Sivasspor evinde Beşiktaş’ı ağırladı. Vida’nın golüne Diabate’yle cevap veren Sivasspor’a son sözü Burak Yılmaz söyledi ve Beşiktaş 3 puanı aldı. Beşiktaş maçın büyük bölümünde topa hakim olsa da sahaya istediklerini yansıtamadı ve iki golü de duran toptan buldu. Sivasspor ise savunmada iyi bir görüntü verdi.
Maçı iş ortağımız InStat’ın verileri ışığında inceleyeceğiz.
Genel
Ev sahibi Sivasspor maça 4231’le başladı. Sivasspor; Beşiktaş’ı ne çok önde ne de çok geride karşıladı. Temel amaç Beşiktaş’ın yaratıcı isimlerini marke edip kapılan toplarla kontra atak oyunu oynamaktı nitekim golü de Diabate’yle böyle buldu Sivasspor. Hücumda Emre Kılınç’ın rolü kritikti.
Beşiktaş’ta Adriano ve Caner’in yokluğunda beklendiği gibi Medel oynadı. Bunun dışında Ljajic ve Kagawa’nın birlikte başlaması da dikkat çekiciydi. Beşiktaş gerçek bir sol beke sahip olmadığı için oyunu özellikle ilk yarıda sağ kanattan şekillendirmeye çalıştı. Beşiktaş adına yine belirleyici etkenlerden biri topun yerde kalması oldu. Sivasspor’un agresif bir baskı oyunu oynamamasının da bunda payı vardı.
Maçın geneline hakim olan senaryo basitti. Top %64 oranında Beşiktaş’ta kaldı ve Beşiktaş’ın bolca hazırlık pasını izledik. Bu hazırlık paslarının somut anlamda sonuç verdiği ise birkaç pozisyon vardı. Beşiktaş sahaya istediklerini yansıtamadı. Goller de duran toplar sonucunda geldi. Özellikle Burak Yılmaz’ın son dakikalardaki frikik golü şapkadan çıkan bir tavşan oldu.
Senaryo
Yukarıdaki görüntüde de maçın büyük bölümüne hakim olan senaryoyu görüyoruz.
- Vida – Mirin – Necip (Medel) üçlüsü top Beşiktaş’tayken üçlü savunma gibi diziliyorlar.
- Gökhan Gönül top Beşiktaş’tayken her zaman rakip yarı sahada oluyor.
- Ljajic kanat olmasına rağmen içe kat eden bir oyun kurucu profilinde.
- Dorukhan hücuma +1 oyuncu olarak yazılıyor.
- Sivasspor; Beşiktaş’ın en yaratıcı iki ayağı olan Kagawa ve Ljajic’e adam markajı uyguluyor
Bu beş madde maçı özetlemekle birlikte sol beksiz Beşiktaş’ı da özetlemiş oluyor çünkü ya Necip’in ya Medel’in yazıldığı sol bek Adriano veya Caner’in orada oynamasından çok farklı sonuçlar doğurmuş oluyor. Gökhan ve Ljajic’in profilleri ise bu dizilişi ortaya çıkarmış oluyor. Hepsini ayrı ayrı sunsam da aslında birbirini tetikleyen zincirleme olaylar görüyoruz Beşiktaş adına.
Sivasspor’un Kagawa ve Ljajic’e uyguladığı markaj ise maçın Sivasspor adına oyun olarak iyi geçmesinin en önemli sebebi. Ljajic de Kagawa da top kullanmak istiyorlarsa bunu üçüncü bölgede yapacak fırsatı çok az buldular. Bulduklarında da tehlike yarattılar ancak bu pozisyonlarla gol bulamadı Beşiktaş. Sivasspor gerekeni yaptı.
Kagawa neden fark yaratamadı?
Kagawa’nın aksiyon haritasına baktığımızda Sivasspor’un uyguladığı markajın sonuçlarını net biçimde görüyoruz. Fark yarattığı en önemli nokta üçüncü bölgede yaptığı ince işler olan Kagawa’nın üçüncü bölgede %79’u başarılı 13 aksiyonu var. Kagawa’nın üçüncü bölgede topla buluşamaması Sivasspor’un hanesine büyük bir artı olarak yazılırken Kagawa’nın bu maçta fark yaratamamasını da çok güzel açıklıyor.
Dorukhan’ın taktiksel esnekliğe katkısı
Öte yandan Dorukhan Toköz’ün hücumda yarattığı tehlikeden her zaman söz ettim. Bu maçta da Atiba’nın geriye gelip top kullandığı durumlarda Dorukhan’ı her zaman hücumda +1 olarak gördük. Gerek Milli Takım gerek de Beşiktaş için sezonun en büyük kazançlarından olan Dorukhan profili itibariyle takımın taktiksel esnekliğine büyük katkı sunuyor.
Dorukhan’ı sayısal eksiklik olan herhangi bir yerde görmek mümkün. Ljajic’in tamamen içe kat ettiği Lens’in de Gökhan’a güvenip içerde olduğu bir atakta Dorukhan’ı sol kanatta görüyoruz. Elbette anlık bir durumdan kolay bir çıkarım olsun diye yazmıyorum bunu. Atağın devamında da oyunun şekillendiği noktanın farkında olarak doğrudan ceza sahasına +1 olarak yazılıyor Dorukhan.
Ljajic & Kagawa
“Ljajic ve Kagawa birlikte oynar mı?” sorusunu sormak yerine “Ljajic ve Kagawa birlikte nasıl oynar?” sorusunu soranlardanım. Sahaya iki kreatif zekayı aynı anda yazmak kolay olmamakla birlikte sağlıklı bir kurguda bu ortamın sağlanması büyük fark yaratmak anlamına geliyor. Beşiktaş kalan 5 haftalık süreçte ortaya bu kurguyu inşa edemeyeceğine göre daha sonuç odaklı oynayacaktır, bunu da gelinen noktada doğal karşılıyorum ama bu ikilinin birlikte bu maç dışında da çok değerli sekansları oldu.
Yukarıdaki pozisyon Beşiktaş’ta Ljajic ve Kagawa’nın işbirliğini gördüğümüz en değerli sekanstı. Lens’in sol çizgide olup Ljajic’in içe kat etmesiyle ikinci bölgede bir boşluk oluşmuş. Medel’in yerden oyun ısrarı sonucunda da Kagawa ve Ljajic arasında saniyelik bir paslaşma oluyor.
İkinci bölgede Ljajic’in topla buluşması Lens’in de koşuyu savunma arkasındaki boşluğa sürdürmesi Beşiktaş adına değerli bir pozisyonu henüz 10. dakikada doğuracakken atak iyi bir şekilde sonuçlandırılamıyor.
Bu pozisyondan bahsetmemin sebebi ise alışkanlık kazanmaları halinde Ljajic ve Kagawa’nın bu ve bunun gibi pek çok değerli sekansı bize izletebilecek olmaları.
Burada Lens’ten de söz etmek gerekiyor. Lens en basit tabirle bir geniş alan oyuncusu. Fenerbahçe’de Advocaat döneminde fark yaratmasının temelinde de Fenerbahçe’nin oyun yapısı vardı ancak Beşiktaş’ta bu ortamı bulamadı.
Topun büyük oranda Beşiktaş’ta olduğu ve rakibin kendi yarı sahasına yerleştiği maçlarda Lens yalnızca beklerin oyunu genişletmesine katkı sağlayabilecek şekilde konumlanabilir ya da az da olsa rakiplerin savunma arkasında bıraktığı boşlukları değerlendirebilir. Lens de burada tam olarak bunu yapıyor ancak maç özelinde de genelde de bu anları yakalaması kolay değil ve sayıca çok az. Profil itibariyle ideal Beşiktaş yapısında iş yapması kolay değil. Lens; Quaresma’ya kıyasla yine de daha tercih edilebilir bir isim ancak bu bambaşka bir tartışma konusu…
Oyunun sağ kanattan şekillenmesi ve bolca hazırlık pası
Beşiktaş’ta gerçek bir sol bek olmadığı için oyunun sağ kanattan şekillendiğini ve bolca hazırlık pası izlediğimizi söylemiştim. Yukarıdaki pas kombinasyonları haritası da bu durumu destekliyor.
Beşiktaş’ta en çok Isimat-Mirin ve Vida pas etkileşiminde bulunmuş sonrasında ise Vida’nın Gökhan Gönül’e attığı pasların ağırlıkta olduğu bir bağlantı var. Burada dikkat çeken nokta Ljajic ve Kagawa’nın pas etkileşim sayısı. Beşiktaş bu pasları hücuma ne kadar yaklaştırırsa o kadar fark yaratacak. Az önce sözünü ettiğim “Ljajic ve Kagawa birlikte nasıl oynar?” sorusuna da buradan hareketle cevaplar çıkabilir. Diğer yaygın etkileşimler de Atiba-Vida ve Gökhan-Lens arasında olmuş. Oyunun sağ kanattan şekillendiğini ve Beşiktaş’ın bolca hazırlık pası yaptığını bu verilerden de görmüş oluyoruz.
Buna ek olarak Top Beşiktaş’taydı ve Beşiktaş bolca pas yaptı ama Sivasspor’u istediği gibi açamadı. Beşiktaş sağ kanattaki 38 atağın 5’ini şutla sonuçlandırabildi.
Sonuç
Beşiktaş son 5 haftaya girilirken kritik duran top golleriyle kazanmayı bildi. Yine Başakşehirspor maçında da Vida’nın kritik duran top golü maçın kırılma anlarından biriydi. Beşiktaş akan oyunda gol bulmakta zorlanıyor çünkü Kagawa ve Ljajic’i merkez alabilecek bir kurgu için hazır değil, bunu inşa edebilecek zaman yok. Dorukhan ve Atiba’nın dinamizmiyle fark yaratmaya çalışılıyor, ön tarafta da kaliteli ayakların kaliteli işler yapması bekleniyor.
Başakşehir; Sivasspor gibi topu bırakan bir takım olmadığı için orta saha dinamizmiyle alt edildi ancak Sivasspor geride sağlam durarak Kagawa, Ljajic ve Burak’ı da servis dışı bırakarak maçın büyük bölümünü istediği şekilde geçirdi. Sivasspor’un golü de bu oyunun hücum parçasını oluşturan bir kontra-atak golü oldu. Kağıt üzerinde istediklerini yapan taraf ev sahibi Sivasspor olurken bireysel kaliteler maçı Beşiktaş’a getirdi.
Son 5 hafta kalmışken sürdürülebilir bir oyun inşası beklemek hayalcilik olacaktır. Beşiktaş sezonun ilk yarısında bu yüzden büyük sıkıntı yaşadı ancak şu an özellikle hücumdaki kaliteli isimlerle sonuca gidebilecek bir yapıda ve bu maçı da böyle geçmiş oldu.
Sivasspor’u ise zorlu bir fikstür bekliyor. Kalan 5 maçta Rizespor, Başakşehir ve Galatasaray gibi zorlu maçlara ek olarak ateş hattından çıkmak isteyen Göztepe maçı da kolay geçmeyecektir. Yine de Sivasspor’un küme düşme hattına girmeden sezonu tamamlayacağını düşünüyorum.