Fabregas futbol hayatının büyük bir kısmında yeni menajeri Jose Mourinho ile ezeli rakip konumundaydı. Mou, Chelsea’yi kazanan takım hüviyetine dönüştürürken Fabregas Arsenal’da kupa kazanmayı dört gözle bekliyordu. 2011’de yuvaya, Barcelona’ya dönen Fabregas, Katalanların 9 puan önünde ligi 100 puanla kazanan bir Mourinho buldu karşısında.
Şimdilerde ise İspanyol yıldız, Mou’nun süper Chelsea’sinin önemli oyuncularından. Geçtiğimiz hafta Sport dergisi kendisiyle bir röportaj gerçekleştirdi. Bu röportajı sizinle paylaşıyoruz;
– Herhangi bir maçta veya sezon boyunca bu takımın bir kupa kazanan ekip olduğunu düşündüğün oldu mu?
Aslında tüm büyük maçlarda. Neredeyse üç günde bir Şampiyonlar Ligi, Capitol One Cup ve Premier Lig’de mücadele ediyorduk ve şimdiye kadar tüm sezon boyunca sadece 3 maç kaybettik. Bu fevkalade bir durum çünkü 50’nin üzerinde maç oynadık. Bu, yüksek seviye futbolu da göz önünde bulundurduğumuzda kolay bir şey değil. Başından beri, iyi bir sezon geçirmek için iyi bir kadroya ve diğer her şeye sahip olduğumuzu biliyordum ama bunu gerçekleştirmek için yine de performans sergilemelisiniz. Sezon boyunca çok istikrarlıydık. Sonunda da başarıya en istikrarlı takım ulaşıyor.
– İspanya’dan Premier Lig’e dönüş senin için çoğunun tahmin ettiği kadar basit miydi?
Arsenal’da 8 sezon boyunca oynadığım lig de olsa yeni bir kulübe geldiğinizde her zaman adapte olmanız gereken şeyler vardır. Kulüp değiştirdiğinizde yeni insanlar, yeni taktikler, yeni menajer olur. Her şey yenidir. Kendinizi kulübünüzün sizden ne beklediğine, ne istediğine adapte etmelisinizdir. Bunun dışında her zaman kendi oyunumu oynamaya, doğal ve etkili olmaya çalıştım.
– İlk 4 maçında yaptığın 6 asist gösteriyor ki adapte olman çok uzun sürmedi.
Sadece kendi futbolumu oynamaya çalıştım. Şanslıyım ki menajer bana inandı ve kendi oynumu oynamama izin verdi – bu her zaman önemlidir. Tabii ki saha içinde belirli şeyler yapmamı da istiyor ama bunun dışında özellikle top bizdeyken özgür olabiliyor ve oyunun nasıl oynanması gerektiğini düşünüyorsam öyle oynayabiliyorum.
– Chelsea’ye gelirken Mou ile çalışmanın nasıl bir şey olduğuyla ilgili herhangi bir beklentin var mıydı?
Kendi düşüncelerim vardı ama bir şeyler beklediğiniz ya da çok iyi tanımadığınız biriyle çalışana kadar her zaman neler olacağı konusunda meraklı olursunuz. Şimdiye kadar her şey yolunda. Çok şey öğreniyorum. Uzun zamandır hissetmediğim şeyleri hissettiriyor. Kendimi önemli hissediyorum ki bu da benim için çok önemli bir şey.
– Onun yönetim şekliyle ilgili seni şaşırtan herhangi bir şey oldu mu?
Hayır. Oyuncuları için savaştığını, onları sonuna kadar desteklediğini biliyorum. Çok talepkar, her gün en iyi olmanızı istiyor ki bu da benim istediğim şey: her zaman en iyi olduğunuzu hissettiren bir menajer. Onunla aynı zamanda en üst seviyede olmanız gerektiğini biliyorsunuz. Aksi takdirde oynayamazsınız. Bu, tüm kadro için iyi bir şey çünkü iyi yarışıyorsanız size de şans verileceğini biliyorsunuz. Çok adil bir yaklaşım. Sezon boyunca takıma verdiği motivasyon hiç kolay değil. Bazen kazandığınızda veya kaybettiğinizde bu size çok fazla güven verebilir veya yeterli seviyede güven vermez. Ama o, her zaman dengeyi iyi sağlıyor ve her zaman kazanmak istiyor.
– Chelsea ve oynadığın diğer takımlarda gördüğün kadarıyla, sahada oyuncuların tutumu menajerin yaklaşımını ne kadar yansıtıyor?
Her zaman menajerin büyük fark yarattığını söylemişimdir. Bunun bir çok örneği var. Tıpkı Diego Simeone’li Atletico Madrid gibi. Ondan önce nasıllardı ve şimdi nasıllar bir karşılaştırın. Mou ile de bu aynı şekilde. Real Madrid’e gitti, ligi 100 puanla tamamladılar. Şimdi İngiltere’ye döndü ve Chelsea’nin 5 yıldır kazanamadığı Premier Lig’i kazandı. Bu yüzden benim için menajer çok önemli. Çünkü tecrübelerimden de biliyorum ki bir oyuncu menajerine inanamıyorsa bu iş olmaz. Bu zor bir iş çünkü oyuncularınızı ne söylediğinize,ne yaptınığıza ve nasıl oynamanız gerektiğine inandırmalısınız. Oyuncularınız inanmıyorsa siz istediğiniz kadar uğraşın bu iş olmaz. Bence Mou da bu konuda inanılmaz, çok iyi.
– Chelsea sezona sansasyonel bir form grafiğiyle başladı ancak sezon ilerledikçe biraz yavaşladı. Bu formu gelecek sezon yakalamak için çıkarılabilecek dersler var mı?
Bizim başlarda oynadığımız gibi oynamak zorunda değilsiniz. Biz bunu gösterdik. Baktığınızda yapabileceğimiz kadar iyi performans gösteremediğimizi söyleyebileceğiniz tek maç Şampiyonlar Ligi’nden elendiğimiz Paris Saint Germain maçının ikinci yarısı. Paris’deki ilk maçta bence sağlam bir maç çıkardık ve beraberlik bizim için iyi bir sonuçtu. Ama şu doğru ki ikinci maçın ikinci yarısında PSG 10 kişiyken oyuna daha farklı yaklaşmalıydık. Daha iyi oynamalıydık. Bunun dışında 4-2’lik Bradford maçını söyleyebilirsiniz. Bir çok oyuncu dinlendirilmişti ve bazıları da yedek kulübesindeydi. Çok fazla rotasyon vardı o yüzden o maçı çok da fazla büyütmüyorum çünkü bu tarz şeyler özellikle İngiliz futbolunda olabiliyor.
– O zaman Chelsea’nin sezon ilerledikçe daha iyi sonuçlar aldığına katılmıyorsun?
Ligde neredeyse her maçı kazandık. Bu ligin ikinci yarısında da böyleydi. Bu daha iyi ya da daha kötü yaptık, bilemiyorum. Ama istediğimiz sonucu almak adına,kazanmak için oynayarak yaptık. Belki başlardaki kadar etkili ve özgür şekilde oynayamadık ama sonuç aldık. Bu yüzden insanlar ligin ilk yarısında oynadığımız kadar iyi oynayamadığımızı söylediğinde şaşırıyorum çünkü ligi bizim gibi bir puan grafiğiyle kazandığınzda ve sadece iki maç kaybettiğinizde, bu biraz fazla. (gülüyor.)
– Arsenal’ın 2003-2004 yenilmez sezonunun üyeleri her maça sarsılmaz bir inançla çıktıklarını söyledi. Chelsea’de bu sezon benzer bir his var mıydı?
Dürüst olmak gerekirse, sahip olduğum his herkesi yenebileceğimizdi. Maçlardan önce böyle hissediyordum. Tottenham’a ve Newcastle’a kaybettik ama oralar sezon boyunca gidilecek iki zor deplasman. Tottenham maçı her şey biraz çılgınken, Christmas dönemine denk geldi. Çok fazla maç vardı ve rotasyon gerekliydi. Bu yüzden, böyle şeyler olabilir. Bir maç bile yenilmeden Şampiyonlar Ligi’nden elendik. İyi bir sezon geçirdik diyebilirim. Takımdaki güven oldukça yüksekti.
– Şampiyonlar Ligi’nden elenmek senin için sezonun en zor anı mıydı?
Kesinlikle. Elendiğimiz için çok büyük hayalkırıklığı yaşıyorduk ama bu tür şeyler olabiliyor. Sonuçta Paris Saint Germain’e elendik. Onlar da büyük yatırımlar yaptılar ve muhteşem oyunculara sahipler. Sonuçta bu oldu ve sezona dair kafamdaki tek negatif şeyin bu olduğunu söyleyebilirim.
– Emirates’e Chelsea oyuncusu olarak dönmek nasıl bir şeydi? Tribünlerin bazı bölümlerinden gelen yuhalamalar seni şaşırttı mı?
Başlarda biraz vardı ama sonunda ben oyundan alındığımda her şey güzedi. Bunu normal bir günmüş gibi yaşamaya ve kendi oyunumu oynamaya çalıştım. Bu, zor bir şey tabii ki orada uzun yıllar oynadım. Anılar aklınıza geliyor ama profesyonel olmalı ve takımınız için 3 puanı almalısınız. Bunu umdum. 0-0’lık beraberlik de bizim için iyi bir sonuçtu.
– Arsenal’dan ayrıldığın ve şimdi Chelsea’ye katıldığın zaman içinde sence Premier Lig hiç değişmiş mi?
Evet, bence lig gelişiyor. Taktiksel anlamda çok daha iyi. QPR, Hull, Leicester ve Burnley gibi deplasmanlarda kazandık ama bence farkı yaratan oyuncu kalitesiydi. Bu, İngilteredeki takımların taktiksel anlamda çok güçlü olduğu anlamına geliyor. İyi savunuyorlar, çok fazla boşluk bırakmıyorlar ve pres yapmayı biliyorlar. Bu yüzden her yıl daha zor.
– Peki ya kişisel olarak? 2011’de İspanya’ya gidişinle şu anki durumunu karşılaştırdığında şu an daha farklı bir oyuncu musun?
İspanya’da çok şey öğrendim, özellikle taktiksel anlamda. Barcelona takımı çok tecrübeliydi. Bir çok kupa kazanmışlardı ve oraya gidebilmek için çok iyi olmalısınız. Oradaki tüm oyunculardan çok şey öğrendim. Aynı zamanda şu an kendimi İngiltere ve İspanya’da oynamış biri olarak daha olgun hissediyorum. Çok büyük kulüplerde büyük oyuncularla büyük turnuvalarda oynadım. Bunun için çok mutluyum. Çok daha olgunlaştım ve bu sahada da ortaya çıkıyor. Bunu hissedebiliyorum.
– Barcelona’da yaptığın gibi, Messi gibi bir oyuncuyla oynarken, ondan alabileceğin hey şeyi almaya çalışır mısın?
Ondan çok şey kaptım. Ama tabii ki onun seviyesine ulaşmak imkansız çünkü o, türünün tek örneği. Ama öğrenebileceğim her şeyi öğrendim. Teknik ve taktik anlamda çok şey öğrendim ve bununla gurur duyuyorum.
Röportaj: Sarah Shephard
Çeviri: Serhat Bora