İngiltere Premier Lig’in 26. haftasında lider Manchester City, Burnley deplasmanında 1-1 berabere kaldı. City adına golü atan Danilo, Burnley’de ise Gudmundsson oldu. Bu maçtan sonra şehrin diğer takımı United kendi sahasında Huddersfield’ı 2-0 yenince puan farkı 13’e indi.
Manchester City’de Mendy, Delph, Sane ve Jesus sakatlıkları sebebiyle David Silva da kişisel sebeplerden ötürü maç kadrosunda yer almadı. Elbette bu oyuncuların kadroda olmaması büyük bir dezavantaj fakat onların yerine oynayan oyuncular da onlar kadar kaliteli. Sadece stoper mevkisinde yeni transfer ve geçen hafta 11’de yer alan Laporte’un oynaması beklenirken Kompany ilk 11’de yer aldı. Oyuncuların ortalama pozisyonlarına baktığımızda ise ne kadar muntazam bir şekilde oynadıklarını görebiliyoruz. Herkes kendisinden istenen bölgede eşit dağılarak oynamış. Burnley cephesine bakarsak sakat oyuncular bir hayli fazla. Tarkowski, Ward, Defour, Brady, Walters, Wood ve uzun süredir sakat olan Heaton gibi ilk 11 oyuncularından bu hafta yararlanamadı. Burnley kağıt üzerine derin bir kadroya sahipmiş gibi gözükür ama üreten oyuncular çok az. En önemlileri Defour ve Brady de olmayınca pozisyona girmekte zorlanıyorlar. Oyuncuların pozisyonlarına bakınca da bunu görebiliyoruz. Orta sahanın biraz ilerisinde oyuncular yığılmışlar. Nedeni defanstan atılan uzun toplar. Yeni transfer Lennon ilk 11’de iken aynı tip oyuncu olan diğer yeni transfer N’Koudou yedekler arasındaydı. Dikkat çeken bir diğer önemli detay ise her 2 takımın da maç boyunca yalnızca 1 tane oyuncu değişikliği yapmasıydı.
Maça 2 taraf da dengeli başladı. Burnley birçok maçta olduğu gibi kendi sahasında bekleyerek oynadı. Zaten City karşısında topa sahip olmak çok zor, bununla beraber topla oynamayı seven bir kulüp değil. Manchester ekibi ilk dakikalardan itibaren pozisyonlar bulmaya başladı. İlk net pozisyonunda golü buldu. Ben hem gol pozisyonunu hem de buna çok benzeyen bir pozisyonunu anlatmak istiyorum. Kullanılan kornerde ceza sahasında Bernardo, Danilo’ya pasını attı. Pastan önce topun ona geleceği belliydi. Birkaç saniyelik bir an ama bir pozisyon için uzun bir süre. Burnley defansının elinde 2 seçenek vardı. Ya Danilo’ya yaklaşıp savunacaklardı ya da ceza sahasına orta açılır diye bekleyeceklerdi. 2.’sini tercih edince Danilo çok boş kaldı. Zannediyorum Danilo’nun iyi bir şut çıkaracağını düşünmediler ama o yanıltıp çok güzel bir gole imza attı.
Aynı pozisyon 2. yarının başında gerçekleşti. Yine sol kanattan gelişen atakta Danilo ceza sahasının dışından çektiği şuttaki aynı yerden bir daha denedi. Ancak bu sefer olmadı. Defans golden ders çıkartmamış olacak ki yine aynı pozisyonu vermiş oldu.
Manchester City defansı nadir gelişen Burnley ataklarında önemli hatalar yaptı. Burnley dendiğinde aklımıza ilk gelenlerden biri kanattan diğer kanada atılan uzun toplar ve buna bağlı olarak ceza sahasında yaşanan kargaşadan goller bulmak. Nitekim böyle bir pozisyon 32. dakikada gerçekleşti. İçeriye atılan uzun topta görüldüğü üzere arkada büyük bir boşluk var ve 2-3 adam boşta. Ancak müsait pozisyonu Burnley değerlendiremedi.
Bazen derler ya –yıllarca unutulmayacak bir pozisyon- diye, işte bu maç öyle bir pozisyon izledik. Hatta bir ara bir program vardı. Böyle anlar için de ayağının ayarı gevşek oyuncular diye bir başlık atar, böyle pozisyonları ardı ardına gösterirdi. Zannediyorum bu pozisyon da zirveyi oynayabilirdi. Sağ taraftan gelişen atakta Walker içeriye girip ortasını açtı. Al da at dediği Sterling topu boş kaleye gönderemedi. Bence bu kadar basit golleri bir oyuncu atamıyorsa o maçta konsantrasyon eksikliği olduğu içindir. Maçın sonlarına doğru Burnley skoru eşitleyince kameralar birkaç defa Sterling’i gösterdi. Göstermesi de normal. Böylesine üst düzey bir oyuncu bunu atamıyorsa izleyenlerin onu suçlu göstermesi olağan bir durum.
Gelelim Burnley’in attığı gole. Atamayana atar denir ya Burnley bu klasikleşmiş cümlenin doğru olduğunu kanıtlarcasına golü buldu. Maç boyu City o kadar çok pozisyon buldu ki bunları atamıyorsanız ve puan kaybediyorsanız elinizde bahaneniz kalmaz. Sürekli ceza sahasına girdiler ama final vuruşları iyi değildi. Burnley, birçok maçta olduğu gibi son bölümde, geçen dakikaların aksine daha çok hücum yaptı. Belki puanı kurtarırım diye atak üstüne atak yaptı. 82. dakikada da golü buldu. Son 20 dakika Burnley bize golün sinyallerini vermişti. İlk yarıdaki en net pozisyonuna benzer bir pozisyonda sağ kanattan açılan ortada Gudmundsson ilerleyip topu ağlara gönderdi. Yine City defansının arkada bıraktığı boşluk ve aynı alandaki boş oyuncular gözlerden kaçmadı.
Maçın geneli için konuşacak olursak düşük tempoda oynandı. Manchester City fırsat üstüne fırsat tepti. Burnley maç boyu ezilmiş gibi gözükse de istediğini alan taraf oldu. Ancak yanlış hatırlamıyorsam haftalardır galip gelememe gibi kötü bir seriyi devam ettirmiş oldu. Buna rağmen bu sezon ligde sondan 12 takım puan bazında o kadar çok kötüler ki bu seriye rağmen Burnley hala güvenli bölgede. Ne olursa olsun Burnley’i izlemek bana keyif veriyor. Özellikle son birkaç yılda zengin kulüpler oyuncu transferlerinde o kadar çok para harcıyorlar ki birçok kulüp menajeri çarenin çok para harcamaktan geçtiğine inanıyor. Dolayısıyla gereksiz birçok oyuncuyu kadrolarına katıyorlar. Bu oyuncuların birçoğu ilk sene süre alamıyor, 2. sene başka takıma kiralanıyor ve 3. sene çıkış yaptığı kulübe geri dönüyor. Oyunculara ve onların menajerlerine ödenen paralar da kulüplere büyük bir eksiye neden oluyor. İngiltere’de de böyle birçok transfer görüyoruz ama neyse ki gelirler o kadar yüksek ki bunlar diğer liglerde olduğu gibi çok da göze çarpmıyor.
Topla oynama yüzdelerine bakacak olursak maç boyunca City’nin hakim olduğunu görüyoruz. 45 saniye ve üzerinde 20 defa topa sahipken, Burnley de bu sayı 2. Dediğim gibi Burnley topla oynamayı pek de seven bir takım değil. Defour ve Brady de olmayınca bu tablo bence normal bir durum.
Burnley’nin pas trafiğine bakacak olursak uzun toplarla oynadığını bir kez daha görüyoruz. En çok pas bu uzun toplarla olmuş. Dikkat ederseniz birbirine yakın olan oyuncular kendi aralarında çok fazla pas yapmamışlar.
Manchester City’de pas sayısı bu maç da çok yüksekti. En çok pas trafiğinin olduğu ilk 5’te toplam pas sayısı 200. Aynı sayı Burnley’de 52.
Son olarak top kayıplarından bahsetmek istiyorum. Burnley her ne kadar az paslaşsa da kendi sahasında top kaybı çok yapmamış. Kendi sahasındaki top kaybı 4, City’nin 6. Burnley kendi sahasında topla oynarken kaybetmemeye çok dikkat etmiş. Çünkü biliyorlar ki topu kaybederlerse kıvrak oyunculara sahip City, çok rahat tehlikeli pozisyonlara girebilirlerdi.
Sterling, bu maç gününde değildi. Kuşkusuz City adına sezonun en iyi oyuncuların biri. Özellikle birkaç maçta son dakikalarda attığı gollerle takımına maçlar kazandırdı. Fakat bu maç ceza sahasına birçok defa girse de final vuruşlarında iyi değildi, topu ayağından zamanında çıkaramadı. Girdiği 13 tane ikili mücadelenin 5’inde başarılı olabildi. Atamadığı o inanılmaz pozisyonla da hafızalara kazındı ve takımını rahatlatacak olan golü atamadı.
24 yaşındaki İngiliz sol bek Charlie Taylor bu takımın 2. sol beki. Ward’un sakatlığından sonra formayı kaptı ve bir daha vermedi. Son 20 dakika sol kanattan yaptığı bindirmelerle etkili oldu. Açtığı ortalar da ceza sahasında tehlikelere yol açtı. Sol bekten istenen her şeyi bence tam anlamıyla yaptı.
Ligde son 12 haftaya girerken lider City ile United arasındaki puan farkı 13’e indi. Başka bir ligde olsaydı buradan verme ihtimali çok düşük diyebilirdik ancak son konusu Premier Lig olunca her an her şey olabilir. City sürpriz puan kayıpları yapmaya devam ederse ileriki haftalarda daha zevkli bir zirve mücadelesi izleyebiliriz.