Futbolun genç akıllarından biri ile taktikler üzerine

The Athletic’te Raphael Honigstein’in Gladbach’ın 27 yaşındaki genç antrenörü Rene Maric ile yaptığı röportajı sizler için çevirdim. Psikoloji mezunu olan bu genç antrenörün futbol dünyası ve taktikler üzerine söyledikleri oldukça ufuk açıcı.

Borussia Monchengladbach’ın yardımcı antrenörü Rene Maric Alman futbolunun en dikkat çeken ve en genç isimlerinden biri
Antrenörlük kariyerine Avusturya’nın yerel bir takımı olan TSU Hendenberg’de henüz 17 yaşında başlayan Maric aynı zamanda eski amatör futbolcu. Psikoloji mezunu ve Spielverlagerung.de için taktik yazarların başında geliyor.
Modern oyundaki çok ince detayları uzun uzun yazdığı makaleleri okumak kimi zaman zorlayıcı olsa da bu yazılar ona futbol endüstrisinde hayranlık kazandırdı. Thomas Tuchel’in Mainz sonrası scouting raporlarını derledi. Ardından Pep Guardiola ve Jurgen Klopp’un pres mekanizmi üzerine açıklayıcı yazılar yazdı. Brentford ve Midtjylland için oyuncu takibinde bulundu ve bunları raporladı.
Maric, Red Bull Salzburg’un 18 yaş altı hocası Marco Rose ile arkadaşlık kurdu ve Rose 2017 yılında onu yardımcısı yaptı. Birlikte 2018 yılında UEFA Gençlik Ligi’ni kazandılar ve oyuncularını A takım için hazır hale getirdiler. Geçen yazdan beri Maric,Gladbach’ta Rose’un yardımcısı olarak çalışıyor. The Athletic onunla buluştu ve Bundesliga’da gelişen son taktik detayları ve antrenörlük sanatının inceliklerini konuştu.

Tam olarak RB Salzburg’da işe nasıl başladın?

Yüzsüz bir şekilde Marco ile arkadaşlık kurdum. Taktikler ve antrenman hakkında fikir alışverişinde bulunuyorduk. Birkaç kez birkaç saatliğine çok rahat kıyafetlerle buluştuk. İş görüşmesi olarak değil, arkadaşça görüşmeydi bunlar. Bu seviyede, deneyimi biriyle taktikler üzerine konuşmanın havalı olduğunu düşünüyordum. Salzburg’da 18 yaş altı takımının hocası olmak size oyuncu gelişiminde ne kadar değer verildiğini gösteriyor, çok büyük bir şey.
O sırada Marco’nun yardımcısı kulüp içinde başka bir göreve tayin edildi. Marco bana, Salzburg akademisinin başı Ernst Tanner’e kendimi tanıtmamı söyledi. Antrenman teknikleri ve Red Bull’un oyun anlayışı hakkında konuştuk. Zaten 2012-2014 yılları arası Roger Schimidt baştayken onları takip ediyordum. Dışarıdan biriydim ancak takım hakkında analitik geçmişe sahiptim ve işe yararlı birçok bilgiyi de biliyordum. Bir hafta sonra Tanner; beni işe aldıklarını ve kontratımın hazır olduğunu söyledi. Ben de “Güzel” demekle yetindim.

“Analitik geçmiş” derken ne anlatmak istiyorsunuz?

Yardımcı yazarım Marco Henseling öğrenme teorileri alanında uzmandır. Ondan birçok şey öğrendim. Psikoloji okuduğum dönemde ödevlerimi ve sunumlarımı yaparken hep futbol açısından bakmaya çalıştım. Mesela şiddetin önlenmesi konusunda futbolun faydalarını yazdım. Amatör futbolda koçluğa 10 yıl önce başladım ve aynı zamanda Spielverlagerung için yazıyordum. Bu ikisi çok farklı dünyalardı. Düşük seviyede antrenörlük bilgilerinizi deneyimleyebiliyordunuz. Eklemeliyim ki kulüp bana gerçekten yardım etti. Zemin çalışanları benim için sahayı daha fazla alana böldü. Diğer tarafta Spielverlagerung benim için profesyonel futbolda iş buldu. Suudi Arabistan’da scouting, antrenörlük, mentörlük ve taktiksel anlamda sunum yapacaktım. Bu süreçte çok çeşitli şeyler öğrendim ve bu gerçekten çok havalıydı.

Şimdi de sıkça medyaya yansıyan taktiksel analizleri konuşalım. Bir menajerin nasıl taktikler denediği, aslında ne planladığı veya nasıl başarısız olduğu konusunda birçok yazı okuduk. Oyunun doğasındaki dinamikler neler realistik olarak? Saha kenarından bakışınızı öğrenmek istiyorum.

Her zaman söylerim taktik hakkındaki yazılar menajerlerin neyi hedeflemesi veya neyi arzulaması gerektiği ile ilgili olmamalıdır. Sadece saha içinde ne olduğuyla ilgilenmelidir. Mike Tyson’un sözünü bilirsiniz:”Suratının ortasına yumruk yiyinceye kadar herkesin bir planı vardır.”
Aynısı futbol için de geçerli. Nasıl oynayacağınız hakkında kesin bilgilerle sahaya çıkarsınız. Sonrasında rakip tepki verir ve siz de cevabınızı değiştirmek zorunda kalırsınız. Bazen menajer kaynaklı da işlemeyebilir planınız. Kimi zaman örneğin oyuncunuz 4 metrelik bir boşluk bulur ve bu boşluğu değerlendirir. Basitçe fırsatları kullanmalısınız. Oyunun içinde sonsuz kararlar içeren bir düzen vardır. Bunların hepsini koç olarak hepsini oyuncularınıza vermek imkansızdır. Biz onlara öneri veya “çözüm boşlukları” veririz. Onlar bunları alır, değerlendirir ve uygular.
Bu yüzden elit seviye oyunculara koçluk yapmak daha zordur. Yaşam boyu birçok alanda kendinizi geliştirmeli ve çok çalışmalısınız eğer elit seviyede bulunmak istiyorsanız. Oyuncular verdiğiniz direktifleri alır fakat maç günü geldiğinde sahada tamamen farklı olaylar yaşanır. Pep Guardiola’yı teknik ve taktik anlamda özel kılan şey takımıyla iletişim becerisi ve oyuncuların sorunlarına verdiği cevaplardır. Bayern günlerinde, rakiplerinin ne yaptığının önemi yoktu. Birkaç saniye içinde değişiyorlar, adapte oluyorlar ve yeni bir çözüm buluyorlardı. Örneğin birilerinin pas almak için birkaç metre açıldığı senaryolar gibi. Şekiller veya yöntemden ziyade daha çok temel prensiplerle ilgiliydi.

Yani diyorsunuz ki Amerikan Futbolu’ndaki gibi özel bir oyun kitabı bulunmuyor?

Oyuncularınıza rakip takımın neler yapabileceğine dair bazı olasılıkları gösterebilirsiniz. Şöyle olursa böyle yapabilirsiniz gibi. Fakat kimse “Tamam, şimdi 7.setimizi oynuyoruz” diyemez. Belirli pozisyonlardan ve numaralı durumlardan daha fazlasına sahip bir oyun bu. Çalışmadığımız fakat oyuncuların bulduğu çözümlerle kazandığımızda onlardan daha mutlu oluruz. Koçlar için yaratıcı oyunculara sahip olmak harika bir duygu. Bu sonuçla biz de onlardan bir şey öğreniyoruz. Kimi zaman rakip takım ne bekliyorsak onu yapsa da çözümlerimiz saf dışı kalıyor. Tam da burada oyuncularınızın doğru kararı vermesine ihtiyaç duyuyorsunuz.

Bunların hepsi kulağa soyut geliyor?

Aslında değil. Basit bir durumu ele alalım ve topun sizde olduğunu varsayalım. Amacınız nedir? Topu tutarak gol atmak. Bunun için pas opsiyonu yaratmalısınız. Bu opsiyon ideal olarak ileri olmalı. Farklı takımlar farklı şekilde bunu yapabilir fakat temel prensip aynıdır. Takım arkadaşlarınız kendilerini pas alabilecek pozisyona getirmelidir. Eğer uygun değillerse sizin onlara alan açmanız gerekmektedir. Bu iki şeyi temel alarak duruma göre çözüm üretmelisiniz. Bazı takımlar risk alarak olabildiğince çabuk gol yapmak isterken bazıları ise topu ayağında tutmak ister. Fakat aksiyonlar temel olarak hep aynıdır ve antrenmanlarda tekrar edilebilir.

Prensipten kasıt mesela golcünüzün topu almak için geri gelmesi ve arkaya diğer oyuncunuz için alan açması mı?

Evet veya bir oyuncunuzun içeri girip diğer oyuncunuz için genişlik yaratması da olabilir. Bunu hatırlamak kolay olabilir fakat zor olan nokta zamanlamayı oyun akarken ayarlamaktır. Antrenmanlarda yaptığımız da tam olarak bu. Takım seviyesinde iletişim becerilerini, bireysel seviyede karar alma ve uygulama becerilerini geliştirmeye çalışırsınız.

Guardiola’nın oynattığı oyunun en zoru olduğuna katılıyor musunuz?

Teknik direktöre değişir. Pep için Diego Simeone’nin oynattığı oyun en zoru iken Simeone için Pep gibi oynatmak zordur. Fakat takımlar için en zor olan şey sahanın her alanına hakim olan oyun anlayışıdır tıpkı Pep’in istediği gibi. Çok fazla efor ister çünkü her alanı kontrol etmek zorundasınızdır. Defans geçişlerinde çok akıllı olmalısınız. Boşluk yaratmalı, dikine oynamalı ve doğru zamanda oyunun yönünü değiştirebilmelisiniz. Oyuncular için çok fazla talepkar bir oyun tarzı bu.

Jose Mourinho’nın oyuna yaklaşımı daha çekingen midir?

Onun Real Madrid’i kesinlikle çekingen değildi zaten 2012 yılını puan ve gol rekoruyla kapattılar. 2016’da Manchester ile ikinci olması da ayrıca büyük bir başarıydı. Oyununu oyuncularına göre adapte etmeye çalışıyor. Benim gözlemlediğim Tottenham’a gelişinden beri diğer çalıştırdığı takımlara göre biraz farklı oyun oynatıyor. Başlardaki bazı avantajları antrenman teknikleri ve taktik organizasyonlarının geniş bir çevrede kopya edilmiş olmasıydı. Sonuçta bunların hepsini en iyi bilen Mourinho’ydu ve onu geçmeniz için farklı şeyler denemek zorundasınız.

Benzer soruyu farklı yoldan sormama izin verin. Doğru yerleşmeden baskı oyununu oynamak mümkün müdür?

Çok zor. Takımlar artık her alanda daha da iyileşiyor. 20-30 yıl öncesine oranla aradaki fark çok büyük. Oyuncular karar alma, atletizm ve taktik anlamda daha iyi durumdalar. Artık daha erken yaştan itibaren profesyonel futbolcular yetişiyor ve daha fazla maç  yapılıyor. Bu yüzden baskı (pres) olmadan oynamak çok zor. Defansif anlamda da sahaya çok iyi yerleşmelisiniz. Topa baskıyı yüksek seviyede yapmak zorunda değilsiniz. Herkes presi farklı tanımlar fakat defansif aksiyonlarınızda etkili ve işe yarayan bir taktik geliştirmek durumundasınız. Düzenli olarak farklı oyuncularla karşılıyorsunuz bu yüzden basit bir şekilde dizayn etmelisiniz ki anlaşılması kolay olsun. Salzburg ve Gladbah ile savunma çizgimizi çok daha geride çizdiğimiz birçok maç oynadık ancak bunlar da efektif ve organize edilmiş bir şekildeydi. Rakibi çok iyi karşılayıp topla hemen atağa çıktık.Aktif defanstı bu yaptığımız. Ancak topla oynayıp alanı genişleten rakip için öyle görünmüyor.

Fakat ileri bölgede topu kaybederseniz geri kazanmak için daha fazla alana sahip olursunuz?

Burda problem biraz farklı. Elit seviye takımsanız 0-0 skora razı olan başaltı takıma karşı topa sahip olmaktan vazgeçemezsiniz. Kaybetmemekten mutlu olan takıma karşı kazanmak istiyorsanız topa hemen sahip olmalısınız. Tercihen, erkenden.

Bundesliga özellikle son dönemde geçiş hücumlarında ileri bir seviyeye çıktı. Trend, takımları bu yönde kurgulamak mı? Leipzig’de Jullian Nagelsmann ve siz Gladbach’ta pres oyununa topa sahip olma oyununu da eklemiş görünüyorsunuz.

Oyuncular artık daha komple duruma geliyor. Bu sayede takımlar da potansiyellerini maksimum seviyeye çıkarıyor. Eğer başaltı takımsanız ve sadece birkaç kontra atağa uygun ve topa sahip olma oyununa yatkın oyuncunuz varsa bunlarla en iyisini kurgulamamak için aptal olmalısınız. Aynı zamanda elit seviye takımlar da daha fazla topa sahip olma, duran top ve kontra atak için antrenman yapmalı. Durumlar oyun içinde sıkça değişiyor çünkü. Öte yandan puan kaybedebilirsiniz. İşler puan kaybetmeye başladığınızda daha da zorlaşıyor. Son birkaç sezonki maç başı puan ortalamanızı sıkıştırmanız gerekli. Örneğin İngiltere’de geçen yıl 2 maç puan kaybetseniz şampiyonluktan uzaklaşmışsınız demekti. Eğer o 2 maç kontra atak oyunu oynasanız belki kaybettiğiniz o 2 maçı kazanacaktınız. Güçlü olduğunuz yönleri reddetmeden daha çeşitli oyunlar oynamak için daha fazla çalışmalısınız.

Konuk yazar: Nazım Emre Gömleksiz