“Futbol düşmanı bir takıma karşı oynadık. Şimdiye kadar gördüklerimin aksine forvetleri kaleye 30 metre mesafedeydi. Brezilya gibi futbol oynamayı isteyen bir takıma kaybetmeyi tercih ederdim. Fransa bizden daha iyi bir takım değil. Sadece fiziksel güçleri var.”
Thibaut Courtois maç sonunda böyle söylüyordu. “Futbol düşmanı bir takım.” Öyle mi?
Fransa, bu Dünya Kupası’nda neredeyse her maç, farklı bir “ana plan”la rakiplerinin karşısına çıktı. Deschamps maç özelinde rakibe göre müdafaa ve hücum planlarıyla oyuncularını hazırlarken aynı zamanda maç içinde formasyon değişikliklerinde de başarı sağladı. Belçika karşısında ise, turnuvanın başından itibaren olduğu gibi, “takım olarak” savunma yapan; Griezmann’ın, Mbappe’nin ve Giroud’nun da aktif olarak alan ve adam savunmasına katıldığı bir Fransa izledik. Peki bu futbol oynamayı istememek mi? Ya da Giroud’nun kaleye uzaklığı, Mbappe varken, önemli mi ki?
Ortalama pozisyonlar – Mbappe ve Giroud
Görüleceği üzere Giroud oldukça geride konumlanırken Mbappe takımın ortalamada en ilerideki oyuncusu olmuş. Maç boyunca Belçika hücumlarında Griezmann’la birlikte Dembele-Axel Witsel ikilisine alan tanımayan Giroud, Deschamps’ın ana planı doğrultusunda alan savunmasında Dembele’nin arkasında konumlandı. Giroud’nun aksiyon haritası da aşağıda görüldüğü üzere.
Muadili olarak rakibi Lukaku’nun aksiyon haritasına bakarsak Courtois’nın “Giroud’nun pozisyonu” hakkında söylediklerine katılabiliriz.
Evet bu bir forvet performansı değil. Ama olmalı mıydı?
Maçtan önce Giroud’nun performansı sorulduğunda Didier Deschamps şöyle diyordu: “Giroud benim sistemimde çok önemli bir oyuncu. Gol atıp atmaması önemli değil. Mbappe ve Griezmann’a çok büyük katkı veriyor. Sahada benim istediklerimi ve oyunumuzun gerekliliklerini yerine getiriyor.”
Fransa Mbappe ve Griezmann gibi kıymetli iki hücumcuya sahip. Giroud’nun en önemli vasfı oyun görüşü ve pasörlüğü. Üstelik bu iki oyuncuya alan açma konusunda maharetli. Son vuruşlarda çok da iyi değil, ama alan oyununda bir o kadar yetenekli. Aslında Giroud’nun laneti, forvet olması. Yoksa teknik kapasitesine göre, iyi bir sahte 9 olarak da anılabilirdi. Ki Belçika karşısında tam da bunu yaptı…
Atak süreleri
Fransa, 10 saniyeden kısa süren tam 38 hücum gerçekleştirdi. Belçika’nın 45 saniyeden uzun top dolaştırdığı atak sayısı ise 17. Neredeyse 10 yıldır aynı oyuncuların birlikte antrenman yaptığı ve beraber forma giydiği Belçika’nın pas yetkinliği malumumuz. Pozisyon oyununda; rakibi gerek pas gerekse dribling üzerinden adam eksilterek geçmekte oldukça marifetliler. Deschamps böyle bir rakip karşısında iki şeyi hedefledi; Alan kapatmak ve direkt hücumlar gerçekleştirmek.
Giroud ve Griezmann odaklı, Kante ve Pogba destekli orta alan işgalinde Belçika topu geçirmekte zorlandı ve açık bulmak için dolaştırmaya başladı. Bu da Fransa’nın savunma pozisyonlarını ve alanlarını korumasına yardımcı oldu. Hazard’ın özellikle Pavard’ı oyundan düşüren başarılı driblinglerine rağmen, Fransa’nın total savunması karşısında Belçika, rakibinin yerleşim düzenini ve alan paylaşımını bozmayı başaramadı.
Kaldı ki Fransa sadece kapanarak ve sahasında rakibi bekleyerek geçirmedi maçı.
Fransa’nın 18 şutu var. 30 ila 45. Dakikalar arası bu sayı 7. Aynı kesitte Belçika’nın rakip kaleye şutu yok. Maç genelinde rakip kaleye 9 şut çeken Belçika 5 net gol şansı yakalarken Fransa’nın yarattığı net fırsatlar Belçika’dan fazla; 7.
Üstelik Fransa, gerçekleştirdiği 77 atağın 17’sini şutla neticelendirirken Belçika’da şutla bitirilebilen atak sayısı sadece 7. Kalesinde 18 şut gören Courtois’nın rakibin forvetinin pozisyonuna takılması enteresan.
Atletico ya da Chelsea kadar olmasa da etkili bir savunma ve direkt hücum performansı ortaya koyan Fransa, 13 kontra atağa kalkmış. %31 gibi yüksek bir oranla bu atakların da 4’ün de topu rakip kaleye götürmeye başarmış. Galibiyeti getiren gol de olduğu gibi, Fransa duran toplarda da çok iyi bir şut yüzdesi yakalamış. Biri gol olmak üzere 9 duran topun 5’inde Fransız oyuncular şut çıkarmayı başarmış.
Bu noktada kaleyi bulan şutları bir kez daha hatırlayalım.
Belçika, Lloris’in kale sınırlarına 4 kez şut gönderirken Fransa 5 kez çerçeveyi bulmuş. Bunların biri duran top pozisyonunda Umtiti’nin golü.
Ceza sahası
Fransa açısından bir diğer önemli istatistik, ceza sahasına gönderilen toplar ve rakibi ekarte eden anahtar paslar. %84 gibi müthiş bir oranla 16 kez Belçikalı oyuncuları pasla oyundan düşüren Fransa, ceza sahasına da 16 isabetli pas göndermiş. Burada yine verim göze çarpıyor. Zira Fransızların ceza sahasına pas teşebbüsü 22 ve 16’sında topu arkadaşıyla buluşturmayı başarmışlar. Belçika ise 37 denemede 12 kez başarılı olabilmiş.
Fransa, rakibe göre çizdiği ana planı ışığında 19 kez Belçika’nın ceza sahasına topla girmeyi başarmış. Yani Courtois’nın koruduğu kalenin bulunduğu ceza sahasına Fransız oyuncular 19 defa topla girmeyi başarmışlar. Belçika’da ise bu sayı 14. Üstelik yukarıda belirttiğim gibi Fransa topla hızlı ve direkt ataklar yapıp 10 saniyenin altında hücumlar gerçeleştirirken ortalama topa sahip olma; bir pozisyonda topla oynama süresi 17 saniye. Belçika’da ise bu süre 27 saniye.
Üstelik görüleceği üzere 60 ila 75. Dakika arası haricinde iki takımın topla oynama oranı yaklaşık olarak %58’e %42 bandında seyrediyor. 60-75 arasında ise neredeyse tamamen Belçika’nın topa sahip olduğu ancak oyuna hükmedemediği bir 15 dakika yaşanıyor. Zira topla oynama oranlarındaki duruö böyle olsa da bu dakikalar arasında Belçika’nın kaleye tek bir şutu var. Fransa’nın ise 2.
Ezcümle Belçika iyi bir takım ve başarılı bir organizasyon olmasına rağmen, Fransa “Belçika planı” ile rakibini geçmeyi başardı. Mbappe’nin verimliliği takımı ve arkadaşlarını da yukarı çekerken Griezmann ve Giroud, hücumdaki görece etkisiz performanslarına rağmen savunmasal olarak planı layıkıyla yerine getirdiler.
Courtois’nın serzenişlerine rağmen Fransa, Dünya Kupası’nda her rakibe karşı olduğu gibi Belçika’ya karşı da esaslı bir plan ve başarılı ifasıyla galip gelerek finale çıkmayı başardı. Her ne kadar gol, yine duran toptan gelmiş olsa da Fransa’nın Belçika’nın etkili olmasına izin vermedi.
Yukarıda gösterdiğim istatistiklerde olduğu üzere, bu Dünya Kupası’nda ve aylardır mağlup olmamış Belçika’yı yenmeyi başardı. Yazının içinde akış sebebiyle bahsedemesem de, Vertonghen’in kanadını pas üssü olarak kullanan Fransa’da Mbappe neredeyse maç boyunca bu kanattan ayrılmadığı gibi, Fransa’nın azami pas bağlantılarında sağ bek Pavard’ın hükümranlığı dikkat çekti.
Pavard, Fransa’da en çok kurulan pas bağlantılarının ilk üçünde de mevcut. Fransa hızlı hücumlarını topu kaptığı yerden, kontrollü çıkışllarını ise Belçika’nın zaafiyetinin olduğu sağ kanattan başlattı, topu buradan dağıttı.
Son söz
Maçın belirleyici sayılarını paylaştıktan sonra şunu söylemek istiyorum. Girişte yazıya başladığım yerden yazıyı bitireyim. Psikolojide “duygu aktarımı” kavramı vardır. Geçmişte kalmış, bitmemiş bazı işlere ait olan gerçek duyguları şimdiki zamana ve kişilere aktarırsınız. Simeone’nin Atletico Madrid’inde ve Mourinho’nun Chelsea’sisinde kalecilik yapmış Courtois’nın Fransa için söyledikleri bana bu kavramı hatırlattı. Belki o da Sarri’nin yönettiği Chelsea’de daha mutlu olacaktır…
Ama ondan önce 3.kez finale çıkmayan başaran Fransa ve kazanılması gereken bir final maçı var.
Okuduğunuz için teşekkürler.