Birkaç yıl önce yayıncı kuruluşun ‘Aşk Bazıları İçin Altı Harflidir: Futbol’ reklamlarından birinde ”Top çizgiyi geçtiğinde insanlar arasındaki çizgiler silinir.” diyordu.
Şu hayatta geldiğimiz noktada bir profesörle bir ayakkabı tamircisinin ya da bir çiftçinin ortak zevklerinin başında herhalde futbol gelir ve tabi siyasilerinde. Gerçekten futbol tarihini incelediğimizde demokratından diktatörüne birçok siyasetçinin ve siyasi liderin futbol sevgisi dikkat çeker.
Avrupa’nın gördüğü son büyük kanlı diktatörlerdendi Çavuşesku. Romanya’nın güneyinde şimdilerde yarım milyonluk bir şehir olan Olt’ta dünyaya gelen Nikolay, üç beş hektar toprağı ve birkaç küçük baş hayvanı olan bir ailenin 10 evladından birisi olarak başladı 71 yıl sürecek yaşantısına. Dünyaya gözlerini açtığı Romanya, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı’nı bütün soğukluğuyla hissetmişti. Nikolay her ne kadar Birinci Dünya Savaşı’nın bittiği yılda, 1918’de doğsa da savaşın etkilerini alkolik babası vasıtasıyla derinlemesine hissediyordu. Köydeki okulda başladığı eğitim hayatını bırakıp babasından kaçarak Bükreş’e ablasının yanına gittiğinde henüz 11 yaşındaydı. Bükreş’te bir ayakkabı tamircisinin yanında çırak olarak başlayan çalışma hayatı da tıpkı eğitim hayatı gibi tam manasıyla bir nihayete eremedi.
14 yaşında illegal yollardan başlayan siyasi macerası yakın zamanda tutuklanmasına sebep oldu. Tarihin acı bir tebessümle karşılanan ayrıntısı ise Rumen gizli polisinin genç komünist Nikolay hakkında bir kenara not aldığı ‘anti-faşist propagandacı’ notuydu. Tabi ki ne polis ne de o notlarla yargılamalarda bulunan mahkeme illegal siyasi oluşumlardan sabıkalı genç Nikolay’ın nottan yaklaşık yarım asır sonra tarihin gördüğü en büyük faşist liderlere bile rahmet okutur bir diktatör ‘Çavuşesku’ya dönüşeceğinden habersizdi.
Diktatörlüğe Giden Yol
Çavuşesku yıllar geçtikçe bir diktatörün bütün özelliklerini tamamlamaya başladı. Kendinin yanı sıra başta eşi Elena Çavuşesku olmak üzere bütün aile ülkenin bir numaralı gündem maddesiydi. Ülkenin gittikçe derinleşen borç batağı, halkın yaşadığı yokluk ve uygulanan bütün zulümden çok daha önemli olan çoğunlukla Elena’nın zevkleri ve çocuklarının hobileriydi. Halk birçok gıda maddesine karne ile ulaşırken diktatörün sarayındaki masalsı yaşantısı sarsıntı dahi yaşamıyordu.
Ailenin büyük oğlu Valentin’de babasının diktatörlüğünde asıl ihtisas alanı olan Atom Fiziği Mühendisliği’nin yanında hobi olarak futbolu seçmişti. 1983 yılında Rumen ordusunun takımı Steaua Bükreş’te danışman olarak göreve geldi. Doğu Bloğu klasiklerinden gizli polislerin takımı Dinamo* ile uzun süreli bir rekabetin ortağı olan ordunun göz bebeği, bu hamlenin ardından 1984-1989 yılları arasında üst üste 5 şampiyonluk yaşadı. Ülkede döviz bulundurmanın yasak olduğu yıllarda futbolcularına dolarla prim dağıtan, Avrupa’da yakalanan başarılara ödül olarak takım futbolcularını Mısır’a beş yıldızlı otellere tatile gönderen Çavuşesku Ailesi, bunların yanı sıra ülkenin en büyük yeteneklerini de toplamayı ihmal etmiyordu.
Ülkemizin sahip olduğu tek Avrupa Kupası’nın kazanılmasında aslan payına sahip bacanaklar da Valentin’in dikkatinden kaçmadı. İçerde sonuna kadar kollanan ve dışarda halkın hayal bile demeyeceği imkanlar ayaklarının altına serilen takım Romanya’nın ilk ve halen tek Şampiyonlar Ligi – o zamanki adıyla Şampiyon Kulüpler Kupası – şampiyonluğuna uzandı. Bu başarıyı Süper Kupa ile taçlandırmak isteyen Aile’nin finaldeki rakibi ülkedeki ezeli rakiplerinin ‘Ana’sı Dinamo Kiev’di. Valentin’in bir maçlık kiralama tekniğiyle Sportul Studentesc’den transfer ettiği büyük bacanak Hagi, Monaco’da Kiev’i frikikten attığı golle yıkınca tek maçlık transfer bizzat Çavuşesku tarafından kalıcı hale getirildi. Bir sezon sonra Popescu’da ne kendi ne de kulübü Universitatea Craiova’ya sorulmadan transfer edildi. Bir Steaua geleneği olarak her ikisine de takımın kalanı gibi rütbe verildi.
Aile’nin Sevmediği Adam Mircea Lucescu
Aile’nin yanındaki herkesin rahatı yerindeyken ters düşen herkes nasibini alıyordu. Yine yakından tanıdığımız bir isim olan Lucescu önce futbolcuyken tanıştı rejimin soğuk yüzüyle. Fenerbahçe’ye transfer olmak için her konuda anlaşma sağlanmasına rağmen ülkedeki kurallar gereği Çavuşesku’dan izin çıkmayınca transfer gerçekleşmedi. Yıllar sonra Valentin’in Steaua’sunun ezeli rakibi Dinamo’nun başında verdiği mücadele sırasında birçok kez sürgünle tehdit edildi. 1988’de Romanya Kupası finalinde karşı karşıya gelen iki ekibin mücadelesinde 1-1 devam eden maçın son dakikasında Steaua’nun golü ofsayt gerekçesiyle verilmeyince duruma sinirlenen Valentin takımı sahadan çekti. Haliyle Dinamo hem maçı hem de kupayı kazandı ancak ertesi sabah medya ve ordunun olaya müdahil olmasıyla işin rengi değişti. Lucescu’nun söylediğine göre sabah kulübe gelen generaller kupayı Dinamo’dan alarak Steaua’ya götürdü. Medya ise kupanın Dinamo’lu yetkililer tarafından maçın gerçek kazananına teslim edildiğini yazıyordu. Çavuşesku’nun devrilmesinin ardından kupa iade edilmek istendiyse de kabul görmedi. Her iki takımda kupayı sahiplenmedi.
Bütün bu uğraşın tek sebebi tabi ki baba-oğulun futbol sevdası değildi. Futbolda çizilen iyi imaj halkın ülke hakkında iyi düşünmesini sağlıyordu. Halkın en sevdiği oyunlardan biri olan futbol, halk için büyük lider tarafından himaye ediliyordu. Avrupa’da şampiyonda olunmuştu. Futbol, halkın suni mutluluklar yaşaması ve yokluk içinde yokluğunu unutması için güzel bir enstrüman olarak kullanılıyordu.
Hikayenin sonuysa oldukça olağandı. Tüm diktatörler gibi Çavuşesku’nun sonu da kanlı oldu. 1989’un son haftasında gerçekleşen darbenin ardından canlı yayında sorgulandıktan sonra planlanandan daha erken olarak bir yüzbaşının emriyle tanktan indirilerek eşiyle birlikte kurşuna dizildi. Tıpkı diğer bir diktatör Saddam Hüseyin gibi yeni yılı görmesine izin verilmedi. İdam sırasında daha sonra afişlerde ve tarih kitaplarında kullanılabileceği düşüncesiyle Nikolay Çavuşesku’nun yüzüne özellikle ateş edilmedi ancak eşi Elena için böyle bir ayrıcalık söz konusu değildi.
Çavuşesku rejiminden sonra Steaua için bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Önce yurtdışı yasağının kalmasıyla futbolcular terk etti takımı sonra diktatörün bütün yancıları. Günümüzde de eski günlerini mumla arayan iki ekip artık Steaua ve Dinamo.
Diktatörlere boyun eğmeyenlere selam olsun…
*Dinamo takımları bir Doğu Bloğu geleneği olarak ülkelerinin gizli polis servislerinin takımları olarak kurulmuşlardır.