Haziran ayı yaklaşırken futbol ligleri birbiri ardına son buluyor. Futbola gönülsüzce, bir süreliğine veda ediyoruz. Kupalar birbiri ardına sahiplerini bulurken, attıkları gollerle taraftarlarını defalarca kez sevince boğan golcü oyuncular arasındaki rekabet de son buluyor. Avrupa’nın 5 büyük liginin gol krallığı tablosu hemen hemen kesinleşmişken, Avrupa’nın en formda bitiricilerinin sezonu nasıl geçirdiklerinin peşine düşmek istedim.
Fransa Ligue 1 – Edinson Cavani: 35 Gol
Kral öldü yaşasın yeni kral! Geçtiğimiz sezon Ligue 1 Gol Kralı yine Paris’de ikamet ediyordu. Zlatan İbrahimoviç Parislilerin huzurunda geçirdiği son sezonu inanılmaz rakamlarla tamamlamış, 31 maçta attığı tam 38 lig golü ile adeta yıllara meydan okumuştu. Bu gol krallığı yarışındaki en yakın rakibine 17 gol fark attığı anlamına geliyordu. Zlatan’ın ülke futbolundaki üstünlüğü kıyas kabul etmeyecek derecede bariz bir hal almıştı.
Zlatansız bir PSG’nin neler yapabileceği sezon öncesinde merak konusu olmuştu. Bu denli dominant bir golcünün yeri doldurulabilecek miydi? Cavani sezona büyük bir baskı ve farklı şampiyonluğa rağmen, Avrupa’daki hedeflere ulaşılmak amacıyla takımın başına getirilen Unai Emery’nin sistemine alışmaya çalışarak başladı. İlk lig golünü 3. Haftadaki Monaco deplasmanında atsa da sahadan 3-1’lik yenilgi ile ayrıldılar. Bu sezon ligin çantada keklik olmayacağı su yüzüne çıkmaya başlamıştı.
Cavani’nin 5. Haftada Caen karşısında sunduğu 45 dakika süren ve seyircilere 4 gol izlettiren resitali, yeni gol kralının ilk müjdecisi niteliğindeydi. Cavani, Paris’e transfer olduğunda beri ilk kez bu sezon takımının hücumdaki en önemli silahı olarak görülüyordu ve kanıtlayacağı çok şey vardı. Zlatan’ın mirasının altında ezilmemek varını yoğunu ortaya koydu. Sahada hırçın, hırslı ve delici bir golcü profili çiziyor, sadece rakip filelere gol atmak için değil de onları adeta sahaya gömmek için oynuyor gibi görünüyordu.
Sonraki haftalarda birli ikişerli atmayı sürdürdü. Yolun sonunda PSG şampiyonluğa erişemese de faturayı Cavani’ye çıkarmak pek doğru olmayacaktır. Uruguaylı santrafor 36 lig maçında attığı 35 golle geçen sezonki 19 gollük istatistiğini neredeyse ikiye katladı. 4 kez de takım arkadaşlarını golle buluşturan Cavani, kariyerinin şimdiye kadarki en parlak sezonunu geride bıraktı. Bu sezon Paris’de şampiyonluk kupası eksik kalsa da hala onlar için golleri sıralayan bir kralları var.
İtalya Serie A
Bu sezon kariyer zirvesini yaşayan bir diğer golcü de Edin Dzeko. İtalya Ligi Serie A’da henüz son hafta maçları oynanmamış durumda ve gol krallığı yarışı sürüyor. 28 gollü Boşnak santrafor son viraja girilirken yarışı önde götürüyor. Wolfsburg ile şampiyonluk yaşadığı 2008-2009 sezonundaki gol sayısını, o şampiyonluktan tam 8 yıl sonra 2 golle geliştiren Dzeko, kariyerinin en verimli yılını geçirdi.
Dzeko geçen yıl ilk kez Serie A futboluyla tanışmış, işler pek de iyi gitmemişti. Ligdeki 31 maçta bulduğu 8 gol Roma taraftarını etkilemekten uzaktı. Bu sezon ise işler yoluna girmiş görünüyor. 36 maçtaki 28 gollük katkı, Dzeko’nun futbolunun ikinci baharını geçirdiğine işaret ediyor ve akıllara, Wolfsburg’da yaptığı çıkıştan sonra kariyerini City yerine, daha fazla forma giyebileceği bir kulüpte sürdürmüş olsa neler olurdu sorusunu getiriyor.
Dzeko ile kariyerinin ikinci gol krallığı (ilki Wolfsburg formasıyla 2009-2010 sezonunda) arasına girebilecek oyuncuların başında, 27 gollü Dries Mertens geliyor. Belçikalı hücumcu, bu sezon oynadığı futbolla beğeni toplayan Napoli takımının en dikkat çeken isimleri arasında yer alıyor. Higuain’in takımdan ayrılmasının ardından santrafor mevkiine transfer edilen Milik’in sezon başındaki talihsiz sakatlığı sonrasında kendini takımın hücum hattının en ucunda bulan Mertens, sorumluluk alarak takıma büyük katkı sağladı. Özellikle 16. ve 17. haftalarda sahada kaldığı toplam 165 dakikada rakip fileleri tam 7 kez havalandırması hafızalara kazındı. 23. hafta maçında Bologna karşısında yaptığı hattrick ve son 3 karşılaşmada gösterdiği 5 gol 3 asistlik performans göz dolduruyor. Dzeko’nun son dakikaya kadar arkasını kollaması gerekli.
Almanya Bundesliga – Pierre-Emerick Aubameyang: 31 gol
Lewandowski’nin 2014-2015 sezonunun başında Bayern’e transfer olması ile birlikte, Aubameyang’ı Dortmund’un hücumlarının ucundaki isim olarak izlemeye başladık. Gabonlu hızlı oyuncu o günden bu yana gol yollarındaki istatistiklerini istikrarlı bir şekilde arttırmayı başarıyor. Bu sezon 32 lig maçında attığı 31 golle şimdilik kariyer zirvesine ulaştı. Bir gol farkla Lewandowski’yi gol krallığı yarışında sollaması ise bu sezon ligi 3. sırada tamamlayan Dortmund taraftarının yüzünde küçük bir teselli tebessümü yaratmıştır diye tahmin ediyorum.
Aubameyang, Şampiyonlar Ligi’ndeki Sporting Lizbon maçı öncesinde Tuchel tarafından bir maçlığına tribüne çıkartılmıştı. Oyuncusunu kadro dışı bırakma nedenini açıklamayan Tuchel, bunun takım içi bir mesele olduğunu ve kısa sürede çözüme kavuşturulduğunu belirtirken, sonraki hafta ligdeki Hamburg deplasmanındaki 4 gol 1 asistlik performans Aubameyang’ın özrü olarak kabul edildi.
Adı sık sık dev kulüplerle anılan Gabonlu oyuncunun, yaz döneminde dünya transfer rekorunu kırabileceği iddia ediliyor. Dortmund’un, selefi Lewandowski gibi onu da elinde tutması zor görünse de bu kez rotanın Bayern olması pek muhtemel değil. Afrika’nın parlayan yıldızının sonraki adresinin İngiltere veya İspanya olabileceği konuşuluyor. Takımında kalması halinde önümüzdeki sezon da gol krallığı unvanı için eski takım arkadaşı Lewandowski ile başa baş bir yarış sürdürmesi beklenebilir. Dortmund, son dönemde dünya futboluna sunduğu iki harika golcüyle tebrik edilmeyi hak ediyor.
İngiltere Premier Lig – Harry Kane: 29 gol
Çok değil, 2014-2015 sezonun ikinci yarısındaki Kuzey Londra Derbisi öncesinde mikrofon uzatılan bir Arsenal taraftarı, “Harry Kane de kim?” diyordu. Çok geçmeden takımını 2 golle zafere taşıyan genç oyuncu, kendisi hakkında demeç veren Arsenal taraftarını oldukça pişman etti. O günden bugüne Harry Kane herkese kim olduğunu gösterdi. Özellikle de Kuzey Londra Derbileri’nde attığı toplam 6 golle, Premier Lig kurulduğundan bu yana, onlara en çok gol atan Spurs oyuncusu olarak Arsenallilere.
İngiliz futbolcu son 3 sezondur altyapısından yetiştiği Tottenham’ın hücumdaki en büyük kozu. Her 3 sezonda da ligde 20 gol barajını aşmayı başardı ve Avrupa’nın 5 büyük liginde son 3 sezonda bunu yapabilen elit bir oyuncu topluluğu arasında kendine yer buldu. (Diğer isimler Messi, Cristiano Ronaldo ve Lacazette).
Harry Kane sezonu 30 maçta 29 golle tamamlayarak, kariyerinde ikinci kez Premier Lig Gol Krallığı unvanını elde etti. Sezon içerisinde yaşadığı sakatlıklar ritmini bulmasını engellese de, son 2 maçta attığı 7 golle adeta son düzlükte ödüle uzandı ve geçen yıl 25 golle elde ettiği unvanını korudu.
Böylesi bir gol makinesinin adının transfer dedikodularına karışması da haliyle kaçınılmaz oluyor. Uzun süre adı Manchester United’la anılan Kane, Tottenham’ın kurduğu başarılı kadroyla kalması halinde kariyerinin ilk şampiyonluk kupasına kendi evinde ulaşabilir. Ayrılması halinde ise transfer bedelinin rekorları zorlaması ihtimal dâhilinde olacaktır.
İspanya La Liga – Messi: 37 gol
Messi hakkında kariyerinin ilk günlerinden beri çok yazılıp çizildi. Gelişiminin her aşaması yakından takip edildi. Halen çok konuşuluyor, çok tartışılıyor. Avrupa futbolunu takip edip de onun yetenekleri hakkında yorumda bulunmayan insan sayısı belki iki elin parmaklarını aşmayacak kadar az. Bugün ulaştığı seviye ise gerek çağdaşı Cristiano Ronaldo, gerekse tarihin en büyükleri Maradona ve Pele ile kıyaslanıyor. Tüm kıyaslamaları bir yana bıraktığımızda, onu izleyen herkesin hemfikir olacağına inandığım bir nokta var: O izlemesi zevk veren bir yetenek.
Messi’nin futbol topuyla yaptıkları, oyunu izleyenler için güzelleştiriyor. Estetik yönünün yanında aynı zamanda bir gol makinesi olduğu da unutulmamalı. Barcelona formasıyla son 9 sezondur ligde 20’nin üzerinde gol buluyor. 37 lig maçına 50 gol sığdırdığı 2011-2012 sezonu ve ertesi sezon 32 maçta 46 kez fileleri sarsması akıllara durgunluk veren bir seviyeyi işaret ediyor.
Messi için kolay bir sezon olmadığını söyleyebiliriz. Bu sezon 34 maçta attığı 37 gol şampiyonluğa yetmese de sayısız ödülleri arasına bir gol krallığını daha ekledi. Barcelona şehri futbolunun dönüm noktası 1992 Avrupa Kupası Şampiyonluğu olmuştu. Cruyff’un vizyonu Messi’li yıllarda hayat buldu: kendi değerleri üzerinde yükselen, başarıdan başarıya koşan bir Barcelona. Kadronuzda Messi varken beklentiler asla düşük olmuyor ve kupayla sonlanmayan yolculuklar hayal kırıklığı yaratıyor.
Ülkesi Arjantin de onu bağrına basmak için kramponlarını asmadan evvel Dünya Kupası’nı onlara getirmesini bekliyor. Genç yaşta futbol topunun peşinde Barcelona’ya göçerek terk ettiği ülkesine, ancak kupayı kazanması halinde tam anlamıyla dönebilecek. Ancak o zaman kendi insanları tarafından kabul görecek. Messi Barcelona şehrinin kahramanı, Arjantin’in ise Maradona’sı var.
Akıcı dribbling yetenekleri, harika tekniği ve isabetli ayak içi vuruşları onu şimdiden futbol tarihinin unutulmazları arasına taşıdı. Futbolun 2000’li yılların başındaki dönemi anlatılırken onun adını anmamak düşünülemez. Biz futbolseverlere ise, futbol oynadığı zamanlara tanıklık etmenin ayrıcalığını tatmak düşüyor.