Futbolun tatile girdiği yaz dönemleri ile beraber, İngiltere’de futbol takımları ve takımların taraftarları için önemli bir dönem başlar. Sezonun bitişi ile beraber Premier League ekipleri gelecek sezon giyecekleri formaları lanse etmeye başlar ve formalarında yer alacak mevcut ya da yeni sezonda yanlarında yer alacak markalar ile beraber düzenledikleri basın toplantıları ile taraftarlarını gelecek sezon için, yeni formalarını almaya teşvik ederler. Bu hem ekonomik yönden markadan gelir elde eden, hem de ekonomik açıdan kulübe yatırım yapan markaların yeni sezon için ilk pazarlama adımıdır.
Üstte yer alan, kısacık bir paragrafa sığdırabildiğim örnek bile, İngiltere özelinde futbol işletme modelinin ve onun en önemli kollarından olan futbolun pazarlama yönünün ayrı bir noktaya ulaştığını gösteriyor.
Konuyu daha net bir örnek ile açıklamak gerekirse;
“X Futbol Takımı” 2014-2015 sezonunu saha içerisinde oynarken, “X Futbol Takımı”nın Pazarlama ya da İş Geliştirme departmanları aynı sezonda, bir sonraki sezon hatta sezonların Sponsorluk / İşbirlik sözleşmelerini gerçekleştirmekte ve reklam ya da PR planlamalarını yapar. Bu kapsamda da forma örneğinde görüldüğü gibi, Premier League’de takımlar sezonun bitişi ile beraber gelecek sezonun formalarını satışa çıkartır ve satılan ürün bazında en önemli gelir kalemlerinden olan forma ürünü kapsamında, kazanç döngülerinin sürekli aynı seviyede kalmasını sağlar.
Ülkemizdeki futbol işletme modeli ile kıyaslama yaptığımızda, en büyük farkımız plansız olmamız ve uzun dönemli projeler hazırlamamamız. İlgili sürece Galatasaray ve Fenerbahçe özelinde bakıldığında, Galatasaray 2014-2015 sezonuna, 4. yıldız sloganı ile çıktı. Bunu başardı, ancak bu strateji ile yola çıkmasına rağmen, bu stratejinin pazarlama planlamasını oluşturamadığından şu an Galatasaray Store’larında iki, üç sezon öncesinin Türk Telekom, Avea logolu formalarını 4. yıldız yapıştırılmış şekilde görebilirsiniz. Bu hem taraftarlarına, hem de son olarak geçen sezon formasında yer alan, Huawei markasına yapılan büyük bir haksızlık, ayrıca genel anlamda da sana destek olan sponsora verilen değerin hangi çizgide olduğunun göstergesidir.
Fenerbahçe özelinde baktığımızda da, geçen sezon basının karşısına “bizim en büyük sponsorumuz taraftarımız” söylemi ile çıkan yönetim, o gün maddi ya da ayni anlamda yanında yer alan tüm sponsorlarına imaj anlamında büyük bir zarar verdi. Bu, pazarlama açısından size gelir yaratan markalar özelinde bir söylem yanlışlığıdır. Bugün Fenerbahçe’de hala formasına ya da stadyumuna sponsor arıyor ancak yeni sezonun başlamasına az bir süre kaldığı için aradığı sponsorda da elde edeceği gelir anlamında pazarlık gücünü kaybediyor.
Her iki örnekte Avrupalı dediğimiz kulüplerimizin günlük iş akışı ile hareket ettiğini, plansız olduklarını ve uzun dönemli işbirliklerinde problem yaşadıklarını net olarak gösteriyor. Büyümek bugünün futbol ekonomisinde yalnızca transfer değil, akıllı iş modelleri ve pazarlama planları ile sağlanıyor.