Futbol Endüstri Savaşları | Adidas vs. Nike

marka1

Futbolun en sevdiğimiz yanı takımların içinde bulunduğu yarış durumudur. Tuttuğumuz takımın ilk 11’inden yedek oyuncularına hatta bazen u-21 takımına kadar oyuncularını tanır, biliriz. Kendi taktiğimizi uygular, kendi stratejilerimizle izleriz maçları. Ama hep bir duygu eksiktir ya o maçları izlerken, hani hep bir bit yeniği ararız ya her zaman. İşte futbol endüstrisi o boşluğun ta kendisidir. Çünkü bizler sadece bize tabakta sunulanı görürüz aslında, mutfak aşamasında ne olmuş ne bitmiş pek fark etmeyiz. Fark edilmediği içinde pek önemsemeyiz. Ama aslında sahnenin arkasında inanılmaz savaşlar veriliyordur. Bu endüstrinin en büyük iki savaşçısı ise tabi ki Nike ve Adidas’tır.

Hepimizin çok yakından bildiği iki spor giyim markası Nike ve Adidas aslında futbolun içinde bir rekabetten çok savaş halindedir. Transferlerden tutun takımda ki ilk 11’lere, FIFA seçimlerinden tutun Dünya Kupasına kadar her aşamada kesinlikle müdahale ettikleri bir alan futbol. İnanılmaz bir pasta haline gelen futbolda artık paranın yönetilmesi o kadar zor bir hale geliyor ki bu savaşların olması zaten kaçınılmaz. Her ülke de bu pastadan pay alma çabasında. Zaten son zamanlarda duyduğumuz FIFA yolsuzluk gözaltları ve Sepp Blater’in istifası da bunları kanıtlar nitelikte.

Marka Tarihleri

Gelelim hayranı olduğumuz bu iki markanın aslında sadece sponsor olmakla başlayıp birbirine üstünlük kurmak için savaşa dönüşen hikayesine.

Öncelikle Adidas’a bakacak olursak değişik bir geçmişe sahiptir.1920 lerde Almanya‘nın Herzogenaurach kasabasında yaşayan iki kardeş olan Adolf (Adi) ve Rudolf (Rudi)  Dassler kardeşlerin spor ayakkabı üretme hayalleri ile başlayan bir serüven bu. Kardeşler beraber Dassler Kardeşler Spor Ayakkabı Fabrikasını kurmuştur. İşler bir ara gerçekten rayına oturmuş ve hatta 1936 Berlin Olimpiyatlarında 4 altın madalya kazanan ABD’li atlet Jesse Owens’ın ayaklarında bizim kardeşlerin ayakkabıları olmuştur.

marka2

“Adi Dassler 80 yıldır değişmeyen motifli kramponları elleriyle yaparken”

İki kardeşin başlattığı ayakkabı üretme işinde tabi ki iş ticarete dökülünce iki kardeşin arası açılmış ve Rudi ayrı bir şekilde kendi ayakkabılarını üretmeye başlarken Adi’de kaldığı yerden devam etmiştir. Tabi rivayetlere göre aralarının açılmasında dönemin Nazi davasına bağlı olan Rudi’nin esir alınması ve Adi’nin onu kurtarmak için nüfuzunu kullanmaması da söylenir. Sonunda Rudi nehrin öbür yakasında kendi imalathanesini kurar ve o da kendi ayakkabılarını üretmeye başlar. Hatta öyle ki bu kavga yüzünden kasaba da ikiye bölünür. Adi’den ayakkabı alan Rudi’ye gitmez olur. Sonunda iki kardeş de rekabeti artırır ve Adi 18 Ağustos 1949’da adını “Adidas AG” olarak kaydettirir aynı dönem 13 işçiyle işe başlayan Rudi ise Puma markasını kaydettirir. Dassler kardeşler birbirlerine küs ölürler.

marka3

“Rudi Dassler-Puma”                                 “Adi Dassler-Adidas”

Nike ise klasik bir başarılı Amerikan rüyası  ile kurulmuştur. Bir spor koçunun öğrencileri için daha iyi bir spor ayakkabı arama çabasından doğan ve daha sonrasında Stanford Üniversitesinde eğitim gören Phil Knight tarafından 1972 yılında kurulan spor ayakkabısı markasıdır. Adını yunan mitolojisinde ki zafer tanrıçasından alır. Yunanca telaffuzu ile Nee-Key ve kelime anlamı zafer demektir. Nike’ün ünlü “Swoosh” sembolü ise Carolyn Davidson isimli bir üniversite öğrencisi tarafından 35 dolara çizilmiştir. Fakat bu simgenin olağanüstü başarısı nedeniyle daha sonra kamuoyuna açıklanmayan bir miktarda şirket hissesinin, Carolyn’e verilmesi Nike tarafından açıklanmıştır.

Günümüz Rekabeti

Gelelim günümüzde bu iki markanın son haline. Açıklanan rakamlara göre dünyanın 5 büyük liginde en çok forma satışı Premier Lig takımları için oluyor. Yani pazarın en büyük getirisi öncelikle Premier Lig iken ikinci sırada La Liga ve üçüncü sırada ise Bundesliga var. 2014-2015 yılında toplam 25 marka ile girilen sektörde Nike ilk kez pazar lideri konumuna geldi. Ama bu liderlik sadece 2015 sezonu sonuna kadar devam edecek. Çünkü Manchester United bu sezonla birlikte Nike anlaşmasını sonlandırdı ve Adidas’la anlaştı. Bilindiği gibi en çok forma satışı yapan kulüplerin başında Manu geliyor. Bu savaşın en büyük artılarından biri Manu sponsoru olmak.

Nike’ın yeni eklenecek olan 5 kulüple anlaşması ile 2009-2010 sezonundan beri ilk kez 18 takımlı Adidas’ın önüne 26 takımla geçecek. En iyi 5 ligde ise üçüncü sıra 9 takımla Puma’nın.

Ancak burada ince bir ayrıntı var; her ne kadar Nike 26 takımla önde olsa da Premier Lig’de satılan yüzde 65 lik forma satışı Adidas’a ait. Nike, pazar üstünlüğünü ele geçirmiş olsa da aslında Adidas Avrupa’nın en büyük takımları ile anlaşma politikasını güttüğü için bu sektörde geri kalmıyor. Yani Nike tedarikçi sayısını artırmaya çalışırken Adidas sadece Dünya Kupası ve UEFA şampiyonları gibi en büyüklerle anlaşıyor.

Son olarak geçtiğimiz Dünya Kupası’nın çok enteresan bir tesadüfünden bahsederek aslında bu savaşın ne kadar büyük bir boyutta olduğunu size bırakıyorum. Son Dünya Kupası’nda gruplardan çıkan ilk 16 takımın sponsorluk sayıları şu şekilde gelişti. 5 ülke Nike, 5 ülke Adidas ve 4 ülke Puma. Kalan diğer 2 ülke ise Burrda ve Lotto sponsorluğundaydı.

marka4

Enteresan tesadüfse eşleşmelerde yaşandı. Çünkü 8 maçın hiç birinde aynı sponsorlu iki takım karşı karşıya gelmedi. Yani Nike-Nike ya da Puma-Puma gibi bir eşleşme olmadı.

marka5

İşin garibi, belki de beklenen sonucu olarak ne çeyrek finalde ne de yarı finalde hiçbir sponsor eşleşmesi yaşanmadı. Yine Nike-Adidas eşleşmeleri oldu ve yarı final sonunda kazanan Adidas oldu. Çünkü Finali Arjantin – Almanya oynadı ve iki ülke de Adidas sponsoru idi. 3. ve 4. ise Nike sponsoru olan Brezilya ve Hollanda oldu.

marka6