Analizi | Uruguay 0 – 2 Fransa

Dünya Kupası’nı neden seviyoruz? Bir sonraki için dört sene beklememiz gerektiği için mi? Her istediğimizde izleyemeyeceğimizi bildiğimizden mi? Yoksa en iyi oyuncuları bir arada izleyebildiğimiz için mi? Ya da evrensel bir geleneğimiz haline geldi diye mi?

Bu satırları Fransa – Uruguay maçını tekrar izlerken Lloris’in kurtarışının ardından yazıyorum. Fransa’nın Varane’ın kafa vuruşuyla öne geçmesinin ardından iki dakika sonra bu kez Uruguay duran top kullanıyor ve Caceres’in vuruşunu Lloris müthiş bir refleksle uzanarak çeliyor. Bu pozisyon gol olsa ve Uruguay eşitliği yakalasa, ikinci yarı muhtemelen başka bir maç izliyor olurduk…

Uruguay, bu Dünya Kupası’nda çeyrek finallere kadar sadece 1 gol yemişti. Bu rakam, savunması Atletico’dan, mentalitesi total savunmadan müteşekkil bir takım için şaşırtıcı değil. İlgi çekici olan Uruguay’ın Fransa karşısında yediği ilk golün duran toptan gelmesi, ikinci golün ise Muslera’nın hatası, ya da topun yapısı yüzünden, ama neticede akan oyun diyemeyeceğimiz bir pozisyonda gelmiş olması. Anlaşılacağı üzere Uruguay üç gol yiyerek Dünya Kupası’na veda etti ve bunların hiçbiri akan, açık oyunda yenen goller değildi.

Peki bu anlattıklarımın Dünya Kupası’nı sevmemiz ve Hugo Lloris’in kurtarışıyla ne alakası var?

Güzel bir söz vardır, insanın sahneye gelene kadar çıktığı her basamağın ayrı ayrı çok kıymetli olduğunu ve sahnede yapılan her şeyin o basamaklarda öğrenilenler olduğunu söyler. Doğruyu da yanlışı da, iyiyi de kötüyü de… Büyük bir sahneye çıktığınızda yaptığınız her bir hareketin arkasında o basamakları çıkarken yaptıklarınız vardır. Bazen azı ya da fazlası, ama başkası değil. Dünya Kupası’nı severiz çünkü burası futbolun en büyük sahnesi. Dört yılda bir izleyebildiğimiz bu organizasyon, aslında gerisindeki dört yılın ve daha da fazlasının sahaya yansımasından başkası değil.

Gelecekte Uruguay’ın istatistiklerine bakıldığında 2018 Dünya Kupası’nda 3 gol yediği, ama bunların akan oyundan gelmediği görülecek. Takım olarak kolektif savunma farkındalığı ve konsantrasyonu bu kadar yüksek bir takımın, “duran toptan” yediği gollerle elenmiş olması, üzerinde konuşulmaya değer. Banu Yelkovan bir yazısında Mourinho’nun bir sözünden bahseder; “Kaybedersem ve kaybetmeyi hak etmemişsem, bu dramdır, sinirlenirim. Kaybedersem ve kaybetmeyi hak etmişsem, bu futboldur ve kabullenirim.”

Dört yılda bir yapılan bir turnuvadaysanız elenmek için en güçlü olduğunuz yerden yenilmiş olmalısınız. Ki gerçekten elenmiş olasınız. İstisnalar hariç Dünya Kupası’nın futbolda trendleri belirlemesinin ve belirginleştirmesinin sebebi de budur. Gerçekten kazanmayı hak edenler kazanır ve tarihteki yerini böyle alır.

Aynı şekilde Hugo Lloris’in kurtarışı da, o an orada yapılmış bir kurtarış değildir aslında. Lloris dört yıldır ve daha da fazlasında oraya uzanıyordur, uzanmaktadır; Caceres’in kafa vuruşunu kurtarması, yıllardır çıktığı basamakların yansımasıdır. Bence Dünya Kupası’nı bu yüzden severiz. Ön plana çıkan, büyüyen, anıtlaşan anlar ve hareketler vardır ve bunların geçmişi maziye dayanır. Biz Dünya Kupası’nı şimdi izlesek de Dünya Kupası’nın her anı, dört yıllık bir toplamdır.

Fransa, rakibi Uruguay’ı onun en güçlü olduğu duran top golüyle yıktı; yine en büyük kozlarından duran top golünü önleyerek durdurdu ve beklenmedik anda gol olacağı beklenmeyen bir topla, yendi. Yani yarı finale çıkmayı hak etti, çünkü Uruguay zaten böyle yenilirdi…

Cavani’nin eksikliğinde maça Stuani’yle başlayan Uruguay ilk 15 dakikada, beklenilenin aksine, rakip yarı sahada baskıyla ve kendi birinci bölgesine kapanmak yerine tüm sahaya yayılarak maça başladı. Beklentilerin aksine tek kale maç ya da kapalı Uruguay savunmasını açma faaliyetleri şeklinde geçmeyen maç, yavaş yavaş dengesine oturdu. Fransa’nın Uruguay kalesine inme çabalarına disiplinli savunmasıyla cevap veren Uruguay, dakikalar geçtikçe oturmuş anlayışına döndü ve Fransa’nın başarısız girişimlerinin ardından hızlı hücumlar aradı. Tam da bu noktada ülkesinin son 3 golünün altına imza atan ve Portekiz maçında çok iyi performans gösteren Cavani’nin yokluğu anlaşıldı.

Uruguay bölümler halinde tüm sahaya yayılmaya ve tam saha baskı yapmaya devam etse de Fransa kalesinde etki yaratamadı. Devamında Griezmann’ın kullandığı serbest vuruşta Varane’ın golüyle 1-0 ve iki dakika sonra Lloris’in kurtarışıyla galibiyet geldi.

Maçın şut istatistikleri de 15 ve 30. dakikalar arasında Uruguay’ın hiç şut girişimin olmadığını gösteriyor. 15. dakikadan itibaren Uruguay, ilk 15 dakikalık planını kalan 30 dakikanın içine yaymaya başladı ama Cavani’nin eksikliğinin de etkisiyle Fransa kalesine gitmekte zorlandı. Bunun aksine ilk yarının son 15 dakikasında ise, gole vermek istediği reaksiyon etkisiyle de maçın en yüksek şut istatistiğine ulaşan Uruguay, eşitliği aradı ama Lloris, Uruguay’a fırsat tanımadı.

Aynı durum, topla oynama istatistiklerine de yansıdı. 15 ve 30. dakikalar arasında sahasına çekilip topu Fransa’ya bırakan Uruguay hızlı hücumlar aradı, ama maç genelinde de görüleceği üzere bu kontra ataklarda da başarı sağlayamadı. Uruguay’ın çıktığı kontra atak sayısı 19, ama hiçbirinde kaleyi bulamadı. Uruguay’ın 19 kontra atakta şut sayısı 0.

Fransa’nın da 10 kontra atak teşebbüsü olmuş, bunların birinde atağı şutla bitirebilmiş ama skor bulmasının temelini bu atak şekline bağlayan Uruguay açısından bu başarısızlığın etkisi daha büyük. Cavani’nin yokluğunda hızlı ataklarını sonuca bağlamada ne kadar büyük bir sorun yaşadıkları görülüyor. Uruguay, rakip kaleye 10 şut çekmiş ama bunların 7’si ceza sahası dışından. Ceza sahasına 44 pas göndererek bu alanda rakibine üstünlük sağlayan Uruguay, 6 anahtar pas yapmış; 3’ünde rakip oyuncuları ekarte etmeyi de başarmış. Ancak bu iyi istatistiklere rağmen, kontra ataklarda olduğu gibi, bitiricilikte yaşadıkları sorun bunları neticesiz bıraktı. Stuani, iyi bir maç çıkarmadı ve Cavani’nin yokluğunu dolduramadı.

Rakip yarı sahada 22 pas arası yapan Uruguay, toplamda 87; rakip yarı sahada 45 kez sahipsiz topları toplamayı başardı. İki alanda da Fransa’yı büyük farkla geride bırakmasına rağmen kestiği bu atakları ve kazandığı bu topları rakip kaleyle buluşturmakta ise istediklerini sahaya yansıtamadı.

 

Maçın en çarpıcı istatistiği bu. Maça tam sahada baskıyla başlayan ve maç genelinde de bölüm bölüm Fransa sahasında baskıyı sıkılaştıran Uruguay’ın bu baskılardan verim elde ettiğini söyleyemeyiz. Fransa’nın topla oynamasını, oyun kurmasını bir nebze bozsa da 1 kez bile baskı sonucu Fransa’yı hataya zorlayamadılar. 11 kez organize baskı yaparken bunlardan hiçbir sonuç çıkaramadılar.

Hatta bunun sonucu olarak değerlendirebileceğimiz bir veri olarak; Mbappe, kendi yarı sahasından dahi topu defalarca driblingle çıkarabildi. Fransa takım olarak 36 dribling yaparken Fransızlar %53 gibi yüksek bir oranla 19 kez rakiplerini ekarte etti. Tahmin edileceği üzeri bunların çoğunluğu Mbappe’ye ait. Mbappe’nin ve Fransa’nın bahsettiğim üzere dribling haritası da şu şekilde:

İkinci yarıda Fransa’nın rakip kaleye ilerleyişi driblingler üzerinden de okunuyor. Fransa, ilk yarı sonunda afallayan Uruguay karşısında ikinci yarıda daha özgüvenle rakip kaleye gitti. Uruguay ise golü aramasına rağmen ancak uzaktan şutlarla kaleyi yokladı. 10 şut, yedisi ceza sahası dışından ve sadece ikisi isabetli.

 

Son söz

Uruguay aslında kendi futbol anlayışının doğrularını sahaya koydu. Yukarıda istatistikler üzerinden göstermeye çalıştığım üzere pas arası yaptılar, rakip sahada top çaldılar, kalelerini iyi savundular. Ancak yapamadıkları şeyler ve Cavani’nin yokluğu, onları yarı finalden etti. Mesela kontra ataklarını neticelendiremediler, kazandıkları topları iyi değerlendiremediler ve yaptıkları baskıyla Fransa’yı hataya zorlamayamadılar.

Fransa ise yarı finalde Belçika karşısına çıkacak. Gruplardaki ilk maçlardan itibaren Fransa’nın maçlarını yazıyorum, yaptıklarını ve yapmaya çalıştıklarını anlatıyorum. Fransa Milli Takımı, en uzun süreli antrenörü ünvanını alan Didier Deschamps’la birlikte emin adımlarla yürüyüşüne devam ediyor. Bu yazı Fransa’nın yaptıklarından ziyade Uruguay’ın yapamadıkları üzerine bir analiz oldu. Ama kanımca bu maçı Fransa’ya getiren Fransa’nın doğruları kadar Uruguay’ın aksaklıkları oldu.

Fransa’nın ilk 11’i oturdu, oyunu olgunlaştı. Belçika karşısında ne yapacaklarını çok merak ediyorum. Yeni bir basamak, başka bir sahne var şimdi önlerinde. Çok güzel bir maç bizi bekliyor, biliyorum; Dünya Kupası’nı bu yüzden seviyoruz.