Spor Toto Süper Lig’de 6. hafta derbiyle kapandı. Ülker Stadı’nda taraflar Babel ve Ayew’in golleriyle 1’er puana razı olurken Beşiktaş’ın Kadıköy’deki galibiyet hasreti 13 seneye çıktı.
Beşiktaş’ın performansını iş ortağımız InStat’ın verileriyle inceleyeceğiz.
Ortalama Pozisyonlar
Beşiktaş’ın önde basan, daha doğrusu pas kanallarını kapatan takımlara karşı sorun yaşadığını daha önce de defalarca görmüştük. Fenerbahçe de bunu iyi etüt etmiş olacak ki özellikle ilk yarıda disiplinli bir ön alan savunması yaptı ve Beşiktaş orta sahalarının ön alanla olan bağlantısını koparttı. Buna karşın Beşiktaş zaman zaman isabetli olan uzun toplar dışında baskıdan çıkamadı ve genel olarak mahkum bir ilk yarı oynadı. Bunda ise önceki maçlarda olduğu gibi yine iki temel sorun öne çıktı. Bu sorunları irdelemenin faydalı olacağını düşünüyorum:
1) Statik Ön Alan Oyuncuları
Ön alan oyuncularının statik yapılarının ilk yarıdaki performansta etkisi olduğunu düşünüyorum. Baskı yüzünden topu geriden çıkartmakta zorlanan Beşiktaş’ta Lens, Oğuzhan ve Quaresma’nın geriye gelip pas istasyonu oluşturmamaları ve ilerde ayaklarına top beklemelerinin ilk yarıdaki oyunda payı büyüktü.
Beşiktaş’ın dripling haritasında da görüldüğü gibi Quaresma 2. bölgede sadece 2 defa topu ileri taşımayı denemiş, Lens’te ise bu rakam 1.
İki oyuncunun pas haritaları da bize farklı şeyler söylemiyor. Görüldüğü gibi ilk yarıda iki oyuncu da Fenerbahçe baskısına karşı geriye gelip paslaşmaların içinde bulunmamış.
Oğuzhan’ı da bu konuda eleştirebiliriz. Farklı bir mevkide oynadığını ve bunun oyununa olan etkisini göz önünde bulundurmak gerek tabi ki ancak özellikle ilk yarıda onun da orta sahaya gelip ekstra bir pas opsiyonu olmaması sebebiyle ön alan baskısı karşısında zorlandı Beşiktaş. Hal böyle olunca da takım boyu yine fazlasıyla uzadı ve zorlanan bir Beşiktaş gördük.
Bir iki somut örnek üzerinden bu duruma bakalım;
Beşiktaş’ta top Pepe’nin ayağında. Pepe’nin topu kullanması için önünde bir alan var ancak boşta hiç bir Beşiktaşlı yok. Orta sahadaki büyük boşluk dikkat çekiyor ancak o bölgeye hareketlenen hiç bir Beşiktaşlı yok. Dolayısıyla Pepe de kadrajda olmayan ve Tolgay’ın eliyle işaret ettiği Vida’ya doğru pas atmak zorunda kalıyor.
Pozisyonun devamında baskıyla karşılaşan Vida, Tolgay’a oynuyor. Ancak görüldüğü gibi Ayew’in baskısı altında kalan Tolgay’ın da sağlıklı bir pas opsiyonu yok. Oğuzhan yardıma gelmemiş ve merkez yine boş. Pozisyonun devamında Ayew topu kapmak isterken Tolgay’a faul yapmıştı ancak şu görüntü yine de kırmızı alarm veriyor.
Fenerbahçe’nin önde bastığı bir diğer pozisyon. Fenerbahçe adam adama savunarak pas kanallarını kapatsa da orta sahada bir boşluk var. Morla işaretli olan Oğuzhan’ın da o boşluğa hareketlenmesi gerekli ancak Oğuzhan bunu yapmayınca Vida uzun top atmak zorunda kalıyor.
Bu örnekleri Oğuzhan üzerinden verdim ancak Quaresma ve Lens’in de bu gibi işlerini çokça gördük maçta. Ve bu durum sadece Fenerbahçe maçı için de geçerli değil. Bursaspor, Linz ve Erzurum BB maçlarında da benzer sıkıntılar yaşamıştı Beşiktaş. Siyah Beyazlıların bu duruma acilen bir çözüm bulması gerekli.
Burada ise doğru hareketlenme ve oyunu görüyoruz. Oğuzhan geriye gelip topla buluşmuş ve Topal’ı da kendiyle beraber orta sahaya kadar çekmiş. Oğuzhan’ın geriye gelmesiyle demarke durumda kalan Tolgay da önündeki boş alana doğru hareketleniyor ve iyi bir pas opsiyonu oluşturmuş.
Oğuzhan burada uzak köşedeki Quaresma’ya doğru uzun bir pas atmayı tercih etse de, Beşiktaş’ın baskıdan çıkmak için ne yapması gerektiğine dair iyi bir örnek bu kare.
2) Orta Saha Yapısı
Beşiktaş’ın orta saha yapısı ve orta sahaların kendi rolleri dışında oynatılmasının da ilk yarıdaki performansta payı büyüktü.
İlk olarak Tolgay’dan başlayalım. Tolgay’ın bir defansif oyun kurucu olduğundan ve 4-2-3-1’de, hele ki 8 numara olarak faydalı olamayacağından daha önceki yazılarımda defalarca bahsetmiştim. Ancak Tolgay bu maça da 8 numara olarak başladı ve doğal olarak yine kötü bir maç çıkarttı. Tolgay, geriye gelerek kendine ufak bir konfor alanı oluşturması gereken ve baskı altında kalmadan oyunun kurulumuna geriden destek olabilecek bir oyuncu, ancak ona savunmayla hücum arasındaki bağlantıyı kurma görevi verildiğinde doğal olarak oyuncudan verim alamıyorsunuz. Beşiktaş’ta sezon başından beri en fazla eleştirilen isimlerin başında da Tolgay’ın geldiğini tekrar hatırlatmak istiyorum. Oyuncunun da formsuz olmasının bu eleştirilerde payı var tabi ancak Tolgay’ın performansının kötü olmasındaki aslan payı bana göre ona biçilen rolle ilgili.
Bu durum Tolgay’ın pas alışverişi tablosuna da yansımış durumda. Maç boyunca takım arkadaşlarından aldığı 46 pasın 29’unu(%63) savunmacılar ve Atiba’dan alan Tolgay, attığı 49 pastan 33’ünü(%67) yine bu oyunculara göndermiş. Dolayısıyla savunmacılardan aldığı topu ön alana aktarması beklenen Tolgay, bu topları yeniden savunmacılara vermiş. Bir başka değişle 8 numara görevi üstlenen ve bu sebepten ötürü baskı altında topla buluşup kendine konfor alanı yaratamayan Tolgay, aldığı pasları yeniden geriye oynamış. Bunda tabi ki daha demin bahsettiğim gibi hücum oyuncularının desteğe gelmemesinin de payı var ancak bu, Tolgay’ın verilen role uygun bir oyuncu olmadığı gerçeğini değiştirmiyor.
Ayrıca Caner’den sonra takımın en çok uzun pas atan oyuncusu da Tolgay. Bu iki veriyi bir araya getirdiğimizde de Tolgay’ın neden 8 numara olmaması gerektiği daha net gözüküyor sanırım.
Beşiktaş’ta kendi rolü dışında oynatılan bir diğer oyuncu da Oğuzhan’dı. Ne tesadüftür ki Beşiktaş’ta bu sezon sıklıkla eleştirilen bir diğer oyuncu da Oğuzhan. Tolgay’a verilen rolde oynatılması gereken Oğuzhan, önceki bir çok maçta olduğu gibi bu maça da 10 numara olarak başladı. Ancak Oğuzhan da bu bölgenin oyuncusu değil. Daha demin Tolgay için kendine bir konfor alanı yaratamadığını ve bu sebeple sorun yaşadığını söylemiştim. Aynı şeyler Oğuzhan için de geçerli. Rakip savunmanın arasına atıldığında kaybolan Oğuzhan da daha geride topla buluşup yüzü kaleye dönük oynaması gereken bir isim. Daha demin Oğuzhan’ın maçta geriye gelmemesinin Beşiktaş’ı zor durumda bıraktığından bahsetmiştim ancak bu durumu da oynadığı mevkiden bağımsız düşünmemek gerekiyor. Oğuzhan’ın bu pozisyonda zorlandığı aşikar
Son olarak yapılan basit pas hataları da Beşiktaş’ın kötü bir ilk yarı geçirmesindeki sebeplerden biriydi.
İkinci Yarı
Şenol Güneş de bu sıkıntıları görmüş olacak ki Beşiktaş ikinci yarıya farklı bir şekilde çıktı. İlk yarının aksine birbirine yardımcı olan bir takım gördük ikinci yarının başında. Hem savunmada, hem hücumda birbirine daha yakın oynayan oyuncuların üstüne savunmadan gönderilen uzun topların da Beşiktaş’ta kalmasıyla Siyah Beyazlılar hem oyunu rakip yarı sahada oynadı, hem de topa sahip oldu.
Görüldüğü üzere takım boyu 17-18 metre civarında, ayrıca Lens ve Quaresma’da beklerini kovalayıp savunmaya gelmiş. İlk yarıda bu iki oyuncunun bekleriyle beraber geriye gelmeyip çizgilerde beklemesi hem savunmada, hem de hücum geçişlerinde Beşiktaş’ı olumsuz etkilemişti.
Ancak Şenol Güneş’in devre arası konuşmalarının etkisi sadece 15 dakika sürdü, daha sonrasındaysa oyuncular yine ilk yarıdakina benzer bir düzene geçti. Bunu da yadırgamak ne kadar doğru bilemiyorum zira oyuncular hala alışık olmadığı mevki ve rollerde oynamaya devam ediyordu. Şenol Güneş’in ısrarla hamle yapmamasının ardından alışık olmadığı rollerde oynayan oyuncuların doğal olarak performansları düştü ve 60. dakikadan sonra üstünlük yeniden rakibe geçti. Tolgay ve Oğuzhan’ın üst üste gördüğü sarı kartlar, Hasan Ali’nin uzaktan şutu golün sinyallerini verse de Hoca ilk oyuncu değişikliği için 70’e kadar bekledi. Değişiklikler henüz etkisini gösteremeden de 71. dakikada kalelerinde golü gördüler.
Hücumdaki Verimsizlik
Beşiktaş’ın verimsiz bir maç çıkartmasında mevkileri dışında oynatılan ön alan oyuncularının da etkisi büyüktü bana göre. Beşiktaş’ın hücum dörtlüsü ve Tolgay’dan sadece 1 isim kendi mevkisinde oynadı. Tolgay ve Oğuzhan’dan zaten uzunca bahsetmiştim, bu iki isim dışında sol kanat oyuncusu olan Babel forvette, sağ kanat oyuncuları olan Quaresma ve Lens’ten biri de değişmeli olarak sol kanatta oynadı. Bu durum da Beşiktaş hücumlarına sekte vurdu. Konuya rakamlarla bakmakta fayda var;
Yukarıda da görüldüğü gibi Beşiktaş 170 defa pasla üçüncü bölgeye girmeye teşebbüs etmiş ve 122 kere de bu konuda başarılı olmuşlar. Fenerbahçe 130 denemede 90 isabet sağlamış. Bu bölgede rakibinden 40 pas daha az yapan ev sahibi ekip buna karşın ceza sahasına 18’i isabetli 31 top göndermiş. Beşiktaş’sa rakip ceza sahasına sadece 28 top gönderebilmiş ve bu topların 10’u Beşiktaşlı oyuncularla buluşmuş.
Beşiktaş’ın hücumdaki verimsizliğini gösteren bir diğer tabloda final bölgesine topla girişlerdi. Görüldüğü üzere Fenerbahçeli oyuncular sadece 33 kez topla birlikte 3. bölgeye girmiş, Beşiktaş’taysa bu rakam 49. Ancak buna karşın ceza sahasına topla girişler neredeyse aynı. Fenerbahçeli oyuncular 12 kez topla rakip ceza sahasına girmiş, Beşiktaşlılarsa 14.
Atiba Hutchinson
Ligimizde son yıllarda gördüğüm en yüksek iş ahlakına sahip oyuncu Atiba. Beşiktaş forması giydiği ilk günden beri her maç standartını koruyan, yaşlanmasına rağmen her sezon istikrarlı olarak maçlarda oynayan Atiba, bu maçın da Beşiktaş adına en saygı duyulacak oyuncusuydu.
35 yaşındaki futbolcu, sözleşme pazarlıkları yüzünden sezona oldukça geç başladı, kampın büyük bir bölümünü kaçırdı ve sezonun ilk resmi maçına Kadıköy deplasmanında çıktı. Bu durumdaki bir oyuncunun 90 dakikayı bile çıkartması zordur ve açıkçası Atiba da kendi standartlarının altında bir performans sergiledi ama bu oyunuyla dahi takımının en iyilerinden biri olmayı başardı.
Maç boyunca girdiği 8 savunma mücadelesinin tamamını kazanan Atiba, hava topu mücadelelerinde de 8’de 8 yaptı ve 7 sahipsiz top kazandı. Yaptığı 6 top kaybıysa oyuncunun eksi hanesine yazıldı.
Bunun dışında Medel’le Atiba’nın neden birbirlerinin ikamesi olmadıklarını da bir kez daha gördük. Atiba, zekasıyla savunma yapan ve alan kapatan bir oyuncu. Medel’se fiziğiyle oynayan, ”adam adama” savunan, sürekli rakiplerine basan ve bu yüzden savunmanın önünde boşluklar oluşmasına sebebiyet veren bir oyun tarzına sahip. Bu maçta da Atiba’nın varlığı sayesinde Beşiktaş savunması merkezde rakibine açık vermedi ve Siyah Beyazlılar’ın ihtiyacı olan oyuncu profili de Atiba. Beşiktaş’ın kısa sürede Atiba’ya muadil bir oyuncu bulması ve takımın topu savunmadan çıkartmakta zorlandığını da göz önüne alarak Medel’in stoperde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.