2012 yılında İstanbul’dan, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye uçarken, yolda görüşme yapacağım üç futbol kulübü ile ilgili notlarıma göz gezdirmekteydim. Bu üç kulübün kuruluş tarihleri, bulundukları kentler, maç başına seyirci ortalamaları derken, yaklaşık 2,5 saat süren yolculuk için uçağımız inişe geçmişti.
Gökyüzünden aşağıda doğru baktığımda, doğalgaz ve petrol ile zenginleşen bir ülkenin kuyularının üstünden geçiş yapıp, şehrin dış bölgesine doğru pike yapan uçaktan gördüğüm ilk futbol manzarası bu esnada karşıma çıktı. Daha sonra FK Baku takımının tesis ve stadyumu olduğunu öğrendiğim manzara karşısında şaşırmış ve Azerbaycan’da futbol adına beni nelerin beklediğini merak etmeye başlamıştım.
Azerbaycan Futbol Federasyonu ( AFA ) ile yaptığım toplantı, bu ülkenin futbola inandığını göstermişti. AFA akıllı bir futbol stratejisi ile, yalnızca doğal kaynaklardan elde ettikleri para ile zenginleşen firmaların, futbola akıttığı para ile uluslararası arenada başarı sağlanamayacağını anlamış ve ülke futbolunun gelişmesi için dünya futbolunu bilen ancak Azerbaycan kültürüne de ayak sağlayabilecek yabancı futbolcu ya da teknik adamları ülkeye getirmeyi planlamaktaydı. Bunun en güzel örneği olarak da Milli Takım’da Berti Vogts, Robert Prosinecki gibi dünyanın tanınan futbol adamları ile çalışmaları gösterilebilir.
Tabii bunun için ilk adımlardan biri dönemin S.S.C.B’si gereği kapalı kutu olarak kalan, batıya açılımda geciken Azerbaycan’ın dünyaya ve dünya futbol piyasasına tanıtılması gerekliydi. Devlet politikası doğrultusunda İspanya ve Fransa gibi Avrupa’nın 5 büyük futbol ülkesinde yaptıkları etkili sponsorluk antlaşmaları ile Atletico Madrid ve RC Lens kulüplerinin göğüs reklamlarında görünen “Azerbaijan – Land of Fire” sloganı kısa sürede etkisini gösterip, bir ülke için başarılı sayılacak spor üzerinden iletişim amaçlı sponsorluk projesi olarak ortaya çıktı. Bu çalışmalar kapsamında, bir yıllık dönemde Azerbaycan hakkında bilgi araştırması yapan ve turist olarak ziyaret eden sayılarda önemli derecede artışlar sağlandı.
Ziyaretlerimde önceliğimi başkent takımına vermiştim. FK Baku takımının tesislerinden içeri girdiğimde gördüğüm manzaraya şaşırmıştım. 3 antrenman sahası, muazzam tesisler, 2 altyapı sahası ve aynı tesis içerisinde maçlarını oynadıkları stadyum. Amaçları Azerbaycan futbolunun ulusal ve uluslararası düzeyde temsil edilmesi, Azeri gençlerin modern futbolda yerini alması ve buna bağlı olarak halkı stadyumlara çekecek sportif başarının hızla sağlanması ön plandaydı. Ekonomik olarak halen Bank of Azerbaijan ve Baghlan Group tarafından desteklenen ve 1995 yılında kurulan kulüp, 2 Lig ve 3 kupa şampiyonluğu ile ülkesini 4 defa Avrupa Kupalarında temsil etme hakkı kazandı.
Bakü’den yola çıktıktan sonra, yol üzerinde karşılaştığım kapalı spor tesisleri ve Olimpik Stadyum muhteşemdi. Ülke ve şehir adete sporla besleniyordu. Bakü’den Lankaran’a 4 saat kadar süren yolculukta, konuşulanları düşünürken kısa bir zaman diliminde en azından bir Azeri takımının Avrupa’da üst turlara atlayacak bir başarı sağlayabileceğini düşünmüştüm.
İkinci durak, arkasında Palmali Group olan Khazar Lankaran takımıydı. Esasında bu kulüp, ülkemize yakın bir takım. Bir dönem Rasim Kara’nın çalıştırdığı, Oktay Derelioğlu’nun Azeri Premier League’ında gol krallığı yaşadığı ekipte, yatırım olarak stadyumu ön plandaydı.
Son olarak ise, Qabala şehrine doğru yola çıkmıştım. İşte bu şehre, bu şehrin futbol takımına aşık olmuştum. 2005 yılında kurulup, futbol direktörü olarak 2 yıl gibi bir süre, Arsenal’in efsane futbolcusu Tony Adams ile çalışan ekip, bu küçük şehirde Pepsi ve Acıbadem gibi uluslararası sponsorlar ile çalışmalarını sürdürüyor. Başarılı Pazarlama Direktörleri Samed Nasibov ile her görüşmemde, yeni planlamalarını aktarırken, aynı heyecanla amaç Avrupa futbolu diyordu. İşte bu sene bu takım, UEFA Avrupa Ligi’nde Panathinaikos gibi Yunan futbolunun etkin bir takımını eleyerek, Avrupa Ligi gruplarına kalmayı başardı.
2014 yılında Saint Etienne takımı ile Fransa’da karşılaşan ve Fransız futbol dergisi Goal tarafından Dağlık Karabağ sorunu nedeni ile tüm maçlarını deplasmanda oynayan “Mülteci Takımı” olarak tanıtılan Azerbaycan’ın Karabağ takımı da bu sene, İsviçre’nin Young Boys takımını elemeyi başarıp, gruplarda yer almayı başardı.
AFA’nın futbol politikaları kapsamında, 2010 yılından sonra Azerbaycan Futbol Ligi’nin ulusal futbolculardan kopup, uluslararası futbolculardan oluşan bir lig olduğunu gözlemliyoruz. Yurtdışında futbol üzerinden ülkenin tanıtımı yapılması sonucu, son 5 yıllık periodda ligde oynayan yabancı futbolcu sayısında % 38’lik bir artış sağlanmış durumdadır. Şu ana kadar 38 farklı ülkeden futbolcu ligde yer alırken İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika, Portekiz, Uruguay, Brezilya gibi futbol ülkelerinin oyuncularıda ligde yer almaya başladı. Belçika’dan Emilie Mpenza ( Schalke 04, M.City tecrübeli ), Kosta Rika’lı Winston Parks ( Udinese, L. Moskova tecrübeli ), İngiltere’den Terry Cooke ( M.United, M.City ve S.Wednesday tecrübeleri mevcut ), Fransa’dan Barbiconi ( FC Metz tecrübeli ), Uruguay’dan Guittarez , Brezilya’dan Dodo, Jaba gibi futbolcular bu ligde yer almış bazı yabancılar arasındadır.
Sonuç itibariyle, futbol tarihi 1900’lerin başına dayansada, 2000’li yılların ortasından itibaren futbolun önemli bir “ülke pazarlama aracı” olacağına inanan Azeriler, planladıkları yolda, hem federasyonları hem de federasyona destek veren kulüpleri ile paralel ilerlemektedir. Parayı tesise ve yetiştirilecek oyunculara ayırdıkları, ülkeye futbolu bilen teknik adamlar getirmeye çalıştıkları için zaman içerisinde daha fazla Azeri takımı Avrupa’da boy gösterip, başarı sağlayacaktır.