Türkiye Süper Ligi, 28. haftada Fenerbahçe-Galatasaray derbisine sahne oldu. İki takım için de ayrı önemi bulunan karşılaşmadan her iki taraf da birer puan aldı.
Yazımda derbinin Fenerbahçe kanadını yazmaya gayret edeceğim. Fenerbahçe’nin de özellikle 10 kişi kalana kadar ki ilk 40 dakikasına odaklanacağım. Galatasaray analizi için tıklayabilirsiniz.
Ortalama pozisyonlar
Fenerbahçe’de kırmızı karttan dolayı özellikle Dirar, Moses gibi kanat oyuncularının pozisyonları değişmesinden dolayı bazı oyuncuların saha içi ortalama pozisyonları sağlıklı sonuç vermeyebilir. Ayrıca yine kırmızı karttan dolayı stoperlerin derinde kaldığı söylenebilir. Ancak bu, Fenerbahçe’nin sezon boyunca yaşadığı bir durum. Tıpkı orta ikilinin topla ortalama olarak kendi yarı sahasında buluşmaları gibi.
Genel veriler
Genel verilere baktığımızda özellikle ilk yarıda topa sahip olma oranların Fenerbahçe’nin %53’lük bir üstünlüğü bulunsa da, ikinci yarı bu durum %74 gibi bir oranla Galatasaray lehine döndü. Fenerbahçe ikinci yarıda tamamen kalesini savunma amaçlı bir dizilimi tercih etti. Bunda da kısmen başarılı oldular. Kalelerinde gördükleri gol haricinde 2 önemli pozisyon daha verseler de ekstra efor sarfedilen bu yarıya bir de gol sığdırarak karşılaşmadan bir puan aldılar.
Pas sayılarında da özellikle ilk yarı başabaş bir tablo var. İsabet oranı olarak Fenerbahçe’nin %83’e %80’lik bir başarısı bulunuyor. İkinci yarıda ise tamamen topun arkasına geçen Fenerbahçe sadece 116 pas yapabildi, bu paslarda da isabet oranı %75’de kaldı.
Genel istatistiklere bir göz attıktan sonra Fenerbahçe’nin ilk 40 dakikasında hücum ve savunma anlamında neler yaptığı ile ilgili gözlemlerimi paylaşacağım.
Savunma
Bana göre ilk yarıda, Fenerbahçe’nin sezon boyu süren topun arkasında bekleyişinde yine problemler vardı. Özellikle alan savunmasında çoğu zaman doğru pozisyon alınamadığını düşünüyorum. Bu karşılaşmada Galatasaraylı oyuncuların alan açmak için hareketlenme tuzaklarına da Fenerbahçeli oyuncular sıklıkla düştü.
Daha henüz maçın ilk dakikalarında topun tamamen arkasında bekledikleri bir pozisyon;
Galatasaray, sol kanattan atak hazırlığında. Onyekuru içe kat edince Dirar’da onunla birlikte devam ediyor. Belhanda da onun boşalttığı alana hareketlenince Mehmet Topal’ı orta bölgeden uzaklaştırmanın yolu açılmış oldu.
Elif, tercihini Feghouli’den yana yapınca Fernando bir anda boşa çıkıyor. Burada ya öncesinde Valbuena’nın ortaya sıkıştırma yapıp -ki bunu Valbuena’dan bekleyemeyeceğimizi defalarca gördük- Elif’in orta alanı kapatması beklenebilir, veya savunmada Skrtel’den başlayan bir adam/alan kayması düşünülebilir. [Mor okları, olmasını düşündüğüm hareketlenmeleri göstermek için kullandım]
Pozisyonun devamında top yeniden sol kanada aktarılıyor, Fenerbahçe savunma anlayışı karışmış gözüküyor, zira Belhanda kendini tekrar ortaya atıp kendini bir pas opsiyonu olarak Fernandoya gösteriyor -boş alanlar ortaya çıkıyor- Aynı anda Linnes de tamamen boş kalıyor. Atak Belhanda’nın ilk şut denemesi ile sonuçlanıyor.
Galatasaray, Belhanda’yı sıklıkla bu şekilde kullanmaya başlasa da Fenerbahçe’nin buna hazırlık yapmış olabileceği ile ilgili şüphelerim oluştu.
Bir başka pozisyon; Galatasaray kanattan göbeğe hızlı oynayarak geçiş yapıyor. Donk atağa katılarak kendini sağ kanada atınca Tolgay da onunla birlikte hareketleniyor. Serdar da aynı hareketlenmeyi yapınca sadece orta saha ikilisinin arası değil, iki stoperin de arası iyice açılıyor. Topal da derine koşu yapıyor.
Elif’in baskını da zayıf kalınca iki orta saha oyuncunu bir kere daha rakibe bir alan tanıyıp fazla derinde karşılıyor rakibini. Belhanda orta alanda boşluk bulmuş oluyor.
Son olarak Fenerbahçe’nin savunma geçişinde yaşadığı probleme örnek veremek istiyorum. Galatasaray, topu kendi 1. bölgelerinde kazanarak hızlı bir geçiş yapmaya hazırlanıyor. Burada sağ bek Mariano, ön oyuncusu Feghouli ve Fenerbahçe’de Valbuena’ya bakalım.
Galatasaray, 3. bölgeye geçtiğinde Top Feghouli’de ve Mariano bindirmesini yapıyor. Hasan Ali, 2V1 yakalanıyor. Valbuena’nın iyi niyetinden hiç şüphe yok, ancak bu tarz topsuz durumlar çok sık yaşanıyor ve hocanın da bu eksikliği bilerek, bu riski alarak Valbuena’yı oynattığını düşünüyorum.
Harun faktörü
Fenerbahçe, rakibi beklerken yaşadığı temel sıkıntılardan Harun’un oyun kurma anlayışından bahsedip hücum anlayışına geçiş yapmak isterim.
Ankaragücü karşısında ısrarla ayağa oynamaya çalışan bir Fenerbahçe izlemiştik ve buna da yazımda üstüne basa basa yer vermiştim. Ancak bu karşılaşmada ne olduysa yağa çıkmaktan vazgeçilip tekrar uzun oynama stratejisine gidildi.
Galatasaray’ın ön bölgede ciddi bir baskısı olacağı mı düşünüldü?
Veya Fenerbahçe’nin, uzun oynayıp bu topları indirebilecek bir oyuncu profili mi vardı?
Grafikte kale vuruşları çoğunlukla hedefine ulaşmış gibi gözükse de iş ortağımız InStat’a göre uzun oynandıktan sonra topa her dokunuş o uzun oynanan pasın isabetli olduğu anlamına geliyor. Ancak uzun vuruşları tek tek izledim, çok önemli bir çoğunluğunda top, o müdahaleden sonra rakibe geçti.
Bu karşılaşmada sadece kale vuruşlarında değil, kendine gelen tüm topları, hemen hiç düşünmeden uzun oynadı Harun. Sebebini anlayamasam da bu kararın teknik heyet tarafından geldiğini düşünüyorum.
ilk dakikalar, Harun kendisine oynanan topu hiç düşünmeden uzun oynuyor, iyi de bir vuruş çıkmayınca sıkıntılı bir an yaşanıyor. Burada soğukkanlı bir şekilde, rahatlıkla -kenara daha fazsla açılması gereken- stopere oynayabilir. Diğer oyuncular da genişleyerek bir atak başlangıcı olabilecekken uzun oynamayı tercih ediyor. [kırmızı oku, atmasını düşündüğüm pası göstermek için kullandım]
27. dakikada da topu eliyle oyuna sokuyor. Burada da belki çok problem yok gibi gözükse de takım arkadaşı Topal’ın da eliyle işaret ettiği gibi ters kanada oynasa – çok temel bir durum; atağın geldiği ters istikamete oynanarak boş alan bulunabilir- bir anda rakip 4 oyuncu oyundan düşme durumunda kalacak. Onun yerine rakip yakın kaldığı için rahatlıkla baskıya geliyor.
Hücum
Bana göre, kaleciden başlayan hücum etmedeki problem, orta alanda da devam etti aslında. Hocanın bunu bildiği gerçeği ile uzun oynadığı fikri en akla yatkın olanı olsa da, geçilen süreçte bu konuda neden bir yol alınamadığı -ocak ayında 4 tane ilk 11 için transfer yapıldı- benim için bir soru işareti.
Dakika 17; Fenerbahçe 1. bölgeden hücum hazırlığında. Topal iki stoperin arasında, iki stoper de enlemesine açılıyor, bekler de çizgiye basıyor, takım elemesine genişliyor. Ancak burada Tolgay’ın çok daha tempolu olması gerekli. Tolgay’daki temel problemin pas hataları veya yana oynaması değil – çoğu zaman doğru işler yapabilyor- temposuzluğu olduğunu düşünüyorum. Fenerbahçe’de orta bölgedeki iki oyuncu da atletizmi olmayan, “pır pır” olmayan, temposuz oyuncular. Burada yüksek tempo koşu ile Skrtel’e pas opsiyonu olması gerekirken jogging ile koşusunu sürdürüyor. Skrtel de uzun oynuyor. Bu pozisyon özelinde etkili bir hücum geliştirilmiş olsa da Fenerbahçe’nin hücum anlamında en büyük probleminin 2. ve 3. bölgedeki hareketsizlik, boş alanları değerlendirme ve tercih problemleri olduğunu önceki yazılarımda da şeçitli defalar dile getirmiştim. Bu konuda da kadrodaki en etkili isim 2 maçtır kulübede. Hocanın bu konu ile ilgili bir açıklama yapma zorunluluğu olduğunu düşünüyorum.
Buradan hemen orta sahada göbekteki ikilinin pas haritalarına da paylaşmak isterim. Sadece ilk yarıları baz alacağım. Zira 10 kişi kaldıktan sonrası başka bir şeyden bahsetmek gerektiğini düşünüyorum.
Tolgay, ilk yarıda 23 pas yaparken bunlarda %91 (2 pas hatası) isabet sağladı. Yan/geri pas yapmak kötüdür, yapılmamalıdır gibi bir klişenin doğru olmadığını belirterek Tolgay’ın, bu konuda verimli bir görüntü çizmediğini de belirtmek gerek.
Topal’da da durum çok farklı değil. İlk yarı 21 pas yapabilen Topal, pasların isabet oranında kendi standardının altında kalarak %76 isabet oranı ile oynadı.
İkili pas dağıtımında verimsiz, bunda Valbuena’nın oyun içinde etkin rol alma isteğinin de etkisi var mutlaka. Ayrıca Dirar’ın da son haftalarda iyiden iyiye takımın pas istasyonu olduğunu söyleyebiliriz. Aşağıdaki grafikte Dirar, Fenerbahçe’de kendi arasında en çok pas yapan ilk 5 oyuncu listesinde sık sık görülüyor;
Ayrıca yine aşağıdaki grafikte Fenerbahçe’nin akın yönlerini göebilirsiniz. Benim orta ikiliden ofansif anlamda beklentim daha tempolu, atletik, verimli olmaları yönünde.
Kısa bir mukayese yapmak adına ilk yarıda Galatasaray orta saha ikilisi Ndiaye ve Fernando, toplamda 55 pas yaparak Fenerbahçe ikilisine göre %25 kadar fazla bir pas sayısına ulaştılar ki onların da en etkili maçları olduğunu söylemek zor.
Tabi bu ikililere destek olacak ön bağlantı oyuncusunun da önemi büyük.
Ndiaye
Fernando
Gelelim 3. bölgeye, burada da özellikle karar verme noktasında sıkıntılar yaşıyor Fenerbahçe. Bu konuda özellikle alt yapısı iyi, kariyeri belli, tecrübeli isimlerin yaptıkları tercihler sonucu belirliyor.
Zaten pozisyona girmekte zorlanan Fenerbahçe’de özellikle ceza sahasında daha akıllı işler yapmasını bekleyebiliriz.
24. dakikada Moses, ceza sahasına koşu yapan Elif’in önüne yuvarlasa, attığı şuttan çok daha etkili bir pozisyon doğabilecek.
Bu akıllı işlerden birini Fenerbahçe’nin attığı golde Soldado’dan gördük. Tüm iyi niyeti ve pozisyon bilgisi ile Dirar, sol kanattan sol ayağı ile ceza sahasına etkili bir pas atıyor. Soldado, öne hareketlenip stoperi de beraberinde götürüyor ve topa vurmak yerine üstünden atlayarak açtığı alana kat eden Elif’i topla buluşturuyor. Elif’in bu ceza sahası koşuları çok kıymetli ve zaman zaman da bu golde olduğu gibi meyvesini vereceğini düşünüyorum.
Sonuç
Fenerbahçe, bir kere daha 10 kişi kaldığı karşılaşmada geriden gelerek en azından bir puan aldı. Ligde bulunduğu konum itibari ile puan alması önemli, ayrıca ezeli rakibi ile ilgili yenilmezlik serisi de devam etmiş oldu. Ancak bu sezon belli ki bu organizasyonel problemler devam edecek.