Gary Lineker son yılların en bilinen ve sevilen futbol yorumcularından olsa da bir zamanlar bir Leicester efsanesi, Tottenham yıldızı, Barcelona golcüsü ve İngiltere milli takımının as ismiydi. Bu röportaj yapılırken İngiltere Premier Lig şampiyonu henüz belli olmamış ve eski iki takımı zafer için birbirini kovalıyordu. Ve bu röportajda şimdilerde dillere pelesenk olan, biraz da akıllara acaba Ahmet Çakar gibi yalan eder mi gibi sorular getiren, “Lineker iç çamaşırı giyecekmiş” dedirten tweetinin altında yatanlar konuşuldu.
Ronaldo’nun yarı çıplaklığı ve Lineker’in iç çamaşırı tercihi, Vardy’nin ırkçı tavrı hakkındaki düşüncesi, Twitter sevdası, Leicester’a olan gönül bağı için keyifli okumalar dileriz
Gary Lineker elinde ona vermiş olduğum Cristiano Ronaldo’nun yanık ve parçalı kasları ve beyaz, kısa, yapışık bir iç çamaşırı ile çekilmiş fotoğrafına odaklanmış durumda. Ronaldo beyaz, kısa, yapışık iç çamaşırı giyiyor, Lineker değil – her ne kadar yakında bir Cumartesi gecesi TV’de görecek olsak da yeni tanıştığımız için bu garip olurdu.
Aralık ayında, Gary Lineker – o günlerde ligde lider olan- çok sevdiği eski kulübü Leicester’ın sezonu şampiyon bitirmesi halinde, bir sonraki sezonun ilk Match of the Day programına iç çamaşırlarıyla çıkacağını belirten bir tweet attı.
Lineker o gün tweeti atarken ki düşünceleri için, “O gün kesinlikle bunun gerçekleşme ihtimalinin 0 olduğunu biliyordum. 0 ihtimal” diyordu.
Lineker’in tahmin yetenekkerine darbe vururcasına Nisan ayı geldi ve Leicester sadece ligin zirvesinde yer almakla kalmadı, rakibi ile arasındaki farkı son 5 maç öncesi 7 yaptı. Bunu futbolla ilgilenmeyen insanlar için söyle açıklayabiliriz; Donald Trump’ın başkan olduğunu düşünün. İzlanda başkanı.
Leicester’ın sezon başında küme düşmesine kesin gözüyle bakılırken, şampiyonluk için de 1’e 5000’lik bir oran veriliyordu. Yaz aylarında ise herhangi bir petrol-zengini tarafından satın alınmamış olmasının yanında sadece birkaç yerinde transfer ile birlikte sevilebilecek ve her galibiyetten sonra takımını pizza yemeye götürebilecek bir menajer olan Claudio Ranieri takıma getirildi. Ve hala büyük favoriler sıkıntılarla ligden koparken sadece Lineker’in bir diğer eski takımı Tottenham Hotspur yarışta ve belki de biraz Arsenal onlara şampiyonluk için meydan okuyabilir.
İşte bu yüzden biz şu anda Batı Londra’da Wormwood Scrubs cezaevinin karşısında bir atletizm kulübünde oturuyoruz ve iç çamaşırlı bir adamın fotoğraflarını karıştırıyoruz. Peki Gary, sen bu Ronaldo çamaşırları içinde nasıl görüneceğini düşünüyorsun?
“Vücut olarak taşıyabilirim, sorun yok” diyor ve “Ancak böyle bir model giyeceğimi de sanmıyorum” diye karar veriyor. Peki ne tür bir şey giyersin?
“Açıkçası kendimi öne atmıyorum. Bunun hala gerçekleşmemesi için %50’lik bir şans var.”
Peki tweet yüzünden pişman mı?
“Tabi o zaman biraz eğlenceliydi. Ve eğer başarırlarsa, sezonun ilk (MotD) programına da fazlasıyla ilgi çekecek.”
En iyi reytinglere sahip olabilirsiniz.
“Yada en kötüsü!” diyerek gülüyor ve “Bence bir çok insan kanal değiştirecek. Biraz dehşet verici olacaktır!”
Leicester City bir kişi için ne kadar çok anlam ifade edebiliyorsa, Gary Lineker için de o kadar anlam ifade ediyordur. 7 yaşından itibaren babası ve dedesi ile birlikte her iç saha maçına gitmeye başladı, 1977’de okul sonrası doğrudan kulübe katıldı ve 1985’te Everton’a transfer olana kadar 216 maçta 103 gol kaydetti. 2002’de Tilkiler kendilerini finansal batağın içinde bulduğunda £5m yardımda bulunan konsorsiyumun içinde yer alıyordu. Son birkaç sezon –lige çıkış, lige tutunuş ve bu sezon- muhteşem bir geri dönüm oldu. Şimdi ise şahit olacağımız şey şimdiden takım sporları müsabakaları arasında en sıra dışı olay olarak tanımlandı. Eski İngiltere milli santraforunun bu olayların her anından zevk aldığına şüphe yok. Neredeyse. Yani, biraz. Pek değil.
“Bu acı verici” diyor. “Haftasonu 4 oğlumla birlikte Barcelona’daydım. Üçü Leicester taraftarı ve George, ki Manchester United taraftarıdır, o bile biraz destekliyordu. Kendimizi küçük bir Fas restoranında bulduk, çünkü içinde TV olan tek yer orasıydı. 1-0 öndeydik ve biz kesinlikle cehenneme giriyor gibiydik. Çok iyi bir film veya komedi gibiydi, gerginliğinden izlemesi çok zordu.”
Futbol sahasında asla gergin olmadığını, hatta 1990 Dünya Kupası’nda İngiltere için penaltı atarken bile gerilmediğini iddia eden bu aşırı soğukkanlı adamın bir taraftar olarak çıldırıyor olmasının çok cazip bir yanı vardı.
Leicester’ın zirve yarışındaki en kilit isimlerinden, bu sezon şu ana kadar, İngiltere milli takımı için attığı birkaçı dışında, 21 gol atan futbolcusu Jamie Vardy. Lineker aralarındaki belirgin benzerlikler olduğunu söylüyor : Lineker 20’li yaşların ortasına kadar ülkesi adına forma giyemedi ve Vardy de 28 yaşında milli takıma yeni çağırılıdı. Ayrıca iki futbolcu da başarılarını patlayıcı hızlarına borçlu.
Ancak Lineker kariyerini neredeyse karmaşa yaşamadan geçirmişken, Vardy geçen yaz bir kumarhanede ırkçı hakaretler ederken kameralara yakalandı. Peki Show Racism the Red Card gibi ırkçılık karşıtı grup ve oluşumlara destek veren Lineker, Vardy’nin futbol yeteneklerini anarken bunları nasıl bir çerçeveden görüyor?
“Tabiki” diyor dikkatle, “İnsanlar hata yapar. Aptalca şeyler söyler. O da söyledi ve özür diledi.”
Peki gerçekten ırkçılığı bir hata olarak belirtebilirmisin?
“Bence nasıl söylediğine ve nerede söylediğine bağlıdır,” diyor. “Ancak biliyorum ki futbolcular genellikle hiç ırkçı değiller. Saha içerisindeyken o anın harareti ile, futbolcuların aslında o anlamda söylemek istemeyeceği, ırkçılık veya sadece hakaret etmek için söylediği şeyleri duydum”
Nefes alıyor ve doğru kelimeleri arıyor. “Temel olarak, futbolcular soyunma odasında etraflarına bakıp şöyle düşünmüyor: ‘Bu bir siyahi futbolcu… Bu Japon.’ Bu şekilde düşünmüyorlar. ‘Bu iyi futbolcu, bu yardımcı olabilir, bu pek iyi değil’ diye düşünürler. Kimsenin davranışlarını savunmaya da çalışmıyorum” diye ekliyor, “Ancak birbirinden ayrılması gereken olaylar da var, çünkü bu tutkulu ve duygusal bir spor.”
Tabiki Vardy’nin bu olay gerçekleşirken kumarhanede olmuş olması tartışmayı biraz üstünkörü kılıyor. Lineker büyük resmi işaret ediyor, oyunun bu zehri nasıl ele aldığına: “Show Racism the Red Card, Kick it Out veya herhangi bir şey, herhangi bir yerde, hiçbir yerde, bir çalışma alanında, futbolun ırkçılığı durdurma çabasından daha fazlası yapılmamıştır ve bu büyük bir örnek teşkil etmektedir.”
Elbette karışıklıklar ve futbol nadiren birbirinden ayrılmışlardır. Bu ayın başlarındaki Sunday Times, özel doktor Mark Bonar’ın, içerisinde Chelsea, Arsenal ve Leicester’lı futbolcuların da dahil olduğu 150’den fazla kişilik İngiliz atlet grubunun yasaklı performans arttırıcı maddeler kullandığını iddia ettiğini yayınladı(3 kulüp de iddiaları şiddetle reddetti). Lineker anlayamadığını söylüyor. “Futbol oynayabilirsiniz yada oynamayazsınız,” diyor. “Kondisyonunuzu biraz arttırabilir, uzman değilim ancak, daha iyi pas atmanızı sağlayamaz.” Futbol sprint sporu gibi değil ki, diyor. “Haftadan haftaya oyununuzu oynamalısınız. Sadece tek bir müsabaka için hazırlanmak gibi değil. Ve bu oyun tek bir becerinizi maksimize edip yer alabileceğiniz bir spor da değil. Bu tamamen başka bir şey. Sakin ve yetenekli olmalısınız. Eğer şimdi bunlar yapılıyorsa, ve biz bunları kınıyorsak, yapabildiğimiz tüm gizli testleri ve soruşturmaları yapalım. Bu sizi daha iyi bir futbolcu yapmayacak, bu bisiklet veya atletizm değil.”
Eğer ki sık sık sosyal medya futbolun bazı karmaşıklıklarına sebep oluyorsa, bazılarına çözümünde yardımcı da olabilir. Lineker, Twitter gibi mecaların taraftarlar ile onların idolleştirdiği ancak git gide uzaklaşan futbolcuları tekrar birbirine bağlayabileceğini düşünüyor ve yaratacağı etkiyi şöyle açıklıyor: “Futbolcular ve taraftarlar arasındaki mesafe git gide açılmaya başlamıştı, ancak Twitter onları daha da yaklaştırdı. Taraftarlar şimdi futbolcularla bir çeşit kontak içerisindeler.”
Her zaman Lineker için pek nazik olmadı. Takipçileri onu 1990 Dünya Kupası’nda yaşadığı bir anıyı, kendisinin de kabullendiği maç ortasında sahada hızlı bir tuvalet molası veridiğini hatırlatmaktan asla yorulmadı.
Lineker’in tüm tweetlerini kontrol edin, bir çoğunun (geçen hafta “Yine dişçi koltuğundayım. Diş çekilecek gibi” diye yazmıştı) hemen altında bu anıyı hatırlatan bir şey göreceksiniz (“Dişçi koltuğuna yap” diye ilk cevap geldi.) Yıllar önce sıkıcı olmuştu bile ancak bunu hala devam ettirebildikleri için kondisyonlarını alkışlıyor.
Başlarda Lineker görmezden geldi, bu bir fark yaratmadı. Ardından bunu yapanaları engelleyeceğini çünkü sıkıcı olmaya başladığını söyledi, yine işe yaramadı. “Elbet bir gün, elbet, birileri bunu yapmaktan yorulacak. Bu da benim hatırlanma sebebim olacak değil mi? Mezar taşımda : ’Hadi işe Lineker!’ “
Lineker Twitter sevdasını anlatırken bir yandan oğlu George’ı da katıyor işin içine.
“Aslında oldukça eğlenceli biri” diyor George’ın babası o bilindik gülümsemesi ile. “Bazen onu aramak zorunda kalıyorum,” – bir anda sert bir baba nasıl olur diye göstermek için değişik bir ifadeye bürünerek- “ ‘George! Bundan emin misin!’ Ama o oldukça esprili ve zeki. Hatta tanışsanız biraz da utangaç.”
Gerçekten mi?
“Tabiki. Gerçekten çok sessiz, utangaç bir çocuk. Twitterda farklı bir kişiliği var.”
Bir başka kısa Twitter çatışması sözcükler savaşı futbolcu Joey Barton ile, Lineker’in onu Match of the Day programında eleştirmesi sonucu gerçekleşti. Barton, İngiliz efsane için “kemikler için geniş bir dolap” açabileceğini tweetledi.
“Sadece saçmalıyordu, çünkü öyle bir şey yok,” diyor Lineker. “Bence eğer benim dolabımda kemikler var olmuş olsaydı, bugüne kadar çoktan ortaya çıkarlardı.”
…
Peki hala gol atmanın seksten daha iyi olduğunu düşünüyor mu?
Kafası karışmış gözüküyor: “Hiç bilmiyorum… Yani, karşılaştırılmayacak yönleri var. Ancak bir şey var ki, tekrar ne zaman gol atacağını bilemiyorsun. Aksine sekste ise, büyük bir şans var ki..” tekrar gülmeye başlıyor. Ardından ekliyor : “İlginç bir soruydu. Nereden çıktığını anlamadım.”
Ama daha önce böyle söylemişti değil mi?
“Bir çok futbolcu söyledi. Ben söyledim mi emin değilim.”
Pekala. Bu röportajın garipleştiğinin farkındalığıyla –her ne kadar röportaja Ronaldo’nun yarı çıplak fotoğraflarıyla başlamış olsak da- tekrar futbola dönüyoruz. Yada tam olarak Leicester’a, ki röportaj boyunca ve hatta bittikten sonra bile hakkında konuşmayı bırakamadığı yere.
“İnsanların ‘Sonlara doğru Leicester telaşlanabilir’ demelerine şaşırıyorum,” diyor. “Futbolcu olarak telaşlanmazsın. Ve futbolcuların yüzlerine bakarak söyleyebilirsin ki, bundan zevk alıyorlar, eğleniyorlar.”
Ve bir anda endişesi dışa vuruyor : “Ancak bir anda hızla birkaç maç kaybetseler, özgüven tükenebilir ve ardından işler kötü gidebilir. Böylece bu şekilde devam edemezler, bir anda öne çıkıp, üç maç kala bunu kazanamazlar. İşler böyle yürümüyor!”
Lineker bunun klasik bir spor hikayeniz olmadığını biliyor: önümüzdeki sezonun böyle geçmeyeceği neredeyse kesin gibi; eğer Leicester şimdi kazanamazsa bir daha asla kazanamayabilir. Guardian’da yazdığı gibi: “Spor içerisinde hayatımda bunun gerçekleşmesinden daha fazla bir şey istediğimi sanmıyorum.”
Lineker’in bugüne kadar başardığı Barcelona ile Kupa Galipleri Kupası zaferi, veya Tottenham ile FA Kupası zaferi, veya Dünya Kupası Altın Ayakkabı ödülü’nün bile kendisini MotD programına yarı çıplak çıkartacak kadar anlamlı olmadığını hissetmeye başlıyorsunuz.