Michael Lewis’in Moneyball: Kazanma Sanatı adlı romanından beyaz perdeye uyarlanan Moneyball filmi, 2011 yılında sinema dünyasında büyük yankı uyandırmıştı. Film o yıl Akademi Ödülleri’ne 6 dalda aday oldu. Başrolünü Brad Pitt’in üstlendiği film, Amerikan Beyzbol Ligi’nin mütevazı takımlarından Oakland Athletics’in 2002 yılında kulüp genel menajeri Billy Beane’nin geleneksel yöntemleri kenara iterek uyguladığı matematiksel metotların neticesinde beklentileri aşarak gösterdiği müthiş lig performansını anlatıyordu.
Futbolun diğer takım sporlarına oranla çok daha serbest akışlı bir spor olması ilk anda matematiksel metotların futbolda daha az efektif olacağı hissiyatını oluşturabilir. Bu metotların futbolda işe yarayıp yaramayacağı saatlerce hatta günlerce tartışılabilir ama bu tartışmalara gerek kalmaksızın yakın zamanda iki adam bu konuya son noktayı koyacaklar. Bu adamlar Matthew Benham ve Rasmus Ankersen.
Profesyonel Kumarbazlıktan Kulüp Başkanlığına
Matthew Benham Oxford mezunu bir kumarbaz. En azından İngiliz medyası onu ‘profesyonel kumarbaz’ olarak tanımlıyor. Benham, üniversite sonrası kurduğu matematiksel futbol analiz sistemiyle bahisten büyük paralar kazanmış. Aynı zamanda yatırım fonlarında da şansı yaver gitmiş. Kurduğu analiz sistemini iki büyük bahis danışmanlık sitesi kurarak maddi olarak daha fazla fayda üretir hale getirmiş. İş hayatındaki başarısı onu çocukluğundan beri taraftarı olduğu FC Brentford kulübünü satın almaya kadar götürmüş.
Matthew Benham’ın işleri bir seviye daha yukarı çıkardığı zaman Danimarkalı bir yazar ve eski futbolcu olan Rasmus Ankersen’le tanıştığı gün. Rasmus Ankersen eski bir FC Midtjylland futbolcusu. Aynı zamanda sporda yetenek tespiti ve yeteneğin geliştirilmesi hakkında yazdığı kitapla bir best-seller yazar haline geliyor. Ankersen’in ‘The Gold Mine Effect’ adlı kitabını okuyan Matthew Benham Danimarkalı’yla tanışmak istiyor ve bu ikili bir yemek yiyor. Yemekten konu Benham’ın sahibi olduğu FC Brentford’dan açılıyor ve Ankersen Benham’a League 1’dan Championship’e yükselme ihtimalleri hakkında ne düşündüğünü soruyor. O sırada FC Brentford ligde 3. sırada ve ligin son 3-4 haftası. Ankersen sıradan bir evet-hayır cevabı beklerken Benham’ın cevabı onu şoke ediyor: “Çıkma ihtimalimiz %42,3”. Rasmus Ankersen o anda sıradan bir kulüp başkanıyla aynı masada oturmadığını anlıyor.
Hikayenin devamında Matthew Benham, Ankersen’in önerisi üzerine finansal olarak zor günler yaşayan FC Midtjylland takımını 6,2 milyon £ ödeyerek satın alıyor ve kulübün başına Rasmus Ankersen’i geçiriyor. İkili bugün hem FC Brentford hem de FC Midtjylland için birlikte çalışıyorlar.
Gözlerinize Güvenmeyin
İkilinin her iki kulübe de aşılamaya çalıştıkları motto aynı: “Gözlerinize güvenmeyin”. Kulüplerde uygulanan matematiksel metotları dışarıyla paylaşmaktan doğal olarak fazlasıyla çekiniyorlar ama söyledikleri şey metotlarının onların futbolu ve futbolcuları insan gözünden çok daha güvenilir bir şekilde analiz etmelerini sağladığı. Benham, yaptıklarının futbola farklı ve alışılmadık bir bakış açısı getirmek olduğunu söylüyor ve futbolun muhafazakar bir spor olması nedeniyle bir çok verimsiz alan barındırdığını haliyle bu verimsiz alanlarının analizinin onlara avantaj sağladığına inanıyor.
İkilinin arkasında durduğu bir diğer düşünce ise kulüplerinde paranın asıl karar verici faktör olmaması. FC Brentford ve FC Midtjylland’da asıl karar verici faktör sadece ve sadece sayılar. Devleri aynı silahı kullanarak yenemeyeceklerinin, farklı bir silah kullanmaları gerektiğinin farkındalar.
Tehlike Bölgesi, Duran Toplar ve Transfer Pazarı
Matthew Benham her ne kadar metotlarıyla ilgili her türlü bilgiyi basından saklamaya özen gösterse de bugüne kadar verdiği demeçlerde üç konuyu basınla paylaşmış. Benham’ın onlarca belki de yüzlerce analizinden basınla paylaştıklarından biri tehlike bölgesi tespiti. Premier League’de gollerin %77’si analizlere göre yukarıdaki resimde görülen tehlike bölgesinden atılıyormuş. Benham’ın kulüplerinde bu nedenle antrenmanlarda bu bölgenin savunulmasına çok büyük zaman ayrılıyormuş. Düşününce bugün Avrupa futbolunun en verimli takımı Atletico Madrid’in de en iyi yaptığı şey bu alanı mükemmele yakın bir şekilde savunmak.
Matthew Benham’ın futbol üzerine tespitlerinden bir diğeri ise duran topların inanılmaz bir verimsizlik kaynağı olduğu. Her iki kulüpte de yalnızca duran toplar üzerine çalışan birer yardımcı antrenör bulunduruyorlar. FC Midtjylland geçtiğimiz sezon maç başı 0,88 duran toptan gol ortalaması tutturdu yani neredeyse her maç bir duran top golü attı. FC Brentford ise henüz devam eden sezonda şu ana kadar 16 kere duran toptan gol buldu.
Genç başkanın medyayla paylaştığı bir diğer verimsizlik alanı ise herkesin tahmin edebileceği üzere transfer pazarı. Transfer pazarındaki kalite, takıma uygunluk, ücret üçgenindeki verimsizliğin de fazlasıyla farkındalar.
Rasmus Ankersen, Midtjylland’a transfer edecekleri oyuncuları izlememeyi tercih ediyor. Transfer edecekleri oyuncunun iyi olduğunu zaten analizlerinden bildiğini ve oyuncuyu gidip yerinde izlemenin sadece kafasını karıştıracağını düşünüyor. ‘Gözlerinize güvenmeyin’ mottosunun bir uzantısı bu da aslında. Kulüplerde scoutlar dahi transfer için oyuncu izlemeye gitmiyorlar. Diğer kulüplerden farklı olarak bu projenin kulüplerinde scoutların görevi transfer edilecek futbolcuların psikolojik olarak hazır durumda olup olmadığını tespit etmek.
Her iki kulüpte de futbolculara antrenmanlardan sonra evde çalışmaları için flaş bellek ile taktiksel ev ödevleri veriliyor. Kullanılan özel bilgisayar yazılımı üzerinden futbolcular kendilerine verilen çalışmaları yapıyorlar.
Teknik Direktör Değil Baş Antrenör
Matthew Benham, uyguladıkları modelde geniş yetkili bir teknik direktör yerine başkanlarla ve kulübün diğer analistleriyle uyum içerisinde çalışabilecek bir baş antrenörün daha faydalı olacağına inanıyor. Benham ve Ankersen ikilisi her iki kulüpte de taktik toplantılarına sıklıkla Skype üzerinden katılıyorlar. Bu tipte başkanlarla çalışacak teknik ekibin modelde tek önemli şeyin sayılar olduğunu tam anlamıyla kabullenmesi gerekiyor. Maçların devre arasında dahi teknik ekip soyunma odasına girmeden önce ilk yarıya ilişkin bilgisayar analizleri bir rapor olarak baş antrenörün eline tutuşturuluyor ve devre arası konuşması da bu analizler ve analize dayalı taktiksel önerilerle sınırlı tutuluyor.
Geçtiğimiz sezonun ardından FC Brentford’da Matthew Benham, takımın beklentilerin çok üzerindeki lig sıralaması başarısına rağmen teknik ekibin görevine son vermiş. Sebebi elindeki performans göstergelerinin ligin aslında en iyi 11. takımı olduklarını göstermesi. Aynı şekilde FC Midtjylland’da da tarihindeki ilk Danimarka şampiyonluğuna rağmen teknik heyet puan durumunun gerçeği yansıtmaması sebebiyle uyarılmış çünkü ellerindeki veriler lig ikincisi Kopenhag’ın kendilerinden daha iyi bir takım olduğunu gösteriyormuş. Sayılara güvenmenin uzun vadede kulüplerine çok daha büyük fayda sağlayacağına inanıyorlar.
Hikaye Nasıl Sonlanacak
Filmi izlemiş olanlar resimdeki sahneyi hatırlayacaktır. Matthew Benham’ın hikayesi Billy Beane’nin hikayesine, FC Brentford ve FC Midtjylland hikayeleri Oakland Athletics’in hikayesine benzeyecek mi çok yakında öğreneceğiz.
Rasmus Ankersen ve Matthew Benham her iki kulüpte de sakin ve kararlı adımlar atarak kalıcı başarılar sağlamak istiyorlar. Şimdilik bir League 1 takımı olan FC Brentford’ı Championship’te bir orta sıra takımı haline getirmeyi, FC Midtjylland’a ise tarihindeki ilk Danimarka şampiyonluğunu kazandırmayı başardılar. Bu analitik masalın nasıl biteceğini zaman belirleyecek.
Yazıyı Rasmus Ankersen’in sözleriyle bitirelim: “Felsefemizle yaşamalı, felsefemizle ölmeliyiz.”