Analiz | Manchester United 0-3 Tottenham

“Maçın sonucunu biliyor musunuz? 3-0. 3-0! Bu ne demek biliyor musunuz? Üç sıfır. Üç başka ne biliyor musun? 3 Premiership! Benim 3 Premier Lig şampiyonluğum var, tek başıma. Diğer 19 menajerin toplam şampiyonluğundan daha fazla. Saygı. Saygı. Saygı duyun.”

Kariyerindeki görkemli ve sağlam iç saha istatistikleriyle nam salan bir teknik direktör, kendi evinde; Düşler Sahnesi’nde 3-0 yenildi. United’ın başındaki üçüncü sezonunda, sezona çok kötü bir başlangıç yapmışken yukarıdaki sözleri söylüyordu. “Saygı. Bana saygı duyun!”

Geçmişine saygı duyulmasını istiyordu. Oysa bu maç Tottenham karşısında aldıkları sonuç, Manchester United’ın onyıllardır olmadığı kadar kötü bir lig başlangıcı yaptığını tescilliyordu. United 3 maçta sadece 3 puan toplarken Jose Mourinho da 3 Premiership’ten öteye gidemeyeceğini kabul etmeye çalışıyordu belki de.

Maç sonu açıklamalarında henüz bu kadar sinirli değil maçla ilgili değerlendirmelerinde taktiksel ve stratejik olarak her şeyi doğru yaptıklarını; yani planın doğru olduğunu ama sahada işlerin bir anda ters gitmeye başladığını ve ne olduğunu anlamadığını söylüyordu. Diğer konularda aralarında iletişimsizlik ve anlaşmazlığa rağmen Pogba’nın da maç sonu teşhisi bu yöndeydi. “Çok tuhaf. Kararlıydık, iyi başladık. Sonra 3-0 kaybettik. Ne olduğunu anlamadık bile.”

Peki Mourinho’nun ısrarla üstüne basa basa söylediği gibi gerçekten onlar daha üstün olan taraf mıydı ve Tottenham nasıl olduğu anlaşılamaz bir şekilde mi 3-0 kazanmıştı?

 

Başlangıç


Mourinho, takımını üçlü savunma anlayışıyla sahaya çıkararak Tottenham’ın muhtemel dizilişini aynalayıp rakibini kilitlemek istedi. Ander Herrera’nın sağ stoper; Valencia’nın sağ açık ve Luke Shaw’un sol açık olarak başladığı maçta Tottenham ise sahaya dörtlü savunma ile çıkmıştı.

Tottenham’lı oyuncuların sahadaki ortalama pozisyonlarını da bakıldığında dörtlü savunma ve özellikle merkez hattı kapatan bir orta saha dizilişi görüyoruz. Sahada 4-4-2’den ziyade merkezde hat oluşturan ve kenarları riske ederek merkez alanı tercih eden, 4-2-2-2 yerleşiminde bir Tottenham var.

Hücumda ise ataklarının yarısında sağ kanatlarını tercih etmişler ve United’ın özellikle sol kanadını hedeflemişler. United’ı yıkan ikinci gol de bu kanattan gelmişti. Rakibi şaşırtmayı hedefleyen üçlü savunma, önce kendi evlatlarını yedi. Moura’nın golünde Luke Shaw sol çizgiye baskıya giderken arkasındaki alanı kapatması gereken sol stoper olması gereken yerde olmayınca United nakavt oldu.

Ancak bu golden önce, işler United için iyi giderken de United savunması üçlü savunmaya adapte olamadığını bıraktığı boş alanlar ve aralarındaki kopukluklarda gösteriyordu. Özellikle kaymalarda ve alan paylaşımında United gollerden önce de alarm veriyordu.

Aslında bu da Mourinho’nun kabiliyetli ve adapte olma yeteneği yüksek sağlam bir savunma transferi isteğinin haklılığını gösteriyor. Ancak görünen o ki United; yönetim-menajer-oyuncu grubu üçlü sac ayağının neredeyse tüm birimleri arasında iletişimsizlik ya da çekişme var. Büyük ihtimalle de United’ın oyun olarak kötü ve skor olarak da felaket lig başlangıcının arkasında bu kaos yatıyor.

 

Hücum

Savunmada üçlü savunmayla rakibini şaşırtmak isterken kendi düzeninden olan United, hücumda ise ağırlıklı olarak Valencia’nın koridorundan Lukaku’ya uzun paslar atarak geriden gelen koşucuların hareketlenmesiyle Lukaku ve özellikle Lingard üzerinden gol bulmayı amaçlıyordu. United hücumlarında birçok kez sağdan ve bazen de soldan yarı saha civarından iç koridorda Lukaku’ya denenen anahtar paslar ve geriden yapılan destek koşuları görülüyordu. Uzun, havadan toplar dışında ayakları yere basan plan buydu. Bir de rakip yarı sahada yapılacak etkili baskı.

Bu durum azami pas bağlantılarına bu şekilde yansımasa da Pogba’nın sağ iç olarak konumlanışı, Lukaku’nun topla oynadığı ortalama noktanın sağ koridorda bulunması ve en çok pasın Valencia ve Pogba arasında yapılması da bu tercihin sonucu.

Ancak Lukaku’nun aksiyon haritasında görüleceği üzere sağ koridordaki bu plan sahada tam olarak işe yaramadı. Mourinho’nun planladığı şekilde Lukaku topları aldıktan sonra verimli şekilde bu topları kullanamadı ya da arkadaşlarına servis yapamadı.

 

Planlar

Sahaya yansımayan planlar, yanlış icralar, hatalar ve ‘olmayan’lardan bahsettikten sonra aklla Mourinho’nun açıklamaları geliyor. “Stratejik olarak doğruyu yaptık, taktik açıdan da kaybetmedik ama maçı kaybettik.” Mourinho stratejik bir kararla takımını sahaya üçlü savunmayla sürmüş taktik açıdan hedef bölgeleri seçmişti. İşler kötü de gitmiyordu, ama bir anda ne olduğunu anlamadan maç 2-0’a gelmişti.

Mourinho da Pogba da aslında maça taraflı bir gözle bakmıyor ya da abartmıyor. Maça da ikinci yarıya da iyi başlayıp birçok pozisyona girdiler. Herhangi biri gol olsa maçın seyri değişebilirdi. Ya da Tottenham hücumsal olarak çok büyük bir etkinliği yokken bir anda öne geçip hemen ardından farkı ikiye çıkarmamış olsa maç yine böyle bitmeyebilirdi.

Bu yüzden belli başlı bazı istatistiklere de bir göz atalım.

 

Şutlar ve Şanslar

Manchester United ilk yarıda 10 şut atarken maç genelinde ceza sahası içerisinde 15 şut imkanı buldu. Tüm maç boyunca ise şut sayısı 22. Bu görece üstün sayılara rağmen Tottenham maç boyunca toplamda 10 şutta 6 kez kaleyi bulurken Manchester United da 22 şutta 6 isabet sağlayabildi.

Çok pozisyona girmesine rağmen bir türlü topu ağlarla buluşturamayan United, 10 net gol şansı yaratmış. Oysa Tottenham 5 net gol şansı yaratırken bu pozisyonların ikisini golle neticelendirmeyi başardı.

Bu verimsizlik yüzünden, United rakip yarı sahada daha fazla topla oynayıp üçüncü bölgeye ve rakip ceza sahasına topla daha çok girmiş olmasına ve rakip yarı sahada dönen topları toplayarak süreklilik sağlamasına rağmen bu pozisyonlar gole dönüşmedi.

Bu da Mourinho’nun stratejik ve taktik olarak daha iyi oldukları ve kazandıkları hakkında görüşlerini doğruluyor gibi.

Ancak işin teknik direktörden çıkıp oyunculara kaldığı “nihai bölgede” United oyuncuları topu filelerle buluşturmayı başaramadı. Yine de burada menajerle oyuncu grubunu ayırıp birbirlerinden bağımsız parçalarmış gibi değerlendirmek doğru bizi doğru bir sonuca ulaştırmayacaktır.

Fakat görünen o ki, maalesef, Mourinho bunu yine yapmaya başlamış.

 

Son söz

Yukarıda temel faktörler üzerinden United’ın Tottenham’a nasıl kaybettiğini anlatmaya çalıştım. Çünkü skordan bağımsız olarak aslında Tottenham’ın kazandığı bir maçtan ziyade United’ın kaybettiği bir maç oynandığını düşünüyorum. Ama şunu da sormak gerekiyor; “nasılı” istatistikler üzerinden açıklanamıyorsa United’ın kaybetmesinin “nedeni” nasıl açıklanabilir?

Mourinho’nun gidip gitmeyeceği, United günlerinin bitip bitmediği henüz belli değil. Madrid’de göreve geldiğinde selefi Manuel Pellegrini’ydi. Mourinho’nun taktiksel ve stratejik açıdan kaybetmedik ama kaybettik sözü bana Pellegrini’nin mektubunda menajerlerle ilgili yazdığı pasajı hatırlattı. Şöyle diyordu:

“Bana kalırsa çoğu zaman biz menajerlerin kafası karışıyor. Belirli bir taktik değişiklik yaptığımızı ve bu sayede takımın kazandığını düşünüyoruz.

Takım kazanıyor çünkü iyi oyuncular var ve onlardan alabileceğiniz en iyi performansı alıyorsunuz.”

Mourinho histerik biçimde kendisine saygı duyulması arzusunu ifade etmeden biraz önce 3 Premiership’ini hatırlatıyordu. 3-0 üzerinden 3 rakamının kendisi için anlamını açıklıyordu.

“Maçın sonucunu biliyor musunuz? 3-0. 3-0! Bu ne demek biliyor musunuz? Üç sıfır. Üç başka ne biliyor musun? 3 Premiership! Benim 3 Premier Lig şampiyonluğum var, tek başıma. Diğer 19 menajerin toplam şampiyonluğundan daha fazla. Saygı. Saygı. Saygı duyun.”

Ancak 3 aynı zamanda kendisinin çoğu takımdan ayrıldığı sene. United’da yine 3. sezonunda ve yine oyuncu grubuyla arası hiç iyi gözükmüyor. İşte bu yüzden ne kadar iyi planlamalar yapsa, taktikler anlatsa ve stratejiler de kursa takımı “güzel bir oyun” oynayamıyor. Skorlardan bağımsız olarak United, takım olarak “birlikte” bir görüntü çizmiyor.

Planları icra edeceklerin oyuncular ve daha doğrusu oyuncu toplulukları olduğunu düşünürsek Mourinho artık oyuncularının “birliğini” sağlayamıyor. Ve 3. senelerde bu hep böyle olmuştu…