Analiz | Manchester City 3-1 Everton

Geçtiğimiz hafta Sarri’nin Chelsea’sine 2-0 kaybederek ligdeki namağlup ünvanını o maçta bırakan City, Etihad’da Everton’ı ağırladı. 2018’in sonuna yaklaşırken kusursuza yakın geçirdiği bir senenin son demlerinde Everton karşısında çok da zorlanmayan City, liderliği maç fazlasıyla yeniden ele geçirdi ve gözünü bugünkü United-Liverpool maçına çevirdi. Ancak City’nin zaman zaman aksayan yönleri vardı ve bu sıkışık takvimde başını ağrıtması olası bazı handikapları istatistiklere de yansıdı.

Maçı ve bu aksaklıkları Instat verileri ışığında değerlendirmeye çalışacağım.

 

Ortalama pozisyonlar

Maça 3’lü savunma düzeniyle çıkan Everton ikinci yarıda alışık olduğu 4’lü savunma dizilişine geçti. İlk yarıda kalesinden oyunu başlatmakta zorlanan Everton savunması, birçok top kaybı yaptı ve bunların birinin neticesinde birkaç saniye içerisinde top, kalelerine gol olarak döndü. City’nin ilk yarıyı bu golle 1-0 önde bitirmesinin ardından ikinci yarının başında farkın ikiye çıkmasıyla Everton, kusurlu maç önü planından vazgeçti ve normal düzenine döndü. Bunu yaparken Walcott ve Lookman’ı oyuna aldılar ve farkın 1’e indirilmesinde ve devamında gelen Everton tehlikelerinde kanat organizasyonları, kaotik driblingler ve doğaçlamalar ile özellikle Lookman’ın üstün performansı büyük rol oynadı. Özellikle 3-1’den sonra City’nin psikolojik olarak maçtan düşmesi de bu tehlikelerde etkili oldu. Sterling’in farkı ikiye çıkaran golünden sonra City özellikle sağ tarafından ciddi pozisyonlar ve hızlı hücum fırsatları verdi. Ancak Everton forvetleri farkı bir kez daha indirmeyi başaramadı.

Topla oynama (60-75)

Bu durum 3.golden sonraki 15 dakikanın istatistiklerine net biçimde yansıdı. Bu dakika aralığı Everton’ın daha fazla topa sahip olduğu ve City kalesinde önemli tehlikeler yarattığı anlardı.

Genel istatistiklerde de görüleceği üzere Everton, Walcott ve Lookman’ın kanatlara girmesiyle vites artırdı ve konsantre bir performans sergileyerek birkaç kez gole çok yaklaşmasına rağmen farkı azaltamadı. Everton’ın sonuca yönelik neredeyse tüm tehlikeleri bu aralıkta geldi. City’li oyuncular biraz da maçın koparıldığı hissi ve 2 farklı üstünlüğün rahatlığıyla Everton’ın bu ataklarını kıramadı.

Yine de bir şekilde Everton golü bulsa, City bir gol daha bulup yine farkı yine artırırdı. Çünkü mental olarak rakiplerini yenebilecek yetide olduklarının ve istediklerinde çok ekstra şeyler olmadığı takdirde bunu yapabileceklerinin farkındalardı. Chelsea karşısında olanlar; biraz şanssızlıklarına, oyunun adaletine ve Sarri’nin üstünlük psikolojisini iyi yöneterek o maçın ikinci yarısına takımını başka bir anlayışta sahaya çıkarmasından kaynaklanmıştı. City’nin hiç beklemediği bir anda tam soyunma odasına gidecekken yediği gol ve oradan döndükten sonra sahada karşısında gördüğü inançlı takım, City’li oyuncularının streslerinin artmasına ve bir nevi panik yaşamasına yol açmıştı. İşte Everton karşısında yenilen gol ve devamındaki ataklar onlarda böyle bir his uyandırmadı.

İkili mücadele ve driblingler

Yine de ikili mücadelelerdeki oranlara baktığımızda City’nin fiziksel olarak da biraz yorulmuş olduğunun emarelerini görebiliyoruz. Takvimin sıkılaşması ve maç programlarının yoğunlaşmasıyla performansında bir sekte düşüş başlayan City, Everton karşısında savunma müdahalelerinde ancak %49 başarı sağlayabildi. Diğer taraftan bakarsak Everton hücumda ikili mücadelelerde %51’lik başarı yüzdesine sahip. City’nin hücumda ikili mücadele kazanma yüzdesinin %36 olduğunun altını çizersek oranlar daha anlamlı hale gelecektir. Üstelik bu oranlara Everton’ın başarılı dribling sayısının (18) City’nin neredeyse üç katı (7) olduğunu eklediğimizde fiziksel olarak Everton’ın daha üstün bir maç geçirdiği nispeten ortaya çıkıyor.

Atak yönleri

Yine 60-75 arası oyunu ve genel istatistikleri Everton lehine bozan oyun ve oyuncu değişikliğini destekler şekilde Everton merkezden hücumu tercih etmedi ve başarı da sağlayamadı. Ancak gelen değişiklik sonucu kanatları hareketlendiğinde ataklarını her iki kanattan ve daha net şekilde City kalesine gidebilecek kalitede gerçekleştirdiler. Bu noktada özellikle Lookman’ın bireysel performansı önemli rol oynadı. Zaten bu yazıda bahsi geçen çoğu istatistği bu şekilde yönlendiren de çokça onun performansı, biraz da Walcott’un oyuna dahli oldu. Yine de City cephesine baktığımızda ise sahanın her alanında denk nitleik ve nicelikte ataklar oluşturan ve sonuçlandıran bir profil görüyoruz. Ancak onların sağ taraf performansı da çok iyi değildi. Savunmadaki aksaklıkların da aynı bölgeden geldiği de göz önünde bulundurulduğunda bu maç Walker’ın vasat bir performans gösterdiği ya da ikinci yarıda biraz fazlaca çizgiye indiği yargısında bulunabiliriz.

Ve fakat Walker’ın bireysel performans haritası incelendiğinde durumun tam da böyle olmadığı ortaya çıkıyor. Demek ki sol tarafta başka birinin performansında sorun vardı.

Bernardo Silva

KDB’nin yokluğunda çok iyi bir performans ortaya koyan ve onun yokluğunun yaratacağı hasarı asgari düzeye indiren Bernardo Silva bu maç iyi bir oyun ortaya koyamadı. Bunda fiziksel yorgunluğun ya da KDB’nin dönüyor olmasının mental etkisi olabilir. Nihayetinde Bernardo Silva’nın haritası incelendiğinde kritik yerlerde başarısız aksiyonları göze çarpıyor. Üstelik Instat indexinde City adına puanı en düşük oyuncu o.

Sonuç

City’nin kazandığı ve liderliği geri aldığı maçın ardından sanki City kaybetmiş gibi bir yazı ortaya çıksa da City’nin kötü bir performans sergilememesine karşın fiziksel ve zihinsel olarak biraz yorulmuş ve hız kaybetmiş olduğunu düşünüyorum. Chelsea karşısında ikinci yarıda oyunu ele alamayıp yenik duruma reaksiyon verememelerinden sonra 60-75 arasında Everton karşısındaki hatalar ve ivme kaybının neden kaynaklandığı önümüzdeki haftalarda sorgulanabilir. Yoksa onun haricinde maçın her anında City maçı kazanacak gibiydi ve sahadaki herkes de bunun bilincindeydi. Yoğun takvim ve sakatlıklardan etkilenmiş olmaları şiddetle muhtemel. KDB ve Agüero’nun döndüğü de düşünüldüğünde maç içinde böyle uzun sekanslarda oyundan düşmelerinin çok sık tekrar edeceğini düşünmüyorum.