21 Kasım Pazar akşamı son yılların en iyi Galatasaray-Fenerbahçe maçlarından birini izledik. Maçtaki pozisyon bolluğunun, yüksek temponun, tam kapasite dolu tribünlerin ve maçın hikayelerinin yanında; teknik adamların taktiksel planları da maçı güzelleştiren etmenlerden biriydi. Ligde son haftalarda oldukça kötü bir performans çizen Fenerbahçe, 10 kişi kaldığı maçta rakibini son dakika golüyle mağlup etti. Aradığı morali derbide bulan Sarı-Lacivertliler, Beşiktaş’ın da puan kaybettiği haftada, lider Trabzonspor’u takip etmeye devam etti.
Maçı global iş ortağımız Metrica Sports’un geliştirmiş olduğu Play yazılımı ile birlikte analiz edeceğiz.
İlk 11’ler ve bazı veriler
Fenerbahçe maça Kayserispor maçının ikinci yarısında olduğu gibi 4’lü savunmayla çıktı. Takımını sahaya 4-2-3-1 dizilişi ile süren Pereira, stoper ikilisinde Tisserand ve Kim Min-Jae’yi tercih etti. Orta sahada oldukça pasör isimlerle sahaya çıkan Fenerbahçe’de kanatlarda da pas yönü kuvvetli Mesut Özil ve İrfan Can Kahveci vardı. Sağ bekte Ferdi Kadıoğlu yine kanat bek olarak görev alırken; sol bekte Novak, Ferdi’ye oranla, savunmaya daha yakın oynadı.
Futbol Akademi Scouting (FAS) tarafından hazırlanan “Top hakimiyeti kalitesi” grafiğinde iki takımın top hakimiyetleri ve top hakimiyeti kaliteleri uyuşuyor. Gol beklentisinde ise Galatasaray’ın bariz bir üstünlüğü var. Özellikle Patrick van Aanholt’un çevirdiği ve Kim Min-Jae’nin son anda dokunduğu pozisyonun gol beklentisine yansımadığını da mutlaka belirtmek gerekir.
Yine de Fenerbahçe’nin oyunu kontrol altına aldığı bölümleri de es geçilmemeli. Kerem Aktürkoğlu’nun golünden 60. dakikaya kadar Fenerbahçe’nin rakibine oranla daha baskın oynadığını söylemek mümkün.
Futbol Akademi Scouting (FAS) tarafından hazırlanan AD metriğinde Kim Min-Jae dikkat çekiyor. Özellikle defansif aksiyonlarıyla öne çıkan Kim Min-Jae’nin ofansif aksiyonları da bir stoper için hiç fena değil.
Kritik müdahaleleriyle neredeyse ikinci bir kaleci performansı sergileyen Kim Min-Jae, 6 uzaklaştırma ve 4 pas arası ile savunmada fark yarattı.
Fenerbahçe’nin savunma organizasyonu
Galatasaray maçı %55’lik bir topla oynama yüzdesiyle bitirdi. Sarı-Lacivertliler ise her ne kadar oldukça pasör bir orta saha hattıyla sahaya çıkmış olsalar da maçta daha fazla topu savunan taraf oldular. Fenerbahçe maç boyunca rakibine çok fazla pozisyon verdi ama yine de başlangıçtaki savunma planının başarısız olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü Fenerbahçe’nin savunma organizasyonu Galatasaray’ın oyun kurmasını ve topu ilerletmesini büyük oranda engelledi. Fenerbahçe’nin maç boyunca rakibine yerleşik savunmadan ziyade kontrataklarla pozisyon verdi.
Vitor Pereira’nın takımı Galatasaray’ı dar bir 4-3-3 ile savunuyordu. Yüksek orta blok presi diyebileceğimiz bir pres yapan Fenerbahçeli oyuncular, Galatasaray stoperlerinin topla oynamasına izin veriyorlardı. Dar şekilde dizilen ön 3’lü merkezi ve iç koridorları kapatırken, rakibi kenarlara yönlendirmeye çalışıyordu. Bu savunma şekli ana prensipleri itibariyle Fenerbahçe’nin sezon başından beri uyguladığı savunmanın aynısıydı.
Fenerbahçe önceki maçlarda rakibini yine dar bir 5-2-3 ile çizgiye yönlendiriyordu. Ön 3’lünün aldığı konum yine aynıydı. Fakat önceki maçlarda 2 oyuncu ile merkezi savunmaya çalışan Fenerbahçe’de bu kez merkezde 3 oyuncu vardı. Yani ana savunma prensiplerini koruyan Fenerbahçe’de savunma hattından bir kişi eksilmiş, orta sahaya bir kişi eklenmişti.
Fenerbahçe’nin dar konumlanan ön 3’lüsü Galatasaray’ı çizgiye yönlendirirken aynı zamanda geri pas yollarını da kapatıyordu. Böylelikle taç çizgisini de bir savunma oyuncusu gibi kullanarak, Galatasaraylı oyuncuların alanını daraltabiliyorlardı. Bu savunma organizasyonunda dar konumlanan ön 3’lü top kazanıldığında topun önünde kalıyordu. Bu nedenle bu oyuncular Fenerbahçe’nin kontratak opsiyonu oluyorlardı. Böylece sahaya çok hızlı bir olmayan bir hücum hattıyla çıkan Fenerbahçe, buna rağmen efektif kontrataklar yapabiliyordu.
Topa sahipken Fenerbahçe
Fenerbahçe’nin toplu oyun planı Kayserispor maçının ikinci yarısındaki plana çok benziyordu. Fenerbahçe’nin toplu oyun planları da ana prensipler itibariyle sezon başından beri oynanan oyundan çok az farklılık gösteriyordu. Fakat savunma organizasyonunun başarısının aksine Fenerbahçe, toplu oyundaki sorunlar nedeniyle çok fazla pozisyon verdi.
Toplu oyunda asimetrik bir 4-3-3 halini alan Fenerbahçe, sezon başından beri uygulanan Kutu Orta Saha konseptini korumaya devam etti. Fenerbahçe’de:
-Merkez 3’lüden bir oyuncu (Genellikle Zajc) ileri çıkarak sağ iç koridorda pozisyon alırken, diğer iki oyuncu savunmanın önünde çift pivot olarak oynuyordu.
-Sol kanatta Mesut Özil genellikle içe yaklaşıyor ve sol iç koridorda pozisyon alıyordu. Böylece Fenerbahçe’nin Kutu Orta Saha’sı oluşuyordu.
-Sağ kanatta ise hem Ferdi hem İrfan Can çok geniş pozisyon alarak Galatasaray savunmasını açmaya çalışıyorlardı.
Fenerbahçe’de stoperden bir kişi eksilmesi haricinde ana prensipler korunmaya devam ediyordu. Fakat hücum yerleşimindeki sorunlar Fenerbahçe’nin oyununu oynamasını engelliyordu. Özellikle sol kanatta Mesut’un içe yaklaşması, Novak’ın da geriye yakın konumlanması nedeniyle genişlik sağlanamıyordu.
Fenerbahçe sezon başından beri toplu oyunda yaklaşık olarak 3-2-5 şeklinde diziliyor, kontratakları ise 3’lü stoper ve 2 pivotla savunuyordu. Böylelikle Fenerbahçe savunma geçişlerini hem 5 kişiyle savunabiliyor hem de savunma geçişlerinde genişliği daha rahat kontrol edebiliyordu. Galatasaray maçında ise kontratakları 2 stoper ve 2 pivot savunuyordu. Bu nedenle Fenerbahçe kontrataklarda daha az kişiyle yakalanıyordu. Bütün bunların yanında Fenerbahçe’nin çift pivotunun Sosa ve Mert Hakan gibi savunma yönü zayıf oyuncular olması, Fenerbahçe’yi kontrataklarda daha fazla zorluyordu.
Nitekim Galatasaray’ın Kerem Aktürkoğlu ile bulduğu golde de Galatasaray’ın kontratağını 2 stoper ve 2 merkez orta saha ile savunmaya çalışan Fenerbahçe oldukça büyük boşluklar vererek Kerem’in önünü bomboş bırakmış oldu.
Fenerbahçe’nin 2. golü
Fenerbahçe’ye maçı getiren gol, Galatasaray’ın gol için bastırdığı dakikalarda geride verdiği boşluklar nedeniyle geldi. Yine de bu golü herhangi bir “şans” golü olarak değerlendirmemek gerekir. Çünkü bu golde Fenerbahçe’nin sezon başından beri var olan saha içi ezberlerinin de payı var.
Crespo’nun galibiyeti getiren golünün başlangıcı Rossi’nin attığı bir koşuyla başlıyor. Rossi’nin attığı bu koşu Fenerbahçe’nin ön 3’lülerinden sıkça gördüğümüz savunma arkası çapraz koşulardan biri. Rossi’nin çizgiye yaklaşmasıyla Galatasaray savunmasının önünde bir alan açılıyor ve bu alana Crespo hareketleniyor. Crespo’nun bu hareketlenmesi oldukça değerli. Çünkü Crespo rakip kaleye doğru bu koşuyu yaparken Fenerbahçe 10 kişi. Üstelik Crespo, oyuna savunmayı güçlendirmek adına alınmış bir oyuncu.
Crespo’nun bu koşusu Fenerbahçe’nin sezon başından beri sıkça gördüğümüz oyun ezberlerinden biri. Öndeki kanatlardan biri çapraz koşu atar ve Fenerbahçe’nin pivotları açılan alanı doldurur. Golde kesinlikle Galatasaray savunmasının çok büyük bir hatası var. Fakat yine de Fenerbahçeli oyuncuların önlerindeki alanları tanımlamadaki ve bu alanlara doğru zamanlarda koşular atmalarındaki gelişim Pereira’nın önemli bir başarısı.
Sizler de dilerseniz Play analiz programını ücretsiz olarak aşağıdaki görsele tıklayarak indirebilirsiniz.