Analiz | Tottenham 0-2 Liverpool

İki İngiliz ekibinin İspanya’da karşı karşıya geldiği Şampiyonlar Ligi finalinde Liverpool, Salah ve Origi’nin golleriyle 2-0 kazanarak kupaya ulaştı. İki hocanın da kariyerindeki ilk Şampiyonlar Ligi kupası olma önemini de taşıyan mücadelede Jurgen Klopp sevinen tarafta yer aldı.

Maçı InStat verileri eşliğinde inceleyeceğiz.

Ortalama Pozisyonlar

Liverpool tarafında maç önünde beklenilen 11’den farklı bir durum görmedik. Klasik 4-3-3 formasyonuyla sahaya dizildiler ve tek pivot Fabinho, sağ ve sol iç olarak da Wijnaldum ve Jordan Henderson’u gördük . Maç içinde ön alan baskısında bu oyuncular da oldukça aktif olarak ön tarafa yardım ettiler ve arkadaki alanı Fabinho genellikle tek başına savundu. Ve bu işi de oldukça iyi yaptı Brezilyalı oyuncu.

Tottenham cephesinde ise maç öncesi bazı kaynaklarda baklava 4-4-2 olarak dizilecekleri verilmişti. Ancak Pochettino, Liverpool beklerinin ne kadar oyunun hücum yönünde aktif olduklarını bildiği için direkt olarak kenar oyuncularıyla oynayarak Arnold ve Robertson’ı ileri çıkma konusunda tereddütte bırakmayı düşünmüş ve takımını 4-2-3-1 ile dizmiş sahaya. Sakatlıktan çıkan Kane’in Moura yerine tercih edilmesi tartışılabilir olsa da ana planda ileride tek santrfor oynamayı bilen bir oyuncu istediği için Kane ile başlandığını düşünüyorum. Ayrıca oyuncunun antrenman performansını da bilmemiz mümkün olmadığı için pek sağlıklı bir şey demek mümkün değil.

 İlk Yarı

Liverpool kale vuruşlarında spesifik bir baskı şemasıyla oynadı. İleri üçlü stoperlere verilecek bir topa reaksiyon vermek için hazırken orta saha üçlüsü ise çizgilere yaklaşan bekleri ve derine inen rakip oyuncuları kontrol ettiler. Tottenham sürekli olarak Liverpool üçlüsünün arasına Sissoko ve Winks ikilisini sokarak baskıdan çıkmaya çabaladı. Bu pozisyon özelinde Sissoko’nun ani dönüşü ve driplingi ile rakip sahaya yerleşmiş olsalar da genel anlamda Liverpool, Tottenham’ı uzun oynamaya zorladı. Bu pozisyonun konsepti anlatmak için güzel bir açı olduğunu düşünüyorum.

Liverpool’un baskının şiddetini arttırdığı dönemlerde maçın başında Eriksen’in birkaç kez oldukça derine gelip opsiyon yaratmasıyla rakip yarı sahaya yerleşebildi Tottenham. Bunu ana planın bir parçası olarak düşünmüştüm ama süre ilerledikçe Eriksen bunu yapmayı bıraktı ve Tottenham çok zorluk çekti. Eriksen’in maçın başında içgüdüsel olarak bu kadar derine geldiğini ve bunun ana planın bir parçası olmadığını düşünüyorum.

Liverpool için Tottenham stoperlerinin beklerine oynadığı pas baskının şiddetinin artması için tetikleyici unsurlardan biri oldu. Bu sayede kenardaki oyuncunun etrafını ve pas opsiyonlarını kapatıp hataya zorlayarak bir nevi tuzak kurdular. Tabii Trippier’in burada topu direkt olarak  Fabinho’ya atmış olması biraz ekstrem bir durum. Belki de maçın başında yenen golün de etkisiyle Tottenham oyuncularının baskı altında yaptıkları basit hatalarda da artış olmuş olabilir.

Liverpool rakibinin zayıf oldukları anları fark edip bu anlarda presin dozajını arttırma konusunda belki de dünyanın en iyi takımı. Bu pozisyonda da Vertonghen, Alderweireld’e pasını veriyor ama Trippier çok uzak ve daha pas yola çıkmadan Firmino baskıyı başlatıyor. Brezilyalı forvet, Alderweireld’in diyagonal bir pasla Trippier’i bulmasının önüne geçip Tottenham’ı kalecisine kadar dönmeye zorluyor.

İlk pozisyonda Rose’dan pası alacak olan Winks’in vücut pozisyonunu farkeden Firmino ve Henderson anında baskıya başlıyor ve Tottenham’ı kalecisine kadar dönmeye zorlayıp tekrardan oyunu kurmak zorunda bırakıyor. Asıl etkileyici olan kısmıysa baskıya başladıktan 9 saniye sonra ikinci pozisyondaki gibi oldukça kompakt ve rakibin opsiyonlarını kısıtlayan bir şekle bürünebilmiş olmaları.

Liverpool, Tottenham’ı ikinci bölgede karşılarken de kompakt yapılarından hiçbir şey kaybetmediler. Maç genelinde topsuz oyundaki başarıları olağanüstüydü.

Tottenham zaman zaman çok basit konseptleri uygulayarak Liverpool savunmasını aştı ve rakip sahaya ilerleyebildi. İlk pozisyonda hem Winks, hem de Sissoko iki Liverpool oyuncusu tarafından kontrol ediliyor. Alderweireld, Vertonghen’e pası attıktan sonra kenardan Salah baskıya başlıyor ama Firmino pas açısını kapatmak için bir saniye geç kalıyor. Normalde bu tarz durumlarda Henderson’ın Winks’e yükselerek ikinci baskı hattını oluşturduğunu gördük. Ama burada ilk pozisyonda savunmanın arasında bekleyen Alli hafiften derine inerek Henderson’a yaklaşıyor ve oyuncuyu ikilemde bırakıyor. Pozisyonun sonunda Winks’in driplingi ile rakip yarı sahaya yerleşiyor Tottenham.

Liverpool daha ilk dakikada kazandığı penaltı ile öne geçtikten sonra her an ön alanda baskı yapmadı. Zaman zaman Tottenham’ı kendi sahalarında karşılayarak tekrar baskıya başlamak için kendilerine bir aktif dinlenme alanı yarattılar. Ama bu derinde beklerken kaytardıkları anlamına gelmiyor, aksine aşılması oldukça güç bir duvar gibi durdular çoğu zaman. Tottenham buna çözüm bulamadı.

Liverpool için kenarlarda sayısal üstünlüğü almak oldukça önemliydi. Bunun için büyük efor harcadılar ve savunmadaki rotasyonları oldukça başarılı bir şekilde yaptılar.

Tottenham’ın ilk yarıda en tehlikeli gözüktüğü iki pozisyon da rakibin ön alan baskısını kabul edip sakin bir şekilde ayağa çıkabildiklerinde gerçekleşti. İlk pozisyonun öncesinde Kane oldukça derine geliyor ve Van Dijk’ı kendisiyle birlikte sürüklüyor, açılan alana Son koşusunu yapıp 1v1 şansı yakalıyor ama onun topuna Arnold müdahale ediyor. İkinci pozisyonda da 3v3 yakalıyor Tottenham ama Alli son pasta isabeti sağlayamıyor. Tottenham’ın daha ilk dakikada yedikleri golden sonra rakibi kırmaya yaklaştıkları pozisyonlarda son hamleleri yapamamaları onları etkiledi.

Formasyonel olarak da tanımlamak gerekirse 4-2-3-1 olarak ifade edilebilir Tottenham’ın savunma şekli. Liverpool ileri üçlüsü sebebiyle Tottenham arka dörtlüsü oldukça dar olmak zorunda oldu çoğu zaman. Buna rağmen ilk yarı genelinde Liverpool beklerini iyi savunmayı başardılar.

Tottenham ön alanda baskı yapmak istediği zaman bazı sıkıntılar yaşadı. Hem toplu oyuncunun üzerine baskı kurmakta zorluk çektiler, hem de derine inen Liverpool orta sahaları ve Firmino’ya çözüm üretmekte zorlandılar. Bunu anlatmak için de oldukça ideal bir pozisyon olduğunu düşünüyorum bunun. Wijnaldum çok akıllı bir şekilde derine iniyor ve Sissoko’yu peşinde sürüklüyor. Bunu fark eden Firmino da derine iniyor ve Winks 2v1 durumda kalıyor. Van Dijk tek pasta Henderson’ı buluyor.

Tottenham tabii ki her zaman toplu oyuncuyu serbest bırakmadı. Ama bu seviyelerde ufak şeyler fark yaratabiliyor. Liverpool stoperleri top kullanmak için yeterli zamanının olduğunu fark ettiği zaman sürekli olarak Mane ve Salah’ın rakip beklerin arkasına attığı koşulara uzun top attılar.

 İkinci Yarı Değişiklikler

İkinci yarı başlangıcından itibaren Tottenham’dan farklı bir anlayış gördük. Kane-Son-Alli-Eriksen dörtlüsü rakip savunma dörtlüsünü sırtına alarak oynamaya başladılar. Bu, Tottenham’ın merkezden oyun kurmasını iyice zorlaştırdı ve Liverpool orta sahasının Winks ve Sissoko’yu daha rahat kontrol etmesini sağladı. Ama Pochettino’nun amacı zaten merkezi değil de kenardaki beklere verilecek paslardan sonra ileri dörtlünün savunma arkasına yapacağı koşularla rakip kaleye gitmekti. İkinci yarı itibariyle Tottenham’ın daha direkt bir plana geçtiğini söylemek yanlış olmaz sanırım.

Özellikle Trippier’in üzerinden bahsettiğimiz direkt topları kullanmayı denedi Tottenham. Bunda başarılı oldular ve tehlikeli durumlar yarattılar ama o istedikleri son aksiyonu bir türlü gerçekleştiremediler.

Daha direkt bir oyuna geçerken tabii ki uzun toplarla Kane’i kullanmak da planları arasındaydı Tottenham’ın. Ama ileri dörtlü ve geri kalanlar arasındaki mesafe dikkat çekici. Eğer Tottenham, bu topları veya ikinci topları kazanamazsa geride sadece altı kişi kalacaklar

İlk pozisyonda yine Trippier’in savunma arkasına atmayı denediği bir topu görüyoruz ama Matip topu karşılıyor ve ikinci topu kazanan Liverpool tek topta Salah’ı buluyor. Pozisyon golle sonuçlanmıyor belki ama Pochettino’nun aldığı riskin karşılığını gösteren bir pozisyon.

Eriksen, Winks-Moura değişikliği sonrası daha derine geldi ve Sissoko’nun yanına katıldı. İlk pozisyon bunun getirdiği riski gösteriyor. Eriksen, işin savunma kısmında pek de mahir olmayan bir isim ve bu pozisyonda da Mane gibi atlet bir oyuncu karşısında duramayıp çalım yiyor. Pozisyon, saniyeler sonra Milner’ın çok az farkla dışarı giden şutuyla sonuçlanıyor.

İkinci pozisyonda ise derinden oyunu yönlendiren Eriksen’in faydasını görüyoruz. Ama burada Origi-Firmino değişikliğinden de bahsetmek gerek. Origi oyuna girdikten sonra Salah’da iyice ileri uçta yer alıp sağ kenardaki savunma görevini bırakmaya başladı. Bu pozisyonda da Origi, Salah’ın yerini dolduruyor ama Firmino sahada olsa yuvarlak ile çizdiğim yerde olur ve pas kanalını kapatırdı. Firmino’nun yokluğunda merkeze geçen Salah ise o baskıyı yapmamış, hatta kadrajda bile değil. Firmino’nun yokluğunda Eriksen de derinden oyunu daha rahat yönetti.

 Genel İstatistikler

Liverpool ilk dakikada golü attıktan sonra beklendiği üzere topu Tottenham’a bıraktı ve maç boyunca hiçbir 15 dakikalık dilimde topa daha fazla sahip olan taraf olmadı. Maç genelinde de Tottenham % 60 ile topa sahip olan taraf oldu.

Tottenham, maçı 477 isabetli pasla tamamlarken bunu yüzde 83 isabet yüzdesiyle gerçekleştirdi. Liverpool cephesinde ise 215 isabetli pas varken bunu yüzde 66 isabet yüzdesiyle gerçekleştirdiler. Bu da erken gelen golün fazlasıyla etki ettiği bir istatistik. Maçın üstünden birkaç gün geçmiş olmasına rağmen hala Pochettino’nun normal şartlarda topu bu kadar isteyeceğinden emin değilim. Pas sayıları ve isabet yüzdelerinde böylesine radikal farklar olmasına rağmen ceza sahasına başarılı girişlerde Tottenham’ın sadece 13’e 9’luk bir üstünlüğü bulunuyor. Bu da bir nevi topu efektif kullanamadıklarının bir göstergesi.

Tottenham’ın hücumlarını gerçekleştirdiği yerlere baktığımızda da yoğunluklu olarak iki kenarın ortaya çıktığını görüyoruz. Bunda ikinci yarıda değişen prensiplerin de etkisi yadsınamaz. Ayrıca son 15 dakikada baskısını arttıran ve 9 şut deneyen Tottenham, Alisson engelini geçemedi. Brezilyalı kaleci maçın sonunda takımını ayakta tutan ve skor üstünlüğünü koruyan isim oldu.

 Jordan Henderson

Kaptan, inanılmaz konsantre bir şekilde çok iyi bir maç oynadı. 4 hava topu kazandı, 4 top çaldı, 4 başarılı pas arası yaptı ve bunların yanına 3 başarılı dripling ile 1 başarılı anahtar pas ekledi. Özel bir maç oynadı ve kupa ile ödülünü aldı Jordan Henderson.

 Sonuç

Hem Liverpool, hem de Tottenham, hocaları ekseninde bir süredir gelişen, büyüyen takımlar. Bu açıdan son dönemde birbirlerine benzer hikayeleri olduğunu düşündüğüm iki takım. Liverpool 97 puan ile şampiyon olamadıktan sonra birçok kişi kendilerine üzülürken Robertson “Daha hiçbir şey hak etmedik, lig de bunu gösteriyor.” demişti. Bence bu Liverpool’un takım olarak içinde olduğu psikolojik seviyeyi gösteriyor. Keza final maçı boyunca da konsantrasyon seviyeleri oldukça yüksekti, bir sene önce de buralarda oldukları hissedilebiliyordu. Kırmızılar, böylece Jurgen Klopp önderliğindeki ilk kupasını Şampiyonlar Ligi’nde kazanmış oldu.

Tottenham ise apayrı bir hikaye. İki transfer dönemini boş geçmelerinden öte, Şampiyonlar Ligi gruplarında son maçta Inter’in PSV’ye karşı sürpriz bir puan kaybı yaşaması sayesinde çıkmışlardı. Dortmund’un ardından yıllarca draması ile hatırlanacak City ve yarı finalde Ajax eşleşmelerini kazanarak finale geldiler. Finalde istediklerini alamadılar belki ama bu özel Şampiyonlar Ligi sezonunda kendi isimleri hep hatırlanacak. Gelecek ne getirir bunu hem Pochettino, hem de oyuncular konusunda zaman gösterecek.