Fenerbahçe cephesinde teknik direktör değişikliği ile başlayan bir kabuk değiştirme söz konusu. Bir yanda geçen sene Aykut Kocaman’ın Avrupa’daki başarısı ile övünen bir kısım Fenerbahçe taraftarı varken, diğer yanda da özellikle Anadolu takımlarına karşı “B planı” olmaması nedeni ile kontrollü oyunu tercih etmesini eleştiren bir taraftar grubu vardı.
Aykut Kocaman’ın ayrılmasından sonra ise Ersun Yanal bambaşka bir maceraya soyundu; bu takımı daha agresif, daha saldırgan, önde oynayan bir takım yapacağını çeşitli defalar belirtti. Ancak gelinen noktada oynanan altı resmi karşılaşma hemen hemen hiçbir taraftarı tatmin etmedi.
Şu ana kadar Fenerbahçe’nin kalesinde görmüş olduğu toplam 113 şut, durumun vahametini göz önüne seriyor;
Özellikle Arsenal karşısında yokları oynayan Fenerbahçe yeni teknik direktörü için bu haftaki Eskişehir maçı bi anlamda “nefes alma” anlamına geliyordu.
Peki bu kritik karşılaşmada Ersun Yanal ve takımı neler yaptı?
Öncelikle herkesi bir kere daha şaşırtan bir 11 ve diziliş ile sahaya çıktı Fenerbahçe;
Emenike’nin gelişi ile 4-2-3-1 veya 4-3-3 yerine 4-4-2 dizilişi ile saha çıkmaya karar vermiş olmalı. Burada özellikle öğrencisi olan Alper’i ne düşünerek orta dörtlünün soluna koydu düşündürücü. Bir diğer sürpriz de Caner’i sol bekte görmek oldu. Sebebi hocanın Hasan Ali ve Kadlec’ten memnun olmamış olması mı yoksa Caner’in ofansif gücünden yararlanmak isteyip bindirme yapmasını istemesi mi bilemiyorum.
Sonuç Ersun Yanal’ın memnun olacağı bir skor ile bitti. Ancak taraftarın önemli bir kısmı oynanan oyundan memnun değil gibi görünüyor.
Fenerbahçe, Eskişehir karşısında rakamsal olarak neler yaptı?
Genç Kaleci Mert Günok’un aşağıdaki istatistiği belki de bu karşılaşma ile ilgili birçok şeyi anlatmaya yetiyordur;
Özellikle kurtardığı penaltı ile daha önceki kurtarışlarını tekrar akla getirdi;
En azından çok büyük bir rahatlıkla Fenerbahçe kalesinin emin ellerde olduğunu söyleyebiliriz.
Fenerbahçe, toplamda 109.8 km koşmuş. Aslına bakarsanız daha önceki karşılaşmalara göre mesafede bir artış var, ancak karşısında Fenerbahçe’ye yakın koşmuş olan bir Eskişehir takımı da var.
Burada dikkati çeken oyuncu çokça eleştirilen Kuyt oluyor. Kuyt, kariyerine santrafor başlayıp ilerleyen senelerde özellikle Liverpool’da sağ tarafa kaymış bir oyuncu. Ben, takımın fizik ve taktik olarak gelişerek üçüncü bölgeye daha sık gelinmesi durumunda Kuyt’ın daha fazla gol ile tanışacağını, sezon ortalamasının 7-8 olacağını düşünüyorum ki sağ kanatta oynayan bir oyuncu için küçümsenecek bir rakam olmayacaktır.
Eskişehir karşısında da istatistikleri şu şekilde;
Takımdaki esas problemin, sürekli değişen ilk 11’lerin yarattığı uyumsuzluk – Özellikle defans dörtlüsünün- , buna bağlı olarak da sahaya homojen yayılamama olduğunu düşünüyorum. Takım hücumu olarak defans hattının da ileriye kurulması ile takımın üçüncü bölgeye yerleşememesi de ayrı bir sorun. Set hücumu yok, kontra atak oyunu da yok.
Grafikte de gördüğümüz gibi üçüncü bölgeye geçmekte zorlanan bir Fenerbahçe var. İlk maça göre rakip alanda topla oynamada artış olsa da (%46) bu yüzde yeterli değil.
Şu anki mevcut kadroda bölgesi itibari ile kilit isim Alper Potuk. Etkili olduğu bölgede oynamamış olsa da bu karşılaşmada hücum bölgesine 5 pas girişimi ile yetindiğini görüyoruz ki orta alanda Selçuk (3/2) ve Meireles’in (4/3) yetersizliği ile birlikte bu sıkıntılı durumun oluşmasını sağlıyor. Kuyt’ın üçüncü bölgede de en fazla pas yapan oyuncu olduğunu görüyoruz (13/8)
Fenerbahçe’nin kanatları çalışıyor mu? Rakamlara baktığımızda sol kanattan yapılan 6 ortanın 2 sinin isabetli olduğunu görürken sağ kanattan yapılan 10 ortanın hiçbirisinin (!) isabetli olmadığı dikkat çekiyor. Burada yapılan ortaları mı eleştirmek gerek yoksa bu durumu ileride çoğalamama sıkıntısı olarak mı açıklamak lazım bilemiyorum.
Son olarak da kişisel olarak oyuncuların topla oynama süreleri ve pas istatistiklerine bakalım;
Bu tabloda topla en çok oynayan oyuncunun Meireles olduğunu görüyoruz (3’22”). 65 pas yapmış ve %80 başarı oranı yakalamış. Çok yüksek bir oran olduğunu söylemek zor. O bölgedeki bir ön liberonun %90 ların altına düşmemesi gerekiyor.
Daha önce de Alper’in bahsetmiş olduğum etkisizliğini bu tablodan da görebiliyoruz; topla oynama süresi 1’18”, sadece 19 pas yapmış ve %84 başarı ile oynamış.
Bir başka hayal kırıklığı da yeni transfer Emenike; topla oynama süresi 1’38”, 20 pas yapabilmiş ve %70 (!) başarı sağlamış, sıkıntılı.
Emenike’nin bu takıma çok fazla katkı sağlayacağını düşünenlerdenim. Eminim temposu, takımın temposunun da artması ile birlikte artacaktır.
Bu karşılaşma ile ilgili genel bir portre çizmeye çalıştım. Yanal’ın mevcut şartlardan dolayı ne yazık ki çok fazla kredisinin olmadığını düşünüyorum. Ancak Uğur Meleke’nin maç sonu yazısında değindiği ” bu takım 3’lü savunma oynar mı?” konusu ile yazımı bitirmek istiyorum.
Evet Yanal’ın böyle birşey denemesi şu an için çok mümkün görünmüyor olabilir. Ancak bana neden olmasın dedirtti. Özellikle Alves’in bu oyunu biliyor olması ve eldeki mevcut ortasaha oyuncularını daha efektif kullanabilme adına acaba böyle bir değişim yapılabilir mi?
Kaynak:
tr.matchstudy.com