Bir Bak Bakalım Saatine Belki Ayrılık Vaktidir

Ne böyle senle ne de sensiz yazık yaşanmıyor çaresiz
Ne bir arada ne de ayrı olmak imkansız hiç sebepsiz
Ne hayallerle ümitlerle mutlu olmaktı dileğimiz
Suçlu ne sensin ne de benim…
(Sezen Aksu)

arsene-wenger-running-out-of-time

Arsene Wenger şimdilerde maruz kaldığı tartışma iklimine rağmen Arsenal tarihinin açık ara en başarılı, en büyük hocasıdır. Kulübün kapısından girdiği andan itibaren gerek İngiliz gerek dünya futboluna kattıkları onu dünyanın da en unutulmaz, en büyük antrenörleri arasına sokmaya fazlasıyla yeter. Ancak bütün bu görkemli mazi Arsenal için şimdilerde hayallerde bile gelemeyen başarıların mazereti olabilir mi?
Avrupa’nın savaş çıkartmaya meyilli toprakları Alsas-Loren bölgesinde doğan Fransız çalıştırıcı futbol topuyla tanıştığında, futbolun diğer birçok büyük ismi gibi çok küçük yaşlardaydı. 6 yaşındayken babasıyla Almanya tarafına geçip maçlara giderken Mönchengladbach onun için önemli bir futbol figürü olmuştu. Futbolu ne kadar sevse de oynamak yaşadığı aşırı dindar kasabada pek kolay değildi. Devam ettiği Katolik okulunda 11 kişiyi toparlayıp takım kurmak günler alıyorken bir de okulun papazından izin almaları gerekiyordu. Her hafta yılmadan takımını kurup papazdan izin alıp sonunda çok sevdiği futbola kavuşmayı başarıyordu. Futbol topuna olan bu ilgisi ve yeteneği çok geçmeden mahalli kulüplerin dikkatini çekti. 12 yaşından beri top koşturduğu kasabasının takımı FC Duttlenheim’dan 20 yaşında Mutzig’e transfer oldu. Çok parlak bir futbolculuk yaşantısı geçirmedi. Oynadığı takımlarda önceleri çok forma şansı bulamadı, sonraları da eğitimine devam edebilmek için futbol kariyerinin üzerine çok düşmedi. Ancak hiçbir zaman disiplinsiz, antrenmanlara çıkmayan bir futbolcu da olmadı. İşini o kadar ciddiye alıyordu ki 36 yaşına kadar futbolculuk kariyeri süresince alkol kullanmadı. Her zaman bir sporcunun beslenmesi gerektiği gibi beslendi. Vasat bir kariyerin ardından Strasbourg’da futbol yaşantısını noktalarken 3 dil konuşabiliyordu (Fransızca-Almanca-İngilizce) ve Ekonomi diploması vardı.

105793
Futbolculuk kariyerini noktaladığı Strasbourg’da son iki yılını genç takımları çalıştırarak geçiren Arsene Wenger’in antrenörlüğe olan yatkınlığı dikkat çekiciydi. Çok geçmeden Cannes takımında yardımcı antrenör olarak göreve başladı. Görevi rakip takımları izlemek olan Wenger, yüzlerce saat maç kasetleri izliyor, deplasmanları geziyor, raporlar tutuyordu. Haftada 300 Pound kazanan antrenörün tek sosyal aktivitesi futbol olmuştu. Cannes sezon sonunda Ligue 1’e yükselmeyi başaramasa da Fransa Kupası’nda oynanan çeyrek final Arsene Wenger’i Nancy’nin baş antrenörü yaptı. Nancy’nin transfer bütçesinin fazla olduğu söylenemezdi ancak kısıtlı bütçeyle Wenger’in ilk transferi bir diyetisyen oldu. Futbolcularına sağlıklı beslenmenin ve maçlardan önce bir şeyler atıştırmamanın önemi anlatmak için kulübe tam zamanlı çalışan bir diyetisten aldı. Kaybetmeye asla katlanamayan genç hocanın vücuda da kaybetmeye reaksiyon gösteriyordu. Bir keresinde takımın kaybettiği bir maç sonrası otobüsü durdurup kusmuştu. Kadrosunun yetersizliği sebebiyle ne denediyse başarı gelmedi ve Nancy’deki son sezonunda küme düştü. Ancak Monaco onun yeteneğinin farkındaydı ve takımı ikinci lige giderken o Ligue 1’de kaldı. Takıma katılmadan takımın eksiklerini tespit etmiş ve transfer listesini hazılamıştı. Tottenham’dan Glenn Hoddle’ı, Bordeaux’dan Patrick Battiston’ı ve Milan’dan Mark Hateley’i kadrosuna kattı. Sezon sonunda kariyerinin ilk şampiyonluğunu Monaco’da yaşadı. Sonraki sezonunda George Weah’lı kadroyla ligi domine etse de şampiyon olamadı. Bugünlerde Liberya Devlet Başkanı seçilen Weah Wenger için: ”Eğer onunla tanışmasaydım ne büyük bir futbolcu ne de şu an olduğum insan olablilirdim.” demişti. Şampiyon Kulüpler Kupası’nda da çeyrek finalde Galatasaray’a elenen Wenger’in teselli ikramiyesi Fransa Kupası finaliydi. 90-91 sezonunda kazanılan Fransa Kupası bir sonraki sezon Kupa Galipleri Kupası’na tek gidişlik bir bilet elde etmelerini sağlarken Werder Bremen’e son dakikada kaybedilen final ne yazık ki Arsene Wenger’in Avrupa Kupaları fianllerinde son mağlubiyeti olmayacaktı. 1994 senesinde taze turnuva Şampiyonlar Ligi’nde yarı finale çıksa da müstakbel şampiyon Milan’a elendi. Sezon sonunda Bayern Münih teklif yapsa da Monaco kabul etmedi. Yeni sezona pek parlak başlayamayan Monaco’da artık Arsene Wenger ile ayrılık vakti gelmişti.

Arsene Wenger the new Arsenal manager watches his first game in charge
JAPONYA MACERASI
Monaco’dan ayrılışının ardından Birleşik Arap Emirlikleri’nde futbolun tanıtılması, antrenörlerin eğitilmesi ile alakalı bir dizi konferansa katılan Wenger’i yakından takip eden Japon Komitesi, Wenger’e yeni bir maceranın yolunu göstermiş oldu. Japonya’da futbolun benimsenmesi için uygulanan projelerin bir ayağı olarak Nagoya Grampus Eight takımı Arsene Wenger’i o dönem için oldukça astronomik bir yıllık ücret karşılığında takımın başına getirdi. Avrupa’dan hem teknik ekibe hem de takıma yaptığı katkılarla bir önceki sezonun lig sonuncusu takımıyla ilk sezonunda İmparator Kupası’nı ve sonraki sezon Japonya Süper Kupası’nı kazanan Fransız teknik adam için artık futbolun beşiğine yolculuğun vakti gelmişti. Japonya tecrübelerini Zaferin Ruhu adıyla kitaplaştırmayı da ihmal etmedi.

nintchdbpict000268955375

HAYATININ AŞKI
1989 yılında Türkiye dönüşü bir tatil aralığını Monaco’da geçirmek yerine Premier Lig’de maç izlemek istemesiyle başladı her şey. Arsenal’in unutulmaz yuvası Highbury’de tribündeki yerini almadan önce ayak üstü sohbet ettiği hanımefendi Arsenal kulübünün başkan yardımcısı David Dein’in eşiydi. David Dein eşinden Monaco teknik direktörü Arsene Wenger’in tribünde olduğunu öğrendiğinde vakit kaybetmeden onu bulup tanışmak istedi. Gecenin ilerleyen saatlerinde yenilen yemek ve oynanan sessiz sinema ile dostluk pekişmiş ve gelecekteki birlikteliğin temelleri atılmıştı. Dein ailesinin Güney Fransa tatillerinde Arsene Wenger, çifti misafir ediyor ve Monaco maçlarına davet ediyordu. Wenger’in Japonya günlerinde de ara soğutulmamıştı. David Dein ”Arsene for Arsenal” hayalini gerçekleştirmek için her yolu deniyor ancak doğru zamanı bekliyordu. Japonya günleri karşılıklı gönderilen maç kasetleri ve Gary Lineker’in eski evinden göderilen fakslarla geçildi. (Arsene Wenger’in Japonya’ya gittiği yıl Gary Lineker aynı takımda futbolu bıraktı ve Fransız hocaya kalması için Lineker’in eski evi tahsis edildi.) 1995 yılının başında David Dein’in Arsene Wenger’i takımın başına geçirme denemesi Arsenal yönetim kurulu tarafından sıcak karşılanmasa da Dein hayalinden vazgeçecek değildi. 1996 yılının yazında İngiliz ekibi yine hoca aramaya koyulunca Dein’in eli artık daha güçlüydü.
Arsene Wenger ile anlaşılmıştı ancak Wenger’in Ada’da pek tanınır olduğu söylenemezdi. 1996 yılında Arsene Wenger basına tanıtılmadan önce David Dein yeni hocanın kim olduğu antrenman sahasındaki futbolculara söylediğinde arkalardan bir futbolcunun ”O kim a**** k****** ?” dediğini belirttiği röportajı bunun en net ifadesi olabilir. Basında da ”Arsene de Kim ?” başlıkları atılıyordu ve dünyanın en büyük antrenör değirmeninde Arsene Wenger’in işi hiç de kolay değildi.
İngiltere’de o yıllarda futbolcuların hemen hemen tamamının alkol problemleri vardı. Bar kavgaları ve sağlıksız beslenme de önemli sorunlardandı. Wenger’in başarı için bunların tamamıyla mücadele etmesi gerekecekti. Tüm bunların yanında Japonya’da liglerin Ekim’de bitmesi sebebiyle takımla yaz kampı geçirememesi de eklenince Wenger büyük bir mücadelenin içerisinde buldu kendini. Önce futbolculara vücutlarına saygı duymaları gerektiğini anlattı ve nasıl beslenmeleri gerektiğini öğreterek başladı işe. Futbolcuların maçalardan önce yedikleri Mars çikolatalarını toplamak ilk adımı oldu. Futbolcular öyle alışkınlardı ki bu atıştırmalıklara ara ara kulüp otobüsünde ”Mars çikolatalarımızı geri istiyoruz” (We want our Mars Bars back) diye tempo tutuyorlardı. Ancak cevap daima aynı kararlılıkla iki yana sallanan bir işaret parmağıydı. İş disiplini fazlasıyla yerindeydi. Belki fazla klasik olacak ama tesislere herkesten önce gelen ve yine en son ayrılan oydu. Ailesi dışında tek sosyal hayatı futboldu. Öyle ki ”İkinci el araba alacaksan Wenger’inkini al, hem temiz kullanılmıştır hem de sadece ev ve tesisler arasında kullanıyor.” gibi cümleler insanlar arasında espirilere konu olmaya başladı.
Ekim ayında devraldığı sezonu ligde 3. olarak tamamladı. Yeni sezonda ise takıma katılan Petit ve Overmars gibi yeni oyuncularla hedef şampiyonluktu. Wenger Klasik İngiliz Futbolunun yere inmesinde ve pasa dayalı oyun sisteminin oturtulmasında en önemli isimlerden biri. Oyuna yaptığı analitik katkılar ve istatistik bilimini futbolun merkezine yerleştirmesi de futbolu şüphesiz başka bir yere taşıdı.
1997-98 sezonuna iyi bir başlangıç yapan Londra ekibi ilk yarının sonlarına doğru düşüşe geçti ve liderlik Ferguson’ın United’ına geçti. Ligin sonuna doğru 10 maçlık seriyle şampiyonluğa uzanan takım Arsenal oldu. Arsenal Wembley’de Newcastle’ı devirip duble yaparken, Wenger duble başarısını yakalayan ilk yabancı antrenör olarak tarihe geçti.
İlerleyen birkaç sezon 92′ Sınıfı’nın hakimiyeti ile geçilirken Wenger’in Arsenal’i Avrupa’da Henry’li Suker’li kadrosuyla bir şeyler deniyordu. Şampiyonlar Ligi’nde yoluna devam edemeyen İngiliz ekibi 2000 yılında UEFA Kupası finaline kadar yükseldi. Finalde penaltılarla kazanan taraf Galatasaray olurken Wenger ikinci Avrupa finalini de kaybetmiş oluyordu.

nintchdbpict000269937626
2001-2002 sezonunda ikinci dublesini yapan Arsenal, Premier Lig’de birçok rekoru da kırıyordu. 2003-2004 sezonu ise Premier Lig tarihinin en untulmaz sezonlarından biri olacaktı. Arsenal bütün bir sezon boyunca çıktığı hiçbir maçı kaybetmeyerek ligi namağlup şampiyon tamamladı. 49 maçtır kaybetmeyen takım ilk mağlubiyetini 2004-2005 sezonu 10.haftasında Manchester United deplasmanında gördü.
2006 yılının Şampiyonlar Ligi serüveni ise rüya gibiydi. Sezon başında Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu görmek istediğini belirterek Juventusa transfer olan Viera’ya nazire yaparcasına dişli rakiplerini bir bir geride bırakan ekip Paris’te Barcelona’nın rakibiydi. Maçın 18.dakikasında Lehmann’ın atılmasıyla 10 kişi kalan Arsenal buna rağmen 37.dakikada 1-0 öne geçmeyi başardı. Dakikalar ilerledikçe artan Barcelona baskısı 76.dakikada sonuç veriyordu. Eto’o eşitliği getirirken çok geçmeden Belletti, İngilizler için rüyayı kabusa çevirdi. Yalnızca 14 dakika uzaklıktaki kupa kaybedildi ve Wenger bir Avrupa finalini daha kaybetti.

3D4380CB00000578-4234364-image-a-16_1487330208461
2006 yılına kadar gelen başarılar ve taraftarların daha büyük bir stad yapılmasına yönelik talepleri doğrultusunda Highbury Stadyumu terk edilirken maddi kaygılar ön plana çıktı ve Wenger hazır futbolcular yerine gençlere yönelmek zorunda kaldı.Oğluna iş kurarken bileziklerini satan anne misali elindeki hazır futbolcualrını da stada mali kaynak sağlamak için Henry gibi isimleri sattı, takıdma gençleşmeye gitt. Bazı sezonlarda zarar etmiş görünse de genel toplamda Wenger, yönetim kurulunun elini bir hayli rahatlattı.
Bütün bunların yanında gelinen noktada Wenger’in artık yaşlandığı ve eskisi kadar kaybetmeyi kabullenmeyen bir kimliğe sahip olmadığı da bir gerçek. Arsenal kariyerinin ilk 10 yılında kazandığı winner kimliğinden günden güne uzaklaşırken Arsenal de artık ligde şampiyonluk adayları arasında sayılırken tereddüt ediliyor. Wenger kazandığı başarılarla oluşturduğu beklentiyi artık karşılayamıyor. Yıllardır yürütülen ‘Wenger Out’ kampanyaları sonuç verir mi bilinmez ama Wenger’in vedası da en az Ferguson’ınki kadar dokunaklı olacak. Hem Arsenal kulübü hem de EPL için unutulmazlar arasına giren Arsene Wenger’in hatırasına yakışır bir son ile veda etmesi ise bütün futbol dilencilerinin en büyük temennisi. Wenger’in kariyer planlaması onun ve Arsenal camiasının elinde, bu durum için söylenebilecek en güzel sözleri ise Sezen Aksu söylemiş zaten.

GENEL İSTATİSTİKLERİ
Wenger Arsenal kulübünün başına geçtiği 96-97 sezonundan bu yana ilk kez geçtiğimiz sezon ilk 4’ün dışında kaldı.

Bu yıl her ne kadar Şampiyonlar Ligi’ne katılamasa da Wenger son 7 sezonda 7 kez gruptan çıkmayı başardı. (7 son 16 turunun 3’ünde rakip Bayern Münih, 2’sinde Barcelona idi.)

Ayrıca 4 çeyrek final, 1 yarı final ve 1 kez de final oynadı.

Fransız çalıştırıcı toplamda kazandığı 10 kupayla (7 FA Cup, 3 Lig, 0 Avrupa Kupası ), Premier Lig tarihinin en çok kupa kazanan 3. hocası konumunda (1.Ferguson-25, 2.Paisley-13)

Wenger son 20 yılda Arsenal’in başındayken Manchester United 5, Liverpool 7, City 13, Chelsea ise 17 hoca değiştirdi.

Wenger için kırılma noktası olan 2006 senesi sonrası ve öncesi olarak ikiye ayrılırsa Arsenal kariyerinin ilk 10 yılının daha başarılı olduğu yadsınamaz bir gerçek.

Arsenal Wenger ilk 10 yılında ligin ilk 4 sıra takımına (Manchester United, Arsenal, Liverpool ve Chelsea) karşı oynadığı 58 maçta 84 puan toplarken, son 10 yılda 66 maçta 75 puan toplayabildi.

Transfer harcamalarında da rakiplerine nazaran oldukça daha az harcayan Wenger kendine bu noktada en yakın Liverpool’dan 334.5 Milyon pound daha az harcadı.

Kaynak: BBC, Independent, Wikipedia, Arsenal.com, Transfermarkt
İstatistikler BBC’den alınmıştır.