Dünya Savaşı’nın ortasında, cephede ateşkes ilan eden İngiliz ve Alman askerleri silahlarını bırakarak, savaş alanını futbol sahasına çevirip tarihin en anlamlı maçlarından birine imza attılar. Savaştan tam bir asır sonra Türkiye’de ise insanlar futbol sahasını, savaş sahasına çevirip sonra da “Neden futbolda bu haldeyiz” diye sordular.
Türk futbolunun avrupaya nazaran hala gelişmemesinin, altyapı eksikliğini, türk futbol ekonomisini….
Şimdilik bunları bir kenara bırakın. Ülkemizde futbol adına sadece bu hususlar konuşulmuyor.
Geçtiğimiz yıllarda Fenerbahçe-Galatasaray derbilerinde yaşanan saha içi tatsız olaylar ve ırkçılık tartışmaları ülke sporunun gündemine adeta bomba gibi düşmüştü. Meydana gelen üzücü hadiseler ‘futbolumuz nereye gidiyor?’ sorusunu bir kez daha akıllara düşürdü. Gazete manşetlerindeki “Futbol Terörü” başlığı, son derece doğru bir tespitti. Bu ülke son 30 yılını teröre kurban vermiş, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, sağ-sol tartışmalarını yaşamıştır. Görünen odur ki; bu tartışmaların hiçbirisi insanları futbol kadar birleştirmemiştir. Ne bir şehit cenazesi, ne bir siyasi veya kültürel tartışma, ne de bir Cuma namazı bu kitleyi futbol kadar bağlayıcı ve birleştirici güce sahip değildir.
Futbol o kadar güçlüdür ki bazen iki ülke arasında savaş çıkarır. El Salvador ve Honduras arasındaki gerilim, 14 Temmuz 1969 günü oynanan milli maç ile sıcak çatışmaya döndü ve iki ülke yaklaşık 100 saat süren bir savaşa girdi. Bazense kimsenin durduramadığı savaşı durdurur. 2006 Almanya Dünya Kupası sırasında, milli takımlarını takip edebilmek için, Fildişi Sahilinde 2002 yılından beri devam eden kanlı güney – kuzey iç savaşında ateşkes ilan edilmişti.
Futbol, siyasete yön veren, savaş durduran, milli bir felaketi 90 dakikalığına düşünmememizi sağlayan, savaşan milletleri topun peşinde dostça birleştiren, yaşamın ta kendisi olan bir olgudur.
Futbol savaştırır da barıştırır da…
‘’Futbol ezilen halkların mutluluğudur demiş’’ George Weah. Ezilmiş halk mıyız bilmiyorum ama futbol Türk halkının kesinlikle mutluluğudur.
Zaman zaman gün içindeki en önemli hadisedir futbol. Örneğin bir Galatasaray- Fenerbahçe maçını ele alalım, Derbinin sabahında zaten herkes kafasında 90 dakikayı oynamış olacaktır. Sahaya çıkacak 11, golün atılacağı dakika, rakibe alınacak önlem, oyuncu değişiklikleri… Kimse kafasında oynadığı derbiyi kaybetmez zaten. İstanbul sınırları içinde neredeyse tüm gün, maç konuşulur.Futbol ile ilgilenen herkesin dilindedir bu maç, neler olabilir, hangi skorlar, kimler oynar veya hocaların artıları eksileri, neredeyse tüm gün akılda olanlar bunlardır.Maç başladığı anda ise neredeyse hayat durur. Atılan her gol milyonların sevinmesine ve üzülmesine sebep olacaktır.Aynı şey milli takım için de geçerlidir, hangimiz yarı finale çıktığımız gün maçtan sonra sokaklara dökülmedik ki, her türlü sıkıntı uçtu gitti aklımızdan birkaç saat için.
Bu ülkede futbol sadece futbol değildir, bu ülkede futbol herşeydir.
Bazen gülmemize, bazen üzülmemize, bazen heyecandan kalbimizin hızla atmasına neden olur. Esnafın sabah çayı sohbeti, işçinin çalışma ekipmanıdır,Türkiye’de futbol. Futbolun saati gelince ne ödenecek kredi gelir akla ne yaklaşan kira tarihi. Zengin ve yoksul kesimi aynı anda yerinden fırlatabilecek tek şeydir bu ülkede futbol. Gururlar da, utançlar da futboldan gelir bizde. Bu coğrafyayı topluca güldüren topluca gururlandıran başka bir eylem başka bir durum yoktur futboldan gayri. Derbi günü şehri terk edenleri ve derbiyi kaybetmiş ise ertesi gün işe, okula gelmeyenleri, hatırla. Hangi takımlı olduğunun canı cehenneme. 2000’de sokağa dökülen milyonları hatırla, Levent Özçelik’in ağzından çıkan o kelimeleri unuttun mu yoksa ? ‘’ Haydi oğlum Popescu, haydi oğlum’’ ve sonrasında derinden gelen o ses ‘’ Kupa bizim ‘’
Milyonlarca insanımızın kafa yorduğu, ülkenin enerjisinin çoğunu emen ama uluslararası platforma çıktığında maalesef ortalamayı geçemeyen Türk Futbol’u..
Türkiye’de futbol artık bir spor oyunu olmaktan ziyade kimlikleri şekillendiren, siyasetin müdahale edebildiği bir alan haline gelen ve herkesin iştahını kabartan bir ” endüstriyel meta” haline dönüşmüştür.
Türkiye’de bir iç savaş planınız varsa hiç öyle etnik meselelere, siyasi ve kültürel mevzulara veya teröre itibar etmeyiniz. Futbol huzurunuzda, savaş için sizi beklemektedir.
Futbolumuzun özeti ise;
Olimpiyatlarda centilmenlik hakimdir, bizim futbolumuzda saldırganlık.
Avrupa’da maç bitimi hakem ıslıklanır, ülkemizde ana avrat küfredilir.
Sporcular şampanya eşliğinde madalyalarını alır, futbolumuzda kupalar karanlıkta verilir.
Avrupadaki statlarda seyirciler karışık oturur, futbolumuzda ise arada polis, çevik kuvvet barikatı vardır.
Dünya futbolunda rekabet yaşanır, Bizim futbolumuzda SAVAŞ.