Futbolda uluslararası çapta rekabetler genellikle tıpkı ülke içi rekabetlerde olduğu gibi yakın coğrafyadan ileri gelir. Arjantin-Brezilya, Almanya-İngiltere, İtalya-Almanya rekabetleri bu yakın coğrafya temeline dayanır. Ender bir durum olarak ortaya çıkan denizaşırı ülkelerin birbirleriyle rekabeti ise çoğu kez sportif temellerden öte bir takım tarihsel ya da siyasi hadiselere dayanır.
İngiltere ile Arjantin arasındaki rekabetin ilk kıvılcımı her ne kadar bir futbol müsabakasıyla yakılmış olsa da bu ateşe benzini döken Arjantin’in kısa ömürlü cuntacı diktatörü Leopoldo Fortunato Galtieri Castelli oldu. Kısa ömürlü dedim zira ABD ziyareti sonrasında 1981 yılında başa geçen Galtieri, 1982 yılında Falkland Adaları’nı işgali sonrasında çıkan kısa süreli savaşta Demir Lady’ye adaları kaybedince iktidarını da kaybetti.
Taraflar arasında ilk olaylı müsabaka 1966 yılında Wembley’de oynanan Dünya Kupası çeyrek final karşılaşmasıydı. İki ülke bu maça kadar resmi veya resmi olmayan 5 maça çıkmış ve bu maçlar karşılıklı ikişer galibiyet ve bir beraberlikle sonuçlanmıştı.
1966 Dünya Kupası
Dünya futbolunun en önemli organizasyonu Dünya Kupası o yıl ilk kez futbolun anavatanı İngiltere’de düzenlendi ancak her şey pek de iyi başlamadı. Kupa Mart ayında Westminster’da sergilendiği cam bölmeden çalındıktan sonra bütün İngiliz polisi, İngiltere kazan onlar kepçe misali kupayı aramaya başladı. Asılsız birçok ihbarın ardından kupayı bulan polisler değil ‘Pickle’ isimli bir köpek oldu.
Turnuvada 1. grupta yer alan İngiltere ilk maçta Uruguay ile 0-0 berabere kaldıktan sonra diğer maçlarda Meksika ve Fransa’yı 2-0’lık skorlarla geçerek gruptan lider çıktı. Arjantin ise İspanya’yı 2-1 yenerken Batı Almanya ile 0-0 berabere kaldı ve son maçta İsviçre’yi 2-0’la geçerek averajla grubunu ikinci tamamladı. Çeyrek finalde çapraz eşleşme sonucu eşleşen taraflar arasında olaylı bir futbol serüveninin startı bu maçla verildi. Maçın 35.dakikasında Arjantin’in savunma oyuncusu Perfumo’nun İngiltere’nin Liverpoollu forveti Hunt’a yaptığı faul sonrasında yaşanan kargaşada hakemin Arjantin’in kaptanı Antonio Rattin’i oyundan atması ile hala sonlanmayan rekabet için gerekli bahane bulunmuş olur. Dünya kupaları tarihinin en tartışmalı karalarından birine imza atan hakem, gerekçesini ‘bana bakışını sevmedim’ diye ifade eder. Hakemin ihraç kararına öfkelenen Arjantinli futbolcular hakemin etrafını çevirirken Rattin de sahayı terk etmekte direnir ve tercüman talep eder. Sahaya giren İngiliz gözlemci Ken Aston’ın ‘La Rata’yı sakinleştirme çabaları onu daha fazla sinirlendirmekten öteye geçemeyince maç 10 dakikaya yakın durur. Bu sırada bir ara Arjantin’in hocası Juan Carlos Lorenzo takımını sahadan çekmeye niyetlenir ancak güç bela ikna edilir. Sonunda Arjantinli kaptan polis eşliğinde sahayı terk ederken maç sonuna kadar birçok pozisyonda sinirler gerilir ancak başka ihraç olmaz. Maçın tek golü 78. dakikada iki West Hamlı’nın işbirliğiyle gelir. Sol kanattan çizgiye doğru yönelen Martin Peters’in ortasında kalecinin hemen önünde altı pasta kafayı vuran Geoff Hurst’ün golüyle maçı kazanan İngiltere yarı finale yükselen taraf olur. Maçtan sonra sular yine durulmaz. Hakemin etrafını çeviren Arjantinli futbolcular çıkan arbedede Alman hakemin formasını yırtar ve hakem ancak polis korumasında sahayı terk edebilir. George Cohen’in Arjantinli meslektaşı ile formasını değiştirdiği sırada sahaya giren İngiliz çalıştırıcı Alf Ramsey ‘o hayvanla forma değiştiremezsin’ diyerek bunu engeller ve kullandığı hayvan kelimesini maçtan sonraki basın toplantısında yineler. Yarı finalde Eusebio’nun tek golüne çarpı ikiyle karşılık veren Boby Charlton takımını finale taşır. Finalde de Batı Almanya karşısında, Hurst(3) ve Peters(1) ikilisinin işbirliğiyle 4-2 kazanan İngilizler tek Dünya Kupaları’na böylece ulaşırken çeyrek finaldeki maçın adı Buenos Aires’te ‘Yüz yılın Hırsızlığı’ olarak tarihe kazınır. Ayrıca çeyrek finalde yaşanan olayların ardından maçın gözlemcisi Ken Aston’un talebiyle dünya futbolu ilk kez ‘70 Dünya Kupası’nda Sarı-Kırmızı kart uygulamasıyla tanışır.
1986 Dünya Kupası
İki ülke ’74, ’78 ve ’80 yıllarında üç kez dostluk maçlarında karşı karşıya gelir ancak bu maçlarda kayda değer bir hadise yaşanmaz. Tam her şey unutulmaya yüz tutmuşken Arjantin’in Cuntacı General’i Galtieri’nin 2 Nisan 1982’de Falkland ve çevresindeki adalara asker çıkarmasıyla iki ülke arasındaki ilişkiler iyice gerildi. 6 hafta sonunda toplamda bine yakın insanın ölmesiyle sonuçlanan savaşta adalarda İngilizlerin istediği oldu.
1986 yılında Dünya Kupası’nda A grubunda mücadele eden Arjantin 3 maçta (2 galibiyet ve 1 beraberlik) 5 puanla- 2 puanlı sistem- gruptan lider çıkar. Bir üst turda Uruguay’ı tek golle geçen Tangocular artık çeyrek finaldedir. Eşleşmenin diğer ayağı ise tüm ülkenin dört gözle beklediği rakiptir. İngiltere grubunu Fas’ın arkasında 3 puanla ikinci tamamlamış ve ikinci turda Paraguay’ı 3-0 yenerek gelmiştir çeyrek finale. Maça gelindiğinde ise bu müsabaka Arjantinliler için bir futbol olayından daha fazlasıdır. Bütün Arjantin 4 yıl önceki savaşın intikamını sahada almak istiyordu. Maça o kadar önem vermişlerdi ki turnuvadan sonra ‘66’daki maçta kadroda olan Perfumo: ‘’İngiltere’yi yenmek bizim için yeterliydi, Dünya Kupası’nı kazanmak tamamen ikinci plandaydı, öncelikli hedefimiz İngilizleri yenmekti.’’ diyecekti.
Dakikalar 51’i gösterdiğinde Maradona dünya futbol tarihinin en unutulmaz gollerinden birini kaydetti. Yay üzerinde verkaça giren Maradona’nın ayağından çıkan topu İngiliz defansı yükseltince ‘Cüce Arjantinli’ Shilton’ın önünde yükselerek topu eliyle ağlara gönderdi. İngilizler hakemi ablukaya almıştı ancak hakem golü verdi. Ekranları başında milyonlarca İngiliz pozisyonun tekrarını izledikçe kahroluyordu. O pozisyonu yıllarca unutamayanlardan biri de hiç şüphesiz ki İngiltere Milli Takımı’nın o günkü teknik direktörü Boby ROBSON’dır. Sir daha sonra bir açıklamasında “Hadi golü elle attı ona bir şey demiyorum da, attıktan sonra dünyanın en güzel golünü atmış gibi sevinmedi mi, işte o zaman çok kızdım ” diyerek öfkesini dile getirmiştir. Maradona Robson’ın zihnini mi okudu bilinmez ama golü atar atmaz taç çizgisine doğru koşmuş ve hakemi gole inandırmak için elinden geleni yapmıştır. Öyle ki koşarken arkadaşlarını da unutmamış ve arkadaşlarına “Koşun, bana sarılın, sevinin. Hakem gol olmadığını anlayacak. “ demiştir. Ancak İngilizler için kabus henüz bitmemişti. Maradona 4 dakika sonra Robson’a nazire yaparcasına dünyanın en güzel gollerinden birini İngiliz milli takımının yarısını çalımlayarak kaydettiğinde artık film kopmuştu. Lineker’in golü farkı azaltsa da maçın sonunda gülen taraf Tangocular oldu. Yarı finalde Belçika’yı, finalde 1966’daki hakem Rudolf Kreitlein’in memleketi Batı Almanya’yı 3-2 geçen Arjantin dünya kupasına uzanırken ‘Tanrı’nın Eli ve Maradona’ turnuvanın unutulmazları olmuştu. Maradona daha sonra biyografisinde ‘… biz o gün yalnızca bir futbol takımını değil bir ülkeyi yendik. Maçtan önce birbirimize maçın Falkland Savaşı’yla bir alakası olmadığını sahadakinin yalnızca bir futbol maçı olduğunu söylesek de bu maç tabi ki kaybettiğimiz insanların intikamıydı.’’ diyecekti.
1998 Dünya Kupası
Taraflar 12 yıl sonra yine bir dünya kupasında karşılaştılar. Arada 1991’de Wembley’de oynanan hazırlık maçı tarihe geçen karşılaşmalardan biri olmamıştı. Fransa’daki turnuvada G grubunu ikinci sırada tamamlayan İngiltere ve H grubunu lider tamamlayan Arjantin bu kez ikinci turda karşılaştı. Maç ilk 10 dakikada Batistuta ve Shearer’ın karşılıklı penaltılarıyla adeta 1-1 başladı. 16. dakikada 18’lik Owen harika bir gol kaydederken Tangocuların bu gole cevabı 45+1’de hafızalara kazınan bir duran top organizasyonuyla Zanetti’den geldi. İkinci yarının henüz başında orta sahada Simeone’nin müdahalesiyle yerde kalan Beckham, yerden savurduğu tekmeyle oyundan atılırken takım arkadaşları skoru korumayı başararak oyunu penaltılara taşıdı. Penaltılarda kazanan Tangocular olurken onların macerası da pek uzun sürmedi. Çeyrek finalde Bergamp’ın son dakika golüyle Hollanda’ya kaybedip İngiltere’den 4 gün sonra evlerine döndüler. Evine dönen Beckham uzun süre ağır eleştirilere ve hatta birkaç ölüm tehdidine maruz kalsa da başına bir şey gelmeden bu süreci atlattı.
Bu maçtan sonra 3 kez daha karşılaşan ekiplerin maçlarında pek tarihe geçer bir hadise yaşanmadı. Futbolla başlayıp savaşla şiddetlenen 70 yıllık rekabet bugüne kadar böylece taşınmış oldu.