, geçtiğimiz sezonun olumsuz görüntüsünü üzerinden atmış gibi duruyor. Yerel rakipleri PSG’den kadrosuna kattıkları Fransız yıldız Diani’yle birlikte gol yolunda kalitesini artıran ekip, Ada Hegerberg ve Le Sommer gibi deneyimli isimlerle kendini otomatik olarak favorilerden biri kılıyor. Takımla birlikte dokuzuncu şampiyonluğunu arayan efsane kaptan Wendie Renard’ın da hedefinde sadece kupa var.

İki Paris temsilcisinin en deneyimli tarafı PSG, yıldız forvetleri Diani’yi ezeli rakiplerine kaptırdığı için sezona biraz buruk başladı. Ancak İtalya liginin gözde golcüsü Tabita Chawinga transferiyle tekrar alışık oldukları seviyeye çıktıkları söylenebilir. Takımın sezonlar arasında istikrarlı bir çizgide ilerlemediği bariz ancak elemelerde Manchester United’a karşı aldıkları zaferde olduğu gibi deneyimi avantaja çevirmeyi iyi bilen bir kulüp oldukları da bir gerçek.

Elemelerin en gözde takımı Paris FC ise karşılaşacağı takımları şimdiden germiş durumda. Geçen senenin yarı finalist ve finalisti Arsenal ve Wolfsburg’u arka arkaya yenen ekip, bunu elemelerde yapmış olmasına rağmen Şampiyonlar Ligi tarihinin en büyük hikâyelerinden birine adını yazdırmış oldu. Rakibin oyununu bozmaya yönelik planlar kurarak sahaya çıkan takım, son zamanlarda ikinci ve üçüncü bölgelerde baskıyla topu kazanıp goller atmakta ustalaşmış gibi duruyor. Oyunculuk kariyerinde yarı final deneyimi olan koç Sandrine Soubeyrand hücum futbolu oynatmakta kararlı. Gol yerken de oldukça cömert olan ekip için gruplarda Chelsea ve Real Madrid maçları riskli ama seyir zevki oldukça yüksek geçebilir.

İsveç eski günlerine geri dönmek istiyor

Eski şaşalı günlerini mumla arayan İsveç, uzun bir aradan sonra ilk kez gruplara iki temsilcisiyle birden girmeyi başardı. Zamanında uluslararası yıldız transferleriyle gündemden düşmeyen, Avrupa’da şampiyonluk için mücadele veren ve yerel liglerini zirveye taşıyan taraf hep onlardı. Ancak bir süredir durum farklı. Şu sıralar sadece büyük liglere transfer olan oyunculardan oluşan milli takımlarıyla ön plana çıkabiliyorlar.

Şimdiyse İsveç’in Şampiyonlar Ligi’nde iki temsilcisi Rosengard ve Hacken’le grup aşamasında mücadele verecek olması eski günleri yâd etmesi açısından pozitif bir durum. Dünya Kupası’nda oynadıkları çeyrek finalle de dikkat çekmişlerdi. Olası bir grup başarısı bu sene için en büyük hedef olabilir. Özellikle Rosengard için Barcelona’nın ardından A Grubu’nu ikinci sırada tamamlamak takımın ana hedefi olacaktır.

Almanya’nın en büyük şansı Bayern Münih

Son finalist Wolfsburg’un elemeleri geçememesiyle birlikte son yılların yükselen yıldızı Bayern Münih, şampiyonluk için Almanya’nın en büyük umudu haline geldi. Üç eleme turu oynayarak şampiyonaya katılmaya hak kazanan Eintracht Frankfurt ise kendini Barcelona’nın grubunda buldu.

Bavyera ekibi geçtiğimiz sezon yarı finale çok yaklaşmışken Arsenal deplasmanından hüsranla evine dönmüştü. Avrupa Şampiyonası sonrası yaptıkları Georgia Stanway transferiyle seviye atlayan takım sezon sonunda lig şampiyonluğuyla gülmüştü. Bu eylül ayında deneyimli stoper Magda Eriksson’u ve yıldız forvet Pernille Harder’ı kadrosuna katan ekip oldukça özgüvenli. İki kez kupayı kaldırmış yerel rakipleri Wolfsburg olmadan bir devler ligi sezonuna başlamanın avantajı içindeler.

Diğer takımlar

Devler liginin yeni sezonunda kendini burada kalıcı kılmak için çabalayan ekipler ve en büyük arenayı ilk kez deneyimleyen takımlar da mücadele verecek. Çoğu oyuncu içinse gruplarda büyük takımlarla oynayacakları maçlar kariyerleri için önemli şanslar olacak.

Geçtiğimiz sezon elemelerde Arsenal’ı geçemeyen Ajax yine de o karşılaşmalarda kalıcı bir etki bırakmıştı. O eşleşmede Hollandalı orta saha Victoria Pelova öyle etkili olmuştu ki genç yıldız ocak ayında kendini Arsenal’da bulmuş, ardından Dünya Kupası’nda da takımının değişmez parçalarından biri haline gelmişti.

Yine geçtiğimiz sezon Barcelona’yı Olimpiyat Stadı’nda ağırlayan Roma, unutulmaz atmosferde sıkı bir mücadele vermişti. Önümüzdeki günlerde bir benzerini Bayern Münih ve PSG’ye yapmayı deneyecekler.

Arka arkaya ikinci kez Barcelona ve Rosengard’la eşleşen Benfica, büyük arenaya tekrar dönen St. Pölten, deneyimli ekip Glasgow’u eleyerek ilk kez devler ligine çıkan Norveç takımı Bran… Hepsi mücadele için hazır.

Son yıllarda Devler Ligi’nde yer edinmek hiç bu kadar meşakkatli olmamıştı. Bu şansı yakalayan ekipler de elindeki fırsatı mümkün olan en iyi şekilde değerlendirmek isteyecek.